1. 1.
    +1
    -Tayyip Erdoğan’ı sıcak karşılayan ve her türlü yalakalığı yapan Amerikan hükümetinin gündeminin en önemli maddesi ne Reyhanlı’daki olaylar nede Kürt Açılımı idi. Amerikan hükümetinin tek derdi yapılacak olan bu serbest ticaret anlaşması idi. Bu ticaret anlaşması tabii ki gizli maddeler içermekteydi ve bu maddeler ise Türkiye topraklarında ve karasularında , kalitesi ve hacmi ile hatırı sayılır bir rezerv bulundurduğu PETROL içindi. Amerikan hükümeti burada Erdoğan ile bu konuda anlaşamdılar. Türkiye’ye geri dönen Erdoğan , tamamen Türkiye’nin karına olan bir PETROL YASASINI meclisten geçirdi. Bu yasada uluslar arası tücaret kuralına göre mecbur kalınarak sadece petrol çıkartma ruhsatı olan şirketler , yani rockefeller ve rothschild ailelerinin sahip olduğu firmalar çıkartacaktır fakat bu petrol çıkarken Türkiye devleti olarak hatrı sayılı bir pay bırakmak zorunda kalacaklardır. Bu kanun , senelerdir Arap’ları altına boğarak alınan bedava petrol karşılığında çok pahalı bir durum olmaktaydı.
    -Bu arada IMF’ye olan borçların bitmesi ve Türkiye’de bulunan IMF bürolarının kapatılması tabii ki kimsenin hoşuna gitmedi. Bir ülkeyi ele geçirmek isterseniz o ülkeyi borçlandırırsınız. Bu kuralı Erdoğan ihlal etti. Bugüne kadar inönü ile başlayan IMF borçlarını azaltabilen başbakanlar sırasıyla Menderes , Özal ve Ecevit’tir. Özellikle Ecevit her başa geldiğinde ülkede ciddi krizler çıkmasının nedeni hiçbir zaman bu kurum ve kuruluşları dinlememesinden kaynaklıdır.

    -Erdoğan CFR ve BILDERBERG kuruluşlarına kendilerini güvende hissetmelerini ve güvenle Türkiye’ye yatırım yapmalarını söylemiştir ve bunun önünü açacak birçok yasa ve taslak sunmuştur. Hatta özelleştirmeler ile bu kuruluşların yada bağlantılarının Türkiye’ye trilyonlarca dolar yatırım yapmasını sağlamıştır. Avrupa’dan Asya pazarına kayan para akışında Türkiye’nin yeri çok önemliydi. Artık Avrupa iş gücü ve hammadde yönünden çok masraflı olmaya başladığından bu kuruluşlar artık yatırımlarını Asya ülkelerine kaydırmaya karar verdiler. Bu arada kalan ve jeopolitik önemi gitgide artan Türkiye’ye ve Erdoğan’a çok önemli görevler yüklemekteydi.

    Peki şimdi ne oldu? Ne değişti de Türkiye’de bu tip durumlar ortaya çıkmaktadır? Erdoğan’ın akıl almaz söylemleri neden? Kendini padişah zannetmesinden ötürü mü yoksa farklı sebepler mi var?
    Gezi parkı olayına bir göz atalım. Polis orada duran ve hiçbir şey yapmayan eylemcilere 3 gün ard arda aşırı şiddet kullanmıştır. 1. Günde pek kimse sahiplenmedi oradaki insanları ve polis biraz tartaklayıp geçti. 2. Gün ise polis ciddi ciddi dayak attı eylemcilere , birkaç cılız ses çıksa da gene olaylar büyümedi. 3. Gün ise şiddetin dozunu iyice arttırarak hem eylemcilere aşırı şiddet gösterdi hem de çadırlarını ve eşyalarını taksimin ortasında yaktı. Sanki polis “artık öldürelim mi? Kimse bir şey demiyor. Bir şeyler deyin artık!” der gibiydi. Ve istenilen 3. Gün sonunda oldu. Eylemcilerin bu acınası halini gören bazı topluluklar eylemi başlattı. Bir anda ortalık karıştı. Tüm ülkede olaylar bir anda alevlendi. Polisler ile eylemciler arasında çatışmalar çıkmaya başladı. Herkes Erdoğan’ın istifasını istemekteydi. Peki Erdoğan konu hakkında ne yaptı? Çıkıp ortalığı yumuşatması gerekirken yangına körükle gitmekteydi. “isterse kıyamet kopsun o park yıkılacak!” gibi söylemlerle zaten galeyana gelen halkı daha da çok provake etmekteydi. Peki bunca sene bu ülkenin başında kalan Erdoğan neden aklı başında davranmamaktaydı? Bu eylemlere dış basından ve ülkelerden alşırı destek geldi. Hatta öyle ki ; Kurtuluş savaşında bizi kağıt üzerinde bölmek isteyen bütün ülkeler bir anda Türkiye sevdalısı ve Türk aşığı olup çıktılar. Bazı ülkelerin milletvekiller direnişçileri desteklediğini belirterek olayı “Türk Baharı” olarak adlandırdılar. Hatta bu davranışları karşısında her zaman Erdoğan’ın yanında olan Nur Cemaati bile Erdoğan’ı kınadığını yazılı bir bildirge ile açıkladı.

    Neler oluyor???

    Sebebi şunlardı ;

    1)IMF’ye borcunun bitirip , Türkiye’deki IMF bürolarını kapattıran Erdoğan’ın bu yaptığı bazı kişilerin hiç hoşuna gitmedi. Borçsuz ülke esir edilemez.

    2)Akp’de bulunan diğer destekçilerle birçok konuda ters düşmeye başlayan Erdoğan , parti içinde ipleri eline almaya çalışmaktaydı. Parti içinde çok seslilik gibi gözüken bu durum , aslında ciddi anlaşmazlıkların göstergesiydi. Hatta kendisi başbakanlığı bıraktıktan sonra yerine gelecek olan ismin kendine çok yakın isimlerden veya parti içinden biri değil de Numan Kurtulmuş olması parti içindekilere güvensizliğini alenen açık etmekteydi. Bu durum da malum kuruluşarın desteklediği ve tavsiye ettiği kimseye tevazu etmeyen bir Erdoğan görüntüsü çizmekteydi.

    3)Senelerce rockefeller ve rochcihild ailesinin destekleriyle ve CIA’ın koruması altında Amerika’da yaşayan (CIA kendi sitesinde Gülen ve cemaati ile işbirliği içinde olduğunu resmi belgelerle açıklamıştır ve Gülen’de bu konunun hiçbir zaman aksini iddaa etmemiştir) ve Erdoğan’ın akıl hocası olan Fetullah Gülen , cemaatini desteğinden çekti. Bunun sebebi artık laf dinlemeyen bir Erdoğan olması kimsenin hoşuna gitmemesiydi.

    4)Erdoğan kendisine güvenmelerini sağlayarak Türkiye , güçlü ekonominin Avrupa’dan Asya’ya kayarken köprü görevi üstlenmesini sağladı ve özelleştirmeler dahilinde bu kuruluşların Türkiye içinde trilyonlarca dolar yatırım yapmasını sağladı. Fakat petrol yasası ile 2. Kennedy vakasını rockefeller ve rochcihild ailesine yaşatan Erdoğan , hodri meydan dedi. “Ben batarsam sizde batarsınız!” dedi. Bu şekilde meydana çıkıp kalabalığı daha çok provake eden Erdoğan , iMKB endeksinin 3 günde %14 e kadar düşüşünü sağladı. Bu durumda Türkiye’de çok büyük yatırımı olan bu kuruluşlar bir anda çok büyük zararlara uğradı. Erdoğan’ın bu hamlesi karşısında elleri kolları bağlandı. Çünkü tüm Avrupa-Asya ticaret bloğu ve Türkiye’deki yatırımlarını Erdoğan tek başına mahvediyordu. Bunun üzerine herkesin memleketten kaçtığı sandığı Erdoğan isviçre’de 4-6 haziran arasında yapılan ve Türkiye’den de her zaman ki gibi Koç ve Sabancının katıldığı BILDERBERG toplantısına çağrıldı. Burada alınan kararlarla petrol yasası olduğu gibi kaldı ve Erdoğan “köprüyü geçene kadar ayıya dayı deme” ve ekonomik taktikleriyle Türkiye'yi kendi imparatorluğu haline getirmeye kararlı gibi gözüküyor.

    Peki bundan sonra ne olacak?

    Bu kapitalist düzende tekrar aynı şeyler tevekkür edecektir. Sonuçta Erdoğan da burdan gelmiş biridir. Şu an yaptığı ve kendini "halife" olarak görmesi , Türkiye'yi kendi istediği gibi bir devlet yapma çabasının öne keslecektir.
    Bu durumda erdoğam ile CFR mecbur bir kısımda buluşacaklar yada seçimlere yakın parti içinde ciddi çatlaklar veya çamurlarla yaratılarak Erdoğan alaşağı edilmeye çalışılacak. Artık görecez ne olacağını. Hayırlısı diyelim...

    edit : bu yazımdan 3 gn sonra erdoğan çıkıp "faiz lobisi" ve "koç" a savaş açtığını ilan etti. "benim borsada param yok , ben batmam , siz batarsınız!!" diyerek beni doğrulamış oldu.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster