1. 1.
    +1 -25
    bu ilk kimliği;
    http://upload.wikimedia.o...u_1._ata_nufus_cudani.jpg

    bu da ikinci kimliği;
    http://tr.wiktionary.org/...u_2._ata_nufus_cudani.jpg

    mustafa ismini de peygamber ismi olduğu için çıkarmıştır. kamal adı da kırmızı şaman anldıbına gelen tahmini masonik bir isimdir.

    edit: kamâl kelimesi ibranice 'totem', 'put' anldıbına gelir.
    ···
  1. 2.
    +1 -19
    ataputunuzu tanıyın gelin.
    ···
  2. 3.
    +1 -13
    buyrun belgelerle ispatlı öğrenin cahil kalmayın.
    ···
  3. 4.
    -1
    yanılmıyorsam kamal eski türkçede kale anldıbına geliyormuş
    aynı zamanda kamal ibranicede totem,put anlamlarınada geliyormuş

    kamal ismi hangi anlam düşünülerek alındı bilmiyorum
    ···
  4. 5.
    +6 -3
    allah kelimesi de arapların müslümanlıktan önceki ay tanrısının ismi al-ilah tan gelir. kabe tamemen putlara tapılması için yapılmış yerdir müslümanlığın kabulunden sonra tüm putlar yıkılmış yinede kutsal yer diye kabul edilmiş al-ilah da allah olarak devam etmiştir. de hadi gibtir git şimdi amk karakası seni
    ···
  5. 6.
    +2 -6
    @5 kabe kıble yönüdür. senin gibi putperestlerin öyle anlaması normal. senin gibi zalimler için yaşasın cehennem.
    ···
  6. 7.
    +1
    Yaw bizene amk herif öldü la yeter mk
    ···
  7. 8.
    +2 -2
    @6 KABENiN TARiHiNi ARAŞTIR ÖNCE gibiLMiŞ pekekent
    ···
  8. 9.
    +2 -1
    Allah adının el-ilah'tan geldiği sadece görüşlerden biridir. Neticede ilah sözcüğü tanrı anldıbına gelen bir sözcüktür. ineğin tanrı olduğunu kabul eden biri varsa ineğe ilah demesi mümkündür. Eski Türklerde de tengri sözcüğü hem gök hem de tanrı anlamında kullanılmış. Ayrıca Mekkeli müşrikler hem Allah'a hem de putlara inanırlardı. Zaten müşrik (ortak koşan) denilmesinin nedeni de budur. Hz. muhafazid Hz. ibrahim'in tebliğine uyanlardandı, babası da öyle. Onlar hiçbir zaman putperest olmamışlardır. Hz. muhafazid'in babasının adı Abdullah (Allah'ın kulu) idi. Müşriklerin inancı olasılıkla Hz. ibrahim'in tebliğinin zamanla bozularak gelmiş bir şekliydi. Dikkat ederseniz bugünkü Hristiyanlıkta da putperest Romalıların inançlarına benzer bir şekilde kiliselerde ikon adı verilen resimler ve sözde Hz. isa heykelleri bulunmaktadır. Noel dedikleri zamanın da aslında Hz. isa'nın doğum tarihiyle ilgisi olmayıp paganlıktan alınma bir şey olduğu fakat değiştirildiği söylenmektedir. Yani Hz. isa'nın tebliğ ettikleri nasıl zamanla değiştirilip bugünkü Hristiyanların uygulamaları ortaya çıkmışsa Mekkeli müşriklerin inancı da buna benzer bir şekilde Hz. ibrahim'in tebliğinin zamanla değiştirilmiş şekli olabilir.
    ···
  9. 10.
    +3 -3
    atatürk ün din adına inanç biçimleri adına kesin hüküm verebileceğimiz hiç bir cümlesi ifadesi davranışı bulunmamaktadır. Onun tek kesin bildirisi benden size tek mirasım Türklüktür diye bir ifadesi vardır.

    Atatürk hangi inanca bağlı olduğu beni ilgilendirmez. Türkse gerisi önemli değildir.

    Günümüzde Türklerin %99 u müslüman deniliyor buda yanlış hala devletin içinde bile hristiyan mason yahudi gök tengri gibi bir çok inanca mensup insan var halkımızdada bu oran yüksek sadece haykırılmıyor.

    Ayrıca annesi ve kız kardeşi çarşaflıydı. Babası osmanlı devletinde önemli görevlerde bulunmuş ve osmanlıcı biriydi.
    ···
  10. 11.
    +1 -9
    @11 onlar gerçek ana babası değildi. anası diye tanıtılan kadın. onun anası rolünü üstlenmeden önce ucuz bir sokak fahişesiydi.
    ···
  11. 12.
    -1
    Çok şükür, askerlerim pek cesur ve düşmandan daha mukavemetlidirler. Bundan başka hususi inançları, çok defa ölüme sevk eden emirlerimi yerine getirmelerini çok kolaylaştırıyor. Filhakika onlara göre iki semavi netice mümkün, Ya gazi veya şehid olmak. Bu sonuncusu nedir bilir misiniz? Dosdoğru cennete gitmek. Orada Allah'ın en güzel kadınları, hurileri onlara karşılayacak ve ebediyyen onların arzusuna tabi olacaklar. Yüce saadet.
    (26 Mart 2002 tarihli Sabah Gazetesi'nde yayınlanmış olan "Cehennem hayatı yaşıyoruz" başlıklı yazıda Atatürk'ün Madamme Corinne olarak bahsedilen bir kadına yazmış olduğu 2 Temmuz 1915 tarihli mektuptan)

    Ancak buna rağmen Cumhuriyetin ilk dönem uygulamalarının laiklikten taviz vermeyen nitelikte olduğu görülmektedir. Belki de laikliğin dinsizlik olmadığının vurgulanma gereği duyulması, halkın büyük bir kısmının dindar olduğu bir ülkede gerçekleştirilecek yeniliklerin geleceğinin tehlikeye atılmaması içindi. Çünkü Atatürk’ün yabancı basına verdiği demeçlerde iç kamuoyuna yönelik mesajlardan çok farklı bir yaklaşımı vardır. Mango’nun aktardığına göre, Atatürk yabancı bir gazeteciye 1926-1927’de verdiği bir mülakatta şöyle demektedir: “Benim bir dinim yok ve bazen bütün dinlerin denizin dibini boylamasını istiyorum. (…) Benim halkım demokrasi ilkelerini, gerçeğin emirlerini ve bilimin öğretilerini öğrenecektir.(MANGO, 1999: 447; Bu alıntı hakemli akademik dergilerden Türkiyat Araştırmaları Dergisinde (sayı: 8 Bahar 2008) yayınlanmış olan Aydınlanma ve Türkiye Cumhuriyeti [yazan: Bedi Gümüşçü] başlıklı bir makaleden)

    Son meclis konuşmasından:
    Dünyaca bilinmektedir ki, bizim devlet yönetimimizdeki ana programımız, Cumhuriyet Halk Partisi programıdır. Bunun kapsadığı prensipler, yönetimde ve politikada bizi aydınlatıcı ana çizgilerdir. Fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların doğmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya yaşamdan almış bulunuyoruz. (Kaynak TBMM'nin resmî sitesi: http://www.tbmm.gov.tr/ta...ataturk_konusma/5d3yy.htm )

    Uğur Mumcu'nun 19 Haziran 1990 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi'nde ve aynı zamanda Kâzım Karabekir anlatıyor adlı kitabında naklettiği Kâzım Karabekir ile Kamal Atatürk arasında geçmiş olan bir konuşmadan:
    (... ) Ziyafete M. Kemal Paşa da, ben de davet edilmiştik. Vekillerden kimse yoktu. Hayli geç gelen M. Kemal Paşa Heyet-i ilmiye'nin şimdiye kadarki mesaisi ile ilgili görünmeyeni «Kur'ân'ı Türkçeye aynen tercüme ettirmek» arzusunu ortaya attı.
    Bu arzusunu ve hatta mücbir olan sebebini başka muhitlerde de söylemiş olacaklar ki, o günlerde bana Seriye Vekili Konya Mebusu Hoca Vehbi Efendi vesair sözüne inandığım bazı zatlar şu malûmatı vermişlerdi:
    (Gazi, Kur'an-ı Kerim'i bazı islâmlık aleyhtarı züppelere tercüme ettirmek arzusundadır. Sonra da Kur'an'ın arapça okunmasını namazda dahi men ederek bu tercümeyi okutacak .O züppelerle de işi alaya boğarak aklınca Kur'ân'ı da islâmlığı da kaldıracaktır. Etrafında böyle bir muhit kendisini bu tehlikeli yola sürüklüyor.)
    Bazı yeni simalardan da bahş ettikleri gibi bu akşam da bu fikre mumaşaat eden (beraber olan) bazı kimseler görünce bu tehlikeli yolu önlemek için M. Kemal Paşa'ya şöyle cevap verdim:
    — Devlet reisi sıfatıyla din işlerini kurcalamaklığınız içerde ve dışarıdaki tesirleri çok zararımıza olur. işi alâkadar makamlara bırakmalı. Fakat, rastgele, şunun bunun içinden çıkabileceği basit bir iş olmadığı gibi kötü politika zihniyetinin de işe karışabileceği göz önünde tutularak içlerinde arapçaya ve dinî bilgilere de hakkıyla vakıf değerli şahsiyetlerin de bulunacağı yüksek ilim adamlarımızdan mürekkep bir heyet toplanmalı ve bunların kararına göre tefsir mi? Tercüme mi yapmak muvafıktır? Ona göre bunları harekete geçirmelidir.
    — Din adamlarına ne lüzum var? Dinlerin tarihi malûmdur. Doğrudan doğruya tercüme ettirmeli... gibi bazı hoşa giden bir fikir ortaya atılınca buna karşı şöyle konuştum:
    — Müstemlekeleri islâm halkıyla dolu olan bu milletler kendi siyasî çıkarlarına göre Kur'ân'ı dillerine tercüme ettirmişlerdir. islam dinine ve arap diline hakkıyla vakıf kimselerin bulunamayacağı herhangi bir heyet bu tercümeyi, meselâ. Fransızcadan da yapabilir. Fakat bence burada Maarif programımızı tesbit etmek için toplanmış bulunan bu yüksek heyetten vicdanî olan din bahsinden değil ilim cephesinden istifade hayırlı olur. Kur'an'ın yapılmış tefsirleri var, lazımsa yenisini de yaparlar. Devlet otoritesini bu yolda yıpratmaktansa millî kalkınmaya hasretmek daha hayırlı olur.
    M. Kemal Paşa, beyanatıma karşı hiddetle bütün zamirlerini (içyüzünü) ortaya attı:
    — Evet Karabekir, arap oğlunun yavelerini Türk oğullarına öğretmek için Kur'ân'ı Türkçeye tercüme ettireceğim. Ve böylece de okutacağım. Ta ki budalalık edip de aldanmakta devam etmesinler...
    işin bir Heyet-i ilmiye huzurunda berbat bir şekle döndüğünü gören Hamdullah Suphi ve Ruşen Eşref:
    — Paşam, çay hazır, herkes sofrada sizi bekliyor.. diyerek bahsi kapattılar.
    Bizler de hususi masadan kalkarak sofraya oturduk ve yedik içtik. Fakat Heyet-i ilmiye'nin bütün azaları müteessir görünüyordu.
    Şüphe yok ki, yakın günlere kadar Kur'ân'ı ve Peygamber'i her yerde medh-ü sena eden ve hatta hutbe okuyan bir insandan bu sözleri beklemek herkese eza (incinme duygusu) veriyordu.

    6 Eylül 2006 tarihli Radikal Gazetesi'nde yayınlanmış olan Atatürk islam için ne düşünüyordu? başlıklı yazıda ABD Büyükelçisi Sherill'in ABD'ye göndermiş olduğu 17 Mart 1933 tarihli rapordan alıntı:
    Türk halkının uzun zamandan beri ezberden okuduğu bazı Arapça duaların gerçek manasını anladığı zaman tiksineceğini söylüyor. Kuran'dan alınan bir Arapça bölüm okudu.

    Bu duada Hz. muhafazid amcası ile amca kızının yaptıkları bir şeyden ötürü cehenneme gitmeleri için beddua eder.* "Düşünen bir Türk'ün böylesi bir duayı okumaktan elde edeceği dini ilhamı veya dine ilgi göstermesini tahayyül edebilir misin?" dedi. Bu fikrini geliştirdikçe ben de gitgide Kuran'ın Türkçe okunmasını teşvik etmesinin sebebinin Kuran'ın Türkler arasında gözden düşmesi olduğu neticesine varıyorum.
    Tümünü Göster
    ···
  12. 13.
    -1
    @12 nerden biliyorsun kardeşim dur ben sana anlatıyım

    Bir hoca çıktı karşınızı dinden bahsetti osmanlıdan bahsetti.Ama ben sana söyliyim onlar için sadece osmanlı var bizim için osmanlı dahil tüm türklük var tarihimiz var atalarımız var

