1. 1.
    0
    kabadayı dır aksini söyleyen ipnedir
    ···
  1. 2.
    +3
    dayiyi begenen sen, muallak olan biz vay amina koyayim
    ···
  2. 3.
    0
    babam ve oglum giber
    ···
  3. 4.
    0
    diğer boyutlar, yuvarlanmış küçük küreler şeklinde uzay-zamanın bütün noktalarında yer alıyor. şu sırada, siz bu cümleleri okurken, paralel evrenlerdeki eşizleriniz de bu cümleleri okuyor olabilirler. onlar da, bu teoriyi okuyunca, büyük olasılıkla sizin gibi inanmayacak ve başlarını sallayacaklardır.

    i̇lk bakışta çılgınlık ya da bir bilimkurgu fantezisi gibi görünse de, bu teori tamamen matematiksel temellere dayanıyor. stephen hawking, "sonsuz sayıda eşiz evrenler var" diyor. hawking, cambridge üniversitesi'nin matematik bilimleri merkezi'nde profesör olarak görev yapıyor. "amyotrofik lateral skleroz" adı verilen bir sinir hastalığı nedeniyle, ünlü fizikçinin vücut kasları her geçen gün biraz daha eriyor. 1986'da bir soluk borusu ameliyatı sonucu sesini de kaybetti. o günden bu yana bilgisayar aracılığıyla iletişim kuruyor. şu anda tamamen felçli, ancak zihni, inanılmaz bir hareketliliğe sahip. 59 yaşındaki astrofizikçi, evrenin var oluşunu açıklamak amacıyla yıllardır üstünde çalışılan "her şeyin teorisi"sinin (theory of everything) formülünü oluşturmayı başardı ve buna "m-teorisi" adını verdi. buradaki "m" (magic, mysterios, mother) büyülü, esrarengiz ya da her şeyin (bütün teorilerin) anası olarak değerlendirilebilir.

    teori, uzayı, içlerinde bizim eşizlerimizin bulunduğu başka evrenlerden oluşan çok boyutlu bir labirent olarak görüyor. hawking, bu "kobold evrenler"in yaşayanlarını "gölge insanlar" olarak nitelendiriyor. yani, bizim evren olarak tanımladığımız belki de, gerçekte iç içe geçmiş, birbirini şekillendiren ve hatta belki birbiriyle iletişim halinde olan, birbirine paralel çok sayıda evrenlerin bulunduğu sonsuz bir uzayın minik bir kesiti.

    bu, sadece birçok esrarengiz olguya aniden bambaşka bir açıdan baktığı için değil, aynı zamanda sıradan yaşamımızın bu kadar basit olmadığını göstermesiyle de büyüleyici bir evren tasviri. birçoğumuz, yaşadığımız olaylara hep daha fazla anlam yükleme eğilimindeyiz. "yaşamımda, ne olduğunu bilmediğim bir değişiklik olacağını hissediyorum" dediğimiz anları hepimiz yaşamışızdır. korkular, hayaller, özlemler, fikirler... ortada neden yokken, birden bire nasıl çıkıyorlar, nereden geliyorlar?

    genç iş adamı, her pazar sabahı eşiyle birlikte tenis oynuyordu. o gün de, bütün diğer pazar sabahları gibiydi. daha farklı geçeceğini gösteren en ufak bir belirti yoktu. ancak, bir süre sonra iş adamı oyunu savsaklamaya başladı. servis atışları hep fileye takılıyordu. konsantrasyonu tamamen dağılmıştı. huzursuzluğu giderek arttı. birden aklına annesi geldi ve bu düşünceyi bir türlü kafasından silemedi. eve döndüklerinde telefonları çaldı, arayan babasıydı. öğlene kadar her yerde onu aramıştı. annesi bir kalp krizi geçirmiş ve hastaneye kaldırılmıştı. i̇ş addıbının konsantrasyonu, bu olayı sezinlediği için mi dağılmıştı? peki nasıl sezmişti bunu? böyle bir olaya, şimdiye kadar sadece parapgiboloji uzmanları açıklama getiriyorlardı. bilim adamları, ciddiyetsizlikle suçlanmamak için böyle konuların üstünde durmamayı tercih ettiler.

    uzay-zamanın bükülmesiyle oluşan "solucan delikler"in zaman yolculuğunu mümkün kılabileceği düşünülüyor. stephen hawking'in geliştirdiği evren teorisi, hesaplamalara dayalı yepyeni bir açıklama getiriyor. hawking, mantıksal olarak, beynimizde hiçbir şeyin bir bütünden bağımsız gerçekleşmediğini ileri sürüyor. yani, tenis kortundaki olayları şöyle açıklayabiliriz: görülebilir evrenimizin dışında, iç içe geçmiş ve eşizlerimizin bulunduğu, görülemeyen daha çok sayıda evren var.

    i̇ş adamı, annesinin geçirdiği kalp krizini telefonla öğrenmediğine göre, dolaylı yollardan öğrendi; yani eşizlerinden biri aracılığıyla.

    eğer hawking haklıysa, daha pek çok olgu paralel evren teorisiyle açıklanabilecek. hiçbir neden ya da bulgu olmadığı halde neden bazen korkuya kapılıyoruz? eşizlerimiz o anda bu korkuları yaşadıkları için mi? neden bazı insanlarla ilk kez tanıştığımız halde, sanki onu uzun süredir tanıyormuşuz duygusuna kapılıyoruz? başka bir dünyada onu uzun süredir tanıdığımız için mi? ya ilk bakışta aşk? aslında böyle bir şey belki de yok ve her şey başka bir evrende yaşanan bir aşkın o an için hissedilmesinden ibaret. gerçekten de, bir bilimkurgu senaryosuna benziyor. stephen hawking, bu fantastik fikre nasıl ulaşmıştı acaba?

    bilim adamı, böyle bir evren teorisine nasıl ulaştığını, "ceviz kabuğundaki evren" adını verdiği son kitabında açıklamış.

    bu adı verirken i̇ngiliz oyun yazarı william shakespeare'in "hamlet"inden esinlenmiş. eserde hamlet, "ey tanrım, ceviz kabuğunun içine hapsolsam da, kendimi bütün âlemlerin kralı gibi görebilirdim, keşke şu kötü rüyalarım olmasaydı... " diyordu. hamlet'in bu derin iç çekişi, sanki düşünür hawking'i tarif ediyor.

    hastalığı onu, ceviz kabuğu olarak nitelendirilebilecek hareketsiz vücudunun içine hapsetmiş. ancak, o aklıyla, sonsuzluğa, yani evrene hakim olmak istiyor. hawking, hamlet'in sözlerini şöyle yorumluyor; bütün fiziksel engellere karşın, sadece beynimizin gücüyle uzayı araştırabilir ve teknik açıdan ulaşılması mümkün olmasa da, teorik olarak, ilginç bölgelerin kapılarını aralayabiliriz.

    hawking'in geliştirdiği formül, makroskobik evreni ve temel parçacıkların mikroskobik dünyasını tanımlamakla kalmayacak, "büyük patlama" ve onunla birlikte zaman ve uzay boyutlarının başlangıcını da hesaplanabilir hale getirecek. böylece insan, evrenin en büyük gizemine, daha doğru bir yaklaşım gösterebilecek: evrenin, var olmak için bir tanrıya ihtiyacı var mı? yoksa varlığı, tamamen bilinen fiziksel yasalara mı dayanıyor?

    bugün 59 yaşında olan fizikçi, bazı basın organları tarafından albert einstein ile bir tutuluyor. ancak birçok meslektaşı, bu karşılaştırmanın einstein için bir haksızlık olduğunu belirtiyor. ne de olsa bilim adamı, evreni açıklamaya yönelik geliştirdiği "görelilik teorisi"yle, tam bir devrim yaratmıştı. ama hawking yeni bir teori kurmamış, einstein'ın kurdıbını temel alan bir teori geliştirmişti.

    bilim olimpiyatında hawking, 1974'te keşfettiği ve kendi adını verdiği ışınım ile ön plana çıktı: fizikçi, temel parçacık demetinin bir kara delik yakınında bulunduğunda, nasıl davranacağını hesapladı. belirli kütleye sahip bir yıldız, ömrünün sonunda, kendi çekim kuvvetinin etkisiyle çöküyor ve uzay ile zamanın anldıbını yitirdiği, yani kaybolduğu, sonsuz yoğunluğa sahip bir yapıya, yani kara deliğe dönüşüyor. kara deliğin çekim alanı o kadar güçlü ki, ışın da dahil hiçbir şey çekim alanından kurtulamıyor. fizikçiler bu duruma "tekillik" adını veriyorlar. hawking, çevresindeki her şeyi yutan bu tuzakların tamamen karanlık olmadıklarını, ışın yaydıklarını gösterdi. i̇çinde yaşadığımız evrenin de, "tekillik" durumundayken, büyük patlama ile birlikte şekillenmeye başlaması, hawking'in buluşunu daha da önemli kıldı. bu sayede bir gün, belki de yaratılış hikâyesinin sıfırıncı saniyesine ulaşılabilirdi. hawking, "hiçlik" ile "varlık" arasındaki geçiş anının aydınlatılmasının, "tanrı'nın planı"nı ortaya çıkarmak anldıbına geldiğini düşün
    Tümünü Göster
    ···
  4. 5.
    0
    kabadayı
    ···
  5. 6.
    +1
    eşkıya dır aga
    ···
  6. 7.
    0
    dila hanım
    ···
  7. 8.
    0
    kaybedenler kulübü
    ···
  8. 9.
    0
    Battal gazi giber atar
    ···
  9. 10.
    0
    şahin k ve maceraları
    ···
  10. 11.
    +1
    yoldur
    ···
  11. 12.
    0
    tabutta rövaşota
    ···
  12. 13.
    +1
    henüz çekilmemiş olandır
    ···
  13. 14.
    0
    gelmiş geçmiş en iyi türk filmi meraklı köftecidir, en iyi karakterde zühtü karışandır. aksini iddia edenin zütüne maydonoz girsin.
    ···
  14. 15.
    +1
    ölü türk filmidir
    ···
  15. 16.
    0
    amk kaderi izleyin lan ccc ufuk bayraktar ccc
    ···
  16. 17.
    0
    ccc umut ccc
    ···
  17. 18.
    0
    anan. mpeg dir
    ···
  18. 19.
    0
    parçala behcet
    ···
  19. 20.
    0
    @18 liseliler uyudu sanıyoduk
    ···