/i/Siyaset

Saygı Çerçevesinde Özgür Siyaset Platformu
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 51.
    -1
    öncelikle geldiğimiz noktayı açıklayalım kısaca.
    1) önceden kürtçe diye bir dil yoktu, şimdi var. : )
    2) türkçe önceden "90.000 kelimelik bir günlük kullanıma açık kelime havuzu"na sahipti şimdi değil. : )
    şimdi tekrar soruyorum. kürtçe sayılar farsça ile aynı olduğu için var mı yok mu? ( eğer kürtçe yoksa danca, norveççe ve isveççe de yok, bekliyoruz efendim.) danca ve norveççe birbirinden etkilenmişse hatta kimi kısımları aynıysa bu bir dilin varolmadığı anldıbına gelmez çünkü ikisi de aynı dil ailesinden gelir söylediğin gibi. peki aynısını niye farsça, kürtçe, zazaca, soranca, hewramca, goranca, lurca, vs. ye uygulayamıyoruz. bu dilleri konuşan kavimlerin ağız farklılıkları da zaten büyük ölçüde bulundukları coğrafyadan kaynaklanıyor. bu kavimler ve kullandıkları diller zaten aynı kaynaktan köken alıyorlar. niye danca ve norveççenin varolduğunu kabul ediyoruz da kürtçenin olduğunu bir türlü idrak edemiyoruz? bu kadar geri kafalı olma gözünü seveyim. ekşide iki üç gerzekçe entry okuyup kürtçe hakkında ahkam kesmeyin burada. hiç yoksa en az 500 yıldır edebi eserler verebilen bir dil bu. ehmed xeni falan araştırırsın. biraz saygınız olsun insanların kültürlerine. "emperyalizm" goygoyuyla kafa gibmeyin, kaybeden hep siz oluyorsunuz çünkü.

    hocam bak ben de sana aynı şeyi söylüyorum. öztürkçe ölü bir dildir diyorum. ölü bir dildeki kelimeler başka dilin gramer yapısına göre o dile kazandırılabilir diyorum. bak o kadar örnek verdim, vikiden link verdim. değinmek istediğim nokta türkiye'de konuşulan türkçe ile tuva'da konuşulan türkçe arasındaki farktır. ben "etkileşime açık dil ölü dildir" demiