dünyayı yöneten gizli örgüt

yoğun istek üzerine reptilian meselesini biraz açıyorum.

öncelikle 2008 yılından bir haber http://www.bbc.co.uk/turk...08/03/080324_hybrid.shtml

bu deney ingilterede yapılıyor. panpalar yüz yıllardır insan üzerinde deneyler yapılıyor. şunu unutmayın, gizlenen bilim ile insanlara açık olan bilim arasında en az bir 20 senelik fark var. konuya dönersek, insan üzerinde yapılan deneyleri amaç olarak kabaca iyi ve kötü olarak ikiye ayırıyorum. bizim konumuz deneylerin çoğunluğunu oluşturan kötü amaçlar üzerine olacak.

zihin kontrol deneyleri, insan geni üzerine deneyler, yarı insan yarı robot,cyborglar falan filan. bunların arasında en tehlikelisi olan hibrid insan deneyleridir. yıllar önce mükemmel insanı üretmek için deneyler yapıldığı bilimsel yayınlarda yer almıştı. mitolojideki at vücutlu adam gibi acayipliklerle insan ırkını bozmak ve kontrol altına almak amaçlanıyor. peki deneyler kısa geçmişte yapılmaya başlanmışsa bu reptilian hibrit ırkı nereden geliyor?

reptilian ırkın, eski babil zamanında sirius yıldızından dünyaya inen uzaylı ırk ile insan ırkının çiftleşmesi sonucu oluştuğu söyleniyor. bu dıbına kodumunun uzaylılarını tarihte bir çok olayda ve zamanda da görebiliyorsunuz.

mısır piramitlerindeki hiyerogliflerde görebiliyorsunuz. http://imgim.com/hiyeroglif.png
zütü taklu afrikalı kabile dogonlarda görebiliyorsunuz. http://tr.wikipedia.org/wiki/Dogonlar

ikinci dünya savaşında almanların bir ufoyu ele geçirdiğine dair efsaneler var. hatta hitlerin ufodan ilham alarak uçak üretmeye çalıştığı söyleniyor. http://www.milliyet.com.t....2010/1315748/default.htm

zaman yolculuğu deneyleri ile hibrit ırk deneyleri aynı paralellikte devam ediyor şuan. kaybolan endonezya uçağını düşünün. http://tr.wikipedia.org/wiki/Philadelphia_Deneyi

panpalar bu bir teori, reptilian ırkın master beyinli olanları uzay-zaman yolculuğunu bedenen yapabilecek özelliklere sahip olabiliyor. ufo denilen araçlar ise uzaylılar değil.. geleceğin master beyinli sürüngenimsi yaratıklarıdır. işte size paralel gerçekliğin ürküten tablosu...

to be continued...