-
1.
-1Kızıl yağmur gizemini hala koruyor. Uzaydan gelen mikroplar mı, yoksa olağanüstü biyolojik yapıya sahip hücreler mi? 2001 yılında Hindistan’ın güneyine kızıl yağmur yağdığında, yağmurun içindeki kırmızı parçacıkların uzaydan gelen mikroplar olabileceği gibi çarpıcı bir fikir ortaya atılmıştı. Britanya’nın iki laboratuvarında sürdürülen incelemelerin üzerinden haftalar geçmesine karşın, mikrobiyoloji uzmanları parçacıkların kimliği konusunda henüz kesin bir bilgiye ulaşmış değiller.
Cardiff Üniversitesi uzmanlarıyla birlikte çalışmalarını sürdüren uzaybilimci Chandra Wickramasinghe,"Gün geçtikçe bu hücrelerin olağanüstü bir biyolojik yapıya sahip oldukları inancım da artıyor," diyor.
iKi AY SÜREN KIZIL YAĞMURLAR
2001 yılında yağan kızıl yağmur iki ay boyunca aralıklı olarak Kerala’yı etkisi altına aldı. Mahatma Gandhi Üniversitesi fizikçilerinden Godfrey Louis kızıl parçacıkları incelemeye aldı ve DNA’larını bulamayınca da bunların bir kuyrukluyıldız aracılığıyla yeryüzüne düşen uzay mikropları olabileceği görüşüne vardı.
Louis bu görüşünde haklıysa, o zaman bu mikroplar ilkel yaşam biçimlerinin kaya ve buz parçaları içinde gezegenler arasında uçuştuğunu öne süren "panspermia" kuramı için de yepyeni bir kanıt elde edilmiş olacak.
Ne var ki, Louis’in raporunu okuyan başka araştırmacılar kızıl parçacıkların dünyaya ait olup, her nasılsa yağmur bulutlarına karışmış hücreler olabileceğine inanıyorlar ve özellikle mantar sporları, kırmızı yosun ya da memelilere ait kırmızı alyuvarlar olasılığı üzerinde duruyorlar.
SONUÇLAR NET DEĞiL
Şubat ayında bu yağmurdan alınan örnekler panspermia kurdıbının yandaşlarından olan Wickramasinghe’nin yanı sıra Sheffield Üniversitesi mikrobiyoloji uzmanlarından Milton Wainwright’a gönderildi. Örnekleri inceleyen her iki ekip de parçacıkların biyolojik hücreler olduğu görüşünde birleşiyor.
Ancak hemoglobin içermedikleri için alyuvar olmadıkları, kitin ya da kloroplasta rastlanmadığından mantar sporları ya da kırmızı yosun olasılığının da söz konusu olamayacağına dikkat çekiliyor.
Öte yandan, Sheffield’de uygulanan basit bir deney parçacıkların gerçekte DNA içerdiklerini ortaya koyarken, Cardiff’de yapılan ve belli DNA dizgelerini büyütmeye çalışan çok daha güçlü deneylerden henüz olumlu bir sonuç alınamadığı belirtiliyor. Wickramasinghe,"Bu, parçacıklarda DNA olmadığından çok, onun sıradışı olabileceği anldıbına gelebilir," diyor. Her iki ekip de incelemelerin sürdürüleceğini ve sonuçlar iyice gözden geçirilmeden ayrıntılar konusunda herhangi bir bilgi verilmeyeceğini dile getiriyor. Ancak veriler parçacıkların dünya kaynaklı olduğunu gösteriyor. Hücrelerin nasıl yağmura dönüştükleri konusu ise henüz gizini koruyor.
-
gwynplaine ananınn ağzıınaa
-
sözlükden ermeni birini öldüresiye dövmek
-
mavio bıvanko nedir amk
-
yapacağınız yayına sokayım
-
özgür turhan gösterisine gittim
-
türkcell turistlere
-
sınavda tanıdık bir kızla karşılaşmıştım
-
şu hayattaki çoğu şey şans
-
ahmet selim kul
-
iranli flortum iyice sapitti
-
neige et glace seni zorla godden
-
dün gece haraplar köyünde cin düğününe katıldım
-
sözlüğe neden foto yüklenmiyor aq
-
31 çektikten sonra gelen pişmaniye
-
bana ermeni soykırımının olmadıgını ispat
-
beyler utanma duygumu artık yitirdim
-
online listesinde 17 amlı var
-
memati ananı
-
öğlen oldu sabahtan beri
-
söylenmesi zevk veren yeni nesil topçu isimleri
-
herkesin birbirine rahatça ana bacı küfredebildiği
-
yemek ve yatak üstüne 20k
-
dayak yeseniz söylemeye utanır mısınız
-
erkin koray hayranıyım
-
memati sana tasma takıp gezdireceğim
-
bana parmakla dedi
-
ben gidiyom biraz daha içem
-
herif kembriçte oturuyor inkiliççesi
-
2015 2016 sezonu sartlari olusuyor
-
indiregannick anani mezarından çıkartıp
- / 2