1. 1.
    +1
    elazığ'da 6 bloktan oluşan doğukent mahallesinde bulunan bir siteye taşınmıştık. sitenin tek yeşil alanı bloklar arasında bulunan yosunlu havuzun etrafındaki 3-5 ağaçtan ibaretti. sadece yapraklarını hatırlıyorum, iyi patlıyorlardı isimleri de pek önemli değil zaten. mahalleye taşınıp yerleştikten bir hafta sonra babam dibinde bir karış mil, onlarca pet şişe, kola kutuları, vita yağ tenekeleri bulunan havuzu temizlemeye koyuldu, kimse de yardım etmedi. tek başına havuzu temizleyip sivrice gölünden ve keban barajından tuttuğu balıkları getirip havuza bıraktı. ben en çok kırmızıları seviyordum diğerlerini görmek için havuzun kenarına yüzükoyun uzanmak gerekiyordu.

    hikayeyi uzatmayayım orada 5 sene kaldık, mahalleden ayrılana kadar balıklar üreyip çoğaldılar kimse bakmadı onlara ama kimse de zarar vermeyi düşünmedi. elazığ'dan ayrılıp muğla'ya geldik bir ay sonra babam merkezde oturan yakın arkadaşlarından birini arayıp balıkları sordu. bizim taşınmamızı bekliyorlarmış meğerse daha doğrusu babamın. balıkları muhtemelen ayrıldığımız gün tutup ızgaraya dizmişler. aslında onlara bakmak çok basitti ayda bir havuza girip temizlik yapılacak -ya da havuza çöp atılmayacak bu daha kesin bir çözüm- ve her gün sofranın üzerinde kalan kırıntıları havuza silkeceksin.

    hayat böyle demek ki birileri güzelleştirmeye çalışır sonra birileri gelir yapılanları birer birer yok edip yıllar öncesine dönmeye çalışır.

    bir başka konu ise 6 bloktan sadece bizim apartmanın zemin katında mescit vardı. kış aylarında eğer kapısı da kilitli değilse burada vakit geçirirdik. mescide bir takım sakallı sarıklı abilerimiz gelir gecenin belli saatlerine kadar hu hu hu hu çekerlerdi. kimsenin onlarla bir sorunu yoktu. bazen de -biz çocuklar onlara ninja diyorduk- sadece gözleri görünen ablalar gelirdi. yıllar sonra anladım ki onların davası da balıkmış. bizim davamız ninjalarla değildi. şimdi farkediyorum ki 100 yıl veya 5 yıl herhangi bir önemi yok insanlar içinde yaşadıkları taku özleyeceklerdir ve değiştirene kin ve nefretle bakacaklardır. o insanların gözünde değişim takun ta kendisidir, tak varsa tak olarak kalmalıdır biçimin önemi yok.

    sonra babam bir akvaryum aldı, balıklarına kendi evinde bakıyor, o katillerden ve tak sevdalılardan balığını korumak için kamuya açık yerlerde beslemiyor. bence balık her zaman güzellik değil bir noktada da temizliktir hafıza olarak temizlenmiş sayılırız bu da bir havuzun temizliğinden daha kısa süren biz temizliktir. yine de ışığın arkasındaki balıkçının bizi meze yapacağını bildiğmiz için karanlığa yüzüyoruz çünkü aydınlık bizi sobeletecek,

    babamın atladığı şey de bu, biz akvaryum balığı değiliz, sokaklarda büyüdük ve tak seviciler her yerdeler, temizlemek bir havuzdan daha uzun bir süre alacak veya temizlenmek. es geçtikleri veya bilmedikleri en büyük ayrıntı ise karanlıkta kalanların bir kısmının kendini köpek zannetmesi sorun şu ki hiçbirinin tasması yok ve karanlıkta kalan bir köpeği henüz hiç kimse görmedi.
    ···
   tümünü göster