1. 51.
    +2
    ... devamı

    Gelelim Hasan Sabbah’ın tarikat yapılandırmasına ve aklının insanlar üzerindeki etkilerine. Birçok kaynağa göre Selçuklu sarayında uzun süre görev yapan ve yüksek memur olan Sabbah, gözünü Nizam’ül-Mülk’ün vezirlik koltuğuna dikmiş, aralarında yaşanan saray içi entrikalardan Nizam’ül-Mülk galip gelince saraydan sürülmüştür. Şii olan Sabbah bu mezhebin en koyu tarikatı ismailileri örgütleyerek, bir çatı altında toplanmış ve bu süreç Sabbah’ın peygamberliğini ilan etmesine kadar devam etmiştir. Yıllarca çevre köylerde insanları örgütlemiş olan Sabbah, Selçukluların elinde bulunan Alamut Kalesini ele geçirmesiyle hayallerini gerçekleştirmeye başlamıştır. Bölgenin ve özellikle kalenin coğrafi konumu Sabbah’ın planlarını şekillendirmiş. Kendini fethedilemez olan Kalede güvence altına almıştır. Kaledeki sıradan askerlerin yanı sıra, çevre köylerden topladığı çok küçük yaşlardaki çocukları, istediği gibi eğitip, şekillendirerek geleceğin suikastçılarını hazırlamaya koyulmuştur. Başta ilmi ve askeri açıdan çok üst düzey şekilde eğitilen bu çocukların eğitimine çok önem versede kendisi bizzat ilgilenmemiş, hatta kendini kalenin en üstünde bulunan burcundan yıllarca dışarı çıkmayarak herkesten gizlemiştir. Alamut kalesinin içinde bile bir efsane olarak yaşayan Sabbah, ölüm makinalarını Dai olarak bilinen her biri kendi konusunda uzman hocalar tarafından yetiştirmiştir. Yıllarca süren eğitimlerde; din, kuran, felsefe, edebiyat, matematik, tarih, geometri ve o dönem akla gelebilecek her türlü ilimi öğrenen gençler, askeri açıdan da çok üst düzey savaşçılar olarak yıllarca eğitilmiş, nefes tutmaktan, yön bulmaya, gürz sallamaktan, düz duvara tırmanmaya kadar, akla gelebilecek veya gelemeyecek her dalda eğitilmiştir. Küçük yaştan itibaren Hasan Sabbah’ın peygamber olduğuna ve cennetin anahtarını elinde bulundurduğuna dair beyinleri yıkanarak yetiştirilmişlerdir. Aradan geçen yıllarda alt sınıflar oluşturarak yeni gelen çocukların aynı eğitimi almalarını sağlamış ve bu özel timin devamlılığını sürdürmeyi amaçlamıştır. Kalede bulunan yaklaşık 2000 müridden hemen hemen herkes Sabbah’ın peygamberliğini kabul ederken, cennetin anahtarı elinde olduğu için, onun için seve seve ölüme gitmeyi göze alıyorlarmış.

    Öte yandan çok büyük olan kale sınırları içerisindeki bir vadide kimsenin bilmediği ve göremeyeceği yapay bir cennet oluşturmuş ve bu cennete yine küçük yaşlarda kaçırılan veya köle olarak alınan kızlarla doldurmuştur. Zenci, sarışın, çekik gözlü, kızıl, esmer, kumral ve biribirinde güzel, her türlü kızın eğitimiyle yine yıllarca uğraşılmıştır. içinde ırmağın, göllerin, türlü türlü evcil hayvanların ve yüzlerce farklı çiçek, bitki ve ağacın bulunduğu bu cennet bahçesini yoktan var ederek, içerisine büyük bir köşk yaptırmış, ve her türlü yiyecekle güzel şaraplarla doldurtmuştur. Cennetin anahtarını elinde bulunduran Sabbah o dönemde kimse tarafından bilinmeyen kafa yapıcı bitkileri araştırarak bizzat kullanmış ve sonuçlarını test etmiştir. Hint keneviri, haşhaş gibi bitkiler olduğu tahmin edilen bu bitkileri çeşitli kıvamlarda (hap,toz, duman,yiyecek, içecek gibi) hazırlayabildiği tahmin edilmektedir. Cennet bahçesini hadım edilmiş, sağır - dilsiz birkaç erkek ve kızların eğitiminden sorumlu olan birkaç kadından başka belki sır saklamayı bilen birkaç kurmayı haricinde kimsenin bilmediği düşünülmektedir. Diğer müridlerden ve askerlerden çok farklı bir eğitim alan suikastçılar zamanı geldiğinde şeyhlerine/peygamberlerine olan bağlılıklarını göstermek için ölüme gönderilmeye hazır hale getirilmiştir. Ölüme gönderilmeden önce altın vuruşu yapmak için Hasan Sabbah ile karşılaştırılan suikastçilere hazırlanmış olan uyuşturucular verilerek cennet bahçelerine gönderilmiş, yıllarca; kadınla, yemekle, nefisleri terbiye edilen suikastçiler kafaları güzelken (serhoş; ser;kafa - hoş;güzel ) cennet bahçesinden geçip köşkteki hurilerle, şarapla ve çok güzel yemeklerle karşılaşınca buranın gerçekten cennet ve Hasan Sabbah’ın da gerçekten Tanrı’nın elçisi olduğuna kanaat getirirlermiş. Yine uyuşturuculu ve alkollü kafayla (muhtemelen baygın) cennet bahçesinden çıkartılan müridler, sonsuza kadar o bahçede yani cennette yaşabilmek için seve seve ölüme gitmeyi göze alırlarmış.
    Küçük ilizyonlarla da müridlerini etkileyen Sabbah, bir odanın zeminine derin bir kuyu kazdırarak müritlerinden birini bu kuyuya sokturur, yanlız başı ve boynu görülecek şekilde kuyuda olan müridin boynu özel bir taşla kapatılarak vücudunun görünmesi engellenir ve zeminde sadece kegib bir baş izlenimi veren görüntü oluştururmuş. Daha da gerçekçi olması için etrafına kan dökülen bu baş, müritlerin odaya alınmasından sonra konuşturularak; cennetin anahtarının peygamberlerinde olduğu, Hasan Sabbah’ın allahın elçisi olduğu ve kendisini cennetinde ağarladığı anlattırılırmış... Sonrasında bu adamın başı gerçekten kesilerek, müridler arasında dolaştırılıp, sizin için ölüyü dirilttik, ve konuşturduk denilerek müridlerin peygambere biat etmesi sağlanırmış.

    Bunlar gibi nice büyük, küçük oyunlarla insanları kandırmayı başaran Sabbah, suikastçılarına uyuşturucu hap vererek düşmanlarına gönderir. Hapı içtikten sonra herkesin gözü önünde, kendi seldıbını da ilettikten sonra infazı gerçekleştirmelerini ister, ve işi biten suikastçının kaçmadan olay yerinde kalmasını, korumalar tarafından öldürülmesinin ardından sonsuza kadar cennette kalacağını buyururmuş. istediği gibi gerçekleşen onlarca suikastten sonra orta doğunun hatta o dönem bilinen Dünya’nın en korkulan isimlerinden olan Sabbah, Şahların, Emirlerin, hükümdarların, kralların, sultanların, paşaların, zenginlerin, toplumun üst kademesindeki herkesin korkulu rüyası olmaya başlamış, ve bunların hepsini haraca bağlamayı başarmıştır. Ölümden korkmayan, hatta ölmek için olay yerinden kaçmayan intihar komandoları (haşhaşiler) sarayların içinde bile yaşayan insanların korkulu rüyalar görmesine neden olurken. Sabbah’ın tüm istekleri çevre devletler-beylikler tarafından yerine gitirilmekteymiş. Ulaşılmaz kalede kendini güvence altına alan Sabbah gücünün yetebildiği tüm coğrafyalarda at koşturur, tüm saraylara sızar ve akla gelebilecek herkesi korkutarak haraca bağlarmış. Düşünsenize Bizans kralasınız ve bir sabah uyanıp yatağınızın yanındaki komidinin üstünde kendinize gelmiş bir mektup buluyorsunuz. Gönderen Hasan Sabbah; 10.000 altın istiyor. O mektup oraya nasıl gelebilir. En mahrem yerinize. Yatağınızın yanı başına bir mektubu koydurabilen terör örgütü lideri sizi istediği zaman istediği yerde öldürttürebilir demektir. Tamamen pgibolojik olaylarla insanların aklını almayı başaran sabbah hayatında istediği hemen her şeyi bu şekilde elde edebilmiştir. Bir çok sarayda yüksek paralar karşılığında cariyeleri, memurları ve hatta komutanları, korkuyla ya da para karşılığı satın alan, hatta eğittiği kızları saraylara cariye olarak sokmayı başaran, bunu da yapamazsa çok büyük emeklerle ve beyinleri yıkınarak yetiştirilen haşhaşileri gizlice saraylara sokabilen bir insandan söz ediyoruz. Amaç korku imparatorluğu oluşturmaksa, bundan daha iyi zemin hazırlanamaz herhalde. Sabbah’ın aklının sınırları yüzyıllar sonra bile tartışılmaya devam edecektir.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster