1. 1.
    +6
    ...
    Yukarıda çizdiğim mutluluk tablosunu birebir yaşamış bir çocukluğum oldu, dediğim gibi o mutluluğun içinde yaşadım ancak anlattığım güzellikler sadece bir yazarın en güzel mısralarını yazması gibiydi peki ya karaladıkları?

    Her şeyi ile mutlu olan bu çocuk aslında hepinizin çocukluğunda hareketli olduğu kadar hareketliydi, bu çocuk gezmeyi çok seven, okulu umursamayan hatta nefret eden ( fazla değil 4. Sınıftaydım) arkadaş ortamında yapılacak bütün haylazlıklarda takımın beyni olan kafası çok çalışan ama fazlası ile haylazlığa çalışan bir çocuk. Genelde başımı hep belaya sokardım, bilmediğim yerler bilmediğim insanların arasına girmekten inanılmaz bir zevk alırdım bunun içinde deli bir cesaretim ve kaçmak içinde çok hızlı bacaklarım vardı.

    Kendimle ilgi birkaç çocukluk anısı anlatacağım, burada ki kastım taşıdığım potansiyelin istanbul gibi bataklık bir şehirde başıma ne gibi işler açabileceğini en azından kestirmenizi sağlamak.

    “Bir gün çarşıya gitmek için kullandığım 2 yoldan farklı olarak hiç bilmediğim 3. Yolu denemeye karar veridim, aldım bigibletimi son sürat daldım yola ama içimde büyük bir korku ve heyecan var başıma bir şey geleceğinden adım gibi eminim çok geçmeden korktuğum başıma geliyor ve geçtiğim mahallenin çocukları önümü hemen kesiyor karşımda 8-9 tane çocuk bunların 3-4 tanesi yaşça benden çok büyük dayak kaçınılmaz korkum bigibletimi almaları ama niyetleri de onu gösteriyor zaten.. Bunlar beni bigibletten indirmeye çalışırken aralarında da bir kuş muhabbeti de devam ediyor, meşhur taklacı güvercinler mevzusu. Bu muhabbeti duyar duymaz bu çocukların ellerinden nasıl kurtulacağıma dair aklımda hemen fikir oluşuyor. Bir tanesine hemen soruyorum;

    - “Abi siz kuş satıyor musunuz?”

    -“ Evet” diye cevaplıyor hemen,

    - “Abi ben kuş almak istiyorum zaten onu bildiğim için buralara geldim bir arkadaşım burada kuş satıldığını söyledi o yüzden geldim zaten.” Sazanlar hemen atladılar kaç tane alacaksın kaç paran var diye.

    - “ Abi param var 1 tane alacağım ama güzel bir şey istiyorum hatta en iyisini istiyorum evde 5 TL var.” 5 TL 96-97 senesine göre tahminimce şuan da 40-50 TL ye tekabül edecek bir miktar. Bunların gözleri hemen açıldı hemen gidip parayı getirmemi istediler.

    - “Bugün olmaz yarın sabah geleceğim ama çok erken geleceğim ki evdekiler öğrenmesinler kuş aldığımı sabah 5 gibi burada olacağım gizliden geleceğim siz bu saatte burada olabilir misiniz? Olamayacaksanız başkasından alacağım ona göre!”

    ipleri iyice elime almıştım, bundan sonrası da sazanlarla oynamaktı.

    - “ Benden sonra arkadaşlarım da alacak memnun kalırsam onları da getireceğim ama tek şartım sabah 5 de burada beni beklemeniz.”

    Kabul ettiler, dünden razıydılar aslında eller omuzlarımda bir onunla bir bununla konuşuyorum iyice arkadaş oluyoruz beni uğurlarken bütün çocuklar arkamdan el sallıyor keşke başka bir bahane ile paralarını da alsaydım diye düşünüyorum ama bu kadar da ileri gitmenin gereği yok.

    Düşündüğünüz gibi ertesi gün ben mışıl-mışıl uyurken bu sazanlar erkenden kalkıp beni beklemeye başlıyorlar…

    Beklediklerini nereden mi biliyorum? Çünkü oraya bir daha gidiyorum. Neden mi gidiyorum? Çünkü başımın derde gireceğini bile-bile bunu yapmak bu heyecanı yaşamak hoşuma gidecek. Birkaç gün sonra gidiyorum oraya, o çocuklar yine mahallenin tam önünde kimi top oynuyor kimi misket kimileride oturmuş konuşuyorlar, ben bigibletimle ortalama bir hızla ilerliyorum taşlı yollarda tek bir yol tek bir istikametim var mecbur ilerlemem gerekiyor. Ben yaklaştıkça çocukların bakışlarını üzerimde toplamaya başlıyorum yaklaştığım her metrede üzerimde ki bakışların sayısı artmaya devam ediyor haliyle de tanınma olasılığım da…

    Ve ilk tepki benim kuşun pazarlığını yaptığım içlerinden en büyükleri olduğunu düşündüğüm çocuktan geliyor,

    -“Bu o çocuk, gel lan buraya oooççççç”

    Çocuk öyle bir bağırıyor ki benim adrenalin seviyem bu sesi duyan ve o günkü konuşmamıza şahitlik eden diğer çocuklar gibi yükseliyor, kapana sıkışmış ve etrafı kedilerle sarılmış bir fare gibi hissediyorum kendimi, bütün gözler bana çevrilmiş tanıyanların yüzünde ki ifade hemen değişiyor ve bana doğru hareketlenmeye başlıyorlar. Yapa bileceğim tek bir şey var bütün gücümle pedal çevirmek. Bir gurup üzerime doğru koşmaya başlıyor ama çoğunluk sağ tarafımda kaldığı için benim hızlanmamla bunlardan kurtulma olasılığım baya bir artıyor ama asıl problem o büyük çocuk ve yanında ki birkaç ufak çocuğun karşımda olmaları. Var gücümle asıldım pedallara çocuklar tam karşımda yolun genişliği 6-7 metre civarında benim sağ tarafımda kalan çocuklar bana doğru koşmaya başladıklarından ben sola doğru kaydım biraz ama böyle olunca da o büyük çocuk ve yanında ki çocuklarla karşı karşıya kaldım. Eğer bir daha hamle yaparsam hem yolun dar olması hem de benim sağa doğru hamleyle yapacağı kaybedeceğim hız ve zamanla ufak bir tekme ya da el hamlesinde yakalanmamam neden olacak.

    Mecbur olduğumu (aslında yapmak istediğimi) yapacağım ve bigibletimi üstlerine doğru üzerine sürüyorum. Bütün kararlılığımla ilerliyorum eğer onlarda vazgeçmezlerse kesinlikle çarpışacağız ben filimler deki gibi son anda yapılan hamlelerden birini beklerken onlar daha aksiyonun başında korkup kenara çekildiler bende bu vesile ile aralarından hızlıca kaçtım. Arkamdan koşmaya devam ediyorlar ama beni yakalama olasılıkları hiç yok, yol aşağıya doğru eğilimli olduğu için işimi kolaylaştırıyor ama çocuklar arkamdan koşuşturmaya küfürler savurmaya devam ediyor ama ben bu küfürler arasında beklediğim sözleri duyuyorum;

    -“oççççç neden gelmedin o sabah o kadar bekledik…”

    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster