1. 1.
    +1
    buyrun gençler part4:
    sonunda kemal’in telefonu çaldı. hemen açtı. “tabii nusret bey!” dedi. birkaç defa daha, “tabii... tabii... ” dedi. telefonu kapatınca, bana, “gel bakalım!” deyip kapıya doğru yürüdü. içeriye girdik. gösterişli bir antrenin ardından loş aydınlatılmış büyük ve etkileyici salona girdik. zenginlik evin her köşesinde hissediliyordu. modern, beyaz ağırlıklı dekorasyon çok hoşuma gitmişti.

    merdivenin ardındaki bölümü göstererek, “bak burası bar... ” dedi. içkileri, bardakların yerlerini gösterdi. “ben bir şey istemiyorum!” dedim. güldü, “senin için değil salak! nusret bey talimat verdi. o istediği zaman zütüreceksin!” dedi. bunu düşünemediğim için kendime kızdım. mutfağı ve diğer yerleri gösterdikten sonra üst kata çıktık. heyecanlanmaya başlamıştım. yanlarına gidiyorduk galiba. nasıl davranacaktım? ne yapacaktım? nasıl konuşacaktım? ağzım kurumuştu heyecandan. holün sonunda, hafif ışık gelen odaya yaklaştıkça kalbim yeriden çıkacak gibiydi. az önce altında karımın gibişme seslerini dinleyerek 31 çektiğim oda olmalıydı bu.

    kemal öksürerek geldiğimizi belli etti. içeriden, “gelin, gelin!” diyen nusret beyin sesini duyduk. kemal önde ben arkada içeri girdik. kocaman yatak odasının ortasında onunla orantılı büyüklükte bir yatak vardı. odanın içinde yoğun bir ciks kokusu vardı. yarı oturmuş vaziyetteki nusret beyin göğsüne başını dayamış olan karım çok mutlu görünüyordu. narin elleri onun kıllı göğsünü okşuyordu. ikisi de gögüslerinin üstüne kadar örtülüydü. herhalde biz gelmeden örtmüşlerdi üstlerini. saçı başı incintı karımın. dudaklarında ruj kalmamış, bulaşmıştı. bana bakıp yorgun yorgun gülümsedi. nusret beye ayıp olmasın diye karşılık veremedim.

    nusret bey bir eliyle karıma sarılmıştı, diğeriyle omuzunu okşuyordu. muhabbetlerini kesmiş gibi suçluluk duydum, ama kendisi çağırmıştı bizi. nusret bey kendinden emin, ama artık daha sevecen sesiyle bana, “kemal sana her şeyin yerini gösterdi mi?” dedi. “evet, nusret bey.” dedim. “hadi bakalım o zaman bana bir buzlu viski getir!” dedi. karıma da birşey içmek istiyor mu diye soracaktım ki, “pelin’e de aynısından getir!” dedi. sonra da karıma döndü, “seni istediğim gibi yeniden yaratacağım!” dedi gülümseyerek. karım da kıkırdayarak kıllı göğsüne öpücük kondurdu ve “ben bilmem, beyim bilir!” dedi.

    nusret bey bana, “hadi bakalım, git getir şimdi!” deyip, kemal’e de, “kerem içkileri hazırlayıncaya kadar bekle, bir yanlış yapmasın, sonra evine gidebilirsin!” dedi. kemal, “tabii nusret bey!” dedi. ikimiz tam odadan çıkıyorduk ki, “dur bak, seninle biraz oyun oynayalım. aşağıda soyun ve pelin’in külodunu giy, öyle gel!” dedi. etrafa bakınıp karımın külodunu aradı. bulamayınca, “durmayın orada! arasınıza!” diye kızdı. kemal’le ben yatağın etrafında dolaşıp karımın külodunu aramaya başladık. sonunda kemal yatağın dibinde buldu, “buldum nusret bey!” dedi.

    karımın minik pembe külodu kemal’in elinde, beraberce odadan çıktık. aşağıya ininceye kadar kemal karımın külodunu koklayıp, “off, çok güzel kokuyor yaa!! halen sırılsıksam!” deyip durdu. aşağıdaki bara indiğimizde, “hadi kerem, giy bakalım karının külodunu!” dedi. “sen gittikten sonra giyerim... ” dedim. ama ısrarlarına sonunda daha fazla karşı koyamadım. kemal şu anda bana burada destek olabilecek tek kişiydi. soyunmaya başladım. gömleğimi, pantolonumu, külodumu, çoraplarımı tek tek çıkardım. çırılçıplak kemal’in önünde duruyordum. gibim kalkmaya başlamıştı. elimi uzatıp, “ver de giyeyim bari... ” dedim.

    “dur bekle!” dedi, kemerini çözdü. pantolonunun önünü açtı. yarağını çıkarttı, karımın küloduna sürtmeye başladı. dışarıda azıp da boşalamamanın acısını çıkartacaktı belli ki. ara sıra da bana bakarak, “ohhh, kerem karın tam gibilecek bir karı! tam bir huur!” diye fısıldıya fısıldıya 31 çekmeye başladı. çok sürmeden karımın külotuna fışkırttı döllerini ve “ooohhhhh!” çekti. sonra da dölleriyle vıcık vıcık olmuş külotu elime verdi ve pantolonunu toplamaya başladı. gülerek, “giy hadi!” dedi. öylece durduğumu görünce, “giysene lan gavat!” dedi.

    tek ayağımla mermer zemin üstünde dengemi sağlayarak bir bacağımı geçirdim. sonra da ötekini. külodu belime kadar çektiğimde, kemal’in ılık dölü gibime, taşaklarıma bulaştı. bu nedense gibimin daha da kalkmasına sebep oldu. kemal’in bunu farketmesi ihtimalinden rahatsız oldum. kalkmış gibimin ucu karımın külodundan dışarı taşıyordu. arkasındaki ip ise popumun arasına girmişti. kemal’in karşısında gerçekten utandığımı farkettim. o ise bana bakıp eğleniyordu, “dön şöyle bir de arkadan bakayım!” dedi. gayri ihtiyari dediğini yaptım. “ohhh yavrum, züte bak!” deyip kıçıma bir şaplak attı. hafifçe yana kaçtım. “genç kız gibi cilvelisin valla! hadi içkileri zütür gecikmeden, yoksa kızacak nusret bey sana!” dedi.

    haklıydı. ellerim titreyerek bardaklara viskiyi, buzlarını koydum. bardakları kemal’in verdiği tepsiye yerleştirdim, ona bir şey demeden arkamı dönüp, üstümde sadece karımın minik pembe külodu olduğu halde, yalın ayak, serin mermerin üstünde yürümeye başladım. kemal’in arkamdan halen baktığını biliyordum. merdiveni çıkarken külodun sürtünmesiyle kemal’in dölü iyice bulaşıyordu. hole geldiğimde kalbim tekrar hızlı hızlı çarpmaya başladı. odalarına yaklaşıyordum. içerden seslerini duymaya başladım. ciks sesleri değildi. konuşuyorlardı.

    odanın açık kapısına geldiğimde durdum. onların odasına giriyordum, izin almam gerektiğini düşündüm. beni hemen fark ettiler. nusret bey, “gel keremciğim!” dedi. geç kaldığıma kızmadığı için sevindim. yanlarına gittim, tepsiyi uzattım. ama nusret bey kendi eline daha yakın olduğumu fark etti ve “önce bayanlara sunulur!” dedi. “haklısınız, özür dilerim!” deyip tepsiyi karıma uzattım. pelin bardağı alırken beni süzerek, sevimli bir tavırla, “kocacım, çok yakışmış külodum sana!” dedi. ardından nusret bey aldı içkisini. bardaklarını tokuşturup birer yudum aldılar.

    nusret bey bana, sandalye çekip yatağın yanına oturmamı söyledi. dediğini yaptım. diken üstünde, dimdik sandalyeye oturdum. yatakta biraz daha doğruldular. artık biz bize olduğumuz için üstlerini örtmeye çalışmıyorlardı. karımın güzel göğüsleri ortaya çıkmıştı bile. onlara bakmak istiyordum, ama nusret bey’den çekiniyordum.

    nusret bey, “kerem’ciğim... ” diye söze başladı ve “durum şöyle... pelin’den çok hoşlandım. çok güzel, taş gibi, işveli, cilveli... ” deyip, beni tartmak ister gibi yüzüme baktı. tepki göstermediğimi, can kulağıyla dinlediğimi görünce devam etti, “hadi daha açık konuşayım. karın sevişmesini, gibişmesini de çok iyi biliyor. daracık amcığı var karının... bitirdi beni... metresim olmasını istedim, karın da bunu severek kabul etti!” dedi.

    bana sormadan kabul ettiği için karıma kızmama rağmen, karımın bu güçlü zengin erkeğin metresi olacağı düşüncesi hoşuma gitmişti. bir yandan da bunun hayatımızı nasıl değiştireceğini, ne zorlukları olacağını bilemediğim için korkuyordum. yine de olumsuz bir şey demeye cesaret edemedim, “siz nasıl uygun bulursanız... ” dedim. karım duygularımı biraz fark etmiş olmalı ki, “güzelim, ben senin karın olarak kalacağım. çekineceğin bir şey yok. sadece nusret beyin de kadını olacağım. tabii bazen seninle olamayacağım. ama onun karşılığında lüks, rahat bir hayatımız olacak!” dedi.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster