1. 101.
    0
    Sanayi Devrimi ya da Endüstri Devrimi, Avrupa'da 18. ve 19. yüzyıllarda yeni buluşların üretime uygulanması ve buhar gücüyle çalışan makinaların makinalaşmış endüstriyi doğurması, bu gelişmelerin de Avrupa'daki sermaye birikimini arttırmasına denir.

    Nedenleri

    Düşünsel nedenler

    Sanayi devrimini 16. ve 17. yüzyıldaki dinsel, siyasal, bilimsel ve felsefi düşünceler hazırlamıştır. Protestan Reformu "bugün çok çalışıp yarını düşünmeyi" önemli bir değer olarak yerleştirmiştir. 17. yüzyılda Aydınlanma Çağı filozofları bilimsel yöntemi ve rasyonel düşünme ilkelerini geliştirmişlerdir. Fransız Devrimi Napolyon aracılığıyla bu düşünceleri Avrupa’ya yaymıştır. 17. yüzyılın bilimsel buluşları, sanayi devriminin teknolojik gelişmelerine kaynak oluşturmuştur.

    Sosyo-ekonomik nedenler

    Düşünsel nedenlerin yanında, sanayi devrimini doğuran diğer nedenler şunlardır:

    * Hızlı nüfus artışı. 16. yüzyıldan başlayarak Avrupa'nın nüfusu hızla arttı.
    * Tarımdaki gelişmeler bu sektördeki nüfus ihtiyacını azaltarak bu nüfusun kentlere göç etmesine neden oldu. Böylece kent sanayine hazır işgücü oluştu.
    * Yaşam düzeyinin yükselişi. Eskiden lüks sayılan şeker, kahve, çay gibi mallar artık orta sınıf ve alt sınıflar için doğal bir gereksinme olmaya başlıyordu. Bu da dolaylı olarak tüketim malı talebini arttırdı.
    * Geniş çaplı yağmalar, sanayi devriminin en önemli finans kaynağı olmuştur. Gerek ispanyollar tarafından yağmalanan Orta Amerika altınları, gerekse de ispanyol gemilerini vuran, yağmacıları yağmalayan ingiliz gemileri, Avrupa'ya tonlarca altın taşımıştır. Bütün bunlar 16. ve 17. yüzyıllarda, sanayi devrimine zütüren süreçleri desteklemiştir.
    * Hindistan'da 23 Haziran 1753 tarihinde, Fransız birliklerini savaş alanında yenen ingilizler (Plessey Savaşı), Hint-Moğol imparatorlarının devasa hazinesine el koymuşlardı. Bu hazinenin ingiltere'ye taşınmasıyla bu ülke ekonomisinde ortaya çıkan para ve finans olanaklarının, dokuma ve buhar makineleriyle ilgili tüm teknik buluşların 1758-1791 tarihleri arasında gerçekleşmesini açıklamada birincil argüman olduğu söylenebilir.
    * Sömürgecilik. Avrupa ülkeleri yeni koloniler oluşturarak buradan getirdikleri malları sanayide kullanmaya başladılar, işlediler ve tekrar sömürgelere sattılar.
    * Küçük burjuvazinin gelişmesi ve orta sınıfın zenginleşmeye başlaması bir itici kuvvet oldu.
    * Kapitalizm. Orta sınıfın zenginleşmesi sürecine paralel olarak kapital birikimi oluşmaya başladı. Böylece yeni yatırım alanları aranmaya başlandı.
    * Taşıma ve teknolojide meydana gelen gelişmeler

    Aşamaları

    Birinci aşama: Makinalaşma Çağı

    18. yüzyılda başlayıp 19. yüzyılın ortalarına kadar (1870'ler) süren bu endüstrileşme sürecine demir ve kömürün asıl enerji kaynağı ve hammaddeyi oluşturduğu makinalaşma çağı denilebilir. Temel ve ayırıcı özelliği makina kullanımının yaygınlaşması sonucu büyük fabrikaların ortaya çıkmasıdır. Böylece, Avrupa'da temelde tarım işçilerinin toplumundan, fabrikalarda eşya üreten nüfusa doğru düzenli bir değişim olmuştur.
    Bu dönemde ingiltere'nin sahip olduğu zengin kömür yatakları bu devletin öteki devletler üzerinde ekonomik üstünlük sağlamasına yol açmıştır.
    Endüstri devriminin ilk aşamasında buhar, kömür ve demirin birleşimi önemli siyasal, ekonomik ve toplumsal sonuçlarıyla birlikte "demiryolu çağı"nı da açmıştır. Kömür yalnızca demiryolunda haraket eden araçlara güç sağlamakla kalmamış, aynı zamanda demiryolları da kömürü çok uzak ve eskiden taşınamayan yerlere zütürmüştür. Böylece Avrupa'da kömürle çalışan makinaları barındıran fabrikalar hem büyümüş hem de en uzak noktalara kadar yayılmıştır.

    ikinci Aşama

    Sanayi devriminin ikinci aşamasında (1870'ler sonrası) temel hammadde ve enerji kaynaklarında değişiklik ortaya çıktı. Kömür ve demirin yanında çelik, elektrik, petrolkimyasal maddeler de üretim sürecine sokulunca endüstrileşme bugün etrafımızda görülen biçimini almış oldu. ve
    Demir, endüstri devriminin birinci aşamasında büyük ama başat olmayan bir rol oynamıştı. ikinci aşamasında çelik tam anlamıyla her alana egemendir. Çeliğin en önemli yararı demiryollarında görülmektedir. Örneğin bu demende çelik saysinde gelişen demiryolları Birinci Dünya Savaşı'nda savaşan devletlere temel lojistik desteği sağlamıştır.

    Üçüncü Aşama

    Bilgisayaraın keşfinin ve ileri teknolojik gelişmelerin sanayi devriminin üçüncü aşamasını oluşturduğu varsayılmaktadır

    ingiltere'de Sanayi Devrimi

    Sanayi devriminin önce ingiltere'de başlamasının birkaç nedenini şöyle sıralayabiliriz.

    * ingiltere'de uzun süredir bir anayasal monarşi düzeni oluşmuştur. Bu düzenin temelinde mülkiyet hakkının ve bireysel hak ve özgürlüklerin korunması yatar.
    * 18. yüzyıl ingiltere'si zaten dünyanın mali merkezi konumunda idi. Borsa ve bankacılık sektörleri diğer ülkelerden çok ileri idi.
    * Parlamento, kapitalizm ilkeleri doğrultusunda iç piyasada özgür rekabeti önleyici bütün engelleri kaldırmıştı.
    * ingiltere, sanayi için gerekli en temel hammaddeler olan kömür ve demir yönünden zengin yeraltı kaynaklarına sahipti.
    * ingiltere, dünyanın en büyük sömürge imparatorluğu idi. Bu da ona hammadde kaynakları ve üretilmiş mallar için geniş pazar olanağı sağladı.
    * ingiliz donanması ve güçlü ticaret filoları, taşımacılığı kolaylaştırdı.
    * ingiltere Avrupa'da zaten Rönesans döneminden beri dokumacılık sanayinde başı çekiyordu.

    Fabrika Sistemine Geçiş

    Fabrika sistemi ile üretim, talep artışı doğrultusunda bir gereksinme olarak ortaya çıktı. Büyük makineler ev üretimi için elverişsizdi. Bu nedenle evler yerine işçilerin makinelerin bulunduğu büyük binalara giderek çalışma sistemi, başka deyişle fabrika sistemi süreç içinde meydana geldi.
    Fabrika sistemi hızlı üretim gibi olumlu sonuç yanında sosyal açıdan olumsuz birtakım sonuçlar da doğurdu. Erkek işçiler yanında, hatta onların yerine (daha ucuza çalıştıkları için) çocuk ve kadınlar çalıştırılmaya başlandı. 20 saate kadar varan iş saatleri küçük çocuk ve kadınları eziyordu.
    Buna rağmen ücretler yetersizdi. işçilerin kalifiye olması artık o kadar önemli değildi. Makineler tekdüze, basit, mekanik hareketler yapabilen herkesle çalışabiliyordu. Kalifiye işçilerin normal ücretle iş bulması imkansızlaşıyordu.

    Diğer Teknolojik Gelişmeler

    * Buharlı makine. Sanayi devriminin en önemli gelişmelerinden birisi buharlı makinenin bulunuşudur. 1763'de James Watt, iskoçya'da buharla çalışan makineyi buldu. Bu makinenin gelişmiş biçimi, makine çağının gerçek başlangıç noktasını oluşturur.
    * 1807'de Robert Fulton adındaki Amerikalı buharlı makineyi gemilere uyguladı. 1840'da ilk düzenli okyanus ötesi buharlı gemi seferleri başladı.
    * 1825 tarihinde ilk kez buharlı makine lokomotiflerde kullanılmaya başlandı.
    * 1844'de Samuel Morse Amerika Birleşik Devletleri'nde ilk ticaret amaçlı telgraf servisini hizmete soktu.
    * 1876'da Alexander Graham Bell telefonu buldu.
    * Tarım teknolojisinde gelişmeler sağlandı. Almanya bu alandaki gelişmelere öncülük etti. Almanlar pancardan şeker çıkarma tekniğini buldu. Bir başka Alman kimyager suni gübreyi yaptı. 1834'de bir Amerikalı mühendis bir biçerdöver icat etti. 1870'lerden sonra konserve yiyecek imalatı hızlı bir biçimde arttı.
    * 1830–1860 arasında ingiltere'de daha etkili maden tasfiye yöntemlerinin geliştirilmesine paralel olarak kömür üretimi hızla arttı. Çünkü yüksek demirçelik talebi bu yöntemler sayesinde kolayca karşılanabiliyordu. ve
    * Bu üretim sayesinde 1800–1830 arasında köprü, kanal, demiryolu vb. gibi inşaatlar hızla arttı. 1850'lere kadar genelde ingiltere'nin tekelinde olan sanayi devrimi, bu tarihten sonar tüm Avrupa’ya ve Amerika Birleşik Devletleri'ne yayıldı.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 102.
    0
    Çara Karşı Bolşevik Devrimi
    1917, Moskova

    "Yüzlerin ve hatta hükümet sisteminin bir bütün olarak değişmesi zorunludur.. Ekselansları, sonuçlarını göremeyeceğimiz olayların arifesindeyiz.. Her şey öyle gösteriyor ki, en tehlikeli yolu seçtiniz: Duma'yı dağıtmak.. Şuna eminim ki, üç haftadan daha kısa bir süre içinde bir devrim gerçekleşecek ve her şey yerle bir olacak. Siz de yönetimi kaybedeceksiniz."

    Rusya'da devrim zamanı geldiğinde ülke savaş ve ekonomik zorluklar yüzünden oldukça umutsuzdu. Çar II. Nikola'nın danışmanlarına göre yönetimi Duma'ya bırakmalıydı. Eğer "Diktatör Çar" (Bolşevikler böyle görüyordu) yönetimden alınırsa, halk meclisi Duma yönetimi ele alıp Bolşeviklerin isyan için öne sürdükleri nedenleri ortadan kaldırabilecekti.
    Ancak Nikola kendini hiç de demir yumruklu bir diktatör gibi görmüyordu. 1905'de Batı'dan gelen liberal seslere kulak verdi ve halkın seçtiği bir parlamento olan Duma'yı kurdu. Böylece kendi yetkileri azalmıştı. Muhalif politik partiler ve sendikaların kurulması da yasallaştı. Böylece Rusya'nın bu dönemi rahat atlatacağını düşünmüştü.
    1917 Şubatına gelindiğinde ekmek kıtlığı, grevler, lokavtlar ve gösteriler herkesin Rusya'nın anarşi uçurumunun kenarında olduğunu düşünmesine yol açıyordu. Ordunun başındakiler iki seçenekleri olduğunu gördü; ya halkın üzerine asker gönderilecek ve ayaklananlar bastırılacaktı ya da Duma ile işbirliği içinde politik bir çözüm bulunacaktı. ikinci alternatifi kullandılar ve Duma da kendine göre bir çözüm önerdi.
    Çarın tahttan inmesini ve tüm yetkinin Duma'ya verilmesini teklif ettiler. Bunun isyanı engelleyeceğini söylüyorlardı.
    Teklif Nikola'ya ulaştırıldı. Nikola önce buna karşı çıkıp, Duma'yı dağıtmakla tehdit ettiyse de, olayı onların açısından görmesi sağlandı. Kendinde ve oğlunda olan yönetim hakkından feragat ettiğini açıkladı. Böylece Rusya'da Romanov hanedanı son bulmuş oluyordu.
    Nikola tüm aile üyeleriyle buluştu ve ev hapsine alındı. Duma yönetimi Çarın güvenliği konusunda garanti vermişti. Rusya artık bir monarşi değildi, ayrıca Duma dağılmış ve yerine, orduyla işbirliği içinde bir ihtilal planı hazırlamış eski Duma üyelerinden oluşan bir meclis gelmişti. Karşılarına çıkacak kimse kalmamıştı. Bolşeviklerden başka. Ancak onlar da lidersiz ve örgütsüzdü.
    Duma birkaç kritik hata yaptı. Kısa bir süre sonra da bu hatalarının cezasını çekmeye başladılar.
    ilk olarak, kendi güdümlerindeki basının yazdıklarına gerçekten de inanmaya başladılar. Kendilerinin halkın meclisi olduğuna inandılar, dahası halkın da böyle düşündüğünü sandılar.
    ikinci olarak, gerçekten de Rusya'nın öteki Avrupa devletleri gibi bir anayasa devleti olması gerektiğine inanıyorlardı. Gerçekte Çarın yönetimindeki Rusya acı çekiyordu. I. Nikola ve Büyük Petro gibi geçmişteki Çarlar büyük adamlardı ancak Çarın yönetiminde köylülerin şikayetleri büyüktü. Başka seçenekleri olmadığından katlanıyorlardı. Yıllarca süren monarşi döneminde insanların toplumsal statüleri olduğu gibi kalmıştı. Çar olmadan her şey havada kalacak gibiydi. insanlar boyun eğecek bir otoriteye alışmıştı.
    Üçüncüsü ve en önemlisi ise, Duma üyelerinin belirli bir planı olmamasıydı. iktidara sahiptiler ama bununla ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Sonuç olarak Bolşevikler de bu durumdan yararlanmaya hazırdı. Aynı yılın Nisan ayında Lenin Rusya'ya döndü, Ekim ayında da içeride hükümetin toplantı yapmakta olduğu Kışlık Saray'ın etrafı sarılarak yönetim Bolşeviklere devredildi. Duma'nın bulduğu çözüm geçici olarak iyi bir çözümdü, ancak altı aydan kısa bir süre içinde, bu fikrin uzun vadede ölümcül sonuçları ortaya çıktı.
    II. Nikola yetkilerini bırakmış, Rusya'daki Romanov hanedanı son bulmuş, kendilerine güvenliklerinin sağlanacağı sözü verilmişti. Ancak Rusya, sosyalist bir devlet olacak Sovyetler Birliği haline gelme yolunda ilerliyordu. Tahtı bırakarak engellemeye çalıştığı ihtilal tüm gücüyle geliyordu ve daha önce verilen hiçbir garanti de işe yaramayacaktı.
    Nikola ve ailesi önce Sibirya'ya sonra da Ural dağları bölgesine gönderildi. Sürekli ev hapsinde tutuluyorlardı. Tahtı bırakmasından sonra Çar hep baskı altındaydı.
    Ailesinin güvenliği de tehlikedeydi. 1918 Temmuzunda bir emir geldi ve Nikola ailesi ile birlikte idam edildi.
    Tümünü Göster
    ···
  3. 103.
    -4
    SOĞUK SAVAŞ DÖNEMi, 1945-1960

    Dönemi Şekillendiren Faktörler





    II.Dünya Savaşı tarihin gördüğü en yıkıcı savaşlardan biri olmuştur.Ülkeler yanmış, yıkılmış ve milyonlarca insan ölmüştü. Bu savaş tam bir "dünya" savaşı olmuştu. Savaşın tesirlerini hissetmeyen hiç bir ülke ve toplum kalmamıştır, dense yeridir. Fakat ne var ki, altı yıllık bu ızdıraplı dönemden sonra, dünyanın ve insanlığın barışa hemen kavuşabilmesi mümkün olmamıştır. Milletlerarası mücadeleler, büyük devletlerin çatışması ve mahalli savaşlar, insanlığı zaman zaman üçüncü bir dünya savaşının eşiğine kadar getirmiştir. Böyle bir "sıcak savaş" patlak vermemiştir, lakin barış da olmamıştır. Dünya bir "soğuk savaş" atmosferi içinde, heyecanlı bir onbeş yıl geçirmek zorunda kalmıştır.

    Bu soğuk savaşın gelişmelerini ele almadan önce, bir başka mühim noktaya da temas etmek istiyoruz. Bu da, II.Dünya Savaşından sonra dünyamızın almış olduğu yeni şekil veya dünyamızı şekillendiren yeni faktörlerdir. Bu faktörler, bundan sonraki milletlerarası münasebetlerin zeminini oluşturacaktır.

    Nasıl ki, I'inci Dünya Savaşından sonraki dünya, 19'uncu yüzyılın dünyasından çok farklı olmuş ise, 1945'ten sonraki dünya da, 1918'in dünyasından çok farklı bir yapıda olmuştur. Bu farklılıkları ve yeni dünyamızı şekillendiren faktörleri şu noktalarda toplamak mümkündür.

    1) Bir kere, II.Dünya Savaşından sonra ortaya çıkan ve bugüne kadar devam eden milletlerarası politikanın yapısı çok değişmiştir. Savaştan sonra dünya politikasına iki yeni kuvvet, Süper-Devlet (Super Power) adı verilen, Birleşik Amerika ile Sovyet Rusya hakim olmuştur ve bu iki kuvvetin üstünlüğü günümüzde de devam etmektedir. Dikkat edilirse, bu iki büyük kuvvetin her ikisi de daha önce dünya politikasında mühim roller oynamış değildir. Birleşik Amerika, savaştan sonra Monroe Doktrinini terkederek bir dünya devleti olmuş ve milletlerarası politikada birinci plana geçmiştir.
    1917 Bolşevik ihtilalinden II.Dünya Savaşı'nın çıkışına kadar çekingen bir politika takip eden ve büyük devletler topluluğunun dışında kalan Sovyet Rusya da, 1945'ten itibaren takip ettiği aktif, yayılıcı ve emperyalist politikasının dışında, gerçekleştirdiği teknolojik gelişme ile de, o da milletlerarası politikanın birinci planına geçmiştir.

    Daha önce milletlerarası münasebetlerin başlıca ağırlık noktaları olan, galip gelmiş ingiltere ve Fransa ile, yenilmiş devletler olan Almanya, Japonya ve italyanın kendilerini toparlamaları daha uzun bir zaman alacaktır. Toparlandıkları zaman da, ancak ikinci planda kalacaklardır.

    Kısacası, II.Dünya Savaşı'ndan sonra milletlerarası politikanın yapısı değişmiş ve ikili bir yapı ortaya çıkmıştır.

    2) Sovyet Rusya'nın sivrilmesinin bir mühim neticesi de, ilk defa olarak milletlerarası münasebetlere doktrin ve ideoloji unsurunun girmesidir. Sovyet sistemi, dünya proleter ihtilali gibi, komünizmi bütün dünyada hakim kılmak isteyen bir doktrine dayandığından, savaştan sonra Sovyet dış politikası tamamen bu hedefe yönelmiş ve bu da milletlerarası politikaya doktrin ve ideoloji unsurunun girmesine sebep olmuştur.

    Komünist düzenin karşısında olan ülkeler, Sovyet Rusyanın komünizmi bütün dünyaya yayma çabalarına karşı koyunca, milletlerarası mücadelenin konusu, farklı dünya görüşlerinin çatışması ve hürriyet düzeni ile totaliter komünist düzenin mücadelesi haline gelmiştir. Milletlerarası münasebetler tarihinde böyle bir durum ilk defa ortaya çıkmaktaydı.

    3) Günümüz dünyasının en mühim gelişmelerinden biri de, sömürgeciliğin tasfiyesidir. Bir-iki yer istisna edilirse, Asya ve Afrika'daki sömürgelerin hepsi bugün bağımsız olmuşlardır. 1956 yılında Afrika'da bağımsız devlet sayısı 6 iken, bugün bunların sayısı

    50'yi aşmaktadır.

    Sömürgelerin bağımsızlıklarını kazanmaları ise, daha ilerde göreceğimiz üzere, milletlerarası politikaya Üçüncü Blok, Üçüncü Dünya veya Bağlantısızlar Bloku denen yeni bir kuvvetin girmesi neticesini vermiştir.

    4) II.Dünya Savaşı'nın en mühim neticelerinden biri de, milletlerarası politikanın "alan genişlemesi"dir. 1945'e gelinceye kadar, milletlerarası münasebetlerin yoğunlaştığı başlıca alan Avrupa idi. Avrupa politikası demek, dünya politikası demekti. Asya, Afrika ve Latin Amerika, 20'inci yüzyılın ortalarına kadar, milletlerarası politikanın bağımsız alanları değildi. Bu kıtalar ancak Avrupa politikasının çerçevesi içinde yer alırlardı.

    Halbuki bugün artık böyle değildir. Çin Halk Cumhuriyeti ve Hindistan gibi geniş ülkeli ve kalabalık nüfuslu iki ülkenin ortaya çıkışı ve Japonya'nın Asya'da büyük bir ekonomik kuvvet olarak tekrar sivrilmesi ile Asya gayet mühim bir milletlerarası politika alanı haline gelmiştir.

    Elliyi aşan bağımsız devleti ile Afrika, artık sömürgeciliğin Kara Afrikası olmayıp, milletlerarası münasebetlerin yeni bir ağırlık alanıdır.

    Latin Amerika ise, 19'uncu yüzyıldaki uyuşukluğundan silkinmeye başlamıştır. 1982 yılında Arjantinin Falkland Savaşı ile ingiltereye kafa tutabilme cesaretini kendinde görmesi ve diğer Latin Amerika ülkelerinin tepkileri, küçümsenecek bir hadise değildir.

    Nihayet, Üçüncü Dünya Ülkelerine de Asya-Afrika-Latin Amerika grubu dendiğini de unutmayalım.

    5) Milletlerarası münasebetlerin alan genişlemesi, sadece dünyanın düzeyi üzerinde olmayıp, günümüzde bu münasebetler yukarıya doğru da bir alan genişlemesi yaparak, uzaya intikal etmiştir. i'inci Dünya Savaşı karada ve denizlerde yapıldı. II.Dünya Savaşında ise zaferi havalarda güçlü olanlar kazandı. Bu savaşta kara ve deniz muharebelerinin kaderini daima "hava" tayin etti. Yani, II.Dünya Savaşı, milletlerarası mücadeleyi dünyanın yüzeyinden atmosfere çıkardı.

    Lakin ilk adımlarını II.Dünya Savaşı sırasında atan füze teknolojisi, savaştan sonra büyük bir gelişme hızı gösterince, büyük kuvvetler mücadelesi günümüzde atmosferi de aşarak uzaya intikal etmiştir. Uzay şimdi kuvvet üstünlüğü mücadelesinin yeni alanı olmuştur. Bir zamanlar nasıl sömürge sahibi olmak büyük devlet olmanın şartı gibi telakki edilmiş ise, şimdi de uzayın derinliklerine el atabilmek, büyük kuvvet olmanın şartı gibi görünmektedir.

    6) Günümüzün dünyasının, bilhassa II.Dünya Savaşından sonra ortaya çıkan en mühim meselelerinden biri de, ekonomik meselelerdir. Denebilir ki, tarihin hiç bir döneminde ekonomik meseleler, milletlerarası münasebetlerde bugünkü kadar ağırlık kazanmamıştır. Bugün bütün dünya ülkeleri, siyasal kuvvet dengesi, güvenlik ve barış gibi meselelerden belki de çok daha fazla olarak, ekonomik kalkınma, refah, daha iyi bir yaşama seviyesi gibi meselelerle yoğun bir şekilde meşgul olmaktadırlar. Bunun neticesi olarak da, bugünkü milletlerarası münasebetlerde ekonomik faktör büyük bir ağırlığa sahip bulunmaktadır. Zengin ve fakir ülkelerle, iktisaden geri kalmış, gelişme halinde olan ülkelerle gelişmiş ülkeler arasındaki farklılıkları ekonomik ve ticari münasebetler ve ekonomik yardım münasebetleri yoluyla ortadan kaldırmak, bugünkü milletlerarası münasebetlerin temel meselelerinden birini teşkil etmektedir.
    Yeni dünyamızı şekillendiren faktörler genel olarak bunlardır.
    Tümünü Göster
    ···
  4. 104.
    0
    upuppupupupupup
    ···
  5. 105.
    0
    devam bin
    ···
  6. 106.
    0
    II. Dünya Savaşı
    Vikipedi, özgür angiblopedi

    Özet
    II. Dünya Savaşı, 20. yüzyılın iki topyekün savaşından ikincisidir. Altı yıl boyunca, dünyanın çeşitli bölgelerinde süren kesintisiz savaşlarla süregiden II. Dünya Savaşı, Alman ordularının Polonya'ya saldırıdığı 1 Eylül 1939'da başlamış kabul edilir. Ne var ki birbirinden kopuk görünseler de bu tarihte önceki çatışmalar da, savaşta birincil rol oynayan tarafların stratejik hedefleri arasında yer aldığından, savaşın başlangıcı tarihsel olarak daha gerilerden başlamaktadır.

    Savaşın Ayak Sesleri
    Hitler’in 1933 yılında iktidara gelmesinden itibaren savaşın sonuna kadar izlediği strateji, üç aşamalı bir stratejidir. Hitler, iktidara gelmesinin hemen ardından Alman ekonomisinin düzenlemesini hedef almıştır. Gerek I. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkmasının, gerekse de 1930 yılındaki genel ekonomik buhranın sonucunda Alman ekonomisi ciddi sıkıntılar içindeydi. Yaşanan hiper enflasyon, aşırı boyutlara varan işsizlik ve bunlara bağlı olarak sanayideki kapasite düşüklüğü, Hitler’in izlediği ekonomi politikalarıyla kısa sürede kontrol altına alınmıştır.
    Ekonominin düzene sokulmasının ardından stratejisinin ilk adımında Hitler, Alman kara, deniz ve hava kuvvetlerinin, Versay anlaşmasıyla getirilen sınırlamalardan kurtulmasını sağlamıştır.
    Ardından ikinci stratejik ve polemik adım, Almanca konuşan nüfusun yaşamakta olduğu bölgelerin, Alman topraklarına katılmasıdır. Bu stratejik evrenin adımları, 12 mart 1938 de, Avusturya’nın ilhak edilmesiyle başlamıştır. Ardından ikinci adım olarak Çekoslovakya toprakları içindeki Sudet bölgesidir. Hitler’in baskısıyla 29 Eylül 1938 günü imzalanan Münih Anlaşmasıyla Sudet bölgesi Almanya’ya veriliyor. Konferans, Alman, italyan, ingiliz ve Fransız başbakanlarının katıldığı, Çekoslovakya’nın temsici bulundurmadığı bir anlaşmadır. Anlaşmanın hayata geçirilmesi konusunda Hitler, hiç zaman kaybetmemiştir. 1 Ekim 1938'de yine silah kullanılmaksızın, uluslararası anlaşmalara dayanılarak, nüfusunun yüzde elliden fazlasını Almanların oluşturduğu Sudet bölgesi Almanlarca işgal edilecektir. 15 Mart 1939'da ise Çekoslovakya’nın kalanını da topraklarına ekleyeceklerdir.
    Bu olaylara kadar Hitler, stratejisinin adımlarını atarken, silahlar kullanılmamıştır. Ve geriye tek sorunlu bölge kalmıştır, Danzig bölgesi. Versay anlaşmasıyla Polonya'ya verilen Danzig bölgesi, halen Alman yönetiminde olan Doğu Prusya ile Almanya arasındaki kara bağlantısını kesmektedir. Alman hükümeti, Polonya hükümetinden, Doğu Prusya'yla arada bir kara bağlantısı oluşturulması yönünde bir teklifi görüşmesini ister. Böylece Danzig Sorunu ortaya çıkar.
    3 Mayıs 1939'da Sovyet Dışişleri Komiseri olan Litvinov görevden alınarak yerine Vyaçeslav Mihayloviç Molotov atanır. Bu atama Sovyet dış politikasında keskin bir dönüşe işaret etmektedir. Litvinov döneminde Sovyetler Birliği, Alman yayılmacılığına karşı ingiltere ve Fransa ile bir protokol oluşturmak için girişimlerde bulunmuş, ne var ki her seferinde reddedilmişti. Molotov döneminde ise Sovyetler Birliği, Alman hükümeti ile bir saldırmazlık paktı için çalışmaktadır artık. Uzun diplomatik görüşmeler sonucunda 24 Ağustos 1939 günü Sovyetler Birliği ile Almanya arasında bir saldırmazlık paktı imzalanması karara bağlanmıştır.

    Avrupa'da Savaşın Başlaması
    Second_world_war_europe_animation_small.gif
    II. Dünya Savaşı'nın gelişim süreci

    Danzig Sorununun diplomatik yollarla çözümünün uzaması üzerine Alman orduları 1 Eylül 1939 sabahı Polonya sınırlarını geçtiler. Yıldırım savaşı tekniklerinin ilk kez hayata geçirilişi olan Polonya Seferi, bu ülkenin toprak bütünlüğünü uluslararası platformda garanti etmiş olan ingiltere ve Fransa'yı harekete geçirmiştir. 3 Eylül'de ingiltere, bir gün sonra da Fransa Almanya'ya savaş ilan ediyor ve seferberlik hazırlıklarını başlatıyorlar. Lakin Alman panzer birlikleri, harekatın ilk haftasının sonunda Polonya cephelerini yarmış ve geniş kuşatmalara girişmiştir, Müttefiklerin askeri bir müdahalesi için artık olanak görünmemektedir.
    17 Eylül 1939 günü, Sovyet Kızıl Ordusuna bağlı birlikler Polonya'nın doğu sınırlarından saldırıyorlar. iki ateş arasında kalan Polonya, 27 Eylül 1939'da teslim oluyor, direnen birlikler de 5 Ekim 1939 günü teslim oluyorlar.
    1940 yılının haziran ayında Stalin, Baltık Ülkelerine gönderdiği notada, Sovyetler Birliği’ne yakın hükümetlerin işbaşına getirilmesini ister. Hemen ardından da Kızıl Ordu Litvanya, Letonya ve Estonya topraklarına girer. 14 Temmuzda bu ülkelerde yaptırılan genel seçimlerle işbaşına gelen hükümetler Sovyetler Birliği’ne katılma kararı alacaklardır. Böylece I. Dünya Savaşı sonunda yeni Sovyet hükümetinin elinden çıkan bu topraklar tekrar kazanılmıştır ve bu topraklar Sovyetler Birliği'nin Baltık Denizine açılmasında, Leningrad limanının güvenliği anldıbına gelmektedir.
    Baltık Denizi konusunda Stalin'in öngördüğü diğer bir önlem ise onu, Finlandiya hükümetiyle görüşmelere yönlendirecektir. Görüşmelere 9 Ekim 1939'da başlanıyor. Görüşmelerden bir sonuç alınamayacağı kanısına varan Stalin, 28 Kasım 1939 da, 1932 yılında imzalanmış olan saldırmazlık anlaşmasının tek taraflı olarak kaldırıldığı Fin hükümetine bildirilir ve 30 Kasım 1939 da Sovyet orduları Finlandiya’ya saldırır. Sovyetler Birliği'nin Finlandiya Seferi 6 mart 1940 da Fin hükümetinin, Ruslar’la barış görüşmeleri için masaya oturmak zorunda kalmasıyla son bulacaktır.
    9 Nisan 1940 sabahı Almanlar, Norveç’e ve Norveç'e yönelik deniz yolunun güveni için de Danimarka'ya saldırdı. Norveç'in istilası'ndaki stratejik amaçları isveç'ten ithal ettikleri demir cevheri yolunun güven altına alınması ve Norveç fiyortlarında denizaltıları için üsler oluşturabilmekti. Danimarka kısa sürede teslim olurken Norveç direnme gösterdi. 10 Haziran 1940'da Norveç de teslim oldu. Belçika ise 27 Mayıs'ta teslim oldu.
    10 mayıs 1940 günü Alman birlikleri, Belçika ve Hollanda'ya yönelen saldırılarıyla Fransa Seferi ni başlatıyorlar. Asıl taarruz ise daha güneyde, Arden Ormanları üzerinden Sedan yönünde Fransa topraklarına yöneliyor. Belçika üzerinden yapılan harekat, kısa sürede Belçika, Hollanda, Lüksemburg’un işgaliyle sonuçlandı. 14 Mayıs1940 günü Hollanda teslim oldu. Bu üç ülkenin tümüyle istilasını önlemek için ingiliz Yurtdışı Sefer Kuvveti ve Fransız orduları kuzeye ilerleyince, taarruz çıkış hattı Arden Ormanları olan ve Manş Kanalı yönünde ilerleyen Alman zırhlı birlikleri tarafından kuşatılmış oldular. Bu bölgedeki Müttefik kuvvetler, Dunkerque limanından deniz yoluyla tahliye edilmek zorunda kalınmıştır.
    14 Haziran 1940'da Alman birliklerinin Paris’e girmesiyle Fransızlar barış istemek zorunda kaldılar. 22 Haziran 1940 da ateşkes anlaşmasını imzaladılar. Alman güçleri kuzey Fransa’yı ve Fransa'nın Atlas Okyanusu kıyılarını işgal etti, Fransa topraklarının üçte ikisi, Alman kontrolüne girmiştir.
    Fransa'nın savaş dışı kalmasının ardından Hitler, ingiltere'yi de barış masasına oturmaya zorlamak, gerekirse istila etmek için Britanya savaşını başlatmıştır. Britanya Savaşı, Almanya tarafından, Britanya'nın istilası için hazırlanmış olan Denizaslanı Operasyonu'nun hazırlık evresi olarak düşünülmüş olup, RAF'ın (ingiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri) imhasını amaçlamaktadır ve esas olarak Luftwaffe (Alman Hava Kuvvetleri) tarafından yürütülmüştür. Başlarda ingiliz hava ve deniz üslerini hedef almış olmasına karşın ilerleyen evrelerde Londra'nın bombalanmasıyla sürdürülmüştür. RAF'ın sert direnci karşısında Luftwaffe'nin uğradığı ağır kayıplar sonuncunda harekat başarısız olarak sona erdirilmiştir.
    Tümünü Göster
    ···
  7. 107.
    0
    2 3 gün geçti, bir daha çağırıldım, bu sefer daha istekli gittim tabi. babası ve annesini görmemle heves meves kalmadı tabi. onlarla ufak bir annen baban ne yapıyor sohbeti, siz ne çalışçaksınız geyiği ve sonunda kızlayız yine. ben mesafe zaten koyamıyorum, kız da bunu gördükçe daha çok bastırıyor. ben birşey anlatmaya çalıştıkça, kız olayı hayata kadına erkeğe bağlıyor. konuşçak kimsesi mi yoktur nedir, ben de maksat muhabbet olsun diye konuşuyorum aradan da bunun salak sorularını çözüyorum.

    soruları bitirdik, ben artık gideyim dedim kızın suratı değişti, hafif bir telaş ve panikle yok ben şunu da anlamadım diye kitabın bomboş ellenmemiş bir sayfasını gösterdi. şöyle bi yüzüne baktım, hani kitabı görmesen bile anlarsın yalan uydurma olduğunu. tamam ona da sonra bakarız dedim çıktım odadan. yine annesi babası ile bayıcı muhabbetler, sonra evden çıkış ve aptal aptal yol boyu kızı düşünme evresi. hoşlanma falan da değil de öyle aklıma takılıyor işte.
    ···
  8. 108.
    0
    italya Cephesi
    Müttefikler, Kuzey Afrika’daki Alman askeri varlığını ortadan kaldırdıktan sonra italya'ya yöneldiler. italya'ya bir çıkarma yapılmasından önce Sicilya adasındaki Alman askeri gücünün de kırılması gerekmiştir.
    Sicilya çıkartması 10 Temmuz 1943 günü, "Husky Harekatı" kodadıyla başlatılıyor ve adanın güney doğu sahillerine yapılıyor.
    3 Eylül 1943'de Müttefikler italya yarımadasına çıkartma yaptılar. italya topraklarına Müttefik çıkarması iki noktadan yapılmıştır. General Montgomery’nin 8. Ordusu, Sicilya’dan hareketle dar Messina boğazını geçerek italyan çizmesinin parmak ucuna çıkmıştır.
    ikinci çıkartma operasyonu olan Salerno çıkartması ise, Salerno'nun güneyindeki iki plaja, bir ingiliz, bir Amerikan kolordusu tarafından yapılmıştır. Çıkartmanın üçüncü gününde Müttefik haraketı durdurulmuş, ancak ilerleyen günlerdeki takviyeler ve ağır bombardımanlar sonucu sağlam bir köprübaşı oluşturulabilmiştir.
    Aynı gün italya, Müttefiklerle mütareke imzaladı, fakat bu mütareke Salerno çıkarmasına kadar gizli tutuldu.
    Çıkartma birlikleri esas hedefleri olan Napoli'ye harekatın üçüncü haftasında ulaşıyorlar.
    22 Ocak 1944'te Müttefikler Roma’nın 40 km. güneyinde, Anzio’ya bir çıkartma daha yapıyorlar.
    Çok çetin çatışmalarla geçen italya savaşları, 29 Nisan 1944'te italya topraklarındaki Alman birlikleri müttefiklere teslim olmasıyla sona ermiştir.

    Stratejik Bombardıman
    II. Dünya Savaşı’nın özelliklerinden biri, gerek cephede olsun, gerekse cephe gerisinde, hava unsurlarının yoğun olarak kullanılmasıdır. Cephe gerisine yönelen hava taarruzları, lojistik hedeflere yönelmiştir, silah sanayi tesisleri, destek sanayi tesisleri, enerji santralleri, petrol depolama ve rafineri tesisler, iletişim ve ulaşım hatları.
    Britanya Savaşı'nın son bulması ve Doğu Seferi'nin başlamasıyla Alman hava kuvvetlerinin önemli bir bölümü Rusya'da bulunmaktadır. Dolayısıyla Alman hava kuvvetlerinin Batı'daki faaliyetleri, önleme faaliyetleri olarak kalmıştır.
    Böyle olunca Stratejik Bombardıman, esas olarak Müttefik bombardıman filolarının Alman tesislerine yönelik bombardımanlarıdır. Ne var ki, zaman zaman sivil hedefler de bu bombardımana hedef olmuştur. Köln, Essen, Bremen, Hamburg gibi Alman kentlerine yoğun hava saldırıları düzenlendi.

    Normandiya Çıkartması
    Normandiya kıyılarında beş bölgede çıkartma yapılmıştır. Bu bölgelere Utah, Omaha, Gold, June ve Sword kodadları verilmişti. 6 haziran 1944 sabahı 5:55 de başlayan deniz ve hava bombardımanıyla çıkartma başlamış oldu.
    Müttefik kayıplarının en yüksek olduğu çıkartma bölgesi Omaha kumsalıdır. Diğer çıkartma bölgelerinde, sert bir direnişle karşılaşılmasına rağmen ilerleme sağlanmış, yeterli derinliği olan köprübaşları oluşturulmuştu.
    26 Haziran 1944'te yoğun çatışmalardan sonra Amerikalıların eline geçen Cherbourg, ibrenin artık müttefiklerden yana döndüğünün açık göstergesidir. Kuvvet üstünlüğü artık yerine oturmuş, işlemeye başlamaktadır. Amerikan savaş sanayii Avrupa topraklarına oluk oluk akmaktadır. Cherbourg gibi derin bir liman, büyük teknelerin bile yanaşıp yüklerini boşaltmaları için uygundur. Müttefikler için böyle bir liman, tüm kan dolaşımının ana atardamarıdır.
    General Bradley’in Normandiya’daki ordular grubuna bağlı 3. Ordu’nun komutasına 1 Ağustos 1944’de general Patton atanır. Patton, müttefik ilerlemesi yönünden yeni bir soluk getirecektir.
    Hitler'in giriştiği birkaç karşı taarruz ise ağır kayıplarla sonuçlanmış, başarısız girişimler olarak kalmıştır.
    Müttefikler'in planları nisan ayından önce Ren’i geçmeyi öngörmemektedir ama, 7 Mart'ta Remagen Köprüsü sağlam olarak ele geçirilince iş değişir. Tam hızla bu köprüden Ren’i geçerler. Bu, savaşın gidişatını değiştirecek bir olanaktır, Müttefik tank ve topları, motorize birlikleri, Bonn’un dolayısıyla Ruhr sanayi bölgesinin hemen güneyinden bu su kanalını geçmeye başlamıştır.
    Patton, 29 Mart 1945 de Frankfurt’u alıyor, 12 nisanda Amerikan 9. Ordusu Magdeburg yakınlarında Elbe Nehri'ni geçiyor. Artık Berlin’e 80 km. kalmıştır.

    Avrupa'da Savaşın Sonu
    Yalta_Conference.jpg
    Winston Churchill, Franklin D. Roosevelt ve Joseph Stalin 1945'te Yalta Konferansı'nda

    1945 yılı başlarından itibaren Alman orduları gerek Batı'da Amerikan ve ingiliz orduları karşısında, gerek Doğu'da Kızıl Ordu karşısında gerilemeye devam etmektedir. Ocak ayında Amerikan birlikleri Arden bölgesini ele geçirirken Kızıl Ordu da Vistül nehrine dayanır.
    Mart ayında Müttefik kuvvetler Ren nehrini geçerek Alman topraklarında ilerlerken Kızıl Ordu da ilerlemesini sürdürür. Nisan ayı ise Nazi yönetiminin sonu olmuştur. 23 Nisan 1945 de Ruslar Berlin'e girmiş, 30 Nisan 1945 de ise Hitler intihar etmiştir. Almanlar, yarım milyona yakın bir kuvvetle Berlin'i 2 Mayıs 1945 e kadar savunurlarsa da, yoğun Rus taarruzları karşısında 150 bin kayıpla kenti kaybederler.
    7 Mayıs 1945 günü General Jodl, Almanya'nın teslim belgesini imzaladı.

    Japonya'nın Teslim Olması

    800px-Douglas_MacArthur_signs_formal_surrender.jpg
    Japonya, Tokyo Limanındaki USS Missouri gemisinde teslim oluyor.

    Japonya, kendi adasına kadar geri çekilmek zorunda kalmasına, yoğun stratejik bombardımana karşın direnmesini sürdürmektedir. ABD başkanı Truman, Pasifik'teki savaşı bir an önce bitirebilmek için atom bombası kullanmaya karar verildiğini açıklar. 6 Ağustos 1945 de Hiroşima, 9 Ağustos 1945'te ise Nagasaki kentleri atom bombasıyla vurulur.
    14 Ağustos 1945'te Japonya, kayıtsız şartsız teslim olmayı kabul etmiştir. Japonya'nın teslim belgesi ise 2 Eylül 1945'te imzalanmıştır.
    Tümünü Göster
    ···
  9. 109.
    0
    Hitler ABD'ye savaş ilan ediyor
    1941, Almanya

    1941 Aralık ayının ilk haftasıydı. ikinci Dünya Savaşı sırasında Amerikalıların belki de ülkelerine en sadık haftasıydı. Birçok Amerikalı Pearl Harbor olayına orduya yazılarak yanıt vermişti. Sonra da Japonya'ya savaş ilan edildi. Ancak Almanya ile ilgili bir karar çıkmadı. işte bu yüzden Alman Führeri Adolf Hitler bazı yanlış kararlar aldı.

    Ne oldu da Almanya Amerikalıları karşısına aldı? Almanya hızla Avrupa'da ilerlemiş ve Önce Polonya, sonra Norveç, Danimarka, Fransa, Yunanistan, Balkan ülkeleri derken, Batı Rusya da ele geçmek üzereydi. Bu noktada iki pürüz çıktı. Biri başarısız ingiltere saldırısı, öteki de Almanların Kuzey Afrika'daki küçük gücü Rommel'in iskenderiye'den gelen ingiliz kuvvetleri tarafından sıkıştırılmasıydı.

    Rusya'daki saldırı ilerliyordu. Sovyetlerin kalbi olan Ukrayna düşmüştü. Leningrad kuşatılmış ve insanlar açlıktan ölmek üzereydi, Alman ordusu Kremlin'e yaklaşıyordu. Ancak Moskova yolundaki ordu Hitler'in emriyle kuzey Ukrayna'ya çağrıldı ve oradaki Rus ordusunun etrafı çevrildi. Sonuçta askeri tarihin en büyük toplu katliamlarından biriyle Sovyetler Birliği 700 bin asker kaybetti. Ardından Moskova'nın da düşüşüyle direniş kırılacak ve Stalin kaybedecekti.

    Bunun hevesiyle Almanlar o son saldırıya geçti. Ancak Rusya'da son elli yılın en soğuk kışı başlamıştı. Alman ordusunun bu şartlar için donanımı yetersizdi. 5 Aralık'a gelindiğinde Almanlar Mançurya ve Sibirya sınırındaki Rus güçlerinin 10 bin km. uzakta olduğunu düşünüyordu. Ama güçlü ve iyi eğitimli Sibirya ordusu Moskova'yı kurtarmak üzere gelmişti.

    Japon uçaklarının Pearl Harbor'u bombaladığı gün Sibirya ordusunun birlikleri de Moskova'da Almanları durduruyordu.

    Şimdi ikinci Dünya Savaşı'nın kaderini değiştiren başarısız planlara bir bakalım. Savaştan önce Almanya ve Japonya görüşme yapmıştı ve Japonya Pasifik'teki Fransız-ingiliz birliğine karşı bir müttefik arıyordu. Hitler de Japonları yanında savaşa sokup Rusya'ya Sibirya'dan saldırtmak istiyordu. Japon ordusundan da bu fikre sıcak bakanlar vardı. Ancak Stalin bu planları öğrenmişti. O yüzden Almanlar saldırır saldırmaz Sibirya birliklerini harekete geçirmişti.

    Rusya'ya karşı saldırı başlatılır başlatılmaz Alman Dışişleri Bakanı Japonlara Sibirya'nın alınmak için onları beklediğini bildirdi ama Japon tarafında sessizlikle karşılandı. Japonlar Pearl Harbor planıyla meşguldü. Hemen hemen tüm Alman Genelkurmayı, Japonya'nın ABD ve ingiltere'ye saldırdığını duyunca şaşırdılar. En azından ingiltere'ye saldırmaları ilginç bir haberdi. Bu, ingiltere'nin kaynaklarını bir savaş için daha parçalayacağı anldıbına geliyordu. ABD'ye gelince, Alman subayları nefeslerini tuttu.

    ABD hala olaylardan uzak kalma duygusu içindeydi ve savaşın dışındaydı. Amerikalılar ingiltere'ye ve Sovyetler'e yapılan anlaşmalar çerçevesinde bazı desteklerde bulunuyordu. Bir ay önce Amerikan birlikleri izlanda'ya çıkmış, Almanlar ve Amerikalılar karşılaşmış ancak ABD hala işin içine pek girmemişti.

    Hitler'in danışmanlarının Japon saldırısına tepkisi farklı farklıydı. Japonların Rusya'ya saldırmamasından duyulan bir rahatsızlık vardı. (Aslında sonraki on yılda Japonlar Ruslarla diplomatik ilişkileri geliştirmişti.) Almanlar Pearl Harbor saldırısını Amerikalıların Almanya'ya da savaş açmak için bahane olarak kullanmasından korkuyorlardı.

    Ardından 11 Aralık'ta Hitler ABD'ye savaş ilan etti.

    Bu sefer Hitler'in danışmanları şaşkınlık içindeydi. Neden ABD'ye savaş ilan etmişlerdi ki? Rusların işinin hala bitmemiş olduğu ortadaydı, ingiltere'nin hala bir çobana ihtiyacı vardı ve Japonların da güvenilmez bir müttefik olduğu belli olmuştu. Japonlar Rusya'ya saldırmayı reddediyorlardı. Bu da Sibirya ordusunu serbest bırakmak demekti.

    Anlaşmaları bir zamanlar yırtıp atan Hitler, Almanya ve Japonya arasında bir dostluk anlaşması olduğunu ve Almanya'nın Japonya'yı ABD'ye karşı desteklediğini açıkladı. Japonların San Francisco'da yapılacak bir anlaşmayla istediklerini yaptıracakları kehanetinde de bulundu.

    Hitler'e Amerikalıların Birinci Dünya Savaşı'ndaki rolü, özellikle Fransızlara ve ingilizlere yaptıkları sınırsız yardım hatırlatıldı. Ayrıca Almanya'nın ABD'ye saldıracak yeterli donanımı yoktu. ABD yıllardır oturup güçlü bir donanma yarattıysa onunla başa çıkmak zor olacaktı.

    Danışmanları Amerikan propagandasının etkisinde kalınca Hitler öfkeyle karşı çıktı. Japonlar ABD'nin zayıf yönünün farkına varmış ve bunu kullanıyordu. ABD de Museviler yüzünden "bozulmuş"tu. Artık Amerikan halkını yola getirmenin zamanı gelmişti.

    Ancak Hitler'e Moskova'daki durumun kötüye gittiği anlatıldı. Hitler bunun geçici bir durum olduğunu söyledi ve orduyu geri çekip baharda daha güçlü bir şekilde saldırma fikriyle dalga geçti.

    Sert, kesin ve tartışmasız bir şekilde Sibirya ordusuna karşı savaşılmasını emretti.

    Sonraki bahar Almanya gerçekten de yeni birliklerle saldırdı ancak 1941'deki ordu kadar güçlü eğildi. Wehrmacht kışın bir milyondan fazla kayıp vermişti. Leningrad'ı kuşatıp Moskova'yı alacak güçleri kalmamıştı. Ukrayna'nın kontrolü de elde tutulamıyordu. Bu arada Kuzey Afrika'da da Alman askerleri vardı.

    Rusya'da savaşa devam edip ABD'ye savaş ilan etmek o zaman için iyi bir fikir gibi görünmüş olabilir, ancak bir fiyaskoyla sonuçlanmıştı.
    Tümünü Göster
    ···
  10. 110.
    0
    1937'de Japonya, Çin'e karşı topyekûn bir savaş başlattı. Bir yıl sonra Almanya, Avus­turya'yı işgal etti; ardından da Çekoslovakya' da Alman asıllıların çoğunlukta olduğu Südet bölgesi üzerinde hakkı olduğunu ileri sürdü. ingiltere ve Fransa, Çekoslovakya'yı Hitler'in bu isteğine boyun eğmesinin yararlı olacağına inandırdı ve Eylül 1938'de yapılan Münih Antlaşması'yla bölge Almanya'ya bırakıldı. 6 ay sonra Hitler başkent Prag'ı bombalayaca­ğını söyleyerek gözdağı verince Çekoslovakya Almanya'nın boyunduruğuna girdi.
    Almanya'nın sonraki kurbanı I. Dünya Savaşı'nın ardından bağımsız bir devlet olarak yeniden kurulan Polonya'ydı. ingiltere ve Fransa bu kez Alman saldırısına karşı Polon­yalılara yardım edecekleri konusunda kesin güvence verdiler. Almanya, Polonya'ya saldı­rınca da II. Dünya Savaşı başlamış oldu.

    Savaş Teknolojisi

    Karadaki çarpışmalarda çoğunlukla, saldırı gücü olan taraf kazançlı çıktı. Bu savaşta kullanılan tanklar ve savaş uçakları I. Dünya Savaşı'nın etkili savunma yöntemleri sayılan istihkâm ve siperleri rahatlıkla aşabiliyordu.
    Denizde ise düşmana görünmeden saldıra-bilen denizaltılar torpilleriyle I. Dünya Sava­şı'na göre çok daha tehlikeliydi. Buna karşı­lık, zırhlı savaş gemileri daha az önem taşıdı. Bu gemilerin 24 km uzaktaki hedefleri vurabi­len büyük toplan, uçaklardan ve uçak gemile­rinden gönderilen bomba ve torpillerden ko­runmaya yetmiyordu, j Daha çok denizden karaya yapılan çıkarmalarda, uçakların ve savaş gemilerinin bombardımanıyla destekle­nen özel çıkarma gemileri kullanıldı. iyice kıyıya yanaşan bu gemilerin açılabilen kapak­larından birlikler, tanklar, toplar ve kamyon­lar karaya çıkarılabiliyordu.
    Radarın bulunması j gemilerin ve savaş uçaklarının gözle görünmesinden çok önce saptanabilmesini sağladı; daha sonra da bom­bardıman uçaklarının Sedeflerini bulmasına yardım etti (bak. Rada|0- Bu savaşın özellik­lerinden biri de bombardımanın neden oldu­ğu ağır can kayıpları jve yıkımdı. Yalnızca orduların bulunduğu yarler, gemiler ve hava­limanları değil Londrp, Hamburg, Berlin, Köln, Dresden gibi büyük kentler de yoğun bir biçimde bombalandı ve sivil halktan pek çok insan öldü. Savaşır son ayında Hiroşima ve Nagasaki kentlerine atılan iki atom bom­basının yol açtığı korkunç yıkım Japonya'yı teslim olmaya zorladı . Roketler ve güdümlü füzeler ilk kez bu savaşta kullanıldı. Almanlar. Avrupa kıyı­larından ingiltere'yi bombalamak için önce "uçan bomba"ları (Vlıve sonra gelişkin V2roketlerini yaptılar. Japonlarin Çin'deki bazı uygulamaları dışında bu savaşta zehirli gazlar kullanılmadı

    Avrupa'da Savaş Başlıyor

    Almanya Ağustos 1939'da SSCB ile 10 yıl geçerli olacak bir saldırmazlık paktı imzala­dıktan sonra. 1 Eylül'de Polonya'ya girdi. ingiltere ile Fransa sözlerini tutarak 3 Eylül' de Almanya'ya savaş ilan etti. Avusturya, Kanada ve Güney Afrika'nın da aralarında bulunduğu başka ülkeler de ingiltere ve Fransa'nın yanında yer aldı. Ama Müttefik­ler. Alman kara ve hava güçlerince hızla işgal edilen Polonya'ya yardım edemedi. 17 Ey­lül'de SSCB de doğudan Polonya'ya girdi. Polonya teslim oldu. 80 bin kadar Polonya askeri mücadeleyi sürdürmek amacıyla önce Romanya'ya daha sonra da Fransa'ya giderek burada toplandı.

    Ekimde SSCB, olası bir Alman saldırısına karşı batıda "tampon devletler" oluşturmak amacıyla, üç Baltık ülkesini, Estonya, Le-tonya ve Litvanya'yı işgal etti. Ardından SSCB, Finlandiya'dan birliklerine Finlandiya topraklarına girme hakkının verilmesini iste­di. Finlandiya SSCB'nin koşullarını kabul etmek zorunda kaldı.
    Bunlar olurken batı oldukça hareketsizdi. Fransa, Alman sınırında Maginot (Majino) Hattı adıyla anılan savunma hattını kurdu. Kuzeydeki ingiliz birlikleri, Belçika'nın sava­şa girmemesi nedeniyle Almanlar'la hiç karşı­laşmadı.
    1940 Nisan'ında Almanlar, Norveç'e saldır­dı. Amaçları denizaltıları için üsler kurmak ve isveç'in kuzeyindeki madenlerden çıkartıla­rak denizyoluyla Norveç'in Narvik limanına getirilen demire el koymaktı. Alman birlikleri gemilerle geldi ve bir bölümü hiçbir engelle karşılaşmaksızın Norveç kıyılarına çıktı. Bir bölümü de ingiliz deniz güçleriyle, iki tarafın da eşit kayıplar verdiği sert çatışmalara girdi. Ama Almanlar kısa sürede Norveç'te Mütte-fikler'in asker çıkarma girişimlerini önleyebi­lecek hava üsleri kurdular. Norveç 9 Hazi-ran'da teslim oldu. Almanlarin nisanda sal­dırdığı Danimarka da pek az direnebildi.
    10 Mayıs 1940'ta başlayan Alman saldırısı, kısa sürede Belçika. Hollanda ve Lüksem­burg'un işgaliyle sonuçlandı. Yardıma gelen ingiliz ve Fransız orduları da püskürtüldü. 13 Mayıs'ta Sedan'da Alman tankları Meuse (Maaş) Irmağı'nı geçti ve Fransa'nın içlerine doğru ilerledi. Hollanda 14 Mayıs'ta teslim oldu. Alman tankları kuzeye, kıyıya doğru ilerledi ve geri çekilen Müttefikler'in önünü kesti. Belçika 27 Mayıs'ta teslim oldu.
    Belçika'da sıkışıp kalan ingiliz ve Fransız birlikleri büyük kayıplar verdi. ingiliz deniz güçlerinin yardımıyla Dunkerque kıyılarından 346 bin kadar Müttefik askeri kurtarıldı; ama silah, araç ve gereçler geride bırakıldı.

    14 Haziran'da Almanlar Paris'e girdiler, 22 Haziran'da da Fransızlar ateşkes antlaşmasını imzaladılar. Alman güçleri Kuzey Fransa'yı ve bütün Atlas Okyanusu kıyılarını işgal etti. Mareşal Henri Philippe Petain (1856-1951) Vichy'de Almanlarin denetiminde bir hükü­met kurdu. ingiltere'de bulunan General Charles de Gaulle (1890-1970) savaşın sonuna kadar varlığını koruyan Özgür Fransa Hareketi'ni kurarak işgalcilere karşı direnişe geçti. ingiltere'de ayrıca "özgür" Polonya, Norveç, Belçika. Hollanda ve Çek askeri birimleri de oluşturuldu.
    Hitler bir sonraki hedef olarak ingiltere'yi seçti. Alman hava kuvvetleri Güney ingilte­re'deki havaalanlarını ve limanlarını her gün bombalamaya başladı, ingilizler'in kesin dire­nişiyle karşılaşan Almanlar, ardından Lon­dra'yı ve ingiltere'nin iç bölgelerindeki kent­leri de bombaladı. Bu baskınlar pek çok sivilin ölümüne ve büyük zarara yol açtı. Buna karşılık ingiliz hava kuvvetleri de Fran­sa ve Belçika limanlarında askerleri Manş Denizi'nden geçirmek üzere toplanmış Al­man gemilerini batırdı. ingiltere göklerinde Ağustos-Ekim 1940 arasında yapılan üstünlük savaşından sonra, Alman hava saldırıları gece bombardımanlarına dönüştü; 1941 ortalarına kadar ingiltere'deki kentler yoğun hava akın­larının hedefi oldu. Haziran 1940'tan sonraki bir yıl içinde yaklaşık 43 bin sivil yaşdıbını yitirdi; 50 bin kişi ağır yaralandı.

    Kuzey Afrika Seferi

    10 Haziran 1940'ta italya, Almanya'nın ya­nında savaşa girdi. Kuzey Afrika'daki Berka (Sirenayka) ve Libya o zamanlar italya'nındı. Bu bölgeler daha sonra Libya Krallığı oldu.
    1940 sonbaharında italyanlar. Somali'nin ingiliz egemenliğindeki bölümünü ele geçirdi­ler; ama izleyen kış Wa|velTin askerleri bölge­yi ve ayrıca Eritre ile italyan Somalisi'ni aldılar. Sudan'dan hareket eden ingiliz ve Sudan birlikleri Etiyopya'ya girdi ve italyanlar'ı teslim olmaya zorladı.
    Asıl savaş yeri ise plil Irmağı ile Tunus arasında kalan Batı Çölü'ydü (Batı Çölü, Libya Çölü'nün Mısır ]sınırları içinde kalan bölümüdür). italyanlar 1940 sonbaharında Libya'dan girerek Mısır'ı işgal ettiler; ama aralık ayında henüz Nil Urmağı'na ulaşamadan VVaveH'in komutasındaki birlikler tarafından durduruldular. Çarpışmalar sonunda italyan­lar Bingazi'nin ötesine; püskürtüldü.
    Tümünü Göster
    ···
  11. 111.
    0
    devam bin
    ···
  12. 112.
    0
    yannan afedersin
    ···
  13. 113.
    0
    1941'de durum dahal da kötüleşti. Yugos­lavya zorlu bir Alman saldırısından sonra çöktü. Böylece Almanya buradaki güçlerini 1939'da Arnavutluk'u işgal eden ve 1940 Ekim ayından beri Yunanistan'da savaşan ama başarılı olamayan italyanlar'ın yardımına gönderdi. ingilizler, Yunanistan'a yardım edebilmek için birliklerini Batı Sahradan çekmek zorunda kaldılar. Ne var ki, ingiliz Uluslar Topluluğu birliklerinin yardımına karşın Yunanistan yenikli ve 1941 Nisan'ında teslim oldu. Ardından,! mayısta Girit de Al­manlar'ın eline geçti. Bir sırada Irak, iran ve Suriye'de sorunlar çıktığı için Müttefikler güçlerinin bir bölümünü bu bölgeye gönderdi. Bu gelişmeler Batı Çölt'ndeki ingiliz güçleri­ni zayıflattı. Kızıldeniz kıyısında bulunan (bugün Etiyop­ya'nın bir parçası) Eritre ve Somali'nin bir bölümü de italya'nın yönetimindeydi. Etiyopya, 1935'te italyan birliklerinin işgali altına girmişti. italya'nın bölgedeki güçleri, ana üssü Mısır'da olan General Sir Archibald Percival VVavell komutasındaki ingiliz Uluslar Topluluğu güçlerinden çok daha üstündü. Mihver güçleri ise General Lrwin Rom mel (1891-1944) komutasındaki Alman birlikleri­nin Trablusgarp ve Trablusşam'a gelmesiyle güçlenmişti. 1941 Nisaninda Alman tankları ve mekanize piyadeleri doğuya, Mısır sınırına gönderildi. Kasımda Almanlari geri püskürt­mek için yapılan girişim kısmen başarılı ola­bildi ve Rommel 1942'de yeniden saldırdı. Kı­yıda. Tobruk kentindeki garnizon teslim ol­du. Temmuzda ingiliz Uluslar Topluluğu güç­leri iskenderiye'ye yalnızca 10 km uzaklıktaki bir savunma hattına çekilmek zorunda kaldı. Mısırin düşmesi. Hindistan yolunun Almanlar'a açılması demekti.

    Ağustos sonunda bir kez daha saldıran Rommel, ingilizlerin General Bernard Montgomery komutasındaki 8. Ordu'su tara­fından püskürtüldü. ingilizler'in ekimde baş­lattığı saldırı, el-Alameyn zaferiyle sonuçlan­dı. Bundan sonra Almanlar ve italyanlar, Ba­tı Çölü boyunca gerilediler; Ocak 1943'te 8. Ordu Tunus'a girdi

    Almanya SSCB'ye Saldırıyor

    Hitler'in SSCB ile 1939'da yaptığı saldırmaz­lık paktının asıl amacı, Almanya'nın aynı an­da hem batıda, hem doğuda savaşmak zorun­da kalmasını önlemekti. 1940'ta Alman ordu­ları Fransa'yı çökertip ingilizler'i Avrupa'dan sürünce Hitler. SSCB'ye saldırmaya karar verdi. Hızlı bir harekâtla SSCB üzerinden Or­tadoğu'ya inmeyi tasarlamıştı. SSCB'ye saldı­rı Napolyon'un 1812'deki başarısız Rusya se­ferinden bir gün önce 22 Haziran 1941'de baş­ladı. Finlandiya, Bulgaristan, Macaristan ve Romanya da SSCB'ye savaş açtılar. Savaş başlangıçta Almanlar için oldukça olumlu ge­lişti. Almanlar sonbaharda Leningrad kenti­ne, aralık ayında da Moskova'nın banliyöleri­ne ulaştılar. Daha güneyde de Don Irmağı ağ­zındaki Rostov kentine ulaştılar, ama kış gel­diğinde Alman birlikleri yorulmuş, savaşma güçleri azalmıştı.

    Ardından SSCB'nin karşı saldırısı başladı. Hitler'in tasarılarında bu harekâtın kış gelme­den tamamlanması öngörüldüğü için, Alman askerlerinin giysileri soğuk kış günlerine uy­gun değildi. Büyük kayıplar verdiler ve SSCB'nin içlerinde tutunabilmelerine karşın başlangıçtaki güçlerini bir daha kazanama­dılar.
    1942'de Hitler, Karadeniz ile Hazar Denizi arasında bulunan Kafkasya petrol yataklarını ele geçirmeyi hedefledi. Bir Alman ordusu ağustosta Maykop'taki petrol merkezine ulaş­tı. Daha kuzeydeki Stalingrad kentine yönelik saldırıları ise başarısız oldu. SSCB birlikleri kenti sonuna kadar savundu ve kış bastırınca karşı saldırıya geçtiler. 250 bin kişilik Alman ve Romanya birliklerini kuşattılar ve Şubat 1943' te bu birlikler teslim oldu. SSCB'nin II. Dünya Savaşı'nın bu en büyük kara çarpışmasındaki başarısı Almanlari, Kafkasya'dan çekilmek zorunda bıraktı. 1943 yazı başlarken SSCB orduları Almanlari geri sürdü ve 1944 başın­da Polonya'ya, çok geçmeden de Romanya'ya girdi. Bu savaşta SSCB büyük yıkıma uğradı ve yaklaşık 20 milyon insanını yitirerek II. Dünya Savaşı'nda en çok can veren ülke oldu.

    ABD Savaşa Giriyor

    ABD savaşta tarafsız kalmasına karşın ingil­tere'ye destek sağlıyordu. Örneğin, 194()'ta ABD, deniz kuvvetlerinin 50 destroyerini in­giltere'ye ödünç vermişti.
    7 Aralık 1941'de pazar günü sabah saatle­rinde, Japon uçak gemilerinden havalanan 360in üzerinde savaş uçağı, Havvaii Adalan'ndaki Pearl Harbor deniz üssünde bulunan ABD savaş gemilerine saldırdı. Japonlar bombaladıkları sekiz savaş gemisinden altısını batırdı ya da çalışamaz duruma getirdi; ama üssün kendisi pek zarar görmedi. Uçak gemi­leri o anda başka bir yerde olduğu için bu Tayland'dan geçerek Birmanya'yı da işgal etti ve oradaki ingiliz birliklerini Hindistan'a çekilmek zorunda bjraktılar. Güneydoğu Asya'da kurdukları ütlerden Avustralya'ya hava saldırıları düzenlediler. Batıdaki Deniz Savaşları
    Savaş başladığında iıfgiltere ve Fransa'nın güçlü donanmaları vardı. Alman donanması ise, daha küçük olmakla birlikte, modern ve etkiliydi. Uçak gemisi jyoktu. ama güçlü savaş gemileri ve hızla artar| denizaltı gücüyle tica­ret gemilerine büyük zararlar verebiliyordu.

    Akdeniz'de ingiliz ileniz gücünün üstünlü­ğü sayesinde, asker erzak taşıyan düşman gemileri batınlarak Kuzey Afrika harekâtına yardımcı olundu. Ne vjar ki. ingiliz donanması da Alman denizaltılaaının ve kıyıda üslenmiş savaş uçaklarının saldırılarıyla ağır kayıplar verdi. Düşman uçaklarının yarattığı tehlike saldırıdan kurtuldu. Bu olay üzerine ABD Kongresi, 8 Aralık 1941'de Japonya'ya, üç gün sonra da Almanya ve italya'ya savaş ilan etti.
    PearI Harbor baskınıyla aynı gün, Formo-za'dan kalkan Japon uçakları Filipin Adala-n'na saldırdı. Bu adalar daha sonra Japon bir­liklerince işgal edildi. General Douglas MacArthur komutasındaki ABD ve Filipin güçleri yenildiler ve bölgeyi boşaltmak zorun­da kaldılar. Japonlar 1942 Mayısinda Filipin­leri ele geçirdiğinde 36 bin kadar asker ve 25 bin sivili esir aldılar. Japonlar, saldırılarını sürdürerek ABD'den Guam ve Wake adaları­nı, ingiltere'den de Hong Kong'u aldılar. Ja­pon askerleri Tayland üzerinden hareketle Malaya'yı da işgal etti ve yarımadanın alt bö­lümlerine, Singapur'a doğru ilerlediler; Sin­gapur 1942 Şubatinda teslim oldu. Daha son­ra, Saravak, Brunei, Borneo, Timor, Cava, Sumatra, Selebes, Yeni Britanya, Solomon Adaları, Yeni Gine'nin doğusu, Gilbert Ada­ları. Andaman Adası ve Aleut Adaları da Ja­ponya'nın eline geçti. Buraları savunmaya ça­lışan Müttefik deniz güçleri büyük kayıplar verdi, askerlerinin pek çoğu öldü ya da esir edildi.
    Bu saldırılar sonucunda Japonya, Güney­doğu Asya'nın denizden ulaşımını denetleyen adaları ele geçirdi. Japonlar Ayrıca Çinhindi ve leri Batı Çölü'ndeki sai Cebelitarık Boğazı ve yerine, çoğunlukla Ümit Burnu ve Süveyş Kanalı yolunu izleye­rek sağladılar. Durmaksızın bom yalanan Malta yalnızca denizaltılar ve küçül< gemilerce kullanılabili­yordu. Bu yüzden in şilizler'in ana deniz üssü Mısır'da, iskenderiye'deydi. Zaman zaman Alman savaş gemiler Müttefik ticaret gemile­rine saldırmak üzerelAtlas Okyanusu'na açılı­yordu. Daha sonra <!a ticaret gemisi görünü­münde, silahlandırıl niş gemiler göndermeyi sürdürdüler.ve başka Alman kentlerine yoğun hava saldı­rıları düzenlendi. Başlangıçta bombalar tam hedefi bulamı­yordu. Ama daha sonra, özel olarak eğitilmiş havacıların kullandığı keşif uçakları geliştiril­di. Bunlar radar yardımıyla hedefi buluyor ve tam üzerindeyken bulutların arasından bile görülebilen parlak işaret fişekleri atarak yeri­ni belirliyordu. Bombardıman uçakları da fi­şeklerle belirlenen bu yerlere bombalarını bı­rakıyordu.
    Belli başlı hedefler çelik üretim alanları, sa­vaş gereçleri yapılan fabrikalar, limanlar, pet­rol rafinerileri ve demiryollarında yükleme yapılan merkezlerdi. Hava saldırısını yürüten güçler ağır kayıplar verdi; uçaksavar toplarıy­la birlikte gece savaşan uçakların da saldırısı­na uğradılar. ingiliz hava kuvvetleri hava akınlarını genellikle gece düzenliyordu. 1942 sonuna doğru, ingiltere'deki havaalanların­dan havalanan ABD bombardıman uçakları da bu akınlara katıldı. 1944'e kadar sürekli gelişme gösteren ABD hava kuvvetlerinin gü­cü ingilizler'inkini aştı. Büyük gruplar oluştu­rarak uçan ağır bombardıman uçakları, avcı uçakları eşliğinde uzun menzilli gündüz saldı­rılarında da bulundu.
    Tümünü Göster
    ···
  14. 114.
    0
    panpa arkandayız ap ap
    ···
  15. 115.
    0
    Sonu

    güçler 13 Ağustos 1944'te Floransa'yı aldı. Almanlar bunun üze­rine Pisa ile Rimini a rasında bir savunma hattı e kadar burada tutundulüttefikler Po Irmağı'nı na doğru ilerledi. ital­ya'da Almanlar 2 Mayıs'ta teslim oldular. iki gün sonra da Müttefikler Avusturya'dan güne­ye doğru ilerleyen A BD askerleriyle buluştu.
    SSCB birlikleri ise 1944 Haziraninda Do­ğu Avrupa'da bir harekât başlattı. Temmuz sonunda Varşova'nın karşısında Vistül Irmağı'nın doğu kıyısına geldiler. Daha güneyde SSCB ordusu, Romanya ve Bulgaristan'ı aldı. Finlandiya eylülde düştü. Ağustosta SSCB or­duları iki koldan ilerlemeye başladı. Biri Baltık Denizi'nin doğu kıyıları boyunca, öbürü de Tuna vadisi üzerinden Macaristan'a doğru hareket etti. Almanlar bu ilerlemeyi durdura-mayarak geri çekildiler.1945 başlarında, Almanya'nın artık uzun süre savaşamayacağı ortaya çıkmıştı. Mütte­fik liderler, ABD Başkanı Roosevelt, ingilte­re Başbakanı Churchill ile SSCB'nin önderi
    Stalin Kırım'daki Yalta kentinde toplandılar ve Almanya'nın koşulsuz olarak teslim alın­ması konusunda anlaştılar. Ayrıca savaş son­rası Avrupa'ya ilişkin planlar da yaptılar. Ocak 1945'te SSCB askerleri Oder Irmağı'nı aşarak Silezya'ya girdi. Güneyde ise, şubatta Budapeşte'ye, nisan başında da Viyana'ya girdiler ve Berlin'e doğru ilerlediler. 25 Ni-san'da Berlin'i kuşattılar. Kentin merkezinde­ki bir yeraltı sığınağından savunmayı yönet­mekte olan Hitler savaşın yitirildiğini kavra­yarak 30 Nisan'da intihar etti. Amiral Kari Dö-nitz'i kendi yerine atamıştı.
    Dönitz'in temsilcileri Reims'e Müttefikler' le görüşmeye geldi. Batıda Müttefikler'e tes­lim olmayı; ama doğuda SSCB'ye karşı savaşı sürdürmeyi istiyorlardı. Eisenhovver Alman­larin her yerde koşulsuz teslim olmaları ko­nusunda ısrar etti. Almanya'nın teslim olması 8-9 Mayıs 1945'te gece yarısı gerçekleşti.

    Japonya'nın Teslim Olması

    ABD, Japonya'nın kıyı kentlerini yoğun bir biçimde bombaladığı sırada Başkan Truman, Japonlar'ın direnişini kırmak ve savaşı kısalt­mak gerekçesiyle atom bombası kullanmaya karar verdi. Atom bombası ABD'de, gizlice geliştirilen ve büyük yıkım gücü olan bir silah­tı. 6 Ağustos 1945'te ABD hava kuvvetlerinin bir bombardıman uçağı Hiroşi­ma kenti üzerine ilk atom bombasını attı. 3 gün sonra gücü azaltılmış bir atom bombası da Nagasaki'ye atıldı. Bu bombalar Hiroşima' da 200 bin, Nagasaki de ise 80 bin sivilin öl­meşine ve on binlerce kişinin yaralanmasına yol açtı. Bu kentler büyük ölçüde yıkıldı; bitki örtüsü çok zarar gördü. Atom bombasının yol açtığı radyasyonun (radyoaktif ışınlar) etkisi yıllarca sürdü. Radyasyon nedeniyle insanlar, daha sonra da sakatlandılar ve öldüler. Uzun yıllar sonra bile özürlü çocuklar doğdu. 8 Ağustos'ta SSCB de Japonya'ya savaş açtı ve Japonlar'ın elinde bulunan Mançurya ve Ko­re'yi işgale başladı. Bunun üzerine Japonya 2 Eylül'de resmen teslim oldu ve II. Dünya Sa­vaşı sona erdi.

    Antlaşmalar ve Sonuçları

    Temmuz ve Ağustos 1945'te barış antlaşmala­rının koşullarını görüşmek üzere Potsdam Konferansı toplandı. Toplantıya önde gelen Müttefik temsilcileri olarak ABD'den Roose-velt'in yerine seçilen Başkan Harry S. Truman, SSCB'den Stalin ile ingiltere Başbakanı VVinston Churchill (daha sonraki toplantılara Churchill'in yerine başbakan seçilen Clement Attlee) katıldı. Konferansta alınan belli başlı kararlar şun­lardı: Müttefikler Almanya'yı işgal edecek ve silahsızlandıracak, böylece gelecekte savaş çı­karma tehlikesi önlenecekti. Alman ordusu dağıtılacak, sanayisi denetlenecek ve açık de­nizlere çıkabilecek glmi, silah ya da savaş uçağı yapımı yasaklanacaktı. Hitlerön Nazi Partisi'nin düşünceleri yasaklanacaktı . Almanya'nın bütünlüğünün korun­ması ilkesi dışında kalan antlaşma koşulları genellikle uygulandı. Almanya ve Berlin Müttefik kuvvetler ara­sında bölündü. SSCB birliklerinin işgal bölge­si olan Doğu Almanya, sonradan Alman De­mokratik Cumhuriyeti oldu. Batı Almanya' nın kuzeyi ingiliz, güneyi ile Bremen bölgesi ABD ve güneybatısı jda Fransız birliklerince işgal edildi. Almanya'nın bölünmüşlüğü bu­gün de sürmektedir Nazi liderler Müttefikler'den dört yargıç ta­rafından Nürnberg'd yargılandı. Yargılama yaklaşık bir yıl sürdü» Sanıklardan 12'si ölüm cezasına çarptırıldı; bfınlardan biri olan Mare­şal Hermann Goeringi zehir içerek intihar etti. Yedi kişi hapis cezasıa çarptırıldı. Öteki Na­zi savaş suçluları da yargılanarak idam edildi ya da hapsedildi. Bazı Alman bilginleri özel­likle roket mühendis|eri de ABD ve SSCB'ye zütürüldü.
    Batılı Müttefikler ile SSCB arasında. Al­manya'nın doğusundaki toprakların ne kada­rının SSCB ve Polonya'ya bırakılacağı konu sunda anlaşmazlık vardı. Sonuçta SSCB, Do­ğu Prusya bölgesini Polonya'yla paylaştı. Oder ve Neisse ırmaklarının doğusunda kalan topraklar da Polonya'ya verildi. Bu iki bölge ile Çekoslovakya, Macaristan, Romanya ve Polonya'da yaşayan Almanlar, Almanya'ya taşındılar. Müttefikler arasındaki en önemli görüş ay­rılığı, Almanya'nın bütünlüğünün korunması konusunda çıktı. Birleşik bir Almanya'nın çok güçlü bir ülke olabileceğini düşünen Fransızlar bu konuda isteksiz davrandılar. SSCB ise, Almanya'nın bütünlüğünün korun­masını, ama bunun sosyalist yönetim altında gerçekleşmesini savunuyordu. Böylece Al­manya'nın SSCB işgalinde kalan bölgeleriyle Berlin'in doğusu. Batı Berlin ve batılı Mütte­fikler'in işgalindeki bölgelerden ayrıldı. Bu durum 1949'da iki ayrı devletin doğmasına neden oldu: Batı Berlin'i de içeren Almanya Federal Cumhuriyeti ve başkenti Doğu Berlin olan, sosyalistlerin yönetimindeki Alman De­mokratik Cumhuriyeti kuruldu.

    Japonya da Müttefikler'ce işgal edildi. Ama savaşı izleyen ilk yıllardan sonra dene­tim tümüyle General Douglas MacArthur'un yönetimindeki ABD'li yetkililerin elinde kal­dı . Japon ordusu dağıtıldı ve silahsızlandırıldı. Çin ve Güney­doğu Asya'nın çeşitli yerlerine yerleşmiş olan 4 milyonu aşkın Japon da Japonya'ya geri gönderildi. Bazı Japon komutanları savaş suç­lusu olarak yargılandı; idam ya da hapis ceza­sına çarptırıldı. Önce Japonya'nın silahlı güç­ler oluşturması yasaklandı. Ama sonra SSCB ve bölgedeki öbür sosyalist güçlere karşı önemli bir müttefik olabileceği düşünülerek ordusunu ve deniz gücünü kurmasına yardım edildi. Batı Almanya gibi Japonya da, yerlebir edilmiş kentlerini ve fabrikalarını yeniden kurmak için özellikle ABD'den büyük yardım aldı.
    Japonya ile barış antlaşması 1951 Eylül'ünde imzalandı. Bu antlaşmaya SSCB ve Hin­distan karşı oldukları maddeler nedeniyle ka­tılmadılar. Antlaşmanın en önemli sonucu, Japonya'nın topraklarının dört adayla sınır-lanmasıydı. Japonya'nın sö­mürgeci imparatorluğu sona erdi. Ryu-Kyu, Benin, Mariana ve Marshall adaları, Bir­leşmiş Milletler adına yönetilmek üzere ABD'ye; Güney Sahalin ve Kuril adaları ise SSCB'ye bırakıldı. Japonya'nın savaştan önce işgal ettiği Mançurya, Çin'e geri verildi. Kore ise bağımsız bir devlet oldu. Ayrı bir antlaş­mayla ABD'ye Japonya'da askeri güç bulun­durma yetkisi verildi.
    II. Dünya Savaşı'nda hava saldırılarında binlerce sivil insan da öldürüldü. Almanlar toplama kamplarında 6 milyon Yahudi'yi öl­dürdüler. Bu uygulamaya "toplu kıyım" de­nildi. işgal ettikleri topraklarda yaşayan 10 milyon kişiyi evlerinden, yurtlarından ayırdı­lar ve Almanya'da fabrikalarda köle gibi ça­lışmaya zorladılar.
    Yaklaşık 35 milyon insanın öldüğü bu sa­vaşta SSCB 20 milyon yurttaşını yitirdi. .Po­lonya'da Naziler'in burada öldürdüğü 3 mil­yon Yahudi'yle birlikte yaklaşık 6 milyon kişi öldü. Almanya 4 milyon, Japonya 2 milyon, ABD 298 bin, ingiliz Uluslar Topluluğu 544 bin ve ingiltere 350 bin insanını yitirdi. Çin'in ise 2 milyondan fazla askerinin öldüğü sanıl­maktadır.
    Tümünü Göster
    ···
  16. 116.
    0
    I. Dünya Savaşı (Birinci Dünya Savaşı)
    Vikipedi, özgür angiblopedi

    Özet
    I. Dünya Savaşı, 1914 yılında Avrupa'da başlamış, ancak dünyanın dört bir yanındaki ülkelerin katılması ve diğer kıtalardaki sömürgelere de yayılması nedeniyle "dünya savaşı" olarak adlandırılmıştır. 1914'te başlayan savaş 1918 yılında sona ermiştir. 30 Ekim 1918'de Osmanlı Devleti Mondros Mütarekesi'ni imzalayarak savaştan çekildi.

    Nedenleri
    Birinci Dünya Savaşı, 19. yüzyıl ile 20. yüzyılın başlarında meydana gelen olay ve gelişmelerin bir sonucudur. Bu bakımdan sebeplerini bu dönemde aramak gerekir. Birinci Dünya Savaşı, Avrupa'da dört merkezi devlete karşı, Avrupa ve diğer kıtalarda bulunan yirmi beş devletin giriştiği, o tarihe kadar görülmemiş ilk dünya savaşıdır. I. Dünya Savaşı Avrupa'da ittifak veya merkezi devletler diye adlandırılan Almanya, Avusturya-Macaristan, Osmanlı Devleti ile itilaf devletleri diye adlandırılan ingiltere, Fransa, Rusya ve ABD önderliğindeki itilaf devletleri arasında gerçekleşmiştir. I. Dünya savaşının genel ve özel olmak üzere iki nedeni vardır.

    Genel Nedenler
    Fransız ihtilalinin getirdiği yeni anlayış ve görüşler siyasi ve sosyal hayatta büyük değişiklikler yapmıştır. Milliyetçilik düşüncesi özellikle 20. yüzyılın başlarında etkisini göstermeye başlamıştır. 1815 yılında Viyana Kongresi ile Avrupa'ya yeni bir statü getirilmiş ve buna göre de güçler dengesi kurulmuştur. Özellikle 1870 Sedan Savaşı ile Alman ve italyan birliklerinin kurulması ve bu devletlerin girişimlerde bulunmaları Viyana Kongresi statüsünü ve güçler dengesini büyük ölçüde değiştirmiştir.
    19. yüzyıl içinde önem kazanmış diğer bir gelişme de sanayileşmedir. Sanayileşme sonucu sömürgelicilik ortaya çıkmış ve büyük devletlerin çıkar çatışmaları Afrika, ve Uzak Doğu'ya kadar yayılmıştır. Ham madde ve pazar arayışı hızlanmış, bütün devletler sömürge yarışına girmiştir. Bazı devletlerin siyasi birliklerini geç kurmaları blokların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bloklar hızla silahlanarak yeni bir savaşın ortdıbını hazırlamıştır.
    Nedenler kısaca şöyle açıklanabilir:

    1. Avusturya-Macaristan imparatorluğunun velahdı Ferdinand'ın bir Sırplı tarafından öldürülmesi
    2. Milliyetçilik düşüncesi
    3. Sömürgecilik (ham madde ve pazar arayıcılığı)
    4. avrupa devletleri arasındaki ekonomik ve siyasi rekabet(özellikle de Almanya ve ingiltere arasında)
    5. Aşırı silahlanma hareketi

    I. Dünya savasının baslamasındaki en önemli etkendir.

    Özel Nedenler
    Devletlerin izledikleri politikalar ve çeşitli çıkarlar özellikle bu devletleri karşı karşıya getirmiştir. Rekabet ittifak ve itilaf devletleri arasında meydana gelmiştir. Savaş öncesi devletlerin durumuna bakıldığında;

    * Almanya: Siyasal birliklerini kurduktan sonra (1871) ekonomisinde büyük bir canlanma meydana gelmiştir. Birliğini geç kurduğundan dolayı sömürgeciliğe geç başlamıştır. Yeni sömürgeler elde etme ve denizlere hakim olma konularında ingiltere ile rekabete girişmiştir.
    * ingiltere: Almanya'nın siyasal ve ekonomik açıdan güçlenmesinden rahatsız olmuştur. Kendisine rakip olabilecek güçlerden kurtulmak ve Alman birliği ile bozulan Avrupa'daki güç dengesini tekrar kurmak istemektedir. Almanya'nın denizlede güçlenmesinden de fazlaca rahatsız olmuştur.
    * Fransa: 1870 Sedan Savaşı ile Almanyaya kaptırdığı Alsance-Loren bölgelerini geri almak istemektedir. Bundan dolayı Almanyaya karşı bir düşmanlık içindedir.
    * Rusya: Panislavizm ilkesi ile Balkanlara yayılmak istemektedir. Ayrıca Rusya, boğazları ele geçirerek Akdeniz'e inmek amacındaydı.
    * italya: Sömürgecilikte geri kalmıştır. Amacı yeni sömürgeler ele geçirmenin yanında, eski Roma imparatorluğu gibi Akdeniz'e hakim olmaktır.
    * Avusturya-Macaristan: En büyük tehlikesi Rusya ve onun destekçisi olduğu Sırbistan'dır. Panislavizme ve Balkanlar'daki Rus etkisine karşı mücadele etmiştir.
    * Osmanlı Devleti: Trablusgarp ve Balkan Savaşları ile en değerli topraklarını kaybeden Osmanlı Devleti, son yüzyılda kaybettiği toprakları geri almak için Almanya yanında savaşa girmiştir.

    ABD, savaş öncesinde, Avrupa'daki savaşa katılma eğilimi içinde olmamıştır. Ancak 1917 yılında yaşanan bazı gelişmeler ABD'nin de savaşa katılma kararında etkili olmuştur. 1917 yılından itibaren ingiliz ve Fransız deniz ablukasına karşı Almanya'nın giriştiği denizaltı savaşı, Kuzey Atlantik'de Amerikan ticari ve yolcu gemilerini de hedef almaya başlamış, Amerika'nın Avrupa ticaretine katlanılmayacak ölçüde zarar vermeye başlamıştır. Öte yandan Almanya'nın Mekgiba hükümetini ABD'ye savaş açmaya teşvik etmesi de ABD'nin Avrupa'daki savaşa katılmasında etken olmuştur.

    Başlaması
    Avusturya BÜYÜK Sırbistan'ı kurmak isteyenlere gücünü göstermek üzere 1914 yılı Haziran ayında Bosna da bir manevra yapmaya karar vermiştir. Buna katılmak üzere veliaht Ferdinand da Saray Bosna'ya gelmiştir. Ancak veliaht 28 haziran 1914 günü bir Sırplı tarafından öldürülür. Buda I. Dünya savaşına yol açan olayın başlangıcı olur. Avusturya bu olaya Sırbistan'a savaş açarak karşılık verir. Bunun üzerine Almanya, Avusturya-Macaristan'ın, Rusya da Sırbistan'ın yanında yer alır. Böylece savaş kısa bir zaman içinde bütün Avrupa'yı etkilemiştir.

    Osmanlı Cephesi
    Sonuçta, Yavuz (Goesa) ve Midilli (Breslav) gemileri Amiral Sovchen komutasında 28-29 Ekim 1914 gecesi Rusya'nın Odessa ve Sivastopol Limanlarını topa tutması fiilen Osmanlı Devletini savaşa sokmuş oldu.
    Bu olay üzerine önce Rusya ardından ingiltere ve Fransa Osmanlı Devleti'ne savaş açtılar. Böylelikle savaşa resmen katılan Osmanlı Devleti I. Dünya savaşında birçok cephede savaşmıştır.

    Cephe Stratejileri
    Baltık Denizi
    Baltık Denizine egemen olmak ve hem Ruslara silahla cephane yetiştirmek, hem de Almanya'nın mesafelerce düz kumluk halinde bulunan Pomeranya kıyılarına, Berlin'den 150-200 km uzaklıkta olan yerlere, büyük bir Rus ordusu çıkarmak. Lora Fiser'e göre ayrıca üç yere üç ordu çıkarılacak biri asıl çıkış ordusu, diğer ikisi gösteriş ve şaşırtma orduları olacaktır.
    Planın esaslarına göre ingiliz donanması, Almanya Frizon (Frize) adalarından Batı'da bulunan Bordum adasını ele geçirip onu Çanakkale önündeki Limni, imroz ve Bozcaada gibi bir üs olarak kullanacak, o bölgede denize dökülen Alman ırmaklarının ağızlarını tıkayacak, Kiel kanalını tahrip edecek ve genel olarak Almanya'nın kuzey deniz kıyılarını torpille kuşatacaktır.

    Güney Harekat Planı
    Lloyd George Planı: Lloyd George planının esası ilkbaharda kuvveti 700 bin kişiye varacak olan yeni birliklerin Fransa'da Batı cephesine gönderilmeyip Balkanlar'da kullanılmasıdır. Lloyd George ayrıca Türklerin Süveyş kanalına saldırdıkları sırada, Suriye'ye 100 bin kişilik bir kuvvet çıkararak 80 bin kişilik Türk ordusunu mağlup etmeyi de düşünmüştür. Böylelikle Suriye ele geçirilmiş ve Kafkasya ile sıkışık durumda bulunan Ruslara yardım edilmiş olunur.
    Amiral Fisher Batı cephesini Baltık yolu ile Kuzeyden çevirmeyi, Lloyd George ise aynı işi Balkanlar'dan veya Adriyatik kıyılarından yapmayı istemektedir.

    Almanya Harekatı
    JOFR Planı: Bu düşüncede olanlar her şeyi bir kenara bırakarak ilk olarak Almanya'yı ezmeyi istemektedirler. Buna klagib düşünce ve plan denilebilir. Bunu isteyenler, elde edilecek bütün kuvvetlerini, yani en çok ingiltere'de önce gönüllü sonra mecburi olarak silah altına alınan ve alınacak olan birkaç milyon askerin hepsini veya hemen hepsini Batı cephesine yığmak ve Alman ordusunu kemire kemire ezmek düşüncesindedirler. Bu düşünceler ileri sürenlerin başında Fransız orduları başkomutanı Jofr ile ingiltere imparatorluk genel kurmay başkanı General (sonra mareşal) Robertson bulunmaktadır.
    Tümünü Göster
    ···
  17. 117.
    0
    bu huur çocuklarını gibmek isteyenler için

    http://inci.sozlukspot.co...8/@bilkentli-kiz-araniyor
    ···
  18. 118.
    0
    Boğazlar Harekatı

    Churchill-Hankey'in Boğazları Zorlama Planı: Baltık denizine girmek planı da kısmen deniz bakanının düşünceleri arasında olmakla birlikte Churchill, hemen bütün gücünü Çanakkale'nin zorlanması üzerinde toplayacaktır. O sırada ingiltere'de Osmanlı Devleti, düşmanların en zayıfı sayılıyordu. O, Almanya'dan damla damla ve adeta kaçak gibi Romanya ve Bulgaristan yolu ile silah ve cephane alabiliyordu, dolaysıyla Türk'ün kahramanlığını göz önünde tutmayanlar Boğazları zorlamayı nispeten kolay sayabilirlerdi.

    Uzlaşma Devletleri Çanakkale'ye denizden saldırıya girişecekleri sırada Osmanlı Devleti'nin durumu onlar açısından böyle bir saldırı için elverişli görüntüdeydi. Osmanlıların Sarıkamış üzerine yaptıkları büyük saldırı bozgunla sonuçlanmıştı. Mısır'ı ingilizlerden kurtarmak amacıyla giriştikleri kanal harekatları umulanları getirmemişti. Bu arada Balkan Devletlerinden Bulgaristan, Romanya ve Yunanistan'la Dünya Savaşı'nın başlamasından beri bir antlaşmaya varılması için sürüp gelen siyasal görüşmelerden de olumlu bir sonuç alamamıştı.
    Bulgarların çekingen davranışı Almanya ile Osmanlı arasında doğrudan bir bağlantının kurulmasını engellediğinden Osmanlı ordusunun yoksun bulunduğu Modern savaş gereçleri ile donatılmaması da gecikmekteydi.
    Bu durum uzlaşma Devletleri'nin Osmanlılara karşı bir saldırıya geçmelerine elverişli gibi görünmekteydi. Ne var ki aralarında bu maksatla hazırlanmış bir harekat alanları yoktu. Savaş sonucunun batı cephesinde ve kısa bir zamanda alınacağına inanılmaktaydılar. Üstelik ingiltere'nin büyük bir kara ordusu kurmak için giriştiği hazırlıklar da tamamlanmış değildi. Çanakkale üzerine bir saldırı için ilgililer arasında kesin bir antlaşmaya henüz varılmamıştı.

    Genel Cepheler
    Batı Cephesi
    I. Dünya Savaşı için Almanya'nın öngördüğü savaş planı Schlieffen Planı'ydı. Bu plana göre önce Fransa'ya saldırmıştır. Yine bu plana göre, Fransa'ya Majino Hattı üzerinden değil, bu hattın kanadını aşacak şekilde, Belçika üzerinden saldırmıştır. Schlieffen Planı, Belçika'dan geçerek Fransız topraklarına kuzeyden girmeyi ve Majino Hattında ve onun hemen gerisinde konuşlanmış Fransız kuvvetlerinin gerisine sarkmayı planlamaktadır.
    Ancak Belçika kuvvetlerinin beklenmedik direnişi Alman ordularını geciktirmiş, bu gecikme de Fransız ve ingiliz ordularına gerekli manevraları yapma zamanı kazandırmıştır.
    Fransa topraklarında cereyan eden daha sonraki savaşlarda her ne kadar Alman birlikleri Paris'e 70 km. kadar yaklaşabilmişlerse de sonunda giderek sertleşen direnç ve ağır kayıplarla Schlieffen Planı'ndan beklenen sonuca ulaşamamıştır.
    ABD'nin savaşa katılmasıyla Batı Cephesi'nde güçler dengesi Almanya'nın aleyhine dönmüş ve ağır baskılar sonucu Alman topraklarına kadar geri çekilmesine yol açmıştır.

    1914 yılı
    Almanya’nın savaş stratejisi, Schlieffen Planı’na dayanmaktadır. Bu plana göre; seferberliğini iki haftada tamamlayabilecek olan Fransa 39 günde savaş dışı bırakılacak ve müteakiben doğu cephesine dönülerek seferberliğini geniş coğrafyası içerisinde en az altı haftada ve güçlükle tamamlayacağı değerlendirilen Rusya'ya taarruz edilecekti.
    Batı Cephesi savaşları 4 Ağustos 1914 tarihinde Alman ordularının Belçika’ya saldırmasıyla başlamıştır. Ancak Belçika ordusu hiç umulmadık bir direnme gösterdi. Alman birlikleri Liege kentini, planlandığı gibi 24 saat sonunda değil, 13 günlük çatışmanın ardından ele geçirip Fransa içlerine ilerlemek zorunda kaldılar.
    Fransa topraklarında ilerleyen Alman orduları, Paris’e 70 km. kala, Marne nehri geçişlerinde sert bir Fransız direnişiyle karşılaştılar. 6-12 Eylül tarihlerindeki, I. Dünya Savaşı’nın en kanlı savaşlarından olan Marne Savaşı ardından Batı Cephesi’nde hatlar kilitlenmiştir. iki taraf da siperlere yerleştiler ve defalarca yenilenen karşılıklı taarruzlardan bir sonuç elde edemediler.

    1915 yılı
    Siperden sipere karşılıklı taarruzlar 1915 yılı boyunca da yenilenmiştir. Her iki taraf açısından da ağır kayıplara karşın cephe hattında sonuç alıcı bir değişme olmamıştır. 1915 yılı Batı Cephesi savaşlarının önemli bir yanı da ilk kez zehirli gaz kullanılmış olmasıdır.

    1916 yılı
    Rusya’nın askeri gücünün artık zayıflamış olduğunu düşünen Alman Genel Kurmay Başkanı Erich von Falkenhayn, önemli ölçüde takviye ettiği kuvvetlerle Verdun21 Şubat 1916 tarihinde başlayan Verdun Savaşı üzerinden genel bir taarruz başlattı. 24 km.lik dar bir cephe hattından yoğun bombardımanla başlatılmıştır. Başlangıçta Fransız birliklerinde dağılma belirtileri ortaya çıkmışsa da Mareşal Petain yeni yollar açtırarak cepheyi sürekli olarak cephane yönünden desteklemiştir. Fransız topçu bataryalarının sürekli ve etkili ateşi, Alman ilerlemesini güçleştirmiş, sonunda ise durdurulmasında önemli unsur olmuştur. I. Dünya Savaşı'nın en kanlı savaşlarından olan Verdun Savaşı, taraflara toplam 650 binin üzerinde kayba malolmuştur.
    Haziran ayı sonuna kadar Alman birlikleri yine de düzenli ama ağır da olsa ilerleme kaydetmişlerdi. Ancak Fransız ve ingiliz Yurtdışı Sefer kuvvetinin Somme ırmağı kıyılarında başlattıkları karşı taarruz, Alman ilerlemesini durdurmuştur. Dört ay süren Somme Savaşı’nda Alman birlikleri eski mevzilerine çekilmek zorunda kalmışlardır. Ağır kayıplarla sonuçlanan Somme Savaşları da Alman kuvvetlerini Fransız topraklarından çıkartmakta beklenen başarıya ulaşmamıştır.

    1917 yılı
    1916 yılında yaşanan başarısızlıklar üzerine R. G. Nivelle Fransız Orduları Başkomutanlığına atandı. Nivelle, Fransız ordularının baş rolü oynayacağı bir genel karşı saldırıyla Almanları Fransa topraklarından çıkartmayı öngören bir savaş planı önermiştir. ingiliz birliklerince cephenin kanatlarından yapılacak tespit taarruzlarının hemen ardından Fransız birliklerinin cephenin merkez bölümünde başlatacakları bir karşı taarruz planıdır bu. Plan konusunda ingiliz hükümetiyle mutabakat ancak Nisan ayı sonlarında sağlanabildi. Bu arada Almanlar ise merkez bölgeyi takviye ettiler ve bir miktar geri çekilerek boşalttıkları bölgeyi mayınladılar. Neticede Fransız saldırısı ağır kayıplara karşın başarısız olmuştur.
    Temmuz ayında ingiliz birliklerinin başlattıkları saldırılar, cephe hattında kayda değer bir değişme yaratmadığı gibi 250 bin kayba yol açmıştır. Orduda, yer yer ayaklanmalara kadar varan huzursuzlukları bastıran General Petain’in yürüttüğü taarruzlar ise bazı stratejik noktaların ele geçirilmesiyle sonuçlanmıştır.

    1918 yılı
    itilaf Devletleri açısından Batı Cephesi’nde 1918 yılının ilk aylarındaki temel sorun, Alman kuvvetlerinin Doğu Cephesi’nden aktardıkları kuvvetler karşısında, Amerikan birlikleri kıtaya ulaşıncaya kadar direnebilmektir.
    Alman saldırısı 21 Mart 1918 tarihinde başlatılmıştır. Kısmı başarılar sağlayan Alman taarruzları, Temmuz ayı ortalarında Fransız birliklerinin hafif tankların desteğinde giriştikleri karşı saldırılarla durmuş, hemen ardından da düzensiz bir geri çekilmeye dönüşmüştür.
    Eylül ayında Amerikan birliklerinin de katıldığı bir harekat planlanmıştır. Bu plana göre itilaf Orduları dört kol üzerinden saldırıya geçerek Alman cephesinin geri bağlantısını keseceklerdir. Çeşitli nedenlerle bu amaca ulaşılmamış olmasına karşın harekat Alman Genel Kurmayı üzerinde savaşın geleceği ile ilgili genel bir umutsuzluk yaratmıştır. 3 Ekim 1918 tarihinde ABD ile gizli ateşkes görüşmelerine başlanmıştır.

    Güney Cepheleri
    Osmanlı Cephesi
    Italyan Cephesi
    Balkan Cephesi (Birinci Dünya Savaşı)
    Tümünü Göster
    ···
  19. 119.
    0
    hızlı yazsana elini gibdiğim
    ···
  20. 120.
    0
    Doğu Cephesi
    Orta ve Doğu Avrupa'da yer alan sahnelerden biridir.

    Diğer Cepheler
    Atlantik Cephesi
    Afrika Cephesi
    Pasifik Cephesi

    Sonuçlanması
    itilaf Devletleri'yle tek tek ittifak Devletleri arasında yapılan mütarekelerle çatışmalar resmi olarak sonlandırılmıştır. Bu mütarekeler, Bulgaristan ile 29 Eylül 1918 tarihinde Selanik Antlaşması, Osmanlı Devleti ile 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Antlaşması, Avusturya-Macaristan imparatorluğu ile 3 Kasım 1918 tarihinde Villa Giusti Antlaşması ve Almanya ile 11 Kasım 1918 günü Rethondes Antlaşması'dır.
    Savaş sonrasında Avrupa'da sınırların belirlenmesi için 18 Ocak 1919 tarihinde Paris Barış Konferansı toplanmış ve Almanya ile 28 Haziran 1919 tarihinde Versay Antlaşması, Avusturya-Macaristan imparatorluğu ile 10 Eylül 1919 tarihinde St. Germain Antlaşması, Bulgaristan ile 27 Kasım 1919 tarihinde Neuilly Antlaşması ve Osmanlı Devleti'yle 10 Ağustos 1920 tarihinde Sevr Antlaşması ve Macaristan ile 4 Haziran 1919 tarihinde Trianon Antlaşması imzalanmıştır.

    Nüfuz Paylaşımı
    Nüfuz bölgelerini tesbit edilmiş ve yeni sınırların çizilmesi gerçekleşmiş.

    Kullanılan Teknoloji
    ilk olarak ingilizler tarafından Batı cephesinde tanklar ve zırhlı araçlar kullanılmıştır. Denizde ise menzili 15 km ye varan savaş gemileri ve denizaltılar kullanılmıştır.

    Etkileri
    53 milyon insan kayıp verilmiştir.
    ···