1. 1.
    +1
    buyrun gençler part2:
    15-20 dakika sonra nusret bey gözünü ayırmadan izlediği karıma eliyle gel işareti yaptı. karım dans etmeye devam ederek diğer erkeklerin arasından süzülüp yanımıza geldi. yüksek sesli müzikten sesini duyurabilmek için karımı belinden tutup kulağına bağırarak, “ne kadar güzel dans ediyorsun sen!” dedi. pelin müziğin ritmiyle halen oynatıp durduğu kalçalarında okşarcasına dolaşan ele aldırmadan, “güzel dans ederim. özellikle hoşuma giden bir erkeğin önünde olursam!” diyerek yanıtladı. nusret bey sanki anlamamış gibi, “kimmiş o şanslı erkek?” diye sordu. pelin elini uzatıp nusret beyin kalçasını okşayan kürek gibi elini tuttu, sımsıkı poposuna bastırdı ve gözlerinin içine bakarak, “sizin!” dedi.

    nusret bey zaten görebildiği şeyi karımın ağzından duymaktan mutlu gülümsedi. ne benden, ne de etraftakilerden çekiniyorlardı. pelin artık konuşurken ona dokunuyor, gözlerinin içine bakıyor, genç kız gülücükleriyle ve arada isterik kahkahalar ile süslüyordu sözlerini. bu hale geldiğinde karımın karşısındaki erkeğe teslim olduğunu biliyordum. yaşlı kurdun da bunu benden çok daha iyi bildiğinden hiç şüphem yoktu.

    nusret beyin arkadaşı olduğunu tahmin ettiğim bir yaşıtı bir erkek yaklaşıp, “nasılsın nusret?” diyene kadar bir birlerine kur yapmaya devam etiler. nusret bey arkadaşını başından çabuk savmasını bildi. sonra da karımın elinden tutup, “gelin çocuklar, daha sakin bir yere gidelim!” dedi. nusret bey pelin ile el ele, ben de yanlarında, çıkışa doğru yürüdük. şef garson yanımıza gelince, nusret bey karımın elini bıraktı, cebinden kalın bir cüzdan çıkardı. nerdeyse benim 2 aylık maaşım kadar olan hesabı ödedi. sonra da garsonundan vestiyerine kadar yüzlük banknotlar halinde bahşişler dağıta dağıta mekanın kapısına kadar geldik. sanırım bizim için bu son darbe oldu. karımla göz göze geldik bir an, kocaman kocaman açılmıştı gözleri, adamın dağıttığı paraları gördükten sonra.

    nusret beyin arabası hemen geldi. son model, kocaman, siyah bir arabaydı. şöför arka kapıyı açtı. nusret bey pelin’i nazikçe arabaya bindirdi. karım son derece hoşnut, mini eteğinin kasıklarına kadar açılmasına, şoför dahil hepimizin küloduna kadar görmemize aldırmadan rahat hareketlerle geçti, oturdu. nusret bey kendisi de bindi. ben de arkalarından binmeye yeltendim, ama şöför kibarca beni ön koltuğa yöneltti, “burada daha rahat edersiniz beyefendi!” dedi. biraz bozularak, “ha, tabii... ” dedim. ön koltuğa oturdum. araba yeni deri kokuyordu.

    şöför kapımı kapattı. kendisi de bindi, “villaya mı beyefendi?” diye sordu. evet cevabını alırken hareket etmiştik bile. arabanın sessizliğine rağmen nusret beyin kalın boğuk sesini duyuyor, ama çoğu zaman ne dediğini anlamıyordum. karımın ara sıra (evet, hayır) dediğini ve gülüşlerini duyuyordum.

    sesleri kesildiğinde öpüştüklerini anladım. yan gözle şoföre baktım, yüzünde pis bir sırıtmayla dikiz aynasından arkada olanları izliyordu. kendimi kötü hissettim. benim azgın fingirdek karım, ucuz bir fahişe gibi, şoföre ve bana aldırmadan başka bir erkekle arka koltukta fingirdiyor, sevişiyordu. sonra gözümün önüne nusret beyin barda dağıttığı banknotlar, kalın cüzdanının görüntüsü geldi. boş verdim herşeye, kendimi deri koltuğun rahatlığına bıraktım.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster