/i/Başıma Geldi

Hayatta başınıza gelenlerden ibaret değil midir?
  1. 201.
    +6 -3
    lisede böyle efsane bir dayak yemiştim. hani şu koğuş ağası gibi olan, mahallenin bıçkın delikanlısı gibi olan cankilerden. her sınıfta vardır böyle elemanlar. anadolu lisesi öğrencisi olmama rağmen bizim sınıfta da vardı. sanki kontenjandan giriyor pekekentler; her sınıfa bunlardan 2-3 tane dağıtılmış gibidir. buna "normal dağılım" diyorlar sanırım. askerde bile aynı duruma şahit olmuştum be.

    neyse bunlar bi atarlanmalar, bi havalar geziyorlardı tenefüste. ben de sıra arkadaşımla turluyordum o ara ve bu zorbaları sağa sola sataşırken görüyordum. örümcek içgüdülerim bana da sataşacaklarını söylüyordu. ben onların yakınından geçmek istemiyordum. örümcek içgüdülerim geri dönmem konusunda ısrar ediyordu ama ben yine de onu dinlemiyordum.

    sonra başıma çok kötü bir şey geldi. durduk yere yumruk yedim lan dıbına koyayım. çok sert ve kasıtlı bir yumruk. tam yanağımın ortasına ve tam sağ yanımdan. afalladım, aptala döndüm. neye uğradığımı şaşırdım; çok tuhaf oldum. yanımdaki arkadaş da şaşırdı tabii. bir insan hiçbir şey yapmadan yumruk yer mi lan? ben yemiştim işte. sakin, efendi bir tip olmama rağmen baya horozlanma filan yaşattım o an ama bir türlü yumru sallayamıyordum. cüneyt arkın'ın hayırsız oğlu gibi elim taş kesilmiş hissediyordum. aslında böyle düşünmemin nedeni de, kavga edersem hem dayak yerim hem de okuldan uzaklaştırılma gibi cezalar alabilirim korkularımdı. yerli veya yersiz bir korkuydu bilemiyorum ama sonuçta başarılı öğrencilik hayatıma gölge düşsün istemiyordum.

    böyle durumlarda öğretmenlerden de medet umamazsınız. bir şekilde söylesem de zorbalara pek bir şey olmayacağını ve eninde sonunda bana hayatı zindan edeceklerini bilirdim. hayatımız travmalar etrafına kurulu zaten. her neyse o an tehdit de ettiler beni. bu da hayattaki en büyük fobilerimden biri. ne zaman ne tak yiyecekleri belli değil işte.

    derste, tenefüste, arkadaşlarımla filan konuşurken hep ne yapacağımı düşünmeye başlamıştım. gerçekten bir dayak daha yiyeceğime inandırmıştım kendimi. ama dayağı beklemek, o dayak ihtimalinin ne zaman geleceğini bilememek, dayağın kendisinden daha stresli ve daha acı verici bir şey kesinlikle. neyse ki başka güne kalmadan hesap günü yine o gün son dersten sonra tuvalette gerçekleşmişti.

    tuvalette kıstırıldığıma hemen pişman olmuştum. daha temiz bir yer olsa fena olmazdı. ama kaval kemiğine sert bir tekmeyle başlayan bir hınçla hasımlarımdan baya bir dayak yediğimde yine de stresim biraz azalmıştı. bir şeyin olması, kötümser düşünmekten bile evla gibi geliyor bana.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster