1. 26.
    0
    annesiyle babası boşanmış, kardeşi kendisi ve annesi birlikte yaşıyorlardı. ama babası da oradaydı, bazen gidiyordu. hatta benden bahsediyordu bazen babasına. babası eskiden bağlama çalıyordu, türküleri seviyordu. neşet ertaş'ı, ruhi su'yu, mahzuni'yi anlatıyordu babası kızına... o da bana söylüyor, benim de sevdiğimi bildiğinden benim keyif olmama vesile olmak istiyordu. babasıyla bile anlaşacaktık lan. o kadar güzeldi ki hayallerimiz, belki babası bile gelir buraya yerleşirdi. babamla arkadaş olur rakı içerlerdi. belki torunlarını çekiştirirlerdi kollarından. belki hep beraber pikniğe giderdik. bir piknik sepetini hayal etmek bir insanı ne kadar mutlu eder lan? beni, dünyanın sahibiymişçesine mutlu etti. -hoş, herhangi bir metanın sahibi olma hissi hiç mutlu hissettirmedi beni ama, tasvir etmeye çalışıyorum sadece-

    artık takvimler inceliyor, kırmızıyla çizili tarih yaklaşıyordu. bir keresinde ev ödevlerinde bir öykü yazmaları istenmiş, ne yazacağını bilememiş. kıvranıp duruyor. ne yazsam ne yazsam falan derken. sait faik'in sinağrit baba hikayesini okudum ona webcam'de. ne de olsa elin isveçli edebiyat öğretmeni sait faik'i tanımazdı. çok beğendi, çevirdi yazdı ve teslim etti. tam not almış. okulda panoya asmışlar, altına da sevdiğimin adını yazmışlar. ufak bir gülümsedim, ulan sait faik seni hep sevdim ama hakkını helal et dedim kendimce. çok garip hissediyordum, ona yardımcı olduğumu bilmenin verdiği bahtiyarlığı okyanuslar almazdı. onu seviyordum, o da beni seviyordu. gözleri maviydi, mavi gözleriydi.

    http://www.youtube.com/watch?v=AYHfQ2btW9o
    ···
   tümünü göster