1. 1.
    +24 -6
    """"ön edit: """"
    hafızamı biraz daha zorlayarak anlattıklarımı biraz daha detaylandırdım.
    bazı hayatların sıraları değişti. gecikme için ayrıca özür dilerim.
    """"ön edit: """"

    hatırladığım ilk hayat tarih öncesi çağlara ait
    bundan öncesi yok. siz nasıl hatırlamıyorsanız önceki hayatlarınızı, ben de bundan öncesini hatırlamıyorum.

    siyahlarla dolu bir hayat.
    toplasan 20 kişi var etrafımda. ateşin etrafında toplaşıp, iniltili şarkılar söylediğimizi hatırlıyorum.
    akrabalık derecemi bilmediğim 20 kişi...
    kadın erkek sayısı yarı yarıya. hangisi anam, hangisi bacım bilmiyorum *

    babam belli gibi...
    adı "kül"
    grubun en irisi, en cesuru,
    gözlerinin içine bakmaya korkuyor herkes.
    bazen gidiyor bir yerlere... bir süre gelmiyor.
    bazen bir geliyor, ağzı burnu kanlar içinde, topal, yaralı.
    bazen bir geliyor, yanında bir kadın, kadının elinde parlak taşlar ve et.
    yeri hep belli Kül'ün. mağaranın en üst basamağı onun.
    oraya kıvrılıp yatıyor kül.
    homurdayarak uyuyuor ve bazen bağırarak uyanıyor. ya da uyandıktan sonra bağırıyor. bilemiyorum.
    kadınlar onun, herşey onun.
    boyum uzadığında ( yani mağaranın girişinden eğilerek geçecek kadar olduğumda ) kül uzaklara daha az gider olmuştu.
    artık daha sık aidiyet bildiriyordum ona.
    kafasını bir anda getirip alnıma vuruyordu, gözlerimin içine bakmaya çalışıyor, orada bir şeyler arıyordu sanki.
    daha önce gruptaki ergen erkeklerden biri onun bu ritüeline homurdanarak cevap vermişti, hatırlıyorum. anında burnunu ısırıp sonrasında öldürene kadar kafasını taşlara vurmuştu.
    ne yapmamam gerektiğini biliyordum.
    sadakatimi sunmuştum her seferinde.
    ama bir gün bunun yeterli olmadığına karar verdi sanırım.
    göğsünü şişirip şişirip beni itekledi.
    gitmenin zamanı geldi diye düşünüyorduk ikimiz de.
    o gitmemi istiyordu, ben gitmek zorunda olduğumu biliyordum.
    kaçtım...
    dışarıda 3 güneş doğuşu ve batışı süren bir yağmur vardı.
    yuvarlanarak veya zıplayarak, kayalardan aşağı indim.
    kısa ağaçların olduğu alana geldiğimde güneş doğmuştu artık.
    akşama kadar yürüdüm.
    hava kararırken ileriden gelen ateşler gördüm.
    saklanmak yerine onlara da aidiyet sergilemeliyim diye düşündüm.
    ama 4 ateş huzmesi daha bana tam yaklaşmamıştı ki, ince bir ıslıkla gökte süzülen mızrağı gördüm.
    omzumdan giren mızrak arka taraftan çıkmıştı.
    bağırmadım, sızlanmadım. Kül'ün öğrettiği birşey di bu. bağırırsam gelenler daha da sinirlenecekti.
    dizlerimin üstüne çöktüğümde geldiler.
    birisi bu başarılı atışını kutlarcasına zıplıyor ve kahkahalar atıyordu.
    en iri yarı olanı gelip saçlarımdan tuttu. kafamı kaldırıp yüzüme baktı.
    ben gözlerine bakmadım.
    beni yere itti.
    bir diğeri elindeki mızrağı kalçama sapladı.
    artık hiç hareket edemiyordum.
    iri yarı olanı sırtındaki kurt postunun içinden keskin ve sivri bir taş çıkardı.
    boğazıma sapladı.
    ellerine ve yüzüne sıçrayan kanı silmedi, bağırmadı.
    gözlerim kararırken diğerlerinin zafer çığlıkları kulaklarımı son kez dolduruyordu.
    sonrası karanlık zaten, tahmin edersiniz.
    ···
   tümünü göster