1. 1.
    0
    yazarı da incici çıktı la.. headscissorlu falan bir hikaye...
    ···
  1. 2.
    +1
    haziran ayının ilk haftasıydı. lise son sınıftaydık. ticaret meslek lisesi okuduğumuzdan, haftada 3 günde mecburi staj görüyorduk. artık stajında sonları gelmişti. yavaş yavaş staj notlarına okula teslim ediyorduk. bir çok öğrencide halletmişti zaten bu işi. bende önceden teslim etmiştim. fabrikayı da bırakmıştım. artık bir çok arkadaşın yaptığı gibi öss yi bekliyordum.
    cuma günüydü. bizim sınıftan arkadaş enes vardı. onunla buluştuk. çok sık gittiğimiz bir kumrucu var. orada oturuyoruz. bu sırada içeriye melis ile özge geldi. i̇kiside bizim sınıftan...
    hemen kısaca tarif edeyim; melis 1.76 boyunda, sarışın, mavi gözlü, çok atletik bir vücuda sahip bir kız. aynı zaman siyah kuşak taekwondocu. okulunda taekwondo takımındaydı zaten. madalyaları falan var. sınıfta da en yakın arkadaşım aynı zamanda. staj da kıyafet serbest olduğundan baya sexy giyinmiş. topuklu ayakkabı, dar kot pantolon, üzerinde de pembe askılı body var.
    özge'de 1.73 boyunda, esmer, zayıf bir kız. yüz olarak şarkıcı bengü'ye benziyor. o da siyah keten bir pantolon giymiş. ayağında converse'ler var. biraz rock'çı gibi takılır...
    neyse, staj notlarını teslim etmeye gelmişler okula. lafladık işte biraz... melis; hadi sizde gelin okula, beraber bırakalım şu dosyaları dedi. tamam dedik bizde gittik okula. saat te akşam 6 ya geliyor. gittik okula herkes dağılmış zaten. öğrenci kalmamış yani... çıktık bizim bölüme. bizim hocada tam gidiyormuş, teslim ettik dosyaları ona. sonra okulun bahçesine geçtik oturuyoruz.

    +melis : çok özleyeceğim sizi ve bu okula yaa.
    -özge : aynen yaaa, 4 yılımız geçti burada.
    +ben : evet kızlar, ne günlerimiz geçti burada. asla unutmayacağım...
    -enes : var mısınız arkadaşlar, bu gece okulda kalalım. heyecan olsun.
    +ben : bana uyar aga. farketmez, bilirsin macerayı severim. ama kızlar var. onlar kalamaz ki. korkarlar geceyi burada geçirmeye..
    -melis : ha hay.. niye korkalım. kalırım vallahi. öğretmenler odasında falan takılırız. kanepe falan da var orada. tv de var.
    +enes : aynen ya. alırız cips, cola sabaha kadar eğleniriz. okulda gizli parti...
    -özge : yaa çocuklar saçmalayın. biri görse ispiyonlasa okuldan atılırız. diploma falan alamayız sonra.
    +ben: kim görecek kız... ahmet abiden anahtarı alırız, kütüphane ders çalışacağız. öss sınavına hazırlık falan deriz...
    -enes: aynen aga, kafalarız ahmet abiyi.

    bu arada ahmet abi bizim okulun bekçisidir. 50 yaşlarında bir abimiz... geceleri okulda kalır. ama cuma günleri o da gider. hafta sonu okulda kimse kalmaz yani.

    +melis: ya her şey tamam da, sabaha kadar üşürüz biz burada ya.
    -ben : yaz gelmiş... nesini üşüyon kız? kıvırmaya başlama şimdi.
    +melis: ayağımda ki ayakkabıları görmüyor musun ya. açık, çorapta yok. üzerimde de bir şey yok, hırka falan.
    +ben: melis'cim sen merak etme. yardım için toplanan eşyalardan ayarlarım ben sana bir şeyler. söz kendi ellerimle giydireceğim sana ayakkabıları.

    bizim okulda yardım kampanyası vardı. herkes giymediği, ayakkabısını, montunu falan getiriyordu. bir sürü şey toplanmıştı...

    +melis: tamam, o zaman. ama söz verdin. kendi ellerinde giydireceksin.
    -ben : peki kız. söz

    i̇şte aramızda böyle konuşmalar geçti. özge biraz mızıkçılık çıkardı. olmaz falan dedi. ama sonunda onuda ikna ettik. ahmet abi'nin yanına gittik...
    +ben : 1 kaç saat kütüphane işimiz var abi, anahtarları bırak bize. pzt. sabahı gelip vericem sana. sende yedek anahtar vardır zaten.
    i̇lk baş ahmet abi'de olmaz hayır falan dedi, ama;
    +melis : hadi ahmet abi, yaaa lütfennn. 4 yıldır tanıyorsun bizi. ne olur...

    bu laflardan sonra ahmet abi kulübeye girdi. i̇çeriden anahtarlığı aldı. tam anahtarlığın içinden bize anahtarı veriyordu, melis direk anahtarlığı kaptı ahmet abinin elinden. çok teşekkürlerrrr dedi. ahmet abi; kızım müdür odasının anahtarı falan var içlerinde. hepsini almayın dedi.
    +melis : bir şey olmaz abi, korkma. pzt. sercan gelip sana teslim eder.
    (bu arada sercan ben oluyorum )

    i̇şte böyle biraz daha konuştuk. ve sonunda kafaladık bizim bekçiyi. ahmet abi bize anahtarları teslim edip gitti.

    biz ilk önce spor salona geçtik. spor salonu okulun karşısında ayrı bir bina. okulla arasında 50 metre var. neyse, voleybol maçı yaptık. kız-erkek. ben enes'le... melis'te özge'yle oldu..
    melis topuklularını çıkardı. başladık maça... melis yalın ayak bir smaçlar vuruyor... havada asılı kalıyor sanki. sporcu olduğundan vücut esnek tabi... bizi perişan ettiler. ve yenildik.
    +özge: biz erkeklerin fişini böyle çekeriz işte...
    melis'le beraber gülüştüler...
    sonra baktık hava kararıyor. okula girdik.
    +melis: bu gece burada bir şeyler olacak sanki. içimde garip bir his var.

    evet gerçekten de melis haklıydı. hayatımız boyunca unutamayacağımız bir geceyi yaşamak üzereydik.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 3.
    0
    evet, yorucu maçtan sonra okula girmiştik. şöyle sınıfları falan dolaştık önce. sonra 2. kattaki müdürün odasına girdik. melis direk müdür koltuğuna oturdu. ayaklarını da masanın üstüne koydu.
    +melis: hep bunu yapmak istemişimdir. yıllardır bu odaya korkarak, ceketimizi ilikleyerek girerdik.
    -ben: evet haklısın. müdürlük sana yakıştı da... bu gece bu okulun müdiresi sen ol. sen ne istersen onu yapalım.
    +özge : bende müdire yardımcısı olucam o zaman.
    -enes : oooo bu kızlar iyice havaya girdi. bizi hademe yaparlar aga...
    +melis: sercan, yaklaş bakayım yanıma.
    -ben: efendim müdirem ?
    +melis: bu saçlar ne bu saçlar. eğil bakayım.

    eğdim kafamı. melis koltukta, ayakları masanın üzerinde. tuttu saçlarımda, bunları kestirmeden, bir daha okula gelme dedi. bu olayın aynısını yaşamıştım ben 1 kaç hafta önce okulda. müdür karşısında... onu hatırlatmak istedi sanırım bana...
    i̇şte böyle şakalaştık, gülüştük. sonra enes'le özge öğretmenler odasına gitti. bizde melis'le yardım odasına gittik. ona söz vermiştim bahçede. ayakkabı falan ayarlayacaktım. girdik yardım odasına. odanın içi karman çorman. kıyafetler, ayakkabılar üst üste. melis karıştırıyor sağı solu. önümde eğildi...
    kırmızı kilodu gözüktü arkadan. çok fena oldum bir an sonra 1 tane spor ayakkabı buldu kendine...
    +melis: sercan, şunları giyidirsene bana. oda da oturacak yer yok. lütfenn.
    bende diz çöktüm önünde, melis sırtını duvara yasladı. ayağını hafifçe kaldırdı. ayağında siyah bilekten bağlamalı sivri topuklu ayakkabı var. önce ayakkabının kopçasını açtım. ayağını bilekten tutup, spor ayakkabıyı giydirdim. sonra aynı şekilde diğer ayağına giydirmeye başladım.

    +ben: melis sen neden tırnaklarına oje sürmüyorsun.
    -melis: ya geçen gün sürdüm, banyo yapınca çıktı hemen...
    -ben: kız pazardan mı aldın ojeyi?
    +melis: bilmiyom ya, annem almış..

    bu arada ben ayakkabıları giydirmiştim melis'e. melis topukluları bana verdi.
    +melis: taşı bakalım, bu gece buranın müdiresi benim.
    -ben: emredersiniz müdirem
    ve odadan çıkıp, özge'lerin yanına öğretmenler odasına geldik. bizimkinler tv yi açmışlar, bir yandan da hocaların dolaplarını kurcalıyorlar.
    +ben: arkadaşlar ne yapıyorsunuz?
    -özge: bakalım bizim hocaların kirlileri var mı?

    melis'te hemen kurcalamaya başladı dolapları bu arada.
    +melis: bu filiz hocanın dolabında kesin bir şeyler çıkar.

    filiz hoca bizim ingilizce öğretmenimizdir. eşinden ayrılmış, dul bir kadın. 35 yaşında. ama çok bakımlıdır. esmer uzun boylu biridir.

    melis filiz hocanın dolabı açtı.
    +melis: vay sürtük. şu ojeye bak özge.
    1 tane marka söyledi o an. şu an hatırlamıyorum. ama çok pahalı bir ürünmüş yani.
    neyse özge hemen melis'in yanına koşarak geldi. aldı ojeyi elinden gel kız sürelim dedi.
    özge ile melis hemen geçtiler kanepeye. çıkardılar ayakkabılarını. özge başladı sürmeye ellerine...
    +melis: yaa ama önce ben buldum.
    +özge :merak etme kız. i̇kimizde yeter. hatta sercan'la , enes'e bile yeter

    bizde bu arada sercan'la karıştırıyoz sağı solu. ben tane sulu boya fırçası buldum çekmecelerden birinde.
    +ben: melis, bak burada ne buldum. al bununla da sen sür.
    -melis: ayyy, getirsene sercan.
    gittim yanına uzattım fırçayı.
    +melis: ayaklarıma sen sürer misin sercan?
    -ben : neee !
    +melis: ya bütün gün ayaktaydım. yoruldum. eğilmeye üşeniyorum. ellerime ben sürerim. ayaklarıma sen sür yeter. hem bu gece buranın müdiresi ben değil miyim? öyle demiştin...
    enes: kız haklı sercan. ne isterse yapacaksın.
    -ben: tamam, tamam. uzat ayaklarını.

    melis kanepeye yaslanmış, uzattı ayaklarını. çıkardım ayakkabılarını. başladım sürmeye.

    +özge: enes, sende bana sürsene..
    -enes: ooo sizde. sür işte kendin. mesaj yazıyorum işim var.
    +özge: pufff. aman be. sürmessen sürme...

    bu arada ben melis'in parmaklarına sürüyordum ojeyi. bir ara taşırdım biraz.
    +melis: vallahi tekmeyi yersin bak sercan. (gülerek)
    -ben: korkutuyorsun beni.

    neyse, 6-7 dk.da bitirdim ben sürmeyi.
    +melis: üflesene yaa. nasıl kuruyacak bu...
    bende ağzımı dayadım, ayaklarının ucuna. üfledim 1-2 dk. boyunca.

    sonra kızlar ellerine kendileri sürdüler, ojelerini... bu arada tv'de açık. hiç unutmuyorum, show tv'de lanetli tepe isimli bir korku film vardı. hep beraber onu izledik. kızlar baya korktular filmden. bizde korkmuştuk tabi. ama belli etmemiştik film bittiğinde, hepimiz birden 'ohhhh' çektik. baya bir gerilmiştik. kolay değil, koca okulda 4 kişiyiz. saat gece 12 olmuştu.

    +özge: ohh be bitti. ya aslında niye korkuyoruz ki. periler, hayaletler... bunlar sadece filmlerde olur.
    -melis: evet, ama cinler gerçek bence. varmış. dedem anlatmıştı bana zamanında bir hikaye. çok korkmuştum.
    +enes: harbi bak. cinler doğru. kuran'da da geçiyor zaten.
    -ben: çağıralım o zaman bir cin bizde.
    +melis: sercan saçmalama, bir musallat olurlarsa gitmezler bir daha.
    -özge: melis haklı. bulaşmayalım bu işlere...
    +ben, yav sanki biz çağırınca gelecek. yapmayın arkadaşlar. hadi çağırmayı deneyelim, hem eğlenmiş oluruz...

    i̇şte böyle baya bir tartıştık... sonunda herkesi ikna ettim ben. geçtik masanın başına. öğretmenler odasının tam ortasında kare şeklinde kasa var. her birimiz masanın 1 köşesine geçti. ortaya 1 tane su bardağı koyduk. herke sağ el işaret parmaklarını bardağın üstüne koydu.

    +ben: eyyyy cin.. buralarda mısın? çık ortaya..
    -enes: ya, sercan bir s2t*** git. böyle cin mi çağırılır..
    +ben: eee nasıl çağılır?
    -enes: herkes gözlerini kapasın ve ci̇n'in gelmesi için dua etsin.
    +özge: ya korkuyorum çocuklar..
    -melis: korkma kız. bu işi şapşal cin değil, eti cin bile getiremez akılları sıra bizi korkuyorlar.
    +enes: şşşşş. susun ve gözlerinizi kapayın. edin bildiğiniz duayı.

    herkes susmuş, gözleri dua ediyordu.

    +enes: eyy yüce cin, geldiysen bir işaret gönder.
    bende bunu fırsat bildim. sol elimle alltan masaya tak tak diye vurdum
    melis ile özge aniden koltuklarından fırladı... çığlık attılar. tabi enes hiç korkmadı. ..
    +enes: korkmayın ya kızlar. bu şerefsiz vurdu alttan masaya. gördüm ben.
    -melis: sercan, seni gebertirim çocuk. ödümü kopartıyordun... vallahi uçan tekmeyi geçiririm kafana.
    +ben: ya sakin olun, şaka yaptım.

    özge'de çok fena korkmuştu bu arada. nefes nefese kaldı kız.
    -ben: ya, korkmayın be. cin min geleceği yok. eğleniyoruz şurada. neymiş, enes efendi, işaret gönder deyince, işaret gönderecekmiş. pu ha ha...
    +enes: aga bak, gece vakti, sen yinede düzgün konuş. musallat olurlar vallaha.
    -ben: ulan cin. her neredeysen, işaret gönder bakalım g***un yiyiyorsa.
    +melis: sercan kes şunu tamam ya.
    -ben: evet cin... hadi bir işaret.. hadi...
    +özge: sercan bırak dalga geçmeyi ya..
    -ben: gelsene lan cin.. hadi gel...

    i̇şte ben böyle işi makaraya vurmuştum... böyle 'hadi işaret gönder cin'' diye konuşup duruyordum ki, aniden elektrikler kesildi...
    bir anda herkes, ben dahil ufak bir çığlık attık.
    ve birden acayip bir panik yaşadık. hele özge baya bir korkmuştu. aslında bende çok korkmuştum. o kadar laftan sonra aniden elektrik kesilince... pencereden baktık ilerideki binaların ışıkları yanıyordu. korkumuz daha da artmıştı... sonra;
    +ben: yav arkadaşlar korkmayın, sigorta atmıştır.
    -enes: git sigortayı düzelt gel o zaman.
    +ben: aga sende gelsene.
    -melis: o kadar cinle dalga geçtim. madem korkmuyorsun, in tek başına hallet gel.

    sigorta kutusu en alt kattaydı. bodrum katında. şimdi korkuyorum desem, kızlara rezil olacağım. biraz durdum şöyle, cesaretimi toplayıp, tek başıma o karanlıkta bodrum katına inmeye karar verdi.
    Tümünü Göster
    ···
  3. 4.
    0
    evet bodruma katına tek başıma inecektim o karanlıkta. bizimkilerin yanından ayrıldım. yavaş yavaş aşağıya iniyordum. cep telefonunun ışığı ile de önümü görmeye çalışıyordum. kafamda tek bir soru vardı. ''acaba bu elektrik kesintisi gerçekten cin'in bir işareti miydi ?i̇şte böyle düşünürken 1. kata gelmiştim.
    adımlarımı yavaş yavaş atıyordum. zemin kata yaklaşmıştım ki, aşağıdan bir ses geldi...
    olduğum yerde dona kalmıştım .
    kim var orada'' diye seslendim. ama titriyorum korkudan. ve bir ses daha geldi zemin kattan... böyle öksürük sesi gibi, boğuk bir sesti. elimden telefonu düşürdüm korkudan. ve bir anda acayip panikleyip, yukarıya bizimkilerin yanına doğru koşmaya başladım. merdivenleri ikişer üçer çıkıyorum... bizimkilerin olduğu, öğretmenler odasına direk bodoslama daldım. nefes nefeseyim...

    +melis: hani sigortaları yapmadın mı ?
    -ben : bırak sigortaları. aşağıda birileri var. sesler geliyor zemin kattan.

    bu konuşmadan sonra özge baya bir panik oldu. enes'te aynı şekilde tabi... melis yanıma geldi ve yakamdan tutarak;

    +melis: bana bak, sercan eğer yine bizi kandırıyorsan, ayağıma sürdüğün ojeleri yalatarak çıkartırım sana !
    -ben : yemin ederim melis. vallaha bodrum katından sesler geliyor.
    +özge: bu sefer şaka yapmıyor galiba melis, baksana şunun suratına, bembeyaz olmuş korkudan.

    i̇şte aramızda böyle konuşurken, panik iyice artmıştı. dördümüzde birbirimize yanaştık. bu sırada koridordan bir ses duyduk. yine boğuk bir ses...
    o andaki korkuyu ve telaşı şu anda tarif etmem imkansız... özge ağlamaya başladı birden. enes özgeye sarılıp, onu sakinleştirmeye çalışıyordu. bu sırada ben bir sandalye kaptım. melis'te aynı şekilde kaptı bir sandalye.
    o sırada kapının kolu oynadı. ve kapı yavaşça açılmaya başladı. özge iyice çığlıklar atmaya başlamıştı. kapı yavaş yavaş açılıyordu...
    kapı açıldığında birde ne görelim... gelen bizim sınıftan hakan'dı. enes film izlerken hakan'a mesaj atmış okuldayız diye. hakan'da gizlice 1. katın koridor tarafındaki penceresinden tırmanarak içeri girmiş. amacı bizi korkutmak...

    +hakan : i̇yi gecelerrrr. sizi biraz korkutayım dedim. ha, ha, ha.. nasıl tırstınız ama.
    -melis : birde gülüyorsun he. şimdi görürsün sen.

    melis, hakan'ın yanına gidip kasıklarına bir diz geçirdi... hakan direk yere yapıştı.

    +melis: bak, bende sana şaka yaptım. nasıl hoşuna gitti mi?
    -hakan: o***
    +melis: ne dedin sen? bir daha söyle çabuk.
    -hakan: tamam, özür dilerim.
    +melis : senin yüzünden korkudan ölüyorduk burada. şu özge'nin haline bak. nasıl korktu kız... defol git önce şu elektrikleri hallet, sonra gel hepimizden özür dile. en başta da özge'den tabi...

    hakan yavaşça yerden kalktı. gidip sigortaları düzeltti ve, 3-4 dk. sonra tekrar yanımıza geldi. ve özge'nin yanına gitti. özge koltukta oturuyordu. hakan tam ağzını açıp bir şeyler söylüyordu ki, özge tokadı patlattı suratına.

    +özge: hayvan herif. kalpten gidiyordum burada !
    -hakan: çok özür dilerim. sadece şaka yapmıştım. affet beni.
    +özge: hayır affetmiyorum seni. defol git yanımızdan.
    -hakan: ya şimdi geri mi döneyim. gelmişim o kadar yol bu karanlıkta.
    +özge :beni ilgilendirmez. defolll ya.
    -melis: hadi hakan uza buradan. adam gibi gelseydin, alırdık seni aramıza.
    +hakan: enes, sercan siz bir şeyler söyleyin bari. kovuyorlar beni.
    -ben: valla bu gece, buranın müdiresi melis. o ne derse, o olur...
    +özge: ayaklarımı kapansın, öpüp özür dilesin, affederim hakan'ı.
    -hakan: yok artık, ya. abartma özge.
    +melis: çabuk özge'nin ayaklarına kapan, öp ve özür dile hakan. yoksa az önceki tekmenin daha sertini yersin ! (bağırarak söyledi)

    hakan bu lafların üzerine. özgenin ayakkabıları çıkardı. sonrada çoraplarını. ve
    özge'nin ayaklarını öpmeye başladı.
    +özge: üstünü değil, altını öp hakan !

    hakan baya bir utanarak özge'nin ayaklarının altını öpmeye başladı...

    +özge: aferin... işte böyle.
    -hakan: tamam mı, oldu mu?
    +özge: ben sana kes demedim, devam et... (gülerek söyledi)

    bizde gülerek seyrettik olanları. hakan işte böyle 45 sn. falan öptü özge'nin ayaklarını...

    özge: tamam yeter. bu sana iyi bir ders olmuştur.
    sonrasında hakan ayağa kalktı. yüzü kıpkırmızıydı.
    +melis: bu kadar gerilimin üzerine, bu eğlence güzel geldi ya.
    ben: aynen. ama benim karnım acıktı. kantinden bir şeyler hazırlayalım mı?
    -özge: evet, ya iyi olur.
    +melis: hadi inelim kantine o zaman.

    bu arada hakan gelirken playstation getirmiş. enesle beraber kurup oynamaya başladılar.
    bizde; melis, özge ve ben üçümüz kantine indik... tost falan hazırlayacaktık. sonra sabaha kadar tost bize yetmez diye düşündük... benim bildiğim bir dürümcü vardı. geceleri de açık oluyor. ama okulun baya bir uzağında. yani yürüyerek yarım saat falan sürüyor.

    +ben : bildiğim bir dürümcü var kızlar. gidelim isterseniz. hem bu gece baya bir gerildik. dolaşırız biraz kafa dağıtırız.
    -özge :gece gece başımıza bir şey gelmesin bu saate?
    +ben: dürümcü çok yakın bir yerde zaten melis var yanımızda. siyah kuşak karateci. korur bizi

    melis bu laftan sonra ufak bir tebessüm gösterdi. ve bizde dışarı çıkmaya karar verdik. enes'e de msj attık dürümcüye gidiyoruz diye...

    okulun kapısının önünde güvenlik kamerası olduğu için, okulun arkasındaki duvardan tırmanarak atlayacaktık.
    duvarın önüne geldik. duvar 1.50 metre yüksekliğinde, üzerinde de 75 cm falan demir parmaklık var. parmaklığın üzerinde de dikenli teller vardı, ama biz daha önce okuldan kaçarken, dikenli telleri yan keskiyle halletmiştik

    neyse, ben sırtımı eğdim, ikibüklüm duruyorum. önce melis sırtına basıp duvara tırmandı. ardından özge'de aynı şekilde...
    daha sonra da ben tırmandım duvara. ve kızlardan önce aşağıya atlayıp, yine onlara merdiven görevi yaptım. onlarda indi aşağıya.

    +melis: bu gece fena gerilim yaşadık.
    -özge: hiç sorma ya... kabus gibiydi. ama hakan aptalına iyi bir ders verdik.
    +melis: korkma canım kabus artık bitti. bu gece sabaha kadar eğleneceğiz. öyle değil mi sercan?
    -ben: aynen kızlar. artık rahat olun. yaşayacağımız kadar gerilim yaşadık bu gece zaten...

    i̇şte bu konuşmaların ardından, dürümcüye doğru gecenin bir yarısı yürümeye başladık. saat 12:30 tu... kızlara kabus bitti, rahat olun demiştim. ama unuttuğum bir şey vardı.

    gece daha henüz yeni başlıyordu...
    Tümünü Göster
    ···
  4. 5.
    0
    evet, gecenin bir yarısı dürümcüye doğru muhabbet ederek yürüyorduk. 20 dk falan yürüyüp, hala dürümcüye gelemeyince kızlar biraz sinirlendiler. bizi mi kandırdın sen yakın diye deyip ufak bir linç girişiminde bulundular

    neyse, biraz daha yürüdükten sonra dürümcüye vardık. dürümcü dediğim öyle dükkan falan değil. cadde üzerinde seyyar bir minibüs...
    söyledik siparişleri, taburelere oturduk bekliyoruz.

    +melis : çok güzel dediğin yer burası mı ? bildiğin seyyar burası ya.
    -özge : evet ya... bende restorant gibi bir yer sanmıştım. i̇nş. zehirlenmeyiz bu yerde.
    +ben: 1 kaç kez yedim ben burada. gayet güzel. hala hayatta olduğuma göre, korkacağınız bir şey yok kızlar

    bu laflarımdan sonra, melis ile özge sinirlendi biraz. bizimle dalga mı geçiyorsun sen deyipayağa kalktılar. yine bir linç girişiminde bulundular
    i̇şte biz böyle şakalaşırken siparişler geldi. yavaş yavaş yiyoruz.
    bu arada 15 metre uzağımızda 3 tane adam var. 23-25 yaşlarındalar. beyaz şahin arabada takılıyorlar. ellerinde bira şişeleri var. papi chulo şarkısınıda son sese açmışlar. görgüsüzce hareketler yapıp duruyorlar.

    +melis: şu kırolara bakın ya... bize hava attıklarına sanıyorlar.
    -özge: salaklar işte.
    +ben : bu 3 kekodan süper komedi filmi olur. yılın komedi oscarını alırlar.
    bu laftan sonra kızlar, o kırolara doğru bakıp bakıp, gülmeye başladılar iyice..

    +ben: kızlar bakıp durmayın şunlara ya, başımız belaya girmesin gece gece.
    -melis: bu 3 salaktan mı korkuyorsun sercan ya?
    +ben: korkmak değil. zaten okulda gizli gizli kalıyoruz. şimdi bir olay falan çıkmasın. müdürün falan kulağına gitmesin sonra.
    özge: evet sercan haklı. şunları yiyelim de dönelim tekrar okula.

    neyse, yedik biz dürümleri. kalktık yavaş yavaş yürüyerek, okula doğru gidiyoruz... 15 dk. falan yürüdük. kestirme olsun diyede , dönüşte farklı bir yoldan zütürüyordum kızları. ama biraz ıssız bir yol...

    özge;
    ya neden bu yola soktun bizi sercandiyordu ki, yanımızdan bir araba geçip, önümüzü kesti. kapılar açıldı, ve 3 kişi indi arabadan. bunlar o dürümcüdeki lavuklardı. bir tanesi 1.85 boyunda, baya bir kaslı kilolu iri bir adamdı.
    diğer iki kişi 1.75 boylarında falan, daha normal boyutlardalar. kaslı olan kişi yanımıza yaklaştı. diğer ikisi arabanın yanında duruyor.

    +++ :kızlar bu yanınızdaki oğlan size yetmez. buyrun arabaya sizi eğlendirmeye zütürelim.
    -ben: beyler ayıp oluyor. çekilin önümüzden.
    +++ : çekilmezsek ne yaparsın ulan ?
    -melis: sercan, sen çekil kenara ben hallederim.

    melis üzerindeki hırkasını çıkardı ve;
    sana istediğini vereceğim koca oğlandedi.
    bunun üzerine adam arkasına dönüp arkadaşlarına
    ooooo bu kız azmış beyler, soyunuyor landedi.
    herif tam yüzünü döndü ki; melis çıkardığı hırkasını adamın suratına attı. adam hırkayı kafasından tam alıyordu, melis herifin hayalarına çok sert bir tekme geçirdi...
    herif iki büküm önüne eğilince, bir tekmede kafasına attı. adam un çuvalı gibi yere yapıştı. bunun üzerine ben elimdeki poşetleri yere bıraktım. melis;
    sakın sercan, sen özge'yi koru, ben hallederim bunları'' dedi.

    bunun üzerine diğer iki herif koşarak yanımıza geldi. bir tanesi yerde kıvranan arkadaşının yanına gidip, onu kaldırmaya falan çalıştı. diğeri melis'in üzerine saldırdı. önce bir yumruk atmayı denedi. melis hızlı şekilde eğilip korudu kendini. sonra herif bir yumruk daha salladı, melis yine eğdi kendini... herif ikinci yumruğu da boşa sallayınca, dengesini kaybeder gibi oldu. tam bu sırada melis, adamın böbreklerine sert bir yumruk attı. ana acı içinde yana doğru eğilip, ellerini böbreğinin üzerine koydu. ardından melis avcunun içiyle, adamın burnuna aşağıdan bir tane koydu. herif burnunu tutmaya başladı bu seferde. daha sonra melis, herifin diz kapağının yan kısmına yani eklem yerine, ayağının altıyla bir tekme attı. herif baya bir bağırdı bu darbeden sonra. melis; kes sesini deyip, bacağını içten dışa doğru çevirerek herifin kafasına bir tekme attı. direk yere kapaklandı bu bu herifte.
    ardından 3. herif, o yerde yatan kaslı arkadaşının yanından kalktı. melis'in yanına doğru hafifçe yaklaştı. ama bu biraz temkinliydi. 2 arkadaşını yere yapıştırdığı için, korkuyordu sanırım melis'ten...
    +melis: sıra sende demek, hadi gel bakalım.
    ama bu herifin melis'e saldırmaya niyeti yoktu pek. öyle gardını almış, ama melise bir hamle yapmaya korkuyordu...

    +melis: hadi ama, bir kızdan korkuyor musun? yazık sana be...
    bunun üzerine herif; sürtüüüük diyerek melis'e bir yumruk salladı. ama vuramadı tabi. ardından ani bir hareketle melisin belinden kavradı. melis'i hafifçe havaya kaldırdı. ben bunun üzerine tam müdahale edecektim ki; melis elleriyle adamın kulaklarına yandan tokadı yapıştırdı. bunun üzerine herifin kolları çözüldü ve melis'i bıraktı. baya bir sersemledi. ellerini kulaklarının üstüne koydu... sonra melis adamın diz kapağının iç tarafına bir tekme attı. adamın dengesi çok fena fena bozuldu. ardından eliyle, herifin boğazına bir kesme attı. adamın nefesi kesildi bir an. neye uğradığını şaşırmıştı... çok hassas ve ölümcül yerlere vuruyordu melis...
    daha sonra bacağını içten çevirerek, suratına çok sert bir tekme attı. ve buda aynı diğerleri gibi yere yapıştı. herif sırt üstü yerde yatarken, ayağını adamın kasıklarına koydu. ve bastırmaya başladı.
    +++ : ablacım ne olur yapma...
    melis: şimdi abla mı olduk len... az önce bana ne demiştin bakayım sen?
    +++ : abla şey özür dilerim. sinirlen söyledim. affet ne olur...
    melis: o zaman bunu, o kuş beynine iyice yerleştir. sen benim sürtüğüm olursun ancak.
    +++ : tamam abla. bırak ne olur..
    bunun üzerine melis ayağını kaldırdı. ve ayağının altıyla vurdu hayalarına. herif fena bağırmıştı... sonra melis geldi yanımıza...

    özge bu yaşananları bana sarılıp, korku dolu gözlerle izlemişti. ben ise baya bir şaşkındım... melis'in 7 yaşından beri karate yaptığını biliyordum. ama bu kadarını bende beklemiyordum. 3 kişiyi yere sermişti sonuçta..

    +melis: hadi gidelim buradan bir an önce. polis falan gelmesin.
    -ben: evet iyi olur, hadi özge...

    ve hızlı adımlarla olay yerinden uzaklaşıyorduk biz.
    biraz koştuk işte. ben arkamıza baktım bu arada. herifler hala yerde kıvranıyordu...
    i̇şte böyle hızlı adımlarla yürüyüp, 7-8 dakika sonra okulumuza gelmiştik tekrar.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 6.
    0
    hızlı adımlarla tekrar okula varmıştık. çıkarken olduğu gibi, yine duvardan atlayarak içeri girdik. bizimkilerin yanına doğru çıkarken, melis sessiz oldun da şunları bir korkutalım dedi. bizde sessizce öğretmenler odasının yanına geldik. kapının arkasındayız. enes ile hakan içeride playstation oynuyorlar. bir yandan da muhabbet ediyorlar. melis bize sus işareti yaptı. ve kulağını iyice kapıya yanaştırıp ne konuştuklarını dinlemeye başladı. bizde özge ile aynı şekilde tabi.

    +enes :bırak şimdi golü sen. kız seni nasıl dövdü lan hakan. rezil seni.
    -hakan: ne dövmesi lan. aniden hayalarıma vurdu. kim olsa yere yapışırdı zaten o durumda. kız olduğuna dua etsin melis. yosa onu fena yapardım.
    +enes : siyah kuşak kareteci lan kız. seni evire çevire döver.
    -hakan : s... be oradan. a... koyardım istesem kaltağın.

    bu laftan sonra melis direk kapıyı açıp, içeriye daldı. enes ve hakan oyuna dalmışlar, birden panik oldular.

    +melis: kim a... koyuyorsun sen bakayım hakan? koyda görelim.
    -hakan: ya melis git başımdan. bizi mi dinlediniz siz?
    +melis: bana bak zaten sinirliyim. laflarına dikkat et.
    -hakan: kızım karate biliyorsun diye g... kalkmış senin.
    +melis: bir tarafımın kalktığı yok, ama sen kaşınıyorsun çok fena. i̇stersen kaşıyayım?
    -hakan: hayalarıma tekme mi atacaksın yine? zaten bildiğin başka bir şey yok. bunu adam dövmek mi sanıyorsun sen?
    +melis: pekala hakan, kalk ayağa sana neler bildiğimi göstereyim o zaman. merak etme hassas yerine vurmayacağım.

    bunun üzerine hakan ayağa kalktı. melis'in üzerine doğru yürüdü. ve ben araya girdim.

    +ben : saçmalayın çocuklar. hakan sende kaşınma. daha az önce 3 kişiyi perişan etti melis.
    -hakan: gelsin beni de etsin o zaman.
    ben : ya birbirinize nasıl vuracaksınız siz? bir tarafınız kanayacak, moraracak. evdekilere ne diyeceksiniz?
    +melis : vurmadan yaparız bizde bu işi. judo şeklinde.
    -hakan : judo ne ya?
    +melis: rakibine yumruk ve tekme atmadan, yani vurmadan etkisiz hale getiriyorsun. güreş gibi tuş pozisyonuna yani...
    -hakan: oooo iyimiş bu. bana uyar. ama bir iddaa koyalım ortaya.
    +melis: bana uyar. ne olsun iddaa peki ?
    -hakan : seninle şöyle baş başa, boş bir oda da biraz eğleniriz. anlarsın ya
    +melis: ne diyon lan sen pislik şey. (acayip sinirlenip üzerine yürüdü)
    -hakan : ne o korktun mu bebeğim ?
    +melis: tamam öyle olsun. nede olsa, bir hayalden öteye gidemeyecek bu düşüncen. ama ben kazanınca ayaklarıma kapanıp özür dileyeceksin. ve aynı şeyi 1 hafta sonra karne almaya geldiğimizde, okulda herkesin önünde de yapacaksın.
    -hakan : tamam lan. göstericem sana ben.

    i̇şte bu konuşmaların ardından, spor salonuna geçtik hepimiz... gece saat 3 e geliyor. güreş minderlerinden ayarladık spor odasından. onların üzerinde dövüşecekler. bu arada melis ve özge soyunma odasına gittiler. 10 dk. sonra geldiler. melis kısacık dar kırmızı renk bir şort giymiş. üzerinde de aynı renk bir t-shirt var. hakan'da eşofman giymiş, üstü çıplak. melis ayakkabılarını çıkardı ve mindere çıktı. hakan'da aynı şekilde... melis bacaklarını makas gibi yana açıp mindere oturdu. isınma hareketleri yaptı 2-3 dk boyunca. ardından ayağa kalktı. bende kuralları söyledim. isırmak, tırmalamak, yumruk, tekme, hassas yerlere vurmak yok diye..

    +hakan: bu cadıya söyle sen onları.
    -melis : sercan başlat bir an öncede alayım ifadesini şunun.
    +hakan: melis yavrum bu arada çok sexy olmuşsun. zaten tanıştığımız günden beri hastayım şu bacaklarına. sütun gibiler. okulda sen merdivenlerden çıkarken hep arkadan gelirdim, şu bacaklarına bakayım diye.
    -melis : merak etme bacaklarımın tadına bakacaksın birazdan.

    bu konuşmaların ardından, melis ve hakan yaklaştılar birbirlerine. bende ortalarına geçtim. i̇şareti verdim. ve minderden dışarıya çıkıp, özge ve enes'in yanına gidip sandalyeye oturdum. minderin hemen dışında onları izliyoruz...

    hakan hemen melis'ten el ense çekmeye çalıştı. ama başaramadı. ardından tekrar denedi. ama yine yapamadı. melis çok hızlı hareket ediyordu.
    +hakan : kaçma bebeğim. kocan olacağım bu gece senin...
    -özge : göster şuna kız. kim kimin kocası oluyor.
    melis özge'ye doğru baktı bu arada. ve hakan, melis'in bu dalgınlığından faydalanıp üzerine atladı. melis'i sırtüstü mindere yapıştırdı. üzerine çıktı kızın. karnına oturup, kollarınıdan tuttu.
    +hakan: bu iş bu kadar işte. pes mi bebeğim ?
    melis çırpınıp kurtulmaya çalışıyor bu sırada...
    +hakan: boşuna çırpınma bebeğim. pes et. canını daha fazla yakmayayım.
    -melis: daha yeni başladık. rahat ol sen. (sinirle söyledi)

    melis bacaklarını iki yana doğru açtı bu arada. ve ayaklarıyla mindere tekmeler atmaya başladı. bu gören hakan, melis bacak arasına girdi hemen. ama hala kızın kollarını tutuyor. hakan malum şekilde, kızın bacak arasına sürtmeye başladı
    +hakan: ohh ohhh. hoşuna gitti mi bebeğim.
    -özge: pislik hakan bırak kızı. zaten melis bana bakarken atladı kızın üzerine. ayırın şunları baştan başlasınlar.
    +melis: karışmayın siz...
    -hakan: ooo baksanıza bununda hoşuna gitti. buda zevk alıyor.

    bu laftan sonra melis bacaklarını hakan'ın beline aniden doladı. ayaklarınıda birbirine kilitledi. ve sıkmaya başladı.
    +hakan : ağğğğğ kaltak...
    melis daha fena sıkmaya başladı. acıya daha fazla dayanamayan hakan melis'in kollarını tutmayı bıraktı. ve melis hakan'ı yana doğru devirdi.
    özge : aferin kız. kır şunun belini.
    melis hakanın sağ elinide yakaladı. ve bilekten çevirip kırdı. yani etkisiz hale getirdi. hakan çok fena durumdaydı. bağırıp duruyordu. ardından melis bacaklarını çözdü. ve hakan'ın o büküp etkisiz hale getirdiği sağ kolunu bacaklarının arasına aldı. ve hakan'ı yüzüstü pozisyonuna geçirdi. hakan'ın bu durumdan kurtulması imkansızdı. ayaklarıyla acıdan minderi tekmeliyordu.
    +melis: ağlama hemen bebeğim ya.. daha yeni başladık.
    i̇şte biraz bu şekilde kolunu sıktıktan sonra, bacaklarını çözdü yine melis. ama hala kolunu bırakmamıştı. tam dirsekten bastırdığı için, hareket edemiyordu hakan. sonra yine ani bir hareketle. hakan'ın sırtına çıktı. sağ kolunuda dirsekten kırıp, arkaya doladı. ve hakan'ın poposunun üzerine sürtmeye başladı özge bu durumu kahkahalar atıp izliyordu.

    +melis: bir kız tarafından becerilmek nasıl bir duygu hakan'cım ?
    hakan o... diye bağırıp. sol eliye geriye doğru vurmaya çalıştı. ama bu hakan'ın sonu oldu. sol elinide yakaladı melis. hakan tamamen etkisiz durumdaydı. kolları arkadan tutulmuş. sırtında melis...

    daha sonra melis bıraktı kollarını hakan'ın. hakan elleriyle minderden destek alıp tam kalkıyordu ki, melis yine ani bir hareketle bacaklarını boynuna doladı. melis kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyordu hakan'la. ve gerçekten güçlü bacaklarını müthiş bir silah olarak kullanıyordu.

    melis bu seferde boynunu sıkmaya başlamıştı hakan'ın. ayağını da bilekten sağ eliyle tutuyor. bu bacak kilidinden asla kurtulamazdı hakan. elleriyle mindere vurmaya başladı. ama nafile...

    +melis : ne oldu bebeğim ya. bacaklarımı çok beğeniyordun hani ? al işte ! daha yakından bak. sütun gibiler değil mi?
    -hakan : tamam bırak sen kazandın. peeeess. (kısık bir sesle)
    +melis : özge sen duydun kız? hakan bir şey mi diyor?
    -özge : bir yalvarma sesi geliyor ama. bende duyamadım tam.
    +hakan : nefes alamıyorum... lütfeeeenn.
    -ben : melis tamam bırak, bir sakatlık çıkmasın yeter artık...

    bunun üzerine melis hakan'ı bıraktı ve ayağa kalktı. hakan ise nefes nefese kalmış yerde yatıyordu...
    Tümünü Göster
    ···
  6. 7.
    +1
    evet, melis ayağa kalktı. hakan nefes nefes kalmıştı. boğazını tutuyordu. melis ayağını hakan'ın yüzüne koydu. bize doğru bakıp, sağ elini boğazına doğru zütürüp, kesme işareti yapıp, ufak bir kahkaha attı.

    özge : kız ne bacak varmış sende öyle ya.. bana da öğretsene şu makas hareketini.
    melis: canım senin bacaklar zayıf, yapamazsın ki...
    özge : yaaaa lütfen 1 kere göster nasıl yapılıyor şu.
    melis : hakan'ın hali kalmadı ki artık ama. bayılacak vallahi.
    özge : sercan'da deneyeyim o zaman.
    ben : gel dene bakalım, nede olsa beceremeyeceksin.

    bu arada enes hakan'ı alıp tuvalete zütürdü. yüzünü falan yıkamaya. özge'de mindere geçti sırtüstü yattı. melis'te özge'ye taktik falan verdi...
    ben kafamı özge'nin bacakları arasına soktum. özge kilitledi bacaklarını boynuma. sıkmaya başladı. 5-6 saniye falan sıktı. sonra ben birazcık kafamı oynatıp kurtuldum. zaten hiç güçlü sıkamamıştı...

    ben : bu kadarcık mı? sende de hiç güç yokmuş.
    özge : yaaaa. nasıl kurtuldu bu hemencik.
    melis : canım, senin bacaklar zayıf, ben yıllardır karate yapıyorum. kendini benimle kıyaslama.
    özge : haklısın canım. şu sercan'a sen bir kilit yapta görsün gününü.
    melis : sercan'ı severim ben. yakmam canını. kıyamam ona.

    bende, melis böyle deyince fırsatı kaçırmak istemedim. ve dedim;

    +++ ben hakan'a benzemem karateci kız. bacağın falan zarar görmesin sonra.
    melis : bak sen. gel bakalım o zaman.

    bu konuşmadan sonra melis mindere uzandı. bacaklarını açtı. ve bende kafamı arasına soktum. melis kitledi bacaklarını sıkmaya başladı. gerçekten özge'ye hiç benzemiyordu. mengene gibi sıkıştırmıştı boynumu. o sıkarken ben bacaklarını tutuyorum. taş gibi baldırları var. demir gibi, çok sert yani. i̇şte ben çırpındım biraz. kurtulmaya çalıştım, ama imkansız oradan kurtulmam. bende kalçalarından tutup havaya kaldırdım melisi'i... havaya dediğim; şöyle 30 cm falan. sonra sırtını mindere vurdum. bu hareketten sonra melis çok fena sinirlendi ve bacaklarının baskısını daha çok arttırdı. o an gerçekten nefes almamıştım. elimle acıdan mindere vurmaya başladım. melis'te bıraktı hemen beni. nefes nefese kalmıştım.

    melis: sercan canım iyi misin. kusura bakma ya... sen öyle sırtımı vurunca sinirlendim biraz.
    ben : boynumu kırıyordun vallaha...
    melis: ama sende aradın yani...

    daha sonra öğretmenler odasına geçtik tekrar. enes'le hakan'da tuvaletten sonra direk oraya geçmişler...
    melis :eee hakan. bahsi kazandım. önce çekmeceden ojeyi al. ojelerimi tazele. sonra öpüp özür dile.

    hakan bu laftan sonra morali bozuk ve utangaç bir şekilde, ojeyi aldı çekmeceden. melis'in ayaklarına sürmeye başladı. ojeyi sürerken de ayaklarını öpüp özür diledi. bir ara melis ayaklarını hakan'ın boynuna attı. hakan bir anda kendini panikle geri çekti.

    melis: korkma yaa, boynuna dolamayacağım bacaklarımı. şaka yaptım
    hakan : eskiden bacaklarına hastaydım, şimdi korkuyorum bacaklarından...
    melis : tamam tamam, çok konuşma, ayaklarıma masaj yap. bütün gün topuklular acıttı ayaklarımı..

    hakan oje sürmeyi ve masaj yapmayı bitirdikten sonra anlatılacak pek bir şey olmadı aslında. yani fetisizm boyutunda bir şey olmadı.
    saat sabah 04:30 a geliyordu zaten. haliyle uyku bastı bizide. zaten dürümcüydü, dövüştü falan derken baya bir yorulmuştuk...
    melis'le özge birbirlerine sarılıp koltukta uyumaya başladılar. bizde aynı şekil uykuya dalmışız. sabah bir uyandık saat 9 olmuş. i̇çimiz geçmiş. hemen etrafı toparlayıp, duvardan atlayıp okuldan çıktık.
    birbirimize sarılıp vedalaştık. ve evlerimize doğru dağıldık.

    bu arada karne günü herkesin içinde, hakan melis'in ayaklarına kapanıp özür diledi mi? diye sorarsanız; hayır.. hakan karne günü okula gelmedi. rezil olmaktan korktu sanırım

    evet... şimdi hikayenin kahramanlarına ne oldu diye sorarsanız;
    özge bir bankada çalışıyor şu anda. melis ise liseden sonra spor akademisine girdi ve beden eğitimi öğretmeni oldu. ama atanamayınca hollanda'ya döndü. zaten orada doğmuştu. yazları falan hep giderdi. şu an orada bir spor salonunda antrenörlük yapıyor.
    beni soracak olursanız; bende bir mağazada çalışıyorum. ve green card ile amerikaya göç etmeye hazırlanıyorum. mixed wrestling gibi fantezilerimin düşler ülkesinde gerçekleşeceğini ümit ediyorum. aslında tr'de bir kaç deneyimim oldu bu konuda ama, bir ton para saydık. ...
    Tümünü Göster
    ···
  7. 8.
    0
    son iki part fana tahrik etti lan...
    ···
  8. 9.
    0
    panpa bir saatimi buna ayıramam :(
    ···
  9. 10.
    0
    son iki partı oku, özeti orada..

    ccc melis reyiz ccc.
    ···
  10. 11.
    0
    benim hikaye yakında film olacak bu gidişle.
    ···
  11. 12.
    0
    headscissor var dediler geldim. ben bunu okumuştum kanka. karateci melis fena * gerçek hikaye mi bu?
    ···
  12. 13.
    0
    @12 hikayenin yazarı yani sercanı benim. aynen yüzde yüz gerçek.
    ···
  13. 14.
    0
    kim okuyacak lan bunu :(
    ···
  14. 15.
    0
    film olsun tabi ohşşş.. oyunculardan biri olabilirim, tekliflere açığım : )
    ···
  15. 16.
    0
    rezerved
    ···
  16. 17.
    0
    ohhhhhhhhhhhhhh boşaldım hele o tabana kadar eğilip öpme yokmu titrettin reyiz.
    ···
  17. 18.
    0
    REZERVER REZ REZ
    ···
  18. 19.
    0
    kardeş sabahdan beri holladali melis diye aratiyorum bulamadim tabiki yardim edersen sevinirim
    ···