1. 76.
    +1
    insanlar 192'ye ayrılır. Çünkü 192 güzel bi sayı. Bu inandırıcı gelmediyse söylemeliyim ki önemli olan bu değil, asıl nokta insanlar bi şekilde ayrılır. insanların yalnız olanı vardır mesela, bunlara yalnız insan denir. Ve onlar da sanki yeterince yalnız değilmiş gibi kendi içlerinde 3'e ayrılır; istediği için yalnız olanlar, istemediği halde yalnız olanlar ve istemediği yalnızlığına zamanla alışmış hatta bundan keyif alır hale gelmiş olanlar.

    Kaybedenler kulübünde geçen bi replik vardı: "Bunca insan yalnızken neden bunca insan yalnız?" Bunu düşündüm ve şu sonuca vardım; insanların yalnızlığı zamanla kendilerine benziyo. Tıpkı çocuk yetiştirmek gibi, onun sana benzemesi gibi. Yalnızlık, kucağına aldığın andan itibaren seni gözlemleyen ve taklit eden, seni seven fakat diğer insanlarla iyi anlaşamayan bi çocuk. Dolayısıyla iki yalnız insanın önündeki ilk engel birbirinden farklı karakterde yalnızlıkları olması. Ve yapmaları gereken ilk şey de, birbirlerinin yalnızlıklarına saygı göstermek, ürkütmeden ve anlayışla yaklaşmak. Çünkü ben yalnızlığı aynı kelimelerle anlattıkları halde birbirlerinin varlığına yabancı kalmış insanlar gördüm. Hee derseniz ki; böyle yaparsak ilişkimiz sağlıklı mı olur? Yok be anacım, kıçını da yırtsan bitecek o ilişki fazla zorlama. Neyse bizim konumuz da o değil zaten, bi daha bu konuda soru istemiyorum.

    Sabaha karşı yolu süpüren bi çöpçü gördüğümde çok çekiniyorum.
    Oğlum bak git der diye değil, oğlum bi gel der diye. Ben derdi benden fazla olan insanlardan çekinirim. Çünkü bu insanların sorduğu soruların cevabını verebilmek zekadan fazlasını ister, yaşanmışlık, çaresizlik, acı ister. Ve yalnızlıkları; üzerine şiir yazılacak türden değil, boğazına düğüm atacak türdendir.

    8 yaşında kuzenim var. Yaşı içimdeki çocuktan daha küçük olduğu halde onun da dertleri var. Anlat bakim diyorum, yalnızım diyo. Ona yalnızlıkla nasıl baş edeceğini, yalnızlığı nasıl sevebileceğini anlatmaya başlıyorum. Birkaç dakika sonra gözlerine bakınca içinden 'ne saçmalıyosun insan yalnızlığı nasıl sever' dediğini anlıyorum. Halbuki öyle değil, o çoktan dondurmayı felan düşünmeye başlamış oluyo. Alıyorum onu dondurma yemeye zütürüyorum. Çünkü çocukların kalbinde büyüklerin kelimeleriyle dokunamadığı bi yer vardır ve oraya sadece dondurma akıp girer. Bunları unutmaya başladığımı görüp kızıyorum kendime, bi çocuk gibi düşünememeye başladığım için korkuyorum. Ama ona anlatmıyorum bunları, dondurmayı üstüne dökmesin diye.

    Kraliçe arılar henüz larva halindeyken seçilir ömür boyu sürecek bi yalnızlığa. Ve bunu kaldırabilmesi için arı sütüyle beslerler onu belli bi olgunluğa erişene dek. insanlar ise bu kadar merhametli değildir. insanlara göre; yalnız insana süt ikram etmek hiç mantıklı değildir ve portakallı kek sadece çok iyi tanıdığın ya da çıkar sağladığın insanlara yapılır.

    Mutlu yalnızlıklar dilerim.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster