1. 76.
    +1
    Ocağın yanıp yanmadığını kontrol etmek üzereyken bir anda olduğum yere çakıldım. Çünkü açık balkon kapısından eteğini havalandıran beklenmedik bir rüzgâr esti. Sandalyeye uzattığı bacakları, bir heykelin açılış töreninde ipin çekilip örtünün kalktığı anlarda olduğu gibi ansızın ortaya çıktı, yüreğim ağzıma geldi. Ayak tabanlarından kalçasına kadar, her şey oradaydı. Hafif buğday rengi, pürüzsüz. Bir an külotuna da kaydı gözüm, siyah, onu dantelli. Külotun ince kıvrımlarına, o ince kıvrımların kalçanın başladığı yerde bıraktığı ince izlere de bakıverdim o telaşla. Bütün bu gözlem ne kadar sürdü tam hatırlamıyorum, bir saniye de sürmüş olabilir bir yıl da. Ama aceleyle eteğini iki bacağının arasına topladığını çok net hatırlıyorum. Baktığımı görmüştü. Yerin dibine geçtim. Ne gördüğünü çaktırmadı, sadece balkon kapısını ittirdi biraz.

    “Sokak kapısını açık bırakmışsın, ondan cereyan yapıyor.”

    Cevap veremedim, sanki cereyan yapsın da eteği açılsın diye sokak kapısını bilerek açık bırakmışım gibi, onu kötü emellerime alet etmeye çalışırken planlarım suya düşmüş gibi, kaldım öyle, bin kat yerin dibine geçtim.
    ···
   tümünü göster