/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +1
    bunlar karmaşık durumlar, size inandırıcı gelmeyebilir ama gerçekler işte...

    dünya dışı varlıkların hükmünde yaşayan bir kısım gibi hayatımızı devam ettirmeyi reddetmiştik. yarı robot, yarı canavar bir takım müsibet,7'den 70'e bütün dünyayı kavuruyor ve kanımız gökten yağmur gibi yağıyordu...

    2078 baharıydı... uyandığımda, bahar aylarında cıvıl cıvıl olan mahallemin üstünde yeşil bir sis perdesi vardı, hiç unutmuyorum.ne olduğunu merak edip, camdan dışarıya kafamı uzattığımda,her sabah evimin önündeki ardıç ağacının üstündeki sığırcık kuşunun ötüşlerinin yerini mahalle sakinlerinin çığlıkları almıştı. zaten 100-150 yıldır, dünya üzerinde bir bomba modası olan biyolojik saldırılara maruz kaldığımızı düşünmüştüm ilk başlarda, çok farklıymış, insanlık;büyük bir saldırı altındaymış...

    hem mahallede saygın biri olduğum için hem de içimdeki koruyucu kişilik sebebiyle evdeki bütün mühimmatı bir çantaya doldurdum. konserve yiyecekler,3 uzun namlulu silah,2 el tabancası, sağlık malzemeleri, temiz don ve dede yadigarı roket atarımı sırtlandım. güçlüyüm,kaslıyım tabii, ağır gelmiyordu taşıdıklarım. kapıdan dışarıya adımımı atar atmaz,alt kısmı robot, üstü ise garip bir yaratık gibi olan bir şeyle karşılaştım. yaratıkla 1-2 dakika kadar, size kısa gelebilecek bir süre ama yaratılışını ve saldırı tarzını anlayabilmeme yetecek bir kapışmaya girdim. rahmetli erkan ağabeyimin zamanında hediye ettiği kelebek çakının da yardımıyla canavarı yerle bir ettim.ilk amacım;kurtarabileceğim kadar insanı kurtarıp, güvenli bir yere zütürmekti. gözümün önünde can veren manavımızı, nalburumuzu görüyor olmam, beni edindiğim misyondan geri bırakmadı. çok sevdiğim komşum olan taylan ağabeyimin çocukları, evlerinin bahçesinde ağlıyorlardı.. ufak olanı kolumun altına aldım, diğerinin de elinden tutarak bulunduğumuz bölgeden uzaklaşmaya başladım..
    o zamanın klasiği olan,2054 model, direksiz chevrolet marka aracıma atladığım gibi şehrin banliyölerine doğru yola koyuldum. neler olduğunu konuşamadık çocuklarla, akıl erdiremedik ama ben soğuk tavrımı koruyordum.ne de olsa iki büyük sorumluluk vardı üstümde..

    dünya berbat bir haldeydi. yanından geçtiğimiz her semt yıkıktı ve büyük araçlar insanları kümelere ayırıp, bilmediğimiz yerlere zütürüyordu. ölenler de öldüğü yerde kalıyorlardı,ne yazık... üstün hayatta kalma bilgilerim bana topluluk halinde yaşamamız gerektiğini söylüyordu. bizim gibi kurtulmayı başarabilmiş, erzağı ve türk kahvesi olan bir gruba ihtiyacımız vardı. gidebileceğimiz kadar batıya gidip, yaşamımızı sürdürebileceğimiz kadar sürdürmemiz gerekiyordu.

    bulgaristan'ın batısında bir şehir.. sessiz ve kimsesiz gibi duruyordu. aracı güvenli bir yere park edip yiyecek aramaya koyuldum ve çocukları sessiz kalmaları için tembihledim. çok uzaklaşmadan,bir süpermarket gördüm.sol elim belimdeki kelebek çakıya sabit, sağ elimde de beylik tabancamla ilerledim usulca. marketin içerisinden sesler geliyordu ve emindim canavar olmadıklarına ama insanların da hallerini kestiremediğim için tedbirli girdim. içeride,benim gibi erzak arayışına çıkmış 5 kişi gördüm ve kim olduklarını, nereden gelip nereye gittiklerini sordum. perişan haldelerdi,kim bilir ne olaylar geçti başlarından. tecrübelerim sayesinde zararsız olduklarını anladım, tecrübelerim beni yanıltmazdı.

    elemanlarla kısa bir konuşmadan sonra çocukları da alıp saklandıkları yere gittik, dinlenmemiz ve temizlenmemiz lazımdı. grubun lideri gibi görünen, hafif pazulu bir kadın çıktı karşıma. kavruk tenliydi ve bize kim olduğumuzu, neler atlattığımızı sordu haklı olarak. yaşadıklarımızı kısaca anlattıktan sonra aynı soruları biz sorduk onlara. yerli halktan olan ve bizim gibi birbirleriyle tanış bir grupmuş ve tek istedikleri hayatta kalmakmış. yakınlardaki istasyona gidip, treni çalıştıracak birini bulup, batıya doğru yol almak istiyorlarmış ama makinist vasıflı biri yokmuş içlerinde.ben de ehliyeti aldığım zaman merak salmıştım bütün araçlara.1-2 sene içerisinde hepsini yaladım yuttum. aradıkları kişi bendim ve çekinmeden, onlara yardımcı olabileceğimi söyledim.

    grubun kendine ait camlı bir vanı vardı,ben de benim araçla onları takip ettim ve 2 saat süren yolculuktan sonra istasyona vardık. trenin açık vagonuna benim chevroleti sıkıca bağladıktan sonra makineye doğru ilerledim. belirli hazırlıkları yaptıktan sonra çalıştırdım cihazı, tren kullanmak bigiblete binmek gibiydi benim için, hiç unutmamıştım. seyahat sırasında bolca muhabbet ettik arkadaşlarla hatta kendi yörelerine ait içkilerden bile ikram ettiler ama canım sürekli şekersiz türk kahvesi istiyordu. ikramı geri çevirmedim ve başladım yudumlamaya, kafam hafif kırılır gibi oldu, muhabbete de daldık ben iyicene teknik işleri boşladım ve tren hafif teklemeye başladı.bir parça ekgibti ve gruptaki erkeklerden o parçayı ve monte etmemde yardımcı olacak aleti getirmeleri için rica ettim, onlar da getirmeye gittiler..bu sırada hatunla bol bol muhabbet şansı buldum ve birbirimizi tanımaya başladık...

    muhabbetler koyulaşmıştı ve az ileride bir duman yükseliyordu. öncelerinde yangın gibi bir olay zannetmiştim ama karşımda devasa boyutta, insan formunda, uçan bir makine gördüm. mavi gözlerim;makinenin bir çift tarayıcısına kilitlenmişti.o an bizi büyük bir belanın beklediğinin farkına vardım ve çocuklarla hatunu aldığım gibi, arkadaki açık vagonda bağladığım arabama doğru hızla ilerlemeye başladık. arkadakiler için pek yapabileceğim yoktu, biliyordum.arabanın yanına varır varmaz iplerini çözdüm ve son gazla trenin arkasından fırladım. yanımdaki herkes sağdı ama dikiz aynasından baktığımda makine koca treni koluna yapışmış bir haşerat gibi sallayıp yere yapıştırdı. inanmazsını ama kenan bile bu olanlar karşısında hayrete düştü.

    patlamanın etkisiyle yok olduğumuzu, hayatta kalıp güvenli bir yer aradığımızı fark edemeyen makine yoluna yani başka hareket eden taşıtları yok etmeye devam etmişti.15-20 dakikalık bir yolculuktan sonra kendimizi sessiz bir ormanda bulduk. olanların şokunu üzerimizden atmak ve soluklanmak için durduk.ben de yorulmuştum ve kestirmek istiyordum. hatun patlamanın ardından vücudundaki isleri temizlemek için ormanda yürüyüşe çıktı yanında 5 litrelik su bidonuyla beraber.10 dakika içerisinde yarım paket sigarayı hacamat etmiştim. yaşadığım stres çok büyüktü ve küçük abdest için ormana doğru ilerledim.az ötede hatunun çıplak bedenini suyla ovalayışını gördüm ve kendimi izlemekten alamadım. uzun zaman olmuştu sevişmeyeli. usulca yanına doğru sokuldum. beni karşısında gördüğünde irkildi ama ilk gördüğü dakikadan o yana gözü üzerimdeydi. çıplak bedenin önünde dizlerimin üzerine çöktüm ve sizin 'cameltoe' benim de 'şeftali' diye adlandırdığım şaheserin önünde 1-2 dakika durup, öpmek için izin istedim.eli ayağı birbirine girmişti ve geri çeviremedi.

    ben:sadece biraz öpmek istiyorum. amacım seni rahatsız etmek değil.
    hatun*eki.(utangaç ama istekli bir halde)
    ben:aslında biraz sevişmek ikimizi de rahatlatır.ne dersin?
    hatun:ne zaman soracaksın diye bekliyordum. benim de çok ihtiyacım var.

    bu gibi konuşmadan sonra hızlı bir şekilde başladık sevişmeye. hatun zaten çıplaktı ve üstündeki su zerreleri yerini ter damlalarına bırakana kadar kucakladım, sarıldım ve öptüm.1 metre ötedeki kesilmiş ağacın gövdesine yüzükoyun yatırdım ve uzun zaman sevişmemiş olmanın etkisiyle heyecanlandım. dile kolay 1 hafta... yine pantolonu indirmeden, biraz da nazik davranarak, size fazla gelebilir ama bence makul bir süre,3 saat durmaksızın, nakış gibi işledim hatunu. çığlıkları duyulmasın ve düşman tarafından tespit edilmeyelim diye de kemerimle ağzını bağlamıştım.siz buna 'fantazi' de diyebilirsiniz ama o zamanki şartlara göre gerekliydi. boş anıma mı denk geldi bilmiyorum ama hatunun 14. orgazmından sonra ben de şelale gibi boşalmıştım. dünya yıkılıyordu ama bizim umrumuzda değildi bir süreliğine. yeşillik üzerinde birer sigara yakıp,20 dakika kadar, hoş bir muhabbet ettik.

    hatun:bugün dünyanın son günü olabilir. keşke ilk gününde tanışmış olsaydık.
    ben:ümitsizliğe kapılma! benimle yola devam etmek istiyorsan ilk kural bu.
    hatun:senin gibi birini tanıdıktan sonra kaybetmekten korkuyor insan.
    ben:bunu son kez duymuş olmanın korkusu beni de zorluyor ama güçlü olmalıyız.
    hatun:sen zaten güçlüsün kenan.bu kolaylıkla anlaşılıyor.,

    dudağından minik bir buse aldıktan sonra çocukların yanına döndük...
    ···
   tümünü göster