1. 101.
    0
    Kemalizm eleştirileri, büyük ölçüde TKP artığı aydınların Kadro ismiyle kemalizmi ideolojileştirme işine soyunmalarıyla ilgilidir. ikinci eleştiri alanı, 27 Mayıs sonrasında solun kemalizmle flörtü dönemine yöneliktir. Eleştirilerin bir diğer kısmı da kemalizmi altmışlarla birlikte politik ittifaklar dâhilinde düşünen, onu ideolojik ve teorik değil, salt politik açıdan okuyan kadrolarla ilgilidir (MDD karşıtlığı). ilk dönem kemalizmi iktidar, ikinci dönem iktidar karşıtı ideoloji olarak resmeder.
    Sol, kemalizm eleştirisini büyük ölçüde onu sınıfsal düşman derekesine çıkarmadan ifa etmiştir. Bu açıdan eleştiriler, kemalizmin teorik ve pratik ekgib ve zaaflarına oynama biçiminde işlev görmüştür. Çok kültürlülük, burjuva milliyetçiliği, demokrasi, devlet-toplum ilişkileri… Sosyalistler bu dinamikleri havada asılı, kendinden menkul olgular olarak değerlendirmişler, bu açıdan sınıfsal-politik olanı görmemişler ve bu kavramlar üzerinden işleyen sınıflar mücadelesine müdahale edememişlerdir.
    Ermeni bir ayakkabıcının kendisine ayakkabı üretmesi önerisine bile şiddetle karşı çıkan M. Kemal, Greko-Romen içerikli bir Türk milliyetçiliği formüle etmiş, sol ise bu duruma çokkültürcülükle karşılık vermiştir. Meselelere sınıfsal-politik bakmamış, etnik, ulusal, mezhepsel ya da dinî yapılanmaları önsel, mutlak birer veri olarak almıştır. Tarihsel hayat kanallarının kegib olması bunda etkili olmuştur.
    Nâzım’ın Kuvvayı Milliye’si ve Şeyh Bedrettin’i bu açıdan yan yanadır. Şairin şahsında komünistler, halk, ulus, etnisite ve cemaat oluşumlarının tarihsel kanallarını, kendi köksüzlüğü sebebiyle, görememişlerdir. Bu da iki eseri, dönemin kemalist politikalarına hizmet eden bir niteliğe büründürür.
    Eserin Bedrettin’den bugüne gelen, Alevî ya da değil, dinsel ideolojik yükle hareket eden dinamiklerin politize oluşu ile bir ilgisi yoktur. Kemal’in islâmcılara bayrak açtığı dönemde Nâzım bu mücadeleye ortak olmak istemiştir.
    Kemalizme yönelik eleştiriler Türkçü ve islâmcı kesimlerden yükselmiş, komünistler bu çığlığa ya duyarsız kalmışlar ya da Kemal’in safını tutmuşlardır. Bunların eleştirileri, organik ilişki düzlemi hiçbir zaman oluşmadığından, sol-sosyalist kesimlere etki etmemiştir. Kemalizmden bağımsız ve uzlaşmasız bir hareket oluşturması gereken komünistler ne Türkçü-islamcı kesimleri sınıfsal-politik anlamda bölebilmişler ne de onların eleştiri ve muhalif mevziilerini içerebilmişlerdir.[3]
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster