1. 576.
    +40
    önceden korkak, özgüvensiz amcığın tekiydim. bırakın kadınlardan yana şanslı olmayı, erkeklerin yanında bile ezilmiş hissediyordum. çevremde benden zengin, yakışıklı, tipsiz ama ortamı güzel huur çocukları dolanıyordu. üstelik bu gavatlar nedense benle aralarını iyi tutmaya çalışıyorlardı. ailelerini ortamlarını gördükçe özenmiyor değildim. kız arkadaşlarım (normal arkadaşlarım) "yakışıklı değilsin ama sempatiksin" derdi. friendzone dedikleri
    olay bu. anlattıklarımda kendimi övüyor gibi gözükebilirim, kusura bakmayın. mütevaziliğin hiçbir gibime yaramadığını öğrendiğimde, bunu karakterime oturttum.
    artık doğal olarak yapıyorum. zaten yapmacık olsam bu kadar adam oturup okumazsınız, insan doğasına aykırı.

    avukat bir arkadaşım, okumak çok önemli derdi. 50-60 yaşında geldiğinde bir sürü tecrüben oluyor, ama o yaştan sonra zütüne mi sokacaksın? derdi. yaşamış insanların hayatlarını, tecrübeleri oku ki hayatına şekil ver, bir taka yarasın diyordu. adam haklıydı beyler.

    ilk başlarda utangaçlığımdan, güzel kızlara saati soruyordum. bir zaman sonra yaşını sormaya başladım. terslediler tabi, yaş sorulmazmışmış. ama terslemeyenler de vardı? gayet sıcak kanlı insanlar vardı.. artık iltifatlara geçmiştim, bazen daha önce iltifat ettiğim kızlara rastlayıp utanıyordum. eee güzele güzel demek suçmu sayın seyirciler? böyle acemiliklerim, karşımdakinin de sonuçta bir insan evladı olduğunu farkedene kadar sürdü.

    bir zaman sonra, artık yaptığım şeye alıştım. hafiften muhabbete girebiliyordum. üstümdeki çekingenlik gitmişti her açıdan. her gören farkediyordu. "özgüven gelmiş vay goçum göğüs kası da yapmış" diye sataşan bıyıklı pekekentler de bunun kanıtıydııı ,, konuşurken gözleri parlayan güzel kızlar da..
    ama birgün bişey farkettim, okuduğum kitaplar bir konuda haklıydı.

    kendini kanıtlama çabası! bir kıza soru sorarsanız, tanımaya çalışırsanız samimi olarak, kendini önemli biri gibi hissetmeye başlıyor. size öyle şeyler söylemeli ki, çok hoşunuza gitmeli. tabi soruyu samimi sorduğunuz sürece. peki bi insan kime kendini kanıtlar? kendinden daha yüksek
    birine. işte bu noktada üstünlüğümü kabul etmiş oluyorlardı. beğenilme duygusu onları benim kölem haline getiriyordu. önceden ben de bu duygunun kölesi değilmiydim?

    soruları ben sorduğum halde, kızlar benden çok konuşur hâle gelmişti. bu sadece ayak üstünde değil, buluşup konuşurken de. tanımaya çalıştıkça, farklı hikayeler. farklı huurluklar görüyorsunuz. dışardan sizi izleyenler, özgüveninize hayranlıkla bakanlar da cabası. düşünün bak, binin biri alev alev yanan bi hatuna yaklaşıyor. ayak üstü
    konuşup gülüşmeye başlıyorlar. elini kızın beline atıp yürüyerek uzaklaşıyor. ne dersiniz? tabiki huur çocuğu..

    yavaştan konuya dönelim. melisi gibebileceğime inanıyordum açıkçası. ben inanmazsam o da inanmazdı çünkü. seziyorlar arkadaş. gibinizin kalktığını daha bakmadan seziyolar. ama yanımdaki eleman iyice huysuzlanmıştı, bu kızı seviyordu herhalde. çekip vurabilirdi beni. ama çavuşun hatrına sabrediyordu..
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster