/i/Sözlük İçi

sözlük içi.
https://bilmeyenadam
  1. 1.
    +1


    Boncuklu Tabanca (Morartıcı)



    Zira adama değdimi boncuk morartıyordu. Genelde sarı mermileri vardı bunların ve renkli olduğu zaman değerli olurdu atmaya kıyamazdık. Ve toplayıcılık yapmayı bu boncuklar sayesinde öğrendim. Morartıcımıza boncuk bulmak için biz sokak sokak gezer ve yerden o mermileri toplar ceplerimize doluştururduk. Her seferinde mermimi alacaz dıbına koyim mantığındaydık. Şimdi büyüdük airsoft denen bir oyun oynuyoruz, gavurun malı gibi şarjörlere dolduruyoruz da yarısı yere dökülüyor dönüp bakmıyoruz bile boncuklara.





    Eskici den Para kazanma ! (ilk Ticaret)



    O toplayıcılık hatta epey eğitmişti bizi de işi ticarete dökmüştük. Ben ilk paramı da o zamanlar kazandım. Şöyle ki hatırlarsınız sokaktan ‘demirciiiii demiralıyodemiralıyo demirciiiiiieeeeaaaahhhhhh’ diye bağıran adamlar geçerdi. Biz de mahalleyi gezer nerde demir metal ıvır zıvır varsa toplardık sonra o demirciye verirdik. Demircinin bir el tartısı vardı ona takar tartar bize para verirdi. Ama eminim bize çok az para vermiştir huur çocukları küçüğüz diye kandırmışlardır. Hepsinin anasını gibeyim aklıma gelmişken.





    Sapan



    Silah kavramı çok uzak değildi bize. En büyük silahımız sapan ve içine kağıttan yuvarladığımız fişeklerimizi koyduğumuz borumuzdu. Tam manasıyla mühendislikti yaptığımız. Sapan ama sapan dediysem böyle hazır alınan şu sapanlardan değil,el emeği kendi yaptığın şu sapandan bahsediyorum. Doğru ağaç seçimi, ayarlı lastik, atacağın şeyi yerleştirdiğin boğumu dengeli oturtmak, atacağın şeyi doğru seçmek ki genelde taş olurdu, resmen bir mühendislikti. Boruda da düzgün boru seçimi son derece önemliydi. Sonrasında da her baba yiğidin harcı olmayan o fişek yapma mevzusu gelir. Herkes evdeki defterlerinden belirli ölçüde bir sürü kesip pantolonunun içine sıkıştırırdı ve bir tarafı da dışarı çıkmış şekilde sarkardı. Fişeğe ihtiyaç duyulduğunda hemen ordan bir parça çekip yuvarlardık. Onu yuvarlamak meseledir. Çok ince olursa gerekli gücü veremezsin üflediğin boşa gider eğer çok geniş yaparsan da bu sefer sıkışır gitmezdi. Çok tükürüklersen boruya yapışırdı ama ayarında yapıp, üfleyip bir de çatıya atıyorsan fişeği değmeyin keyfine.





    Bilyalı (Herkes Bilmez)



    Kendisi tamamen sokak yapımı bir ulaşım aracıdır. Gücü çekenden veya yokuştan alır. iple veya ayakla kontrollü bir direksiyonu ve Allaha emanet fren sistemi vardır. Uygun tahta seçimi, bilyaların tahtalara geçirilip yerinden çıkmasın diye tahtanın içine doğru çivi çakmalar, direksiyon düzgün hareket etsin diye tam ortadan tek çiviyle sabitlemeler hep mühendislikti. Tabi düzenli bakımlarını yapmadığımız için çabukça kırılır dökülür dağılırdı.

    Ulaşımımızı başka türlü de sağlıyorduk. Adına ‘takılma’ deniyordu. Aslında tam manasıyla bir ulaşım yöntemi sayılamaz. Çünkü amaç bir yerden bir yere ulaşım değil muallaklikti. Takılma şu demek oluyor arabaların arkasına tutunarak araçla birlikte hareket etmek. Tabi ayaklarınızı da yerden kesmeniz lazım. Bunun için de normal binek arabalara takılma diye bir şey yok. En ideal takılma aracı tüpçü, sucuydu. Çok rahat, konforlu yolculuk ediliyordu. Hatta 3-4 kişiye kadar koltuk kapasitesi vardır bunların. Fakat bu araçlardaki handikap şoförün sizi kolay fark edebilmesidir. Bunu engellemek için epey eğilinip züt dışarıya çıkarılır ama eğer fark edildiyseniz zaten sürücü arabayı durdurur. Siz fark edildiğinizi anlayınca kaçmalısınız zira arabadan inip kovalarlar. Fark edilme açısından en ideal araçlar okul servisleriydi. Fakat okul servislerinin de üstünde durmak daha zordu ve tek kişilikti. Çocuk aklı nasıl çalışıyor bilmiyorum, arabaların arkasına takılırken eğleniyorduk düşüp biyerimizi kırarız demiyorduk. Çocuk cesareti diye bişey var ve gerçekten akıl almaz bir cesaret.





    Bulvar - Kral (Dergi ve Gazete)



    Herşey iyi hoş oyunlar güzel fakat yaş ilerlemeye başladıkça gibinde bi hareketlenme olduğunu hissediyorsun. Sonra o bir gencin en iğrenç, en sevimsiz, en nefret edilesi dönemi olan ergen muhabbetinin başlangıcını yaşamak zorundasın. Ben cinselliği arka bahçelerde bulduğum kral dergisinden, bulvar gazetesinden. bakkala gidip başka gazete alıyormuş gibi yapıp onları keserdim göz ucuyla





    ferre Kasetleri



    ilk ferre dergi bulduğumuzda baya şaşırmıştık vay arkadaş falan yaraklar, amlar, zütler havada uçuşuyor. Apayrı bir dünya amk bize çok uzak. Biz takumuzda boncuk ararken millet nelerle uğraşıyormuş diyorsun. Sonra arkadaşım Gökhan bir ara eve çağırdı beni. Neyse gittim. Gitti mutfaktaki dolabın arkasına çıktı elini biyerlere soktu ve vhs bi kaset çıkardı. Vhs kaset tabi amk cd falan yoktu ozamanlar dıbına koduklarım ferreyu vhs de izlemiş adamım ben akıllı olun. Taktı oynatıcıya arkadaş manyak şaşırmıştım ilk gördüğümde. Hatta hiç unutmuyorum bir arabanın etrafında bir kadına iki arkadaş çöküyordu. Baya 3-5 kişi toplanıp toplanıp izliyorduk. Ama resmen deneysel bir şeydi bizim için zira şuanda böyle bir şey olduğunu düşünemiyorum bile.





    Tutti Frutti (TV Show



    Garılar sırayla gelip meme açardı da gözümü ayırmadan izlerdim. Ulan saatlerce cine5 te karıncalı ekrana bakmış adamım ben. Ve sorun anlatırım yani olayı, beyin dekoder olmuştu o sizin karınca diye baktığınız ekran bana full hd görüntüydü lan. Böyle böyle geçti ergenliğimiz işte. Ben küçükken pandik diye bir şey vardı bak o da hep bu dönemlere denk gelir şimdi fark ettim. Bir nesil böyle böyle muallak oldu. Evlerden ırak.





    Sanal Bebek



    ben bebek bakmayı da küçükken öğrendim. Tam bebek bakmak sayılmasa da sonuçta ihtiyacı gelince tuvalete zütürüyor, acıkınca yemek veriyordun dıbına kodumun sanal bebeğine. Bir dönem ömrümüzü yedi o huur çocuğu sanal bebekler. Benim de vardı epey de baktım ama büyük mallık yemin ederim bir de ölünce gömüyorlardı falan haberlerde duyuyorduk tabi. Zira bizim gibi fakirler için pahada değerli bişeydi öyle kaldırıp nereye gömüyosun amk. Arkadaşım gömse zaten arkasını döndüğünde eşeler alırım onu ordan aga yemez bizim orda öyle şeyler. Hayır zaten sokakta işe yarar olduğunu düşündüğüm neyi bulsam eve getiren biriyim. Affetmem allahıma.





    Salıncakçı Amca (Benmerkez kuvvetli)



    Eski, kötü, paslı, döner bir mekanizma. Çeke çeke gelirdi. Sokağın müsait bir yerine park eder tekerleri kitler salıncaklarını açar dolmasını beklerdi. Tamamı dolarsa iyi, dolmazsa da yine de tam ortasına geçer yavaş yavaş çevirir kolu, sonra hızlanırdı. Komple el gücüyle çalışan mekanizma. 2 dişliyle tüm sokaktaki çocuklara eğlence getirirdi. Bir de bizi dengeli dizerdi eğer tam dolmazsa salıncaklar. Ağırlık merkezini tam ortaya getirmeye çalışırmış ki ben bunları üniversitede gördüğümde ufak bir tebessümle salıncakçı amcaya selamımı gönderirdim. Tüm mühendisler yalanmış da tek mühendis senmişsin be amca. Bir de salıncaklar normalde yere paralelken dönmeye başladıkça açılırdı kopup gideceğiz hissi uyandırırdı. Hızlandıkça daha çok açılırdı salıncak. Daha sonraları merkezkaç kuvveti dediler de inanmadık. Amca yapmıyor muydu onu, merkezkaç kim lan?


    ···
   tümünü göster