1. 1.
    +1
    Seferihisar’a yakın Karagöl hakkındadır. Evliya Çelebi, “Karagöl tılsımını bildirir” şeklinde bir ifade kullanarak, bu tılsım anlatmasını bağımsız bir şekilde anlatmıştır. Evliya Çelebi, Karagöl adı verilen bu gölün, su kaynağı belli olmayan küçük ve kara bir göl olduğunu belirterek anlatmasına başlar. Gölün genel görünümü kara renkte olduğu gibi taşları ve içindeki balıklar da karadır. Evliya Çelebi, burayı fethetmeye gelen yüzlerce Mağripli ve Hintli definecinin helak olduğunu ve göl kenarında durduğunu ifade eder.

    Seyahatnâme’ye göre; “Yakın bir zaman önce göl kenarına defineci bir derviş gelmiş ve 40 gün erbain çıkarmış. ilim kuvvetiyle göldeki su çekilince, cehennem kapısına benzer bir çukur ve çukurun ortasında demir kapılı bir mağara ve kapının önünde hesapsız altın ve gümüş eşyalar ortaya çıkmış. Derviş bu maldan nasibi kadar alıp gitmiş. Köy halkı bunu görünce, bu kapının önündeki mücevherlerden almış, yetinmeyip içerisi mücevherlerle dolu mağaranın kapısını sökmeye çalışmış. Bir anda ortaya çıkan su ile kimi köylüler burada helak olmuş, kimileri ise kurtulmuştur. Bu olanlarla yetinmeyen yöre halkı, dervişi alıp, padişah Sultan Ahmet’in huzuruna zütürmüş ve padişahın emriyle derviş ve kapucubaşı yeniden Karagöl’e gelmiş ve derviş yeniden 40 gün erbain çıkarmış ve gölün suyu çekilivermiş. Fakat bu sefer dervişin mağaranın demir kapısına değmesi ile birlikte, derviş ve yanındakiler paramparça bir halde helak olmuş, kapucubaşı ise kurtulup kaçmıştır” (2011:143144).

    Evliya Çelebi’nin Karagöl’ün fiziki yapısında görmüş olduğu farklılığı ifade ettiği bölümler, anlatmanın gerçekliğini ve inandırıcılığını arttırmaktadır. Anlatmada yer alan derviş, Sultan Ahmet ve kapucubaşı gibi şahıslar, bu anlatmanın islamî bir karakter kazanmasına ve günümüze daha yakın bir döneme bağlanmasına neden olur. Evliya Çelebi, bu tılsımın sahibi ya da yapanı hakkında bilgi vermemektedir. Tılsımın temel işlevi hazineyi korumaktır. Bu tılsımlı anlatma ise; insanlara az ile yetinmeyi ve tokgözlü olmayı öğütlemektir. Karagöl’deki hazineyi koruyan tılsımın en önemli alameti, gölün kara suyu ve çevresindeki kara taşlardır. Bir diğer alamet ise, tılsım nedeniyle helak olan definecilerin göl kenarında istiflenmiş bedenleridir.

    Karagöl; Sığacık ile Seferihisar arasında Teos Antik Kenti’nin 3 km kuzeydoğusunda yer almaktadır ve yaklaşık 100 m çapındadır. Gölün hemen yakınında bir taşocağı vardır. Bu antik taş ocağı, gölü ve bu göl çevresindeki 200 m çapındaki bir alanı kaplamaktadır. Söz konusu mermer ocağından, yüksek kaliteli siyah africano ile gri renkli mermer çıkartılmıştır. Karagöl’ün çevresinde atıl olarak, birbiri üzerine yığılmış durumda, her birinin kendine has biçimi, kurşun mühür yuvaları ve Latince yazıtları bulunan yarı işli 61 blok tespit edilmiştir (“Teos Arkeoloji Kazısı 2010 Yılı Kazı Raporu”).

    Karagöl’ün suyu ve çevresi, yakınındaki antik taşocağı ve buradan çıkan kara mermer tozu nedeniyle kapkaradır ve göl, bu görünüşü ile doğal ortamdan ayrılmaktadır. Gölün suyunun ve çevresindeki taşların sırrı, bu taşocağı ve ocaktan çıkan kara mermerler olmalıdır. Gölün kıyısında üst üste yatmakta olan helak olmuş definecilerin kanıtı ise “her birinin kendine has biçimi, kurşun mühür yuvaları ve Latince yazıtları bulunan yarı işli 61 blok” olmalıdır (“Teos Arkeoloji Kazısı 2010 Yılı Kazı Raporu”).
    ···
   tümünü göster