1. 1.
    +18 -1
    annem sağlığına dikkat edenlerdendi.

    kilometrelerce yürür, içki-sigara içmez, spor yapar, az ve sağlıklı yerdi. hiçbir stresi, sıkıntısı, borcu, harcı, derdi yoktu. göbeği bile olmamıştı hiç ama gözle görülür şekilde kilo vermeye başlamıştı. az yemesine bağladığımız bu durum zamanla kalıcı hale geldi. canımızı sıkmaya başladı.

    bir gün aniden gözleri görmez oldu! gözüne pıhtı yerleşmiş. sebebiysi kansızlık. doktorlar bu yaşta bu tip kansızlığı hayra yormadı. tahlil üstüne tahlil derken acı haber geldi: pankreas kanseri! hem de en kötü türünün en son evresi.

    son evre dediğime de bakmayın; dünyanın en hızlı seyreden kanser türlerinden biri. yani en fazla birkaç aylık dönemden bahsediyoruz. teşhis ve tahlil döneminde günler bazında erimeye başladı. tam o esnada geçirdiğim motor kazasını bu yüzden ailemden kimseye söyleyemedim. acil serviste tek başıma rontgenden mr’a giderken ailem hastanede annemın yanında koşturuyordu.

    doktorlar hep kibarca yapacak bir şeyin olmadığını söylüyor, uğraşıp hastayı iyice yormamamızı istiyordu. mantık da böyle söylüyordu ama annenız ölürken mantık yürütmek kolay olmuyor. allah kimseyi o duruma düşürmesin.

    annem zayıflamanın da ötesine geçmiş, belinin üstünde kelimenin tam anlamıyla ‘bir deri, bir kemik’ kalmıştı. belinin altı; yani ayakları ise ödemden davul gibi şişmişti. hep yatıyor, konuşamıyordu. zorla nefes alıyor, ısrarla bir şeyi sorunca basit tepkiler veriyordu. hepimizin tek merakı acı çekip çekmediğiydi. 3 kere sorduğumuzda ‘hayır’ der gibi başını salladı. sevindik. gülümseyemedik ama çok sevindik.

    hep işaret ediyor, elinin tutulmasını istiyordu. bir süre de ben tuttum. elleri buz gibiydi. içimden bile söylemeye dilim varmadı ama sahiden bir ölü eli gibiydi

    kanser pankreastan karaciğere sıçramış, vücudun birçok yerine yayılmıştı çoktan..

    daha sonra biraz moral bulmak için dışarı çıktım. berbat bir nişantaşı trafiğinden çıkardığımız aracımızla bitmeyecek gibi gelen bir yolun ardından eve ulaştık. annem hayatının son günlerini geçirdiği yatağının hemen yanında, halının üstünde, beyaz bir çarşafın altında yatıyordu. sağlık ekiplerinin çabaları işe yaramamış.

    çenesi bağlı yüzünü açtılar. o kadar huzurlu görünüyordu ki üzülemedim. ‘huzur içinde yatsın’ dedikleri oydu işte. bir insanın yaşayabileceği en büyük dönüşümü geçirdiği iki ayın ardından artık eski günlerindeki kadar huzurluydu... kabullenmek çok zordu.

    bugün tam 4 yıl oldu, acımı paylaşmak istedim. bu durumda olanlar olabilir. size "moral çok önemli, bu hastalık moralle yenilir" diyen zütverenlere inanmayın, umut taciri onlar.. ne yazıkki bu illetin tedavisi yok..
    ···
   tümünü göster