1. 1.
    -1
    1) "sorun sende değil bende"ciler:
    asosyal olma sebebini kendinde arayan insanlardır. en önemli etken olarak özgüvensizlik gelir. mesela çok entel bir grubun içine düşmüştür de her söyleyeceğinin aptalca kaçacağını ve dalga konusu olacağını düşünerek susar. susa susa insanlardan uzaklaşır içine kapanır. ee, herkes joey tribbiani gibi yüzde doksanını anlamadığı muhabbetlere kafa sallayarak bir insan grubuna uyum sağlayamaz. ya da bu kişinin kendi bedenine dair özgüvensizlikleri olabilir. çok kısadır ve küçük görünüyordur. yaşıtlarının yanından daima süren bir deve-cüce oyununun cücesiymiş gibi hisseder. insanlara yanaşmaktan korkar. ya da benim asosyalliğimde büyük etken olarak gördüğüm "ince sesli erkek" sendromu vardır ki (bkz: ince sesli erkek/@under rug swept) acımasız ilkokul yıllarında kendisiyle epey dalga geçildiğinden artık ortamlarda ağzını açmaya, derste soru sormaya, insanların "kim lan bu" bakışlarından kaçmak için daima susmaya alıştırmıştır bünyesini. bir de üşengeç asosyallerimiz vardır. bunlar nispeten popüler insanlar olmalarına rağmen çağırıldıkları hiçbir aktiviteye katılmayarak, hiçbir arkadaşıyla çok nadir zamanlar dışında görüşmeyerek onları kendilerinden soğuturlar ve yalnız kalırlar. ama hem üşengeç, hem asosyal oldukları için bu önemli değildir. evde playstation 3'leri ve bol miktarda dvd'leri falan vardır. vakit geçer. en önemli şey gerçekleşir, kendi kendine yetebilmek.

    2) "başıma gelenler hep senden"ciler:
    bunlar asosyalliklerinin sorumluluğunu karşı tarafa yüklerler. sorun kendilerinde değil, diğerlerindedir. insanlarla iletişime geçmek zordur. insanlar güvenilmezdir. hele ki en yakın arkadaşım dediğinden kazık yediysen, amaçların çarpıtıldıysa, iyi niyetin bol miktarda suistimal edildiyse geri dönülmez bir güvensizlik problemiyle karşı karşıya kalırsın. eh, bu da hem sosyal hayatını hem de ister istemez aşk hayatını etkiler. 2-3 konuşmadan sonra sıkılma, 3-4 buluşmadan sonra derhal tehlike sinyallerine kulak verip kendini geri çekme ihtiyacı duyarsın. zira sen sadece kendine yetebilmen gerektiğini ezberletmişsindir kendine. başkasına "dayalı" bir yaşama sürüklendiğini hisseder hissetmez doğal yaşam ortdıbına dönmen gerekir. yoksa hastalanırsın, bitap düşersin. beni daha çok etkileyen ikinci etken ise bazı asosyallerin karşısındakini mutlu edememe korkusuyla kendini insanlardan soyutlamasıdır. ne kadar saçma geldi değil mi? benim tabiatımda karşımdakine "hayır" demek yoktur... ne yazık ki. benimle vakit geçiren insanları mutlu etmem, 30 saniyede bir güldürmem, izlettiğim filmleri beğendiklerinden emin olmam, gönderdiğim şarkıların hoşlarına gittiğini bilmem gerekir. o kadar plancıyımdır ki mesela buluşmamızın 15. dakikası işten, 25. dakikası geride kalmış üniversite hayatımızından, 30. dakikası da aşk hayatından konuşacağız diye planlar programlar yapıp her şeyi mükemmele yakınlaştırmak için didinir, deli gibi strese girer ve bitap düşerim. daima yardıma koşmaya hazır, daima servis modunda bir robot. ama işte, karşındaki insan bu çabanın karşılığını veremeyecek ya da zaten karşılık beklemiyoruz, takdir edemeyecek kadar öküz olunca çekirge bir sıçrıyor, iki sıçrıyor ve en sonunda hayatınızda insan bırakmamış oluyorsunuz. bu tip insanlara alanis morissette'ten gelsin: "is it my calling to keep on when i'm unable/ is it my job to be selfless extraordinare/ my generosity has me disabled/ by this, my sense of duty to offer" (bkz: offer) bu tip insanlar karşılarındakini tatminsizlikle suçlarken aslında ilk kategoriye dönüp suçu biraz da kendilerinde aramalıdırlar. hayatın bu kadar planlı programlı, insanların da bu kadar uyumlu olmadığının bilincine varmak; bu tip asosyallerin "hastalıklarını" aşmasını kolaylaştırabilir. tabii bunun farkına varmak istemek de gerekir. ben henüz istemiyorum mesela.

    ben iki kategoriden de belirgin izler taşıyorum. halimden zaman zaman çok memnunum, her anlamda bekarlık sultanlıktır diye geziniyorum. ama bir an geliyor, yapayalnız hissediyorsun ya kendini. o zaman ne sarıldığın şarkılar, ne izlediğin filmler kar etmiyor. ama asosyallik kemiklerine işlemişse zaten, benim gibi, bu üzüntü de çok sürmüyor yahu.
    ···
   tümünü göster