1. 51.
    0
    senin kendinle bitmek bilmez bir hesabın var.
    başkalarını bulaştırmayayım diyorsun, gelip kendileri yerleşiyor sorgulamanın ortasına, o karanlık odadaki rahatsız edici beyaz ışığın altına girip durmaya hevesliler var.
    senin de işine geliyor, kovmuyorsun, hatta bir de rahat etsin, yerini yadırgamasın diye imkanlarını zorluyorsun. ne olursa olsun onlar senin kabına sığmıyor ama, bazen taşıyorlar, bazen içinde kaybolup gidiyorlar.
    sen zannettiğin gibi birileri ve zannettiğin gibi birşeyler peşindesin, sürprizleri seviyorsun ama sürprizler bile beklemediğin şeyler olmamalı, yoksa oturur ağlarsın sen, bir daha kalkamazsın ordan, bir daha susmazsın da.
    hem olmasın istiyorsun, hem olsun, olunca kıymetini bilmiyorsun, olmayınca kahrından ölmüyorsun. seni, aklından geçen, içinden gelen bütün delilikleri yapmaya itecek, çekiştirecek, harekete geçirecek kadar basit birşey olması lazım yoksa gün gelecek sen aklında yanıp sönenin ne olduğunu bile anlamaz hale geleceksin.
    bir gün gelir de, sabah anlamsızlığı, hiçliği hissetmeden uyanırsan, birşeylere umutlanarak yahut üşenerek, ama birşeylere tepki vererek kalkarsan yataktan, yani değişirsen, durmadan yorulmadan sadece yazmak isteyen ellerinin dantel öresi, tahta oyası, çiçek dikesi gelirse, anlamların bile anldıbını soran kafan gündelik işlerin, gelecek planlarının ardına düşmeyi becerirse, nefretle, kıskançlıkla, küçümsemeyle değil de sade bir sevgiyle sarılı bulursan varlığını,
    o kadar değişmeyi başarırsan,
    çoklu, bir ondan bir bundan değil de
    bir tek ve sade,
    sade ve basit,
    basit ve küçük,
    küçük ve sevimli olabilirsen, kendine küfret benim yerime.
    sakın bu acaipliğe ihanet etme!
    ···
   tümünü göster