1. 1.
    +1 -1
    hah işte bi gerizekalı daha @19;

    bi kez 10 kaynak vatan haini diyorsa 2 kaynak bile tenzih etmiyor onu geçtim osmanlı soyundan gelenler bile yapılan röportajlarda, vahdettin hakkında konuşmuyorlar sadece atatürk'ü sevdiklerini söylüyorlar konu açılınca

    şimdi tek tek iddialarını çürüteyim atatürk'e verdiği bir mühürle atatürk bir sürü emir çıkartmış diyorsun bende sana soruyorum bana 1 emrini göster hangi emri padişah adına vermiş öyle birşey yok padişah ülkedeki tüm askeri birliklere terhis emri veriyor, mustafa kemal samsun'a çıktığında ilk iş her komutan birliğinin başında kalsın kimse silah bırakmasın diye emir çıkartıyor.

    samsun'a gidilen gemi bile vahdettin'e aitti demişssin değil gemi tüm vatan üstündeki canlı cansız herşey padişaha aitti yani eğer o dönemde yaşasaydı anan bile vahdettin'e ait oluyordu.

    itanbul işgal edildiyse ve sen vatanını milletini düşünen bir padişahsan, işgal kuvvetleri seni kullanıp milletin hakkında olumsuz şeyler yapıyorsa ya bir yolunu bulur anadoluya kaçar direnişe katılırsın yada kafana sıkar intihar edersin, yok eğer cariyelerini ve tahtını bırakmaya kıyamıyorsan ingiliz komutasında milli mücadeleye karşı savaşması için adam toplamışsan, milli mücadelenin önderleri görüldüğü yerde idam edilsin diye mahkeme kararı çıkartırsan şeyhülislam mustafa kemal'i öldürmek din görevidir diye fetva çıkarmışsa ben sana vatan haini derim ananın dıbına bile korum

    "istanbul hükümeti olarak ankara hükümetine muhalefet olmuş kararlarını uygulamamıştır. böylece ankara hükümeti vahidettin sayesinde ayrı bir hükümet geçerliliği kazanmış dış politikada ülkenin 2 tane hükümeti olduğu onay kazanmıştı" cümlen zaten saçmalığın daniskası ankara hükümeti vahdettin sayesinde ayrı bir hükümet hükmü kazanmamış, egemen olduğu topraklarda vergi toplayarak, askeri birlikler toparlayarak, düşmanla savaşıp başarı kazanarak kendi kendine bir meşrutiyet kazanmıştır. zaten fransız, italyan ve gürcüler barış anlaşmasını istanbul değil ankara hükümetiyle yapıyorlar. sovyetler istanbul hükümetini tanımıyor öğrende gel

    "eğer vahidettin ankara hükümeti ile ortak hareket etseydi kaybettiği birinci dünya savaşına ait anlaşmalar geçerli olurdu." bu da saçmalığın daniskası vahdettin adam olsa vezirine sevr'i imzalama onayını vermezdi sevri imzalayan padişah olarak tarihe geçeceğime açık net söylüyorum intihar ederdim. serv'i imzalayan adam zaten direnişe katılmaz ve gerçektende katılmamış vatan haini vahdettin

    "hazineden hiç birşeye el sürmemiş tamdıbını vatana bırakmış sefalet içinde ölmüştür." demişsin. Vahdettin sarayından kovulduğunu öğrenince inme geçiriyor değil pılını pırtını toplayacak zütünü silecek dermanı kalmıyor gideceği günde duygu sömürüsü olarak gibik bir mektup yazıyor. Vatan toprağından kovulduktan sonra halifeliğini ilan ediyor tekrar padişah olarak yurda dönmeye çalışıyor türlü türlü komplolar hazırlıyor ama tıpkı 1. dünya savaşının başında ilan ettiği cihadı kimse giblemediği gibi yine kendisini kimsecikler giblemiyor.

    Kurtuluş savaşını bastırmak içinde halifelik yetkilerini kullanıyor, mustafa kemal ve arkadaşlarını öldürmek din görevidir diye fetva çıkartıyor ama yine kimse giblemiyor kendisini

    Benim ecdadım atilla'dır, oğuz kağan'dır, alparslandır, osman beydir, 2. mehmettir, muhteşem süleymandır, seyit onbaşıdır, mustafa kemaldir. benim ecadadım cariyelerinin koynunu terk etmemek için ingilizlerle anlaşan satılık vahdettin değildir. vahdettin bir vatan haini ve huur çocuğudur.

    Son olarak vahdettin'e vatan aşığı muamelesi yapanlara vatan aşkı nasıl olur göstereyim;

    23 Nisan 1920... Ankara’da büyük millet meclisi açılmıştır. Memleketin her tarafından birçok milletvekilleri gelmiştir. Bu yeni meclise gelenlerin bir kısmı Ankara’da hiçbir şeyin olmadığını görünce, ümitsizliğe düşmüşlerdi. Bahsedilen ne Yeşilordu, ne hazine, ne yatacak otel, hiçbir şey yoktu. Sadece, Mustafa Kemal...

    ... Bazılarına bu dava çürük gelmiş olacak ki, memleketlerine dönmeye karar verdiler. Bunlar geri dönerlerse mecliste huzursuzluk olacağını anlayan Mustafa Kemal, kürsüye çıktı. O gün pek heyecanlıydı. Atatürk’ün hayatında belki de böyle canlı bir tablo doğmamıştı. Milletvekillerine hitaben şöyle demiştir:

    “işittim ki, bazı arkadaşlar yoksulluğumuzu bahane ederek memleketlerine dönmek istiyorlarmış. Ben kimseyi zorla milli meclise davet etmedim. Herkes kararında özgürdür, bunlara başkaları da katılabilirler. Ben bu mukaddes davaya inanmış bir insan sıfatı ile buradan bir yere gitmemeye karar verdim. Hatta, hepiniz gidebilirsiniz. Asker Mustafa Kemal mavzerini eline alır, fişeklerini göğsüne dizer, bir eline de bayrağını alır, bu şekilde Elmadağ’ına çıkar, orada tek kurşunum kalana kadar vatanı savunurum. Kurşunlarım bitince de bu aciz vücudumu bayrağıma sarar, düşman kurşunları ile yaralanır, temiz kanımı, mukaddes bayrağıma içire içire tek başıma can veririm. Ben buna and içtim!... ” (Falih Rıfkı Atay)

    kaynak: http://www.tbmm.gov.tr/kultursanat/me_ata_soz.htm
    (ctrl f yapıp son paragrafı kopyalayıp aratın)
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster