1. 101.
    0
    Sınıf mücadelelerini tanımanın marksist olma noktasında yeterli olmadığını, bunun proletarya diktatörlüğüne dek genişletilmesi gerektiğini söyleyen Lenin’in uyarısı önemsenmelidir.
    Kemalizm gibi diğer ideolojik ve politik dinamiklere yaklaşımda komünist hareket, proletarya diktatörlüğü meselesini, sınıf mücadelelerini önemsememekle birlikte, sulandırmıştır. Kürt, islam ve sosyalizmle ilgili hareketlerin içinde sınıf mücadelelerinin somut biçim ve işleyişlerini görmeden, oraya koşulsuz girmeden, sınıf mücadelelerini birkaç işçi hücresi, birkaç sendika ya da birkaç parti bürosuna indirgemiştir. Bunun sonucunda proletarya diktatörlüğü mefhumu, coğrafya gerçekliğinde somut tarihsel ve toplumsal zeminini oluşturamamıştır.
    Sınıf mücadelelerinin dar anlaşılmış biçimi, TKP içindeki politik-ideolojik yönelimlerle uyum içinde gelişmiştir. Üst kadrolar, sınıf mücadelelerinin kızgın doğasından azade kıldıkları konumlarıyla partiyi somut maddî sınıf mücadeleleri alanından kaçırmıştır. Teori ve ideolojideki “sınıf mücadeleleri” daraldıkça toplumsal ve tarihsel düzlemde işleyen somut sınıf mücadeleleri zemini de, özne nezdinde, daralmıştır. Bu daralma, proletarya diktatörlüğü üzerinde ısrarlı olmak zorunda olan komünist hareketi muğlâk ittifak arayışlarına ve devrim kurgularına itmiştir. Halk ve sınıf içinde nefes almayan, bunların kanıyla beslenmeyen, onun toprağında yeşermeyen komünist hareket, süreci ölçüsüz ve ölçeksiz karşılamış, buradan da devrim kurguları ve devrimci iktidar anlayışı sulandırılmıştır.
    Bu süreçte yaşın yanında kuru da yanmış, emperyalist kapitalizmin saldırılarına karşı gelişen doğal tepki biçimleri, organik bağlar olmaması sebebiyle, “gerici, faşist, sağcı ve sınıf düşmanı” olarak görülmüştür. Emperyalist kapitalizmin ve kemalizmin politikalarına karşı verilen kendiliğinden mücadele biçimleri, masa başı kurgular ve boş, soyut ideolojik inatlaşmalara kurban edilmiştir. Onlara devrimci politik anlamlar verilememiştir.
    Belli bir ideolojik yükle hareket eden kitlesel dinamiklerin içinde sınıflar mücadelesi bir biçimde işler. Komünistlerin görevi, o ideolojinin oluşma aşamasında bir yerlerde olabilmektir. Olamıyorlarsa, içte işleyen sınıf mücadelesinin kızışmasını sağlamalı, safını kesin bir biçimde belirlemeli ve o kütleyi sınıf hareketiyle ilişkilendirme yollarını bulmalıdır. Altmışlarda Kıvılcımlı ve belli kayıtlarla, sınıf mücadelesinden haberdar olan Avcıoğlu, ordu ve kemalizme bu açıdan yaklaşmıştır. Ama hiçbir zaman sınıf mücadelesinin seyri ve onun devrimci mücadele ile ilişkisi üzerinde durmamıştır.
    Kemalizm tüm varlığıyla, ülkedeki devrim sürecinin hem teorik hem de pratik düzlemde uluslararası devrim süreci ile ilişkilenmesini önlemek adına biçimlendirilmiştir. Sosyalist ya da komünist, sol tüm yapıların bir biçimde ülke özgülüne yönelirken kemalizmle temasa girmesi kaçınılmaz olmuştur. Kemalizm, komünist hareketin ve her türlü düşman unsurun ülke gerçeğine sirayet etmesinin önlenmesi için eşraf, bürokrat ve orta sınıflar tarafından organize edilmiş fikir ve pratikler bütünüdür. Onun tarih içindeki tanım aralığı burasıdır. Onda olmayan değerlerin ona yüklenmesi, solun kemalizmle tarih boyunca kurduğu tek taraflı ilişkinin bir ürünüdür.
    Kürtler, islamcılar ve sosyalistler, kemalist devlet ve toplum nizdıbının karşısına çıkan üç temel dinamiktir. Komünistlerin bu üç dinamik içinde yuvalanması, sınıf mücadelesini burada fiiliyata dökmesi ve parçalanmayla birlikte ortak bir anti-kemalist devrimi biçimlendirmesi mümkün olmamıştır.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster