1. 76.
    0
    Ben okuyorum...
    Mümkün olduğunca çok...
    Her kitaptan bir cümle kalsa aklımda,tek bir paragraf değiştirse hayatımı,
    kısacık bir cümle deriiiin anlamlar içerse ve beni içine çekse...
    Sayfaları çeviririken, günleri devirsem...
    Hep yeni bir şeyler öğrensem...
    Daha da biriksem..
    Birikimlerimi paylaşsam sonra,daha da çoğalsam,çoğaltsam kendimi...
    Vs,vs,vs,Derken ben???
    'TOMURCUK DERDiNDE OLMAYAN AĞAÇ ODUNDUR'(Cenap Şahabettin)'
    u okudum, sustum:))
    Yani;
    Ben susayım tomurcuklar konuşsun:))

    ilk Kitabımız;
    YOK OLACAKKEN,VAR OLMAK;50.sanat yılını kutlayan büyük usta Müjdat Gezen ile düşünsel bir yolculuk... Düşünceleri,duyguları,aforizmaları,hikayeleri,şiirleri...
    Bir kaç paylaşım;
    POLi=Çok
    TiKA=Yüz
    POLiTiKA=Çok yüzlü demektir...
    Ama biz de çok yüzsüz olanları da bulunur.

    ZEKA
    içinde zeka olmayan şeyleri sevmem.
    Mesela;
    kötüdür aptalca bir fıkra.
    Çünkü özel zeka ister iyi fıkra anlatma.
    Aklıyla övüneni de sevmem.
    Olması gerekenle övündüğünden.
    Mesela;
    azken çok sanır bazısı kendini,
    sandıkça daha da azalır.
    içinde zeka olmayan şeyleri sevmem.
    Kötü kullanılan zekayı da.
    'Zekiyim'diye yırtınanı da sevmem,
    Çünkü zarar verir kendine yırtındığında.
    Ben sevmeyi sevmeyenleri de sevmem.
    Çünkü içinde zeka yoktur
    iyi bakıldığında.

    2.ve 3. Kitabımız;

    NÜ PERiDE ve STRUMA(Karanlıkta bir ninni)... Ben okudum sevdim fazla anlatmayacağım... Sevgili Nilay'cım gayet güzel yazmış,anlatmış,onun yorumlarını okuyup bir de aynı düşünce de olduğumu farkedince üstüne ne desem boştu... Lütfen TIK... http://okuyorum-yorumoku.blogspot.com/

    4.Kitabımız;Düş hekimi Yalçın Ergir'den YEDi;Ben seviyorum tarzını,kısa yazılar ve şiirleri var.Keyifle su gibi neredeyse 2 saat içinde okuyup bitirdiğim bir kitaptı...

    Kitaptan sevdiğim bir kaç alıntı;
    ilk Damla En Büyüğüdür
    mutsuzluk ilk, yalnızlık son damlaya gelir;
    bir okyanus bile girse aralarına.
    yalnızlık nasıl paylaşılmazsa,yalnızlıktan yakınılızmaz da;
    çünkü mutlu bir yalnızlık,mutsuz bir paylaşımdan iyidir.
    ilk damla en büyüğüdür
    ve bardağa düşen ilk damla,taşıran son damladan önemlidir...

    RUMUZ:TAŞRA KIZI
    Avrupalarda,Amerikalarda okumuş,piyasaların nabzını tutan,
    vitaminlerle ayakta duran,bir para uzmanıyım.
    Bir taşra kızı arıyorum.
    Süratli ve gülen suratlı mesajlar göndermese de,
    gözlerinin içi gülen ve bu sıcaklığı esirgemeyen,
    felsefe adına ezmeyip,dünyayı zehir etmeyen,
    hayvan denince aklına ayıyı da,ineği de getiren,
    Kimya Nobel'i almasa bile,tarhana çorbası pişiren,
    gizemli hediyeler yerine,huzur da verebilen,
    sade giyinen,senin için de dua eden,
    bir bardak suyu gurur meselesi yapmayan,
    dört lisan bilmese de,yumuşacık konuşan,
    örgüden de,övgüden de,türküden de anlayan,
    yokluğu da paylaşan,haksız da olsan kollayan,
    küçük şeylerden mutluluk duyup,
    tek şifresi s-e-v-g-i- olan

    bir taşra kızı arıyorum.

    Bir yaşamı paylaşmak,ona koca olmak,onunla bir yastıkta kocamak istiyorum...

    Okurken beni gülümseten dizeler... Amma velakin taşralarda bile kaldımı böyle kızlar?

    5.Kitabımız;
    SÜPERMEN TÜRK OLSAYDI PELERiNiNi ANNESi BAĞLARDI...
    Ahmet Şerif izgören'i çok severim,yaşama bakışını,konuşmalarını,farkındalıklarını... Ve bunu paylaşma şeklini ve anlatımlarını... Şimdilerde Face'de bir çok video'su dönmekte ama kitapları da çok keyifli...
    Daha önceki bir çok kişisel gelişim kitabından sonra,yine aynı mantıkla ama bu sefer toplum geneline hitaben yazılmış bir kitap Süpermen...

    Bu kitabı kişisel gelişmeyin diye yazdım,toplumsal gelişin.
    Etrafa da gram katkınız olsun


    Ben kitaptan uzunca bir alıntı yaptım... Aslında bu kadar uzun yazıp yazmama konusunda çekimserdim ama geçen gün gördüm ki zaten mail kutularında dolaşmaya başlamış hikayeler... O yüzden paylaşmak istedim... Hani bazen bir şey veya bir şeyler yapmalı?' diye yakınıp dururuz ya...

    GiRiŞiMCiLiK
    Yıl 1943. Genç Mustafa’nın tayini kütüphaneci olarak Ürgüp Tahsin Ağa Kütüphanesi’ne çıkar. Devlet memurluğu o dönemde süper bir şey, çünkü özel sektör falan yok. Bizimki kütüphanede heyecanla okurları bekler; bir gün olur, beş gün olur, gelen giden yok. Etraftakilerle konuşur, herkese anlatır: “Bakın kütüphane bomboş duruyor, gelin kitap okuyun.” Gelen giden olmaz. Amirlerine durumu bildirir.
    -Kardeşim otur oturduğun yerde, maaşını düzenli alıyon mu, almıyon mu
    -Alıyorum.
    -Eee, o zaman ne karıştırıyon ortalığı, gelen giden olsa maaşın mı artacak? Başına daha fazla bela alacan, o kütüphaneye yıllardır kimse gelmez zaten.
    23 yaşındaki genç memur “Ne yapayım, ne yapayım?” diye düşünür durur. Sonunda aklına bir fikir gelir, eşine söyler. Eşi önce “Deli misin bey?” der, ama kocasının bir şeyler üretme, işe yarama çabasını yakından görünce fikri kabullenir.
    O dönem devletteki amirlerinin çıkardığı tüm engellerin tek tek, binbir güçlükle üstesinden
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster