1. 1.
    +12 -2
    Ne acıdır ki Türkiye’de Atatürk’ün ölümünden hemen sonra gizliden gizliye bir Atatürk düşmanlığı yapılmaya başlanmıştır. Bir kısım iç ve dış “Türkiye düşmanları”, tahrike açık cahil yobazlar, eski düzenin devamından yana devrim karşıtları ve hatta Atatürk’ün bazı silah arkadaşları Atatürk’ün ölümünden hemen sonra harekete geçerek adeta Atatürk’ü ikinci kez öldürmenin hesaplarını yapmaya başlamışlardır.
    Atatürk düşmanlığı yapanlar, Atatürk düşmanlarının temel kaynakları ve Atatürk düşmanlığının belli başlı nedenleri şunlardır:

    1.Dinci kesim:
    a) Osmanlı imparatorluğu’nun yıkılışının sorumlusu olarak Atatürk’ü görenler ve Atatürk’ün saltanatı ve halifeliği kaldırıp cumhuriyeti ilan etmesine tepki duyanlar.

    b) Atatürk’ün eskimiş Osmanlı toplumsal düzeni yerine çağdaş ve laik bir toplumsal düzen kurmasına; Atatürk devrimlerine tepki duyanlar.

    2. Marksist-Kominist Kesim:
    a) Atatürk’ün eski Osmanlı düzeninin yerine kominist bir düzen kurmamasına tepki duyanlar

    b) Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı yıllarında ve sonrasında Kominist yapılanmaya izin vermemesine, hatta Kominizmle mücadele etmesine tepki duyanlar. Bu kesimde çoğunlukla Kominist Mustafa Suphi’yi Mustafa Kemal’in öldürttüğü inancı yaygındır.

    3. Bölücü Kesim:
    a) Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı yıllarında Kürt unsurlardan da yararlandığını, hatta bu sırada, “ilerde Kürtlere devlet kurma sözü verdiğini” ileri sürerek Kurtuluş Savaşı sonrasında Atatürk’ün bu sözünü tutmadığını düşünenler

    b) Atatürk’ün 1930’larda Türk milliyetçiliğini ön plana çıkararak Kürtleri yok saydığını iddia edenler.

    c) Atatürk’ün 1925’deki Şeyh Sait isyanı’nı ve 1930’lardaki Kürt isyanlarını aşırı şiddet kullanarak bastırdığını, bu sırada Kürtlere eziyet edildiğini düşünenler.

    4.Atatürk’ün bazı silah arkadaşları:
    a) Kurtuluş Savaşı sonrasında Atatürk’ün “fazlaca ön plana” çıkmasından rahatsızlık duyan Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Refet Bele ve Ali Fuat Cebesoy gibi Kurtuluş Savaşı’nda bir şekilde yer almış kişilerin Atatürk’e yönelik ağır eleştirileri…

    b) Atatürk’ün ölümünden sonra, ikinci Adam ismet inönü’nün Atatürk'ün devrimci anlayışına aykırı bazı uygulamaları: Örneğin Atatürk'ün "tam bağımsızlık" ilkesinden taviz verip ABD ve Avrupa ile "bağımlılık" anlaşmaları imzalaması, Atatürk'ün çok önem verdiği Tarih ve Dil Tezleri projelerine gereken önemi vermemesi, bu projelerin önce Greko-Latin tezine sonra Türk-islam Sentezi'nde evirlmesine göz yumması...

    Birkaç Özel Adam…
    “Atatürk düşmanlığının” doğuşunda özellikle Dr.Rıza Nur, Kazım Karabekir ve Said-i Nursi’nin çok özel bir yeri vardır.

    1. Dr. Rıza Nur: Kurtuluş Savaşı’nda I.TBMM’de milletvekili olan, daha sonra ismet Paşa’nın başkanlığındaki Lozan heyetinde yer alan Dr. Rıza Nur, 1927’de Atatürk’ün Nutuk’ta kendisini eleştirmesine tepki duyarak, yazdığı eserlerde, özellikle “Hayat ve Hatıratım” adlı 1000 sayfalık eserde, Atatürk’ü küçük göstermeye çalışarak, Atatürk’e ağır hakaretlerde bulunmuştur. Sonraları “ruh hastası” olduğu anlaşılan Rıza Nur’un yalan ve iftiraları uzun süre Atatürk düşmanlarının bir numaralı kaynağı olmuştur.

    2.Kazım Karabekir: Kurtuluş Savaş’ında Doğu Cephesi’ndeki katkılarından dolayı tanınan Karabekir, savaş sonrasında Atatürk’ün fazlaca ön plana çıkmasını içine sindiremeyerek ve Atatürk’ün Nutuk’ta ona yönelik ağır eleştirilerine kızarak kaleme sarılacak ve özellikle “istiklal Harbimiz” adlı eserinde Atatürk’ü ipe sapa gelmez şekilde eleştirecektir. “Atatürk, dinsiz ve namussuz olmamızı istiyordu!” “Atatürk Kuran’ı Türkçeleştirerek Kuran’ın ilahi mesajını etkisizleştirmek istiyordu!” gibi akıl dışı eleştirileri uzun süre sorgulanmadan kabul görmüştür. Karabekir, söz konusu eleştirilerinde “Atatürk Kurtuluş Savaşı’na karşıydı; Kurtuluş Savaşı’nı ben başlattım ve yürüttüm!” diyecek kadar ileri gitmiştir. Karabekir’in Atatürk’e yönelik “temelsiz eleştirileri” uzun yıllar boyunca Atatürk düşmanlarının en önemli refaransı olmuştur.

    3.Said-i Nursi: Asıl Adı Said-i Kürdi olan ve doğduğu “Nurs Köyünden” dolayı Nursi adını alan Said-i Nursi, (Bu şekilde Kuran’daki Nur süresinde benden bahsediliyor diyecekti!) bir islam alimidir. Meşrutiyet yıllarında “Osmanlı nasıl kurtulur?” sorusuna yanıt arayan din adamlarından biriydi. Çok sayıda dinsel içerikli esere imza atan Nursi, Meşrutiyet yıllarında Padişahçı-dinci Volkan Gazetesi’nin kurucularından biriydi. Said-i Nursi, ingilizler için çalışan bir Nakşibendi’di olan ve zamanına göre çağdaş islamcı yazılarıyla tanınan Derviş Vahdeti’yle birlikte Volkan Gazetesi dışında bir de ittihad-i muhafazid-i Cemiyeti’ni kurmuştu. Said-i Nursi ve Derviş Vahdeti Volkan’daki yazılarıyla softaları ve alaylı askerleri kışkırtmışlar ve 1909 yılında Meşrutiyet rejimine karşı “gerici” 31 Mart isyanı’nın patlak vermesinde etkili olmuşlardı.(Sina Akşin, Kısa Türkiye Tarihi, iş Bankası Yay, ist 2007, s.60)

    işte Meşrutiyet yıllarının “kışkırtıcılarından” Said-i Nursi, Kurtuluş Savaşı yıllarında da Mustafa Kemal’in din temelli olmayan “çağdaş bir devlet kuracağını” anlayarak Kurtuluş Hareketi’ne uzak kalmayı tercih etmiştir. Ayrıca Atatürk’ün de, “fazlaca tutucu” görüşlerinden dolayı Nursi’yi istemediği açıktır.

    Said-i Nursi, laik ve çağdaş bir devlet kurarak şeriat devletine son veren Atatürk’e çok ağır ifadelerle saldırmıştır. Nursi’ye göre Atatürk “ahir zamanda gelecek olan deccaldir, süfyandır.” Nurculara göre de “Cumhuriyet kefere düzendir.”

    Özellikle 1980’lerden sonra Fethullah Gülen önderliğinde büyük bir hızla büyüyen NURCU HAREKET, Said-i Nursi’nin kitaplarını refarans olarak almıştır. Nursi’nin risalelerini okuyan genç nesillerin Atatürk’e düşman olmaları gecikmemiştir.

    Atatürk düşmanlığının yakın tarihli aktörleri sözüm ona bazı “aydınlardır.” Sağda ve solda konuşlanan (konuşlandırılan) bu aydınlar(!) meydanı da boş bularak Atatürk düşmanlığını körüklemişlerdir.

    Bu aydınların özellikle “dini kullanan kesimde” (dinci kesim), sürekli yeni bir devrimden söz eden Marksist- Leninist kesimde, Kürt bölücülüğü yapan kesimde ve 80’lerden sonra ikinci Cumhuriyetçi diye adlandırılan kesimde konuşlandıkları görülmektedir.

    idris Küçükömer, ismail Beşikçi, Fikret Başkaya, Kadir Mısırlıoğlu, Mustafa Müftüoğlu, Abdurrahman Dilipak, Hasan Hüseyin Ceylan, Mehmet Altan bu aydınlar arasında gösterilebilir.
    ···
   tümünü göster