1. 1.
    +3
    aşk bu kızılötesi: sanat tarihçilerinin verdiği isimle kızılötesi reflektogramlar resimlerin alt katmanlarında gizli çizimleri günışığına çıkartabilir. (kaynak: vikipedi) yani kızılötesi ışınlar sanatta gizli olanı açığa çıkarmak için kullanılır. aşksa insanın gizli alışkanlıklarını ortaya çıkaran bir ruh halidir. aşık olduğunuzda hareketlerinizi kontrol edemez olduğunuz gibi davranırsınız. buna göre aşk insan ruhuna tutulmuş kızılötesi bir ışındır.

    yaralı müzesi/hareket edemem: sanatçı burada platon'un ide kavrdıbına göndermede bulunuyor. bilindiği gibi platon sanatçıyı bir şarlatan bir göz boyayıcı olarak görmüş, sanat eserlerini ise gerçekliğin ikinci elden kopyası olarak adlandırmıştır. örneğin herkesin kafasında bir insan "ide"si vardır. size insan dendiğinde aklınıza gelen ahmet, mehmet ya da angelina jolie değil kimliği olmayan yani hiç kimse olmayan bir insandır ve herkesin kafasında oluşan ide görünümü aynıdır. angelina jolie ise idenin bir kopyasıdır sadece. angelina jolie'nin balmumu heykelini yapan john mileyburg ise gerçekliğin ikinci elden bir kopyasını yapmış olur. burada yaralı müzesiyle sanatçının anlatmaya çalıştığı olgu ideler alemidir. sanatçı diğer insanlardan farklı düşünüp insanı yaralı olarak düşünüyor, yaralı müzesi dediğimiz şey ise içinde yaşadığımız dünya oluyor şu halde. sanatçının hareket edememesinin sebebi ise artık tüm varlıkları ide'nin dışında göremediği için harekete geçememesi. başka bir deyişle sanatçı varlığın özünü kavramış ve bu yüzden görünge dünyasına geri dönememekte insanlarla uyum sağlayamamaktadır. eserin tasavvufi altyapısı ise başka bir incelemenin konusu olacak kadar kapsamlıdır.
    ···
   tümünü göster