1. 1.
    +5 -1
    Türk halk bilgesi. Halk dilinde, duygu ve inceliği içeren, gülmece türünün öncüsü olmuştur.

    Sivrihisar'ın Hortu yöresinde doğdu, Akşehir'de öldü. Babası Hortu köyü imamı Abdullah Efendi, annesi aynı köyden Sıdıka Hatun'dur. Önce Sivrihisar'da medrese öğrenimi gördü, babasının ölümü üzerine Hortu'ya dönerek köy imamı oldu. 1237'de Akşehir'e yerleşerek, Seyyid Mahmud Hayrani ve Seyyid Hacı ibrahim'in derslerini dinledi, islam diniyle ilgili çalışmalarını sürdürdü. Bir söylentiye göre medresede ders okuttu, kadılık görevinde bulundu. Bu görevlerinden dolayı kendisine Nasuriddin Hâce adı verilmiş, sonradan bu ad Nasreddin Hoca biçimini almıştır. Onun yaşamıyla ilgili bilgiler, halkın kendisine olan aşırı sevgisi yüzünden, söylentilerle karışmış, yer yer olağanüstü nitelikler kazanmıştır. Bu söylentiler arasında, onun Selçuklu sultanlarıyla tanıştığı, Mevlânâ Celâleddin ile yakınlık kurduğu, kendisinden en az yetmiş yıl sonra yaşayan Timur'la konuştuğu, birkaç yerde birden göründüğü bile vardır.

    Nasreddin Hoca'nın değeri, yaşadığı olaylarla değil, gerek kendisinin, gerek halkın onun ağzından söylediği gülmecelerdeki anlam, yergi ve alay öğelerinin inceliğiyle ölçülür. Onun olduğu ileri sürülen gülmecelerin incelenmesinden, bunlarda geçen sözcüklerin açıklanışından anlaşıldığına göre o, belli bir dönemin değil Anadolu halkının yaşama biçimini, güldürü öğesini, alay ve eğlenme türünü, övgü ve yergi becerisini dile getirmiştir. Onunla ilgili gülmeceleri oluşturan öğelerin odağı sevgi, yergi, övgü, alaya alma. Gülünç duruma düşürme, kendi kendiyle çelişkiye sürükleme, Şeriat'ın katılıkları karşısında çok ince ve iğneli bir söyleyişle yumuşaklığı yeğlemedir. O, bunları söylerken bilgin, bilgisiz, açıkgöz, uysal, vurdumduymaz, utangaç, atak, şaşkın, kurnaz, korkak, atılgan gibi çelişik niteliklere bürünür. Özellikle karşısındakinin durumuyla çelişki içinde bulunma, gülmecelerinin egemen öğesidir. Bu öğeler Anadolu insanının, belli olaylar karşısındaki tutumun yansıtan, düşünce ürünlerini oluşturur. Nasreddin Hoca, halkın duygularını yansıtan, bir gülmece odağı olarak ortaya çıkarılır. Söyletilen kişi, söyletenin ağzını kullanır, böylece halk Nasreddin Hoca'nın diliyle kendi sesini duyurur.

    Nasreddin Hoca, bütün gülmecelerinde, soyut bir varlık olarak değil, yaşanmış, yaşanan bir olayla, bir olguyla bağlantılı bir biçimde ortaya çıkar. Olay karşısında duyulan tepkiyi ya da onayı gülmece türlerinden biriyle dile getirir. Tanık olduğu olaylar, genellikle, halk arasında geçer. Hoca soyluların, yüksek saray çevresinde bulunanların aralarına ya çok seyrek girer ya da hiç girmez. Sözgelişi onun tanıştığı söylenen Selçuklu sultanlarıyla ilgili gülmecesi yoktur. Timur'la ilgili "hamam, Timur ve peştemal" gülmecesi de, Timur'dan çok önce yaşadığı için, sonradan üretilmiştir. Halk beğenisi Hoca'yı Timur gibi çevresine korku salan bir imparatorun karşısına hamamda çıkarak, "kızım sana söylüyorum, gelinim sen işit" türünden bir yergi yaratmıştır. Burada yerilen, dolaylı olarak, kendi toplumun, halkın üstünde gören saray insanlarıdır.

    Nasreddin Hoca gülmecelerinde dile gelen, onun kişiliğinde, halkın duygularını yansıtan başka bir özellik de eşeğin yeridir. Hoca eşeğinden ayrı düşünülemez, onun taşıtı, bineği olan eşek gerçekte bir yergi ve alay öğesidir. Anadolu insanının yarattığı gülmece ürünlerinde atın yeri yoktur denilebilir. Eşek, acıya, sıkıntıya, dayağa, açlığa katlanışın en yaygın simgesidir. Soyluların, sarayların çevresinde üretilmiş gülmecelerde eşek bulunmaz, oysa at geniş bir yer tutar. Bu konuda, başka bir çelişki sergilenir, gülmecede güldürücü öğe ile yerici öğe yanyana getirilir. Bunun örneği de kendisinden eşeği isteyen köylüye, "eşek evde yok" deyince ahırda onun anırmasını duyan köylünün "işte eşek ahırda" diye diretmesi karşısında, Hocanın "eşeğin sözüne mi inanacaksın benimkine mi" demesidir.

    Onun gülmecelerinde, kaba sofuların "ahret" le ilgili inançları da önemli bir yer tutar. "Fincancı Katırları", "Ben Sağlığımda Hep Burdan Geçerdim" başlıklı gülmeceler katı bir inanç karşısındaki duyguyu açığa vurur. Toplumda neye önem verildiğini anlatan "Ye Kürküm Ye" gülmecesi, Hoca'nın dilinde, halkın tepkisini gösterir.

    Nasreddin Hoca'nın etkisi bütün toplum kesimlerine yayılmış, "incili Çavuş", "Bekri Mustafa", "Bektaşi" gibi çok değişik yörelerin duygularını yansıtan gülmece türlerinin doğmasına olanak sağlamıştır. Bunlardan ilk ikisi saray çevresinin oldukça kaba beğenisini, üçüncüsü de gene halkın Şeriat'ın katılığına karşı duyduğu tepkiyi dile getirir.
    ···
  1. 2.
    -1
    anası gibişmiş özet geç
    ···
  2. 3.
    0
    nasreddin ramazan ayında gölün kenarında maya yiyormuş. köylüler sormuş
    -hoca hoca oruç tutmuyormusun sen?

    nasreddin bu yapıştırmış cevabı

    -ya tutarsam?
    ···
  3. 4.
    0
    nasreddin hoca bi gün bindiği dalı kesiyormuş. oradan geçen bi köylü hocam bindiğin dalı kesiyorsun düşeceksin deyince "düşmesem de inerim zaten" diyerek ağaçtan düşmüştür.
    ···
  4. 5.
    +1 -2
    bir rivayete göre ismi nasreddin değildir , nasreddin lakabıdır ve hikayesi şöyledir .

    hoca günlerden bir gün hanımıyla münasebete girmek isteyince kadın nazlanmış vermemiş gibi küçük hocaya . hoca durur mu ? gece vakti kavuğunu aldığı gibi ahıra inmiş ve başlamış eşeğini zikmeye . bunu gören komşusu "hoca, koskoca göl maya tutar mı?" demiş. hoca sinirlenip " dıbına koduğum gece gece kafa mı buluyon, hiç yeri ve zamanı değil, gibtirgit" demiş. adam hırslanıp hocayı karısına ispiklemiş. karısı ahırda hoca ile eşeği görünce kalp krizinden gideyazmış. eşek de hocanın karısının ölümü üzerine yemeden kesilmiş ve bir haftada pusarak ölmüş.

    artık hoca yaşdıbını osbirle sürdürmekteymiş . gün gelmiş sağlıktan düşüp osbir çekemez hale gelince köyün imdıbının liseli çocuğunu osbirci eleman olarak tutmuş . lakin hoca sağlıktan düşsede gibi hala formda imiş. çocuk bu durumu babasına anlatmış ve imam efendi ertesi gün çocukla birlikte hocanın karşısına dikilmiş. "nasır eddin hoca" demiş. günümüze gelene kadar nasreddin hatta nasrettin bile olmuştur.

    özet : hoca falan var işte
    ···
  5. 6.
    0
    beyler gelin size gerçek nasreddin hoca fıkraları anlatayım. tamamı orijinal nasreddin hoca fıkrasıdır. aksini iddia edeni, kaynak göstererek gibertirim.

    nasreddin hoca, bir gün vaaz verirken demiş ki; ''ey müslümanlar, varın tanrı'ya sükredin ki, zütünüzü alınlarınızda yapmamış. eğer alınlarınızda olsaydı, hergün yüzünüze sıçardınız.''
    ···
  6. 7.
    0
    nasreddin hoca, sivrihisar'da vaaaz verirken demiş ki; ''müslümanlar, bu sivrihisar'la karahisar'ın havası birmiş.dinleyenler,neden?demişler. hoca, cevap vermiş,orada da gibimle taşşağım beraberdi, gördüm ki burda da beraber.''
    ···
  7. 8.
    0
    nasreddin hoca'ya bir gün iki karı gelmiş. birisi demiş ki, hocam, biz ikimiz bir çanağın içine karanlık bir yerde işedik. birimizden sidik, birimizden susam yağı geldi. hangimizinki sidik, hangimizinki susam yağı bilmiyoruz. hoca cevap vermiş, o kolay, gelin ikinizin de zütüne basayım. hanginizden küspe çıkarsa, yağ onundur.
    ···
  8. 9.
    0
    nasreddin hoca, bir gün başkasının eşeğini giberken, sahibi gelmiş. adam, ulan ne yapıyorsun! deyince; hoca cevap vermiş, eşeğe bundan bir şey olmaz. sen onu kurttan sakla.
    ···
  9. 10.
    0
    nasreddin hoca'ya bir gün karısı, ben gelinceye kadar, şu çocuğa göz kulak ol. demiş. annesi gidince, çocuk ağlamaya başlamış. hoca, çocuğu susturmak için kucağına almış. çocuk hoca'nın üzerine işeyince, hoca da çocuğun kafasına sıçmış. bu sırada karısı dönmüş.
    bre deli! nedir bu hal?
    hoca karısına cevap vermiş,
    bre amcığını gibtiğim! şu kadarcık çocuğun altında kalır mıyım?
    ···
  10. 11.
    0
    nasreddin birgün oturuyormuş. ondan sonra onbir gelir
    ···
  11. 12.
    0
    (bu da aynı fıkranın diğer versiyonu)
    nasreddin hoca'ya bir gün karısı, ''ben gelince'ye kadar, şu çocuğa göz kulak ol.demiş. annesi gidince çocuk ağlamaya başlamış. hoca bakmış ki çocuk susmuyor. çocuğun eline gibini vermiş. bu sırada karısı dönmüş.
    bre gavat! nedir bu hal?
    hoca karısına cevap vermiş,
    bre amcığını gibtiğim! eline bıçak vereyim de elini mi kessin?''
    ···
  12. 13.
    0
    dedelerin dedesi
    ···
  13. 14.
    0
    (bu da bir başkası)
    nasreddin hoca'ya bir gün karısı, ben gelinceye kadar, şu oğlanı avut. demiş. avrat gidince çocuk ağlamaya başlamış. hoca bakmış ki başedemiyor, yanında duran çanaktaki yoğurda gibini bandırmış. çocuğa yalatarak uyutmuş. karısı gelmiş, aferin be herif. şu çocuğu ne güzel uyutmuşsun. demiş.
    hoca cevap vermiş, behey anasını gibtiğim! ben onu uyutuncaya kadar, dokuz gib yoğurt yedirdim. eğer sana da yedirsem, sen de uyurdun.
    ···
  14. 15.
    0
    nasreddin hoca'nın karısı, bir gün boş evde dıbına bakıp demiş ki, benim devletim ve saadetim am! senin sayende bunca saadetlere uğradım. kimbilir daha ne saadetlere uğrayacağım? karısının konuşmalarını tesadüfen duyan hoca, hemen dışarı çıkıp gibini açmış.beni türlü belalara uğratan hep sensin. daha kimbilir ne belalara uğratacaksın?'' diye ağlarken, içerden karısı hoca'nın sesini duymuş, dışarı gelmiş. görmüş ki, hoca gibini taşşağını açmış ağlıyor. herif ne oldun? demiş.
    hoca cevap vermiş,
    behey dıbını gibtiğim! ben senin dıbının düğününe gelmedim. sen benim gibimin yasına niçin gelirsin?
    ···
  15. 16.
    0
    sözlüğün fikir babası olup akşehir kentinde gibertmiştir, temmuzda adına festival bile vardır
    ···
  16. 17.
    0
    hoca, bi'gün arkadaşlarıyla göle yoğurt mayalamaya gitmiş. bir komşusu hoca ve arkadaşlarını görüp yanına gelmiş ve sormuş: "hoca göl hiç maya tutar mi da?". nasreddin hoca durur mu yapıştırmış cevabı: "beyler, adam rizeli."
    ···
  17. 18.
    0
    özet geç bin
    ···
  18. 19.
    0
    hoca bir gün akşehir gölüne maya çalarmış adamın biri görüp hoca napıyosun göl hiç maya tutar mı demiş. hoca sus ananı giberim demiş
    ···
  19. 20.
    0
    bizim nasreddin reyiz durur mu ver etmiş şukuyu.
    ···