    Hocan dediki bakın bu dediğimi kimse bilmez. Kitaplar yazmaz. Atatürk dinsizdi annesi fahişeydi falan falan

    kaldıki annesi fahişe olsun gerçek annesi o olmasın oratada bir atatürk var. kimse kaderini tayin edemez.

    sen bir fahişenin çocuğu olsan ne olucak onu düşün ve sadece osmanlı kafasından çıkın artık

    o tarikatların hocaların cemaatlerin dediklerine inanmayın kaldıki inansanız doğru olsa bile hiç bir şey atatürk gerçeğini değiştiremez
    ···
  13. 14.
    +2 -3
    @12 ne iciyosun lan sen gerizekalı bide bu sacma sapan yalanlara inanmıs gibi savunuosn burda sende biliyorsun yalan olduklarını sokak fahisesi senin anandır oropsu cocugu bacısını sıktıgımın oglu karını kızını dogmamıs cocugunu sıkıyım senin atatrükün anasıda babasıda bellidir senin oy verdiğin rte gibi ne annesi yahudidir ne de babası rumdur dıbına kodumun oglu sen git annesi yahudi babası rum a oy ver sonra gel atamıza iftira at millete yahudi dolu de beyinsizler ordusu
    ···
  14. 15.
    +2 -2
    @14 bunlar delinin önde gideni kadir mısırluoglunu dinliyorlar daha inandıkları dinin kitabını bile okumamıslarken hoca ne derse dogrudur diyip inanan salaklar surusu bunlar ki bunlardan atatürkü anlamalarını bekliceksin atatürkü anlamak icin cehaletten kurtulmak gerek
    ···
  15. 16.
    +1 -1
    Kadir Mısıroğlu'nun söylediklerinden hariç Uğur Mumcu'nun, Radikal Gazetesi'nin yazdıkları, Türk Tarih Kurumu'nun, Milli Eğitim Bakanlığı'nın bastıkları, meclis tutanakları ve akademik makaleler var. Mustafa Kemal'in (Kamal'ın) Türkiye'yi kurtarmış olduğu da yalandır. Bakın kendisi Nutuk'ta ne demiş: "Bu geniş yetkinin, beni istanbul’dan sürmek ve uzaklaştırmak maksadıyla Anadolu’ya gönderenler tarafından, bana nasıl verilmiş olduğu garibinize gidebilir. Hemen ifade etmeliyim ki, onlar bu yetkiyi bana bilerek ve anlayarak vermediler. Ne pahasına olursa olsun, benim istanbul’dan uzaklaşmamı isteyenlerin buldukları gerekçe «Samsun ve dolaylarındaki güvensizlik olaylarını yerinde görüp tedbir almak üzere Samsun’a kadar gitmek» idi. Ben, bu görevin yerine getirilmesinin bir makam ve yetki sahibi olmaya bağlı bulunduğunu ileri sürdüm. Bunda hiçbir sakınca görmediler."

    Zaten Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması 8 Ocak 1918'de (19 Mayıs 1919'dan çok önce) ilan edilen Wilson ilkeleri olarak bahsedilen ABD planında varmış: Osmanlı imparatorluğunda Türklerin oturdukları, çoğunluk sağladıkları bölgelerin bağımsızlığının sağlanması, Türk egemenliği altında bulunan diğer uluslara da özerk bir gelişme için tam ve engelsiz bir fırsatın sağlanması, boğazların uluslar arası garanti altında tüm devletlerin ticaret gemilerine açılması.
    ···
  16. 17.
    -1
    Be amna kodumun oğlu verdiğin linkteki açıklama ile çelişiyorsun.
    ···
  17. 18.
    +1
    @17 hadi bana ugur mumcunun radikal de yazdıklarını goster gostermezsen huur cocugusun
    ···
  18. 19.
    +2 -1
    @1 haklı kamal
    ···
  19. 20.
    +1 -1
    KADiR MISIRLIOĞLUNU DiNLEYEN SÖYLEDiKLERiNi DOĞRU KABUL EDER GERiZEKALIDIR. ADAM RESMEN MAL BiR YERDE DiYOR Ki KEŞKE OSMANLI YIKILMASAYDI AMA iŞGAL SÜRSEYDi. LAN BU KADAR huur COCUĞUOLABiLiR Mi BiR iNSAN NASIL BiR KARAKTERSiZLiK BU
    ···