babamın fedakarlığı

loş rutubetli odamda uyanmıştım yine. kalkıp elimi yüzümü yıkadım. mutfağın önünden geçerken içeri doğru baktım ve her zamanki manzarayla karşılaştım. annem kavanozdaki 3 zeytini 4 parça bölmekle meşguldü. hiç kurcalamadan giyindim ve dün arkadaşımdan aldığım tek dalı yakmak için kapının önüne çıktım. derin derin içime çekip efkarımı üflüyordum sızdıra sızdıra... o sırada mahalleden arkadaşım ragıp çıkageldi yanıma. ragıpların da durumu bizimkinden biraz iyidi sadece. bunu onların zeytini 2 ye bölerek yemelerinden anlamıştım. mahallenin çıkışında park vardır bizim burda. ortasında çay bahçesi vardır ve gençler orda takılır genelde. tamerlerle oraya gidecekmiş ragıp ve beni de çağırmaya gelmiş. " gelsene sen de kafa dağıtırız az " dedi. gözünün içine bakarak ellerimle ceplerimi yokladım. bir şeyler şıngırdadı. 2 çay parası çıkar herhalde dedim ve yürümeye başladık. sigaram bittiğinde cebimdeki metelikleri saymak üzere elimi cebime attım ve şıngırdayanın anahtar olduğunu gördüm. başkasına çay ısmarlatmak da bana göre değil. tam o sırada eczaneye yaklaşmıştık. eczaneyi buraya hangi akla hizmet açtıysa buraya zihnini gibtiğim. bir baktım ki babam çıkıyor eczaneden elinde poşetle. ilaçlarını aldı herhalde dedim. ragıpa devam et diye işaret yapıp yaklaştım pedere. baba dedim "arkadaşlara biraz takılıcaz biraz gözüksene "dedim. babam gözlerini yerden ayırmadan ceplerini yokladı. "bekle burda" dedi ve eczaneye geri girdi. poşeti karıştırmaya başladı ve sonunda aradığını buldu. tezgahın üstüne bıraktı ve eczacı da şaşkın gözlerle babamı izliyordu. " emin misin " diye sordu babama eczacı. babam eczanenin camından bana baktı ve eczacıya dönüp " başka çare yok" dedi ve eczacının iade ettiği ücreti aldı. böyle fedakardır benim babam. belki paramız pulumuz yok ama sıcacık sevgimiz var bizim. ve şimdi soruyorum size hanginizin babası oğlu için çilek aromalı prezervatiften vazgeçer?