1. 1.
    -1
    Tahsin anahtarını kapının kilidine soktu, bir kez çevirdi. Uyukluyor gibiydi. Gözleri yanıyor, başı da çatlarcasına ağrıyordu. ikinci kez çevirecekken kapı açıldı. Baygın gözleri birden açılıverdi. Kapı tek kat kilitliydi, oysa Tahsin kapıyı hep iki tur kilitlerdi. Bir an için huzursuz oldu. Sonra karısının işten erken dönmüş olabileceğini düşündü. Ama öyle bir şey olsa ona haber vermez miydi? Demek ki gerek duymamıştı. içeri geçip kapıyı ardından örttü.
    ···
  1. 2.
    0
    Ayakkabılarını çıkarıp kenardaki ayakkabılığa koydu. Çantasını askılığa astı. Kravatını çözmeden mutfağa gitti. Buzdolabından sürahiyi çıkarıp, kendi kendine bir bardak su ikram etti. Bardağı ve sürahiyi bulaşık tezgahının üstüne biraz sert koymuştu ki, çıkan ses onu ürküttü. Hava sıcaktı. Tüm gün yürümetken, lastik ayakkabılarının içine giydiği çoraplar ayağına yapışmıştı sanki. Saat kaç olmuştu? Bugün biraz erkenciydi sanki. Az sonra oğlu okuldan dönecekti. Oğlu mu dönecekti? Doğru ya, okuldan dönecek bir oğlu vardı. Kerem.
    ···
  2. 3.
    0
    Biraz afalladıktan sonra odasına yürümeye başladı. Odasının kapısı kapalıydı. Neden ki? Daha sabah evden çıkarken aralamıştı kapıyı. Muhtemelen karısı evden çıkarken odanın camlarını açıp, kapısını kapatmıştı. Kapının kolunu aşağı çekti, yukarı bırakırken kol biraz gıcırdadı. Kapıyı itip içeri girdi. Yatak bozuktu. Bozuk muydu? Karısı çıkarken neden toplamamıştı yatağı? Tuhaf bir gün, diye mırıldandı kendi kendine. Yatağının köşesine oturup sol ayağını sağ dizinin üstüne attı. Bileğindeki çorabı tutup yavaşça çıkarmaya başladı. Ani hareketlerden kaçınıyordu çünkü yavaşça çektiği çorap, yapıştığı derisinden çıkarken ona muazzam bir haz veriyordu. Bu keyfi daha uzunca yaşayabilmeyi yeğliyordu. Aynını diğer ayağı için de yaptı. Tam kendini yatağa verecekken zil çaldı.
    ···
  3. 4.
    0
    Duymadı ya da duymamazlıktan geldi. O sırada kapı bir daha çalındı. istemeye istemeye yatağından doğruldu. Odasının açık kapısından çıktı. Açık kapısı mı? Kapıyı açık mı bırakmıştı? Oysa daha biraz evvel kapı kapalıydı. Gerçekten de tuhaf bir gündü. Koridordan geçip kapıya gitti. Kapının deliğinden bakınca şaştı. Sarışın, güzel bir kız kapının önünde bekliyordu, sırtında çanta. Füme etek vardı kızın altında, üzerinde beyaz gömlek. Dekoltesi iri göğüslerini oldukça belli ediyordu. Okulluydu herhalde. Bir an için heyecanlandı. Meraklanıp kapıyı açtı. Efendim kızım, diyecekti ki kız “baba hadi ağaç oldum ya” diye çıkışıp kapıdan içeri girdi. Baba mı? Ne babası? Kız baba demişti. Yani şimdi eve kızı mı gelmişti? Hayret... Doğru ya bir kızı vardı. Esra.
    ···
  4. 5.
    0
    Ne kadar da büyümüştü. Alımlı güzel bir genç kız olmuştu. Ne adamdı Tahsin... Az kalsın kendi öz kızını nasıl düşünecekti... Tövbe estafurullah, çekti içinden. Tekrar odasına gitti. Kapıyı açtı. Kapıyı mı açtı? Daha demin açık bırakmamış mıydı zaten? Allah Allah. Bugün gerçekten de bir şeyler garip gidiyordu. Kapıyı açtıktan sonra içeri girdi. O da neydi? Gözleri mi yanılıyordu? Yoksa gerçekten kızı yatağa yatmış, beyaz bacaklarını ayırmış bir biçimde mastürbasyon mu yapıyordu? Eteğini göbeğine doğru toplamış, yuvarlak kalçası mavi çarşafla temasta, sol eli kafasının altında, sağ eli ise orasındaydı. Nasıl da dokunuyordu kendine. Gözlerini kapatmış, sanki bir şeyleri yaşıyor gibiydi. Sırma saçları gömleğinin açık yakasından diri göğüslerinin üzerinde dağılmış, dişleriyle de alt dudağını ısırıyordu. Bir saniye! Burada neler oluyordu? Esra! Bu ne hal! diye kopardı feryadı Tahsin. O kadar sert haykırmıştı ki, Esra arkasında bitiverdi birden. N’oldu baba? Neden bağırıyosun? Ne hali? dedi. Bembeyazdı suratı. Odasında otururken, bağırış üzerine fırlamıştı yerinden. Tahsin arkasına döndü. Esraya baktı. Aniden dönüp yatağa baktı. Kimse yoktu. Çarşaf bozuk. Bu nasıl bir durumdu? Allah Tahsin’i böyle mi imtihan ediyordu? Tahsin hala yatağa bakıyordu.
    ···
  5. 6.
    0
    Ensesinden sırtına buz gibi ter damlaları akıyordu. Hala olayın etkisinden çıkamamıştı. Dönüp birden bire kızına sertin alası bir tokat vurdu. Kız dudaklarını sıktı, gözleri titredi ve dayanamayıp ağlamaya başladı. Bağırıyordu, “Senden nefret ediyorum! Senden nefret ediyorum!” Koşarak çıktı odadan. Kendi odasına girip kapısını kilitledi. Sesler Tahsin’in beyninde yankılanıyordu. “Senden nefret ediyorum... Senden nefret ediyorum... ” Gerçekten de nefret mi ediyordu? Neticede Tahsin babasıydı onun. Aslında iyi ki de babasıydı.
    ···
  6. 7.
    0
    Daha demin gördükleri gözünün önünden gitmiyordu bir türlü. iyiki de babasıyıdı. Öyle olmasa kim bilir neler olurdu o an. Kendine yalan söyleyemezdi, hoşuna gitmemiş değildi. Nasıldı ama... ince parmaklarını kendine gezdirirken, al dudakları nasıl da parlıyordu. Alev alev... Tahsin sertleşm... Ne? Neler diyordu Tahsin? Neler oluyordu? Oh çok şükür... iyi ki de babasıydı. iyi ki de Esra onun kızıydı...
    ···
  7. 8.
    0
    Salonun balkonunda oturuyordu tahsin. Biraz önce yaşananlar hala aklındaydı, bir türlü atamıyordu onları kafasından. Donuk mavi gözleri sabitlenmişti bir noktaya. Balkondan, karşıdaki markete bakıyordu. Boş bakıyordu Tahsin, bakıyor fakat görmüyordu. “Burada n’apıyorsun baba?” dedi biri arkasından. Döndü ve oğlunun balkon kapısında dikildiğini gördü. Kerem. Okul kıyafetleri vardı üzerinde. Ne de yakışıklı çocuk olmuştu.
    ···
  8. 9.
    0
    Gözleri aynı onunkiler gibi maviydi ama donuk değil, parlak. Kaşı gözü pek muntazamdı. 19 yaşını iki ay önce bitirmişti Kerem. Bakımlı, hoş çocuktu. Suratına bakıyordu Kerem’in. Yüzünde ufak bir tebessümle baştan aşağı süzüyordu onu. “Baba?” dedi Kerem, merak eden bakışlarla. “Hı? Efendim oğlum?” diye cevap verdi. “Ne yapıyorsun burada diyorum.” dedi Kerem. “Hiç oğlum, oturuyorum işte. O değil de annen nerede?” diye sordu. “Annem mi? Nasıl nerede? Odasında uyuyor ya?..”
    ···
  9. 10.
    0
    Tahsin şaşırmıştı. Odasında uyuyor ya mı demişti? Yoksa yanlış mı duymuştu. Nasıl olabilirdi? Odada kimse yoktu ki? Tam o sırada başına bir ağrı girdi Tahsin’in. Sağ eliyle alnını tuttu. Şiddetli bir ağrı gibiydi. Kafasını kaldırmadan “Tamam oğlum, gitmeden bana bir bardak su getirsene sana zahmet” dedi. Cevap gelmedi. “Kerem?” diye yokladı. Fakat karşıdan bir cevap alamıyordu.
    ···
  10. 11.
    0
    Sol taraftan gözünün ucuyla kapıya doğru baktı. irkildi. Kapı kapalıydı, kimse yoktu. Kerem çoktan odasına mı gitmişti? Birden ayaklandı Tahsin. Hafifçe sinirlenmişti. Doğruca Kerem’in odasına yol aldı. Kerem’in odas... Kerem’in odası mı? Kerem’in hiçbir zaman ayrı bir odası olmamıştı ki? Esra’yla aynı odada kalırlardı. Tuhaf bir gündü gerçekten. Esra’nın odasının önünde durdu. Acaba ona hala sinirli miydi? Biraz duraksayıp kapıyı çaldı. Cevap gelmedi. Bir kez daha tıklattı. Yine ses yok.
    ···
  11. 12.
    0
    Kapıyı açmayı denedi, kilitliydi. Belki de o sinirle uyuya kalmıştı kızcağız; ya da ondan halen nefret ediyordu. Kerem’le içerde konuşuyor olamaz mıydı? Sohbet ediyorlardır diye düşündü. Düşünürken aklına geldi, su. Su ya... Susamıştı Tahsin. Ağzı ve dudakları kurumuştu. Ağzını açarken dudakları birbirine yapışıyordu. Rahatsız edici bir durumdu; ama haz da veriyordu, aynı çorapları gibi... Mutfağa gitti Tahsin. Buzdolabını açtı, sürahiyi bulamadı. Doğru ya, yerine koymamıştı sürahiyi. Mutfak tezgahının üzerinde olacaktı. işte tam oradaydı, bardağının hemen yanında.
    ···
  12. 13.
    0
    Aynı bardaktan içmek istemedi nedense. Kendine yeni bir bardak aldı ve suyu doldurdu. Su içerken gözlerini kapatırdı Tahsin. Yine sektirmedi, gözlerini kapattı. Gözlerini kapatınca birden panik oldu. Aklına karısı gelmişti. Suyunu içmeyi bırakıp, bardağı hemen tezgaha koydu. Odasına koştu. Kapı kapalıydı. Kapı kapalı mıydı? En son açık bırakmamış mıydı? Demek ki bırakmamıştı, bugün bu kapı olaylarına daha fazla takmak istemiyordu. Kapının kolunu aşağıya indirdi, kilitli değildi. Kapıyı açıp içeri girdi. Yataklarının hemen karşısındaki aynadan yatağı görd... Dizleri boşaldı. Kerem? Kerem miydi o? Ne? Sırtındaki tüyler diken diken oldu. Başından kaynar su dökülmüşçesine kıvrandı. Gözleri açıldı. Karısı? Karısını mı görüyordu? Görür gibi mi olmuştu? Tel gibi gerilmişti.
    ···
  13. 14.
    0
    Kerem neden çıplaktı? Vücudunu ter bastı. Ter mi? Kerem? Kerem de terlemişti. Kerem neden terlemişti ki? Kalp atışları hızlandı. Kalbinin sesini duyabiliyordu. Karısının eli? Karısının eli neden yorganın altındaydı? Alnındaki damar belirginleşti. Seyrek saçları alnına yapışmıştı. Yorganın altında ufak bir hareketlenme hissetti. Baygın, donuk gözleri cam gibi parlıyordu. Göz bebekleri büyümüştü. Allah’ım neler oluyordu? Gözlerini yumdu, haykırmak için ağzını açtı. Sesi çıkmıyordu. Başını sağındaki yatağa çevirdi, gözlerini açtı.
    ···
  14. 15.
    0
    Gözleri yanıyordu. Göremiyordu, sanki bir şeyler batıyordu gözlerine. Sinirden miydi? Telaştan mı? Midesi bulanmaya başladı, duyamıyordu. Hiçbir şey duyamıyordu. Midesindekiler yukarı doğru çıkmaya başlamıştı. Derin nefesler alıyordu. Gözlerini yummuş, derin nefesler almaya çabalıyordu. Boğazı doldu. Yanakları şişti. Elleriyle midesine bastırıyordu. Sırtı kamburlaştı, başı aşağı eğildi. Önce yanaklarındaki şişlik dudaklarından bir “puff” sesiyle gidiverdi. Sonra da içinden gelenlerin tümünü yere boşaltmaya başladı. Bitmiyordu. Öğürdükçe çıkarıyor, çıkardıkça öğürüyordu. Başı dönmeye başladı, ayakları karıncalandı. Dizleri tutmuyordu. Omuzları ağırlaştı, aşağı sarktı. Tek eliyle duvardan destek almaya çalışırken yalpaladı.
    ···
  15. 16.
    0
    Önce sağ ayağını öne attı. Sol dizini yere vurdu. Gözleri karardı, sol tarafından yere yığıldı. Yanağının ıslandığını hissetti. Sıcaktı. Sıcacıktı... Gözlerini açmayı denedi, başardı. Bulanık görüyordu, gözünün önünde bir şey duruyordu. Parlaktı. Gözlerini kırpıştırdı, daha net görmeyi denedi. Kağıt mıydı o? Jelatin mi? Yırtılmış gibiydi. Bir şeyin pakedi mi? Yer yer renkli, içi metalik gri... Ne bu? Elini uzattı, parmakları yağlanmıştı. Yağlanmış mıydı? Elini biraz kendinden uzaklaştırdı, aydınlığa tuttu. Tırtık mı? Tırtıklı mı? Bu? Bu... Eli yere yığıldı. Islandı. Sıcaktı. Sıcacıktı...
    ···
  16. 17.
    0
    -Bugün nasıl?
    -Hala uyuyor hocam fakat uykusunda bazı isimler sayıklıyordu. Onun dışında nabzı yerinde. 20 dakika önce tansiyonuna baktık; 13’e 8.
    -Daha iyi, daha iyi...
    -Sakinleştiricinin etkisi bitmek üzere, başka bir şey yapalım mı?
    -Hayır. Şimdilik böyle kalsın. Uyanınca beni çağırın, konuşmak istiyorum.
    -Tabi ki hocam, siz nasıl isterseniz.
    ···
  17. 18.
    0
    Ne konuşuyorlardı? Tahsin’in gözleri aralıktı. Bakıyor ama göremiyordu. Meraklanmıştı. “Kerem!” diye bağırdı. Haykırmaya devam etti. Mutlu olmuştu, sesi çıkıyordu. Bunun üzerine avazı çıktığınca bağırmaya devam etti. “Nilgün!”. Hemşire Tahsin’in yanına koşuverdi.
    ···
  18. 19.
    0
    -Tahsin Bey, nasıl hissediyorsunuz?
    -Ne diyorsun be? Kerem nerede?
    -Tahsin Bey lütfen sakin olu...
    -Kerem nerede lan? Kızım nerede? Karım?
    -Tahsin Bey... *Odadaki telefonu kullanır* -Aysel Hanım lütfen yardıma gelir misiniz.*
    -Karım nerede diyorum cevap versene huur! huur çocuğu!
    -Tahsin Bey sakin olun lütf...
    -huur! Kızıma ne yaptınız lan? Allah’ın belaları! dıbınıza koyarım lan sizin!
    ···
  19. 20.
    0
    Tahsin titriyordu. Gözleri fal taşı gibi açılmış, sağa sola küfürler ediyordu. Hemşire ne yapacağını bilemez halde yardım bekliyordu. Tahsin doğrulmaya çalışıyordu, fakat kolları yatağa bağlıydı. Doğrulmayı başaramadıkça daha çok sinirleniyor, daha yüksek sesle bağırıyor, küfürler ediyordu.

    -Ananızı giberim sizin! huur çocukları! Ne yaptınız lan bana? Kerem nerede?

    Aysel Hemşire elinde bir şırıngayla içeri koştu. Odadaki diğer hemşirenin konuşmasına izin vermeden şırıngayı Tahsin’in sol koluna bağlı olan serumun tüpüne sapladı. Sakinleştiriciyi seruma zerk etti.
    ···