/i/Devlet

  1. 51.
    +4
    Oğluyla yapılan röportaj;

    operasyonlarda yaşadıklarını, arkadaşlarıyla ilişkilerini size anlatır mıydı?

    - benim kitapta anlattıklarım, biz ankara’ya döndüğümüzde babamın bana anlattığı şeyler. bazılarını da babamın arkadaşlarından dinledim. ayrıca 1996’dan önce de gazetelerde babamla ilgili haberler çıkıyordu. özgür gündem, 2000’e doğru, aydınlık gibi dergiler babamı yazardı ve biz de bunlar babam gelince okusun diye toplardık.
    bize öyle söylemişti. tabii orada babamızı görüyoruz, bir baba evladına açıklama da yapmak zorunda. çünkü orada ‘katil yeşil’ diyorlar.
    ayrıca biz ataerkil bir toplumuz, kadın erkek bir arada oturmaz. misafir olduğu zaman onlara hizmet edecek olan evin en büyük oğludur. babamın arkadaşları geldiği zaman yanlarında hep ben dururdum ve zaten babam beni çok severdi.

    babanızın “yeşil” olduğunu ne zaman nasıl öğrendiniz? öğrenmeden önce “yeşil” diye birisinin varlığını biliyor muydunuz?

    - tabii biliyordum. ben o tarihlerde elazığ’da ülkü ocaklarına giderdim. orada insanlar “yeşil” hakkında konuşurlardı. babamın “yeşil” olduğunu öğrenmeden önce zaten “yeşil” e hayrandım. babama da soruyordum. babamın “yeşil” ile tanışıyor olmasından da gurur duyuyordum. babam genelde kış aylarında gelirdi. maaşını çektikten sonra da hamsi almaya giderdik. yine bir gün bir araba durdu, adamlar babama “yeşil” diye hitap ettiler. o an anladım ve gurur duydum.

    kitap okur muydu? özel zevkleri, hobileri var mıydı?

    - mao’nun stratejilerini anlatan kitapları okurdu. pkk’nın yayın organlarını, kongre kararlarını okurdu. bunları da iyi bir empati kurmak için okurdu. itirafçıların savunmaları gelirdi, onları okurdu.

    müzik dinler miydi?

    - çatışma seslerinin kayıtlı olduğu kasetler vardı, onları dinlerdi. abdülsamet abdulvasıt var, mısırlı bir hafız. onları dinlerdi.

    birçok istihbaratçı babanızın öldüğünü söylüyor, siz ne düşünüyorsunuz?

    - ölmediğine dair somut bir delilim yok, 1996’dan sonra hiç görüşmedim. şimdi mesela ben kardeşimle her gün görüşüyorum, bir gün görmesem hemen ararım merak ederim. ama ben babamla senede bir kere, iki senede de bir kere görüşüyorduk. öyle bir karakteri vardı. o yüzden çok anormal gelmiyor bana.

    en son ne zaman gördünüz babanızı?

    1996’nın kasım ayı sonu. evden her zamanki gibi ‘akşam görüşürüz’ diye çıktı. zaten her zaman yaptığı şey buydu. bir kere çıkınca çok uzun süre gelmiyordu.

    siz en son 1996’da gördünüz, mehmet eymür de 1996’dan sonra irtibatın kesildiğini söylüyor, fakat şemdin sakık 1998’de kendisini irak’tan “yeşil” ve ekibinin getirdiğini söylüyor?

    - ben babamın suriye’deki gücünü, istihbarat gücünü biliyorum. sakık’ın söylediğine göre, o tarihte babam hayatta.

    peki, bunu duyunca araştırmadınız mı babanız sağ mı diye?

    - bugüne kadar hiç kimseye babamın yaşayıp yaşamadığını sormadım. çünkü ben babamı tanıyorum. benim babam gelmemesi gerekiyorsa gelmez. çok inatçı bir insandı. çatışmalardan dönüp geldiği zaman 55-60 kilo oluyordu. cımbızlarla ayağının altından taş parçaları çıkarıyorduk. 2 ay yataktan kalkmıyordu. yani bu onun inatçılığını gösteriyor.

    babanızın geri geleceğine inanıyor musunuz? ümidiniz var mı?

    - var tabii, neden olmasın? neticede oğluyum, yaşamasını isterim. her zaman böyle bir umutla yaşıyorum. ben seviyorum babamı. kayıp ailelerinin yakınlarına bakın. 20 senedir arayan var. bu konuda duygusal davranıyor da olabilirim. bu içimde yaşattığım bir istek de olabilir ama böyle bir umudum var, niye olmasın ki? ölüsünü görmedim.

    nasıl geçiniyorsunuz? babanızın sizi “emanet ettiği” dostlarından yardım aldınız mı?

    - kesinlikle hayır. babam gittikten sonra babamın hiçbir arkadaşından maddi yardım almış değiliz, böyle bir talebimiz de olmadı. kendi ayaklarımızın üzerinde duruyoruz. 10 senedir oto kiralama işi yapıyorum.

    “yeşil”in oğlu olmak bir avantaj mı?

    - hayır, hiçbir avantajı yok. dezavantajı var. 18 yaşıma girdiğim günden bugüne dgm’lerde yargılanıyorum. hakkımda bir takipsizlik, bir beraat kararı var, ayrıca iki dosyadan da yargılanmam devam ediyor. ben bu hayat tarzından memnun değilim ki. hep saklanarak, hep tehdit altında yaşıyoruz. bundan kim memnun olabilir ki? akşam düzenli olarak evine gelen, işçi ya da memur bir babam olmasını çok isterdim.
    o kadar çok isterdim ki... hatta ankara’ya taşındığımız zaman, babam belirli bir süre eve gelip giderdi, hayatımızın en mutlu günleri o günlerdi. benim babam bir kere bile okula gelip, ne benim ne kardeşimin derslerini sormamıştır. böyle bir baba figürünü kim ister?

    ‘1973’ten beri istihbaratçı’
    anneniz ne düşünüyor? “git babanı bul” diyor mu?

    - hayır, böyle bir şey demiyor. ama ailece üzülüyoruz tabiki.

    babanızın devletle ilişkisinin adı neydi? kadrolu memur muydu, sözleşmeli işçi miydi? resmi adı neydi?

    - mit zaten kendisi bunu açıkladı. 1973’ten beri istihbaratçı olarak çalıştığını mit söyledi.

    maaşını alıyor musunuz? sigortasından faydalanabiliyor musunuz?

    1998-99’da iptal edildiğinden beri almıyoruz. sigortasından da faydalanmıyoruz.

    faydalanmak için girişimde bulundunuz mu?

    - hayır bulunmadık.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster