0
artık daha sakinim. ne istediğimi bilmediğim için oradan oraya kendini atıp duran zavallı ruhum duruldu artık. hiçbir şey istemiyorum. ve bunu züppe bir nihilist tavrıyla söylemiyorum. kelimenin tam anlamıyla hiçbir şey istemiyorum. hiç kimsem olmasın, kimselerin kimsesi olmayayım, varlığım emsalsiz yokluğumun müjdecisi olsun. berrak bir su buharı gibi kimselere değmeden ‘yavaş yavaş geçtim kalabalıkların arasından’ demek istiyorum hepsi bu.. " ali lidar.
"önce dibe vurmak lazım.. sonra her şeyi yeniden yavaş yavaş inşa edersiniz. ama dibe vurmadan olmaz. çekebileceğiniz acıların sınırına gelip artık hiçbir şeyin canınızı yakmadığını farkedene kadar böyle gider bu. eğlenmek, etrafa soytarılık etmekten başka bir şey değil çoğu kez bunu da çok iyi bilin. hayıflanın ya da hayıflanmayın; anlatın ya da anlatmayın, içince ya da içmeden. biliyorsunuz değil mi bunların hepsi detay? "
"konuşmaya başlamadan öpüşsek ya!
ağzından sızan sıvı beni nasıl da kutsar.
boynumun üstü kudüs
sen aslan yürekli richard
durma saldır hadi aşkım
başlasın haçlı seferi.."
"insan, başka beklentileri karşılanmadığında var olan mutlulukları da yok edebilen bir hayvandır. bir şeyler olur. başlangıçta her şey güzel de gidiyordur. ama yetinmezsin. yetinemezsin çünkü yetinmek senin hayvansı doğana aykırıdır. hep bir fazlasını istersin. ve bir yerden sonra karşındakinin veremeyeceği şeyleri istemeye başlarsın. doğal olarak karşındaki veremeyeceği şeyleri veremez. sonra sen durumun yarattığı hırçınlıkla istediğin şeyden vazgeçmek yerine dehşet verici bir bencillikle ısrarını sürdürürsün.
sonuç : daha önce elde ettiğin küçük mutlulukları da kaybedip yalnızlığa gömülür ve orhan gencebay'a sığınırsın.. "
"gerçek aşk, hiçbir şey yapmamaktır. bir şeyler yapmak kolay; aramak, ağlamak, yalvarmak, kızmak, yalan söylemek, dünyayı yerinden oynatmak.. zor olan bunların hepsini yapmaya gücün yetecekken hiçbir şey yapmamaktır. beklemektir zor olan, herhangi bir beklentiye sığınıp yaslanmadan beklemek. hiçbir şey ummadan, hiçbir şeyi değiştirmeye kalkmadan, gücünü sadece masumiyetten alan ve sabırla beslenen"
"olur olmaz zamanlarda 'sakin ol' diyen insanlardan nefret ediyorum. bence insanların en kendileri gibi oldukları anlar öfkeli oldukları anlardır. cinnet geçirip adam kesecek halimiz yok sonuçta. biraz bağırıp, küfredip belki ekstradan bir iki tabak çanak kırıp rahatlıyoruz işte bir şekilde. böyle ak sakallı dede gibi sağdan sağdan gelip 'sakin ol' diyen tiplere arkadaş falan demeden fütursuzca saldırmak istiyorum.."
"oysa insanlardan uzun zaman önce umudunu kesmiş, onlardan bir şey beklememeye ve kendi düzenini kurmaya karar vermiştin. biliyordun ki bir insanın başka bir insanı anlayabilmesi ancak çok özel durumlarda mümkündü ve sen hiçbir zaman hiç kimse için o kadar da özel olmamıştın. ve yine çok iyi biliyordun ki durup herhangi bir kimseyle bunun denemesini yapmaya bile değmezdi. yüzlerce hayal kırıklığı, küçük düşme, yüzüstü bırakılma ve her koşulda anlaşılamama deneyimi sana bunu öğretmişti. 'hayatın ciddiye alınmasını istediğin bir oyundu' ve kimselerin durup bununla uğraşacak zamanı yoktu.. "
"insanlarla problemim ne biliyor musun gölge? yoruyorlar beni, onların yanında hiçbir şey yapmasam bile çok yoruluyorum. endişelerine ortak olmamı istiyorlar, mutluluklarını paylaşmamı, acılarını kendi acımmış gibi hissetmemi istiyorlar. bunları yapabilirim aslında, çok bir şey yapmaya gerek yok, bir kaç jest ve mimikle her şeyi anlıyormuş gibi görünmem mümkün. ama bitmiyor işte gölge. bir insanı bir kez anlar gibi yaptın mı sonu gelmiyor bunun. dipsiz bir empati kuyusunun içine çekmeye çalışıyorlar sonra. kimsenin kimseyi umursamadığı bir yer var mı gölge? benim gerçekten mutlu olabileceği tek yer orası galiba.. "
"
martılar uğramaz buraya korkma en fazla
bir kaç boyacı çocuk inceden taciz eder
ben hepsini hallederim sen hiç endişe etme
al bohçanı, kimliğini, sal saçlarını biteviye
korkma oy verdiğimiz partiden değil belediye başkanı
kız kulesi, galata külahı uzak buraya amenna
ama artık metro var kadıköy yarım saat kadar
sen bir gel gerisi kolay tam dolu akbilim var
ben seni seviyorum burjuva semtlerine inat
kartal nüfus müdürlüğü'nün önünde bekle beni"
"allah aşkına bırakın büyük insanlık idealleri vs. zımbırtılarını. herkes herkesin bir sigara içimi kadar umurunda. bir sigara içimi üzülüp, bir sigara içimi dertleniyor sonra sigaramızı söndürüp, taktan heveslerimizin peşine takılıp yanıbaşımızdaki insanların trajedilerini süratle unutuyoruz hepsi bu.. "
ayağı kırılan atların şiiri..
"ayağı kırılan atların vurulduğunu öğrendiğimden beri
umudumu kestim insanlardan!.
bu yaşımdan sonra karşıma çıkan
sen
ve ben
olsa olsa bir çeşit spekülasyon yaratırız hepsi o kadar..
ayağı kırılan atlar öldükten sonra nereye gider?
var mıdır onlara da cennet vaad eden bir kitap?
gülümseyerek uzattığın alçı,
iyileştirmez ki ruh kırığımı..
ayağı kırılan atları vurmasınlar diye
çocuk yaşta kırdım bütün oyuncaklarımı.
önce annem kesti benden ümidini, sonra öğretmenim.
vurulan atlarla birlikte gömdüm çocukluğumu at mezarlığına
boşuna uğraşma, geri getiremezsin sevgilim"
incin sicim
"eve dönen sigortasız bir travesti kadar yorgunum
beni al, yont yoğur, sar sarmala
alakası olmayan parçalara bölündüm
tamamla..
yaşamak sıkıntılı iş yaşlandıkça anladım
ruhum payına hiç düşen nevrotik bir bin.
zaman akar, su durulmaz, içim incin sicim
toparla..
sen yokken çok okudum, çok söz birikti heybemde
istesem didaktik didaktik konuşurum şimdi
ama bilirim, sevmezsin spesifik sözleri
bağışla..
'ruhuma bir hayat yakıştıramadım' sevgilim
neyi tutsam elimde kaldı, usandım nefes almaktan
oysa içimde bir tohum, su versen filizlenecek.
hatırla.
Tümünü Göster