1. 26.
    0
    hakan yavaşça yerden kalktı. gidip sigortaları düzeltti ve, 3-4 dk. sonra tekrar yanımıza geldi. ve özge'nin yanına gitti. özge koltukta oturuyordu. hakan tam ağzını açıp bir şeyler söylüyordu ki, özge tokadı patlattı suratına.

    +özge: hayvan herif. kalpten gidiyordum burada !
    -hakan: çok özür dilerim. sadece şaka yapmıştım. affet beni.
    +özge: hayır affetmiyorum seni. defol git yanımızdan.
    -hakan: ya şimdi geri mi döneyim. gelmişim o kadar yol bu karanlıkta.
    +özge :beni ilgilendirmez. defolll ya.
    -melis: hadi hakan uza buradan. adam gibi gelseydin, alırdık seni aramıza.
    +hakan: enes, sercan siz bir şeyler söyleyin bari. kovuyorlar beni.
    -ben: valla bu gece, buranın müdiresi melis. o ne derse, o olur...
    +özge: ayaklarımı kapansın, öpüp özür dilesin, affederim hakan'ı.
    -hakan: yok artık, ya. abartma özge.
    +melis: çabuk özge'nin ayaklarına kapan, öp ve özür dile hakan. yoksa az önceki tekmenin daha sertini yersin ! (bağırarak söyledi)

    hakan bu lafların üzerine. özgenin ayakkabıları çıkardı. sonrada çoraplarını. ve
    özge'nin ayaklarını öpmeye başladı.
    +özge: üstünü değil, altını öp hakan !

    hakan baya bir utanarak özge'nin ayaklarının altını öpmeye başladı...

    +özge: aferin... işte böyle.
    -hakan: tamam mı, oldu mu?
    +özge: ben sana kes demedim, devam et... (gülerek söyledi)

    bizde gülerek seyrettik olanları. hakan işte böyle 45 sn. falan öptü özge'nin ayaklarını...

    özge: tamam yeter. bu sana iyi bir ders olmuştur.
    sonrasında hakan ayağa kalktı. yüzü kıpkırmızıydı.
    +melis: bu kadar gerilimin üzerine, bu eğlence güzel geldi ya.
    ben: aynen. ama benim karnım acıktı. kantinden bir şeyler hazırlayalım mı?
    -özge: evet, ya iyi olur.
    +melis: hadi inelim kantine o zaman.

    bu arada hakan gelirken playstation getirmiş. enesle beraber kurup oynamaya başladılar.
    bizde; melis, özge ve ben üçümüz kantine indik... tost falan hazırlayacaktık. sonra sabaha kadar tost bize yetmez diye düşündük... benim bildiğim bir dürümcü vardı. geceleri de açık oluyor. ama okulun baya bir uzağında. yani yürüyerek yarım saat falan sürüyor.

    +ben : bildiğim bir dürümcü var kızlar. gidelim isterseniz. hem bu gece baya bir gerildik. dolaşırız biraz kafa dağıtırız.
    -özge :gece gece başımıza bir şey gelmesin bu saate?
    +ben: dürümcü çok yakın bir yerde zaten melis var yanımızda. siyah kuşak karateci. korur bizi

    melis bu laftan sonra ufak bir tebessüm gösterdi. ve bizde dışarı çıkmaya karar verdik. enes'e de msj attık dürümcüye gidiyoruz diye...

    okulun kapısının önünde güvenlik kamerası olduğu için, okulun arkasındaki duvardan tırmanarak atlayacaktık.
    duvarın önüne geldik. duvar 1.50 metre yüksekliğinde, üzerinde de 75 cm falan demir parmaklık var. parmaklığın üzerinde de dikenli teller vardı, ama biz daha önce okuldan kaçarken, dikenli telleri yan keskiyle halletmiştik

    neyse, ben sırtımı eğdim, ikibüklüm duruyorum. önce melis sırtına basıp duvara tırmandı. ardından özge'de aynı şekilde...
    daha sonra da ben tırmandım duvara. ve kızlardan önce aşağıya atlayıp, yine onlara merdiven görevi yaptım. onlarda indi aşağıya.

    +melis: bu gece fena gerilim yaşadık.
    -özge: hiç sorma ya... kabus gibiydi. ama hakan aptalına iyi bir ders verdik.
    +melis: korkma canım kabus artık bitti. bu gece sabaha kadar eğleneceğiz. öyle değil mi sercan?
    -ben: aynen kızlar. artık rahat olun. yaşayacağımız kadar gerilim yaşadık bu gece zaten...

    i̇şte bu konuşmaların ardından, dürümcüye doğru gecenin bir yarısı yürümeye başladık. saat 12:30 tu... kızlara kabus bitti, rahat olun demiştim. ama unuttuğum bir şey vardı.

    gece daha henüz yeni başlıyordu...
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster