1. 1.
    +1 -1
    telefon çalmıştı. mesai saati bitti bitecekti.
    "alo açık mısınız" dedi bir bayan
    "kusura bakmayın, şu anda kapatıyoruz" dedim
    "peki iyi akşamlar" diyerek kapattı.

    neyse dedim. uzun zamandır deeb webe girmiyordum. şu seri katil işi de bekleyebilirdi. başkasına yaptıracak hali yoktu ya. adamı ikna edebilirdim.

    deeb web de bu sefer ırc chat kanallarını buldum. anonymous un bile kanalını orada buldum. girdim, baktım. bir tak anlamadım. herkes kendi dilinde yazıyordu. giberim böyle kanalı dedim çıktım. high quality diye bir kanal vardı. oraya girdim. kanalda 120 ye yakın kişi vardı. ve kimse birşey yazmıyordu.
    "hi" dedim. hala yanıt yoktu.
    "are you here guys?" hala yanıt yoktu.
    bunu yazmamdan 2-3 saniye sonra adamın teki postunu yolladı. resmen kitap yazmış. anladığım kadarıyla herkes bu adamın yazmasını bekliyordu. özelden adam bana yazmıştı. "sen yenisin galiba ?" dedi. "evet" dedim. bana kanalın içeriği hakkında bilgi verdi. politik bir kanalmış. ülkelerin gizli belgeleri falan filan. bunların hepsini deeb web de rahatlıkla bulabileceğimi söyledim. "bu kanalda onları tartışıyoruz" dedi. "tamam" dedim. ne yazdığını okuyayım bari dedim. şu efsane yazısının ilk paragrafını okudum.
    sonra vazgeçtim. bunu deeb web de bile bulamayacağımı anladım...

    okudukça ilgimi çekti. sonuna kadar okudum. bir çok şey yazıyordu burada.
    -türkiye kıbrısı halletmeden ab ye giremez.
    -kaddafi botoxcu
    falan filan. bir çok madde vardı. kanalı beğenmiştim fakat saatin geç olması sebebiyle kanaldan çıktım ve uyumaya çalıştım (1-2 saat yatakta dönsemde uyumayı başardım) 1 hafta sonra dünyayı sarsan şeyler ortaya çıktı. julian assange yakalandı !!! wikileaks belgeleri ortaya çıktı !! nedir bu wikileaks derken bu wikileaks de bulunan belgelerin yarısı, o irc kanalında paylaşılmıştı. orada okumuştum. korkmuştum. hem de çok. ben de mi yakalanacağım ?? daha yapacak çok şeyim vardı ? hem de çok. şu seri katil işini de boşlamıştım. adam da hiç aramadı zaten. ne yapacaktım?

    aslında yapacak onca şeyim vardı...

    kafamda bir teori belirledim. teorime göre julian assange da o kanalın konuşmalarında vardı. kendisi kanalın başından itibaren orada olup, belgeleri derleyip sadece sitesinde yayınladı. bunun dışında benim konuştuğum kişinin o olduğunu hiç sanmıyorum. julian assange sadece belgeleri yayınladı , o kadar. deeb web de bir çok belge var zaten. e kitaplar olsun, yasaklı kitaplar olsun, hepsini burada bulabilirsiniz.

    neyse, beni de yakalayacakları düşüncesinden kurtulmuştum. bütün bu olanları değerlendiriyorum. film olsaydı, imdb de 7,5 puanı rahatlıkla alırdı. "böyle şeyler ancak filmlerde olur" diyebileceğimiz şeyler yaşadım. gerçekte olabiliyormuş demek. insan yaşayınca anlıyor.

    daha genç yaşta bu kadar şey yaşayabileceğimi hiç düşünmemiştim. aldım başıma bir bela , böyle gidecek benim kafa...

    sanal dünyaya bu kadar bağlı olmamın yanı sıra gerçek dünyada da bir yaşam sürdüyürdum. artık eski ruh halim, düzenim tamamen bozulmuştu. her ne kadar nezih bir yer de otursak da serseri bir kaç tip bulunuyor. bir gün işden gelirken bu heriflere baktım. yüksek sesle konuşuyorlardı. sinirlerimi bozuyorlardı. zaten sinirliydim. seslerini biraz kısmalarını söyledim. onlarda yapmayacaklarını söylediler ve yanıma doğru yaklaştılar. 3 kişiydi, bazen 2 bazen de 4 kişi oluyorlardı. bugün 3 kişiydiler. kısa boylu esmer bir herif vardı. grubun lideri olsa gerek. bi koysam uçar gider ama bulaşmak da istemiyordum. giber atardı diğer 2 herif. neyse ben yoluma doğru ilerlemeye çalıştım. önümü kapattılar. en sinir olanı da ne biliyor musunuz? hiç konuşmuyorlar. ben bunları bağırarak yolumu açmalarını söyledim. cüce herif , diğer 2 oğlana rusça kısık sesle birşeyler söyledi. sonra 1 tanesi yanıma yaklaştı. yolumdan çekilmelerini söyledim.
    herif bana öyle bi çaktı ki, sanki tır çartı. dengemi kaybettim, yere düşecektim. olayı büyütmek istemedim. nezih bir yerdi sonuçta. efendi biri olarak tanıyorlardı çevremdekiler. zaten ben de çaksam çok büyük bir dayak yiyecektim.

    vazgeçtim, üzgünüm ben hatalıyım dedim. ve yürümeye devam ettim...

    bu binler peşimi bırakmamaya başladı. her gün işten gelirken önümü kesiyorlardı. alternatif yolda yoktu ki amk. "pardon , üzgünüm, geçebilir miyim?" diyordum. bu binlere öyle yalvararırcasına konuşmak beni sinir ediyordu. zaten sanalda onca işimiz var birde peşimize bunlar takıldı. neyse bir gün şu ufak cüce bini gördüm. yanına gittim. siz kendinizi ne sanıyorsanız diye çocuğa bi çaktım, belki de çakamadım o an ne olduğunu hiç anlayamadım. çocuk bana çermeyi bi taktı. çok ustaca bir şekilde yere düşürdü. yerde bir tekme çakıyor off off. kendimden geçtim. iyi ki yumruk atmadı. insaflıymış. sonra kaybol dedi bana. yerden zor bela kalktım. evin yolunu tuttum. bütün acıyı yataktan kalkınca hissettim. yataktan kalkamadım bile. tüm kemiklerim ağrıyordu. yengem beni uyandırmaya geldi, uyanık olduğumu gördü. "kahvaltıya gelmeyecek misin" dedi (not: yengem ukranyalı / bu yüzden dayım orada)
    "yok hiç kahvaltı yapasam yok" dedim.
    "tamam" dedi ve odadan çıktı.
    gerçekten ayağa kalkacak halim yoktu. laptopuma uzanmaya çalıştım. zor bela aldım. yatağımda deeb web e girmeye başladım.

    deeb web de bir çok kişinin bilmediği şeyleri biliyordum. bir çok hacker kanallarında öğrenmiştim bunları. hatta hacker dostum bile vardı. bana canlı bir adres atmıştı. bir toplantının. tam olarak neye ait olduğunu bilmiyordum. ama kameradan izliyordum. (örneğin bir dork ile google üzerinden japonyanın güvenlik kameralarını izleyip yönetebilirsiniz. bu bir güvenlik açığı. google de araştırarak nasıl yapıldığını öğrenebilirsiniz. bunu önermediğim için nasıl yapılacağını anlatmıyorum. eğer çok öğrenmek istiyorsanız google da rahatlıkla bulabilirsiniz. fakat lütfen kameranın ayarlarıyla oynamayın. o güvenlik kameraları hırsızlıkları, kazaları çekiyor. bunu unutmayın!!) toplantının içeriğini çözemeden yayın tak gitti. linux mint, dos ekranda şifre istedi. ne şifresi aq , bu ne ayak dedim. '123123' yazdım. "correct!" dedi. hahahaha amk beni gülme krizi tuttu. ama tam gülemeden kemiklerim ağrıdı ve sustum. yayını izlemeye devam ettim. şifre istediğine göre önemli konular şimdi konuşulur diye düşünürken, hackar dostum: "hemen yayında çık" dedi. sekmeyi kapattım
    bir mesaj verdi... ne mesaj... hem de ne mesaj...

    bugünlük benden bu kadar arkadaşlar. dükkanda işlerim var. yoğunum. bu kadar vakit ayırabildim. boş olduğum vakitlerde devdıbını anlatırım size.

    girdiğim şifrenin yanlış olduğunu öğrendim. oraya 1 yazsam bile “correct” diyecekti. bunu sonradan anladım. çıkmak istediğimde ise “your ip adress:***” dedi. bu gerçek ip adresimdi. her ne kadar tor kullansam da , ek olarak proxy kullanarak mac adresimi değiştirsem de ip adresimi verdi mesaj bana. yusuf yusuf oldum. gerçekten çok korkmuştum. ne yapacağımı bilmiyordum. nasıl bulabildiğine dair birkaç şey düşündüm. aslında olabilirdi. her ne kadar proxy kullansak da google bizim gerçek ip adresimizi görüyorsa bunlarda görebilirdi. yayınlarını sırf izledim diye beni bulup bir şey de yapamazlardı. kemiklerim sızlıyordu. zor bela modemin yanına ulaştım ve reset attım. bu sayede ip adresim değişecekti. log tutan bir modemdi fakat bu adamlar devletten ya da servis sağlayımcıdan modemin loğuna bakamayacakları için bir sıkıntı görmüyordum.
    aslında çok fena yanılıyordum…

    kemiklerimin hala sızlaması nedeniyle işe gitmemiştim. evin telefonu çaldı. kapım çalındı ve yengem odaya girdi.
    “sana telefon var” dedi.
    aldım telefonu ve konuşmaya başladım. “alo?”
    “*isim (no name, no cry) * iyi misin, merak ettik seni, patron arama mı istedi”
    “bugün çok hastayım, yataktan kalkacak durumum yok” dedim
    “peki, kendine iyi bak, en yakın zaman da gelmeye çalış. bugün çok yoğunuz ve patron çok sinirli”
    “tamam görüşürüz” diyerek kapattım.
    bir de bu çıktı başıma amk diyerek telefonu komodinin üstüne koydum. patron normalde de sinirli biriydi ama zaten tanıdıktı amk. neyse salla dedim. fazla vakit geçirmeden hacker dostuma ne olduğunu sordum.
    “sana da ip adresini gözüktü mü?”
    “evet de bu mu yani, bunun için mi çıkarttın beni yayından?”
    “evet, başımıza bir şey gelebilir. o yüzden hemen sende çık diye söyledim.”
    hay ben senin diyerek lanet okudum herife. gözüktüyse gözüktü ne yapıcaz ki amk. sanki polis gelecek . neyse bu çocuktan öğrendiğim çok şey vardı. ona sövmeye hakkım olduğunu düşünmüyordum. hack bilgime bilgi kattı.
    “eee sen ne yapıyorsun?” yazdım.
    “ohohotakokbnmw” şeklinde garip bir şey yazdı. bunun ne olduğuna ilişkin bir fikrim yoktu. belki kendi diline ait bir şey olabilirdi. çünkü nereli olduğunu bile bilmiyordum. hakkında hiçbir şey bilmiyordum. kendini deşifre etmek istemiyordu. ben de pek zorlamamıştım.
    “ne oldu” ğunu sordum….
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster