1. 26.
    0
    17 Ağustos Depreminin Şaşırtıcı Olayları

    1999 izmit depreminden sonra ortalıkta bir sürü esrarengiz olaylar anlatılmakta. Ne kadar doğru bu söylenenler bilinmez; ama hayret edilmeyecek türden de değil bu anlatılanlar

    1. O gece bayanın birisi, doğum için eşiyle beraber bir taksiyle hastahaneye gidiyorlarmış. Taksi tam Eyüp şehitliğinden geçerken doğum sancıları tutan bayan kafasını sağa sola çevirmeye başlamış. işte tam bu sırada bayanın gözü şehitliğe ilişmiş. Bayan gördüğü manzara karşısında dona kalmış. Bütün şehitler kabirlerinden kalkmış elleri semada dua ediyorlarmış.

    2. Aynı saatlerde Eyüp Sultan Camisinin önünde taksicilik yapan bazı kişilerin anlattıkları da insanı hayretler içerisinde bırakıyor: "Taksinin içerisinde oturmuş müşteri bekliyordum. Gözüm birden Cami'nin duvarına ilişti. Duvarları nurdan varlıklar kaplamış tutuyorlardı. Mezarlıklarda yatanlar kalkmış hep beraber dua ediyorlardı."

    3. Enkazdan 4 gün sonra çıkan bir çocuğa su ikram etmişler.Çocuk: "Su ve yemek ihtiyacım yok. Yaşlı bir amca bana su da yemek de verdi."

    4. Denizden çok büyük bir ateş topu yükselmiş. Bunu bizzat gören bir arkadaşım vardı. Söylediğine göre deniz ortadan ikiye ayrıldı içinden ateş fışkırdı ve çok büyük bir aydınlıkla deniz geri kapandı. Birkaç saniye bekledikten sonra deprem başladı

    5. O gece yıldızlar bir başkaydı.Çoğu insanın anlattığı - sanki elimi uzatsam yıldızları tutacak gibiydim. Hiç o kadar yıldızı bir arada yeryüzüne o kadar yakın görmemiştim hiç elektrik olmamasına rağmen her yeri fazlasıyla aydınlatıyordu.

    6. Hiç görülmemiş büyüklükte leylek sürüsü güney sahillerinde depremden bir kaç gün önce görüldü.

    W.Van Vuurde
    1960’larda parapgibologlar, Cape Town’da yaşayan mühendis Bay W.Van Vuurde ile epeyce ilgilenmişlerdi. Van Vuurde’un yeteneği, önceden belirlenen bir saatte uykudan uyanmayla ilgiliydi. Bunu, aslında biraz gayretle hemen hemen herkes yapabilir ve bunun DDi ile bir ilgisi de yoktur. Çünkü biliyoruz ki, insanın bir “içsel saati” vardır. Van Vuurde’un başkalarından farkı, başka bir kimsenin belirlediği bir saatte uyanmasıydı. ilk önce Van Vuurde, bozuk bir saati kutu içine koyarak, kendisini denemişti. Kutu içindeki saati görmeden, akreple yelkovanı ileriye doğru rasgele hareket ettirmişti. Bu rasgele çevirişte gündüz saatine rastlıyorsa bir sonuç almıyor, fakat geceye rastlayan saatlerde muhakkak uyanıyordu. Uyandığı saatleri bir kağıda not edip tekrar uykuya dalıyor ve notlarını sabah uyandığı zaman, kutu içindeki bozuk saatle karşılaştırıyordu.
    Van Vuurde, bu yeteneğini ilerletmek amacıyla, deneyimlerini muntazam olarak Johannesburg’da Witwatersrand Üniversitesi’nde Prof A. E. H. Bleksley’e göndermeye başlar. Prof. Bleksley, Van Vuurde’un birkaç mektup raporunu okuduktan sonra, Van Vuurde’un kalkacağı saatleri kendisi belirlemeye karar verir. Bu şekilde 284 deneme yaparlar. Van Vuurde’un kalkması gereken her saat, profesör tarafından belirlenmişti. Sekiz saatlik bir uyku döneminde 480 dakika bulunduğuna göre, tesadüf olasılığı 250.000’de bir olmaktadır. Bu denemelerde Van Vuurde on bir kez başarılı olmuştur.
    Bu konuda, çok önemli olmasa da, birkaç bilgi kırıntısı daha vermek mümkün. Van Vuurde ve Bleksley, deneylere başlamadan önce birbirlerini tanımıyorlardı ve ilk denemeleri de, yine bir araya gelmeden yapmışlardı. Fakat daha sonra, birbirlerini tanımalarından ve deneylerini birlikte yapmaya başlamalarından itibaren, Van Vuurde daha isabetli sonuçlar kaydetmeye başlamıştır. Bozuk saati Bleksley de kullanmıştır. Profesör, Van Vuurde’un uyanmasını istediği saati, sadece bir yere yazdığı zaman o kadar isabet kaydedilmiyordu. Fakat, bu eski ve bozuk saat ile zaman işaretlendiği zaman daha isabetli sonuçlar ortaya çıkıyordu.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster