1. 1.
    +4
    akşam üzeri gittiğim markette gördüm onu. rafların en alt katındaki çıkıntıda, küçük beyaz bir plastiğin üzerinde, küçük ince bacaklarını önüne kavuşturmuş, yapış yapış olmuş ıslak ve solmuş vücuduyla öylece oturuyordu. yanından geçip giden insanlar önce eğilip ona bakıyor, sonra aldırış etmeden market arabalarını sürüklüyordu. onu öyle görmeye dayanamadım. hafifçe eğilerek;
    "merhaba, ismin ne?" dedim.
    "hüsnü" dedi.
    sevecen bir şekilde "benimle gelir misin hüsnü?" diye sordum.
    incecik boynunu kaldırıp bana baktı, nereye gideceğimizi bile sormadan, çaresiz bir ses tonuyla;
    "gelirim." dedi.
    sağ kolumla yerinden kaldırdım hüsnüyü. iki üç parça da sebze alarak market çıkışına doğru yola koyulduk, ödemeyi yaptık.

    eve gelir gelmez buzdolabına aldıklarımızı koymaya başladım. ısınmanın verdiği etkiyle olsa gerek derisindeki solgunluk gitti, canlanmaya başladı. küçücüktü hüsnü, ben sebzeleri yerleştirirken buzdolabının alt rafına girip şirinlik yapıyordu.

    işim bitince hüsnüyü kaldırıp, "gel seni yıkayalım." diyerek üzerindeki incecik zara dönmüş giysiyi çıkardım. titremeye başladı, korkmamasını söyleyip büyükçe bir leğene ılık su doldurarak içine oturttum hüsnüyü. başından aşağı su döktükçe hoşuna gidiyor, suyun içinde kıpraşıyordu. iki kolundan tutarak bir yandan şarkı söyleyip dans ettire ettire, elimden kaymaya çalıştığında sinirlenmiş gibi yapıp küçük poposuna vurarak güzelce yıkadım hüsnüyü. temiz havlu kağıtlarıyla yavaşça kuruladım. hüsnünün soğuktan titreyen derisine masaj yaparak yeni giysilerini giydirdim.

    "sen burada bekle" diyip hüsnüye yatacak yer hazırlamaya koyuldum. demirden yapılmış dört köşeli tepsimin üzerine ince bir katman yağlı kağıt serip, kenarını patateslerle, kuru soğanlarla ve dört parçaya bölünmüş domateslerle süsledim. hüsnüyü ellerimin arasına alıp tepsinin ortasına koydum.

    "teşekkür ederim, bana çok güzel bir yatak hazırlamışsın." dedi. hiç sesini çıkarmadan itiraz etmeden öylece serildi.
    br ara başını kaldırıp "peki benim arkadaşım olacak mı?" diye sordu.
    "olacak tabii, şimdi sana bembeyaz pirinçlerden bir sürü arkadaş yapacağım." dedim. hayal ederken uykuya daldı.

    veda edercesine son bir kez baktım hüsnüye. yerinde iyice yayılmış, huzurlu ve mutlu görünüyordu.
    200 dereceye ayarladığım fırına tepsiyi yerleştirdim. titremesine engel olamadığım sesimle "hoşçakal hüsnü" diye fısıldadım. ve kapağı kapattım.
    ···
   tümünü göster