1. 51.
    +1
    bu filmi eleştiren beğenmeyen sinema yazarını bir daha dikkate almam. öyle de turnusol görevi gören bir filmdir işte.

    bu öyle bir filmdir ki sadece sinemamızı kurtarması özelliği için bile, şuan sinemadan ekmek yiyen ne kadar festival ve gişe filmi yapan sinemacı varsa hepsinin konuştuğu, "bu film sayesinde şurdan ödenek aldık", "bu film sayesinde bilmem nerde açılan sinema salonunda filmim oynadı" falan gibi cümleler kurdukları bir belgesel yapılmalıydı! yani elin oğlu kesin yapardı böyle bir belgeseli.

    baba (the godfather) filmi nasıl ki amerikan sinemasında hem izleyiciyi etkileyip sinema salonları önünde kuyruk oluşturmayı başarmış hem de sinema eleştirmenlerinin %90'ının beğenisini kazanmıış az sayıdaki filmden birisidir, eşkıya da bu ikisini başaran az sayıdaki yerli filmden biridir.
    96 yılında siyad(sinema yazarları derneği) dan en iyi film ve senaryo ödülünü almıştır. ki o yıl "tabutta rövaşata" da rakipleri arasındadır ve ikinciliği almıştır o da.

    ama nedense yıllar sonra sinema yazarları bu filmi unutmuş ve saçma sapan argümanlarla eleştirme yoluna gitmiştir. unutmaları ndaki en büyük sebep bence, bu filmi bu ülkede ki her kesimden ,her siyasi görüşten insanın sevmesidir. baş karakterinin kürt bir eşkıya'nın olduğu bir filmi (ki yapım tarihi 96 dır daha açılım süreç müreç yok ortada düşünün) sağcısı, milliyetçisi, ulusalcısı, apolitiği her görüşten insan beğenince ister istemez "bunların bu kadar sevdiği bir filmi ben sevemem. var bu filmde bi pokluk" diyerek gereksizce ve saçma sapan şekilde eleştirme yoluna gitmişlerdir. "baran neden hapisten çıktığı gibi pkk'ya katılmadı?" dan tut, "banka çekini nasıl bilmez hiç görmemiş mi?" gibi veya "filmin açılışı çok ışık almış görüntü yönetmenliği iyi değil", "baran kız ismi, keje ismi yanlış telaffuz ediliyor, cumali vurulduktan sonra çatıya nasıl çıktı?" gibi hakikaten tamamen filme pok atma, eleştirecek bişey bulamayınca ne diyeceğini şaşırma yoluna gidildiği gayet açıkça görülüyor.
    tanıştığım çoğu "kürtçü sol"culuğu benimsemiş arkadaşlar da bu filmi beğenmeyip yukarıdaki gibi eleştiriler yapma eğilimindeler. ama yine yavuz turgul'un muhsin bey filmini beğenir bu arkadaşlar ve hepsi ibrahim tatlıses hayranıdır da aynı zamanda * ve yolda muhsin bey gibi bir insan görseler içlerinden "pis burcuva", "beyaz türk" , "faşik ulusalcı kemalist" gibi yaftalar yapıştırmaktan geri durmazlar %90 ihtimalle *

    peki neden muhsin beyi överler?
    çünkü yavuz turgul'un iyi bir yönetmen senarist olduğunun farkındalar ve onun en azından bir filmini severek, liste dışı bırakmaya kıyamıyorlar.

    eşkıya eğer ki o dönem o kadar gişe yapmasaydı ve günümüze kadar, "sinefil olmayan sıradan izleyici kitlesi" tarafından da bu kadar övülmeseydi eminim bu arkadaşlar ve eleştirmen tayfası rahatça eşkıya'yı 1 numaraya koyarlardı.
    hele bir de cannes'a falan yollanıp ödül alaydı eşkıyaaa, o zaman şimdilerde nuri bilge ceylanı değil yavuz turgul'u konuşuyor olurdu "yeni türkiye sineması"cı tayfa...

    ama zamanla anlayacaklar eşkıya'nın ve yavuz turgul'un gerçek değerini.
    zaten zahit atam falan anlamaya başladı. panellerinde "yavuz turgul sinemasından da bahsedeceğim artık onu çok boşlamşısız" gibi şeyler söylüyor.
    giovanni scoglamillo üstad (ki o da zamanında överkenbile saçma sapan eleştirmiştir eşkıyayı)son röportajlarından birinde, "yeni türkiye sineması" (ki isim babalarından biri de zahit atamdır ve şu aralar pişmandır nbc düşmanıdır) adı altında sinemamızın minimalizm dalgasıyla içine edenleri eleştirmiş, tek umudum sinemamızın geleceği emanet edilmesi gereken kişi yavuz turgul'dur tarzı şeyler demiştir.

    fatih akın, cem yılmaz, ali ilhan gibi sinemacılar da yavuz turgul'a hayranlıklarını dile getirmeye başladılar.
    yani geleceğe dair umut var ancak bir yavuz turgul daha çok zor gelir.
    kendisi bile son işleriyle (kabadayı, av mevsimi) bence (bence diyorum çünkü bu filmler bile bir çok izleyici ve eleştirmene göre başyapıtlarıdır) kendisini mumla aratmaya başlıyor.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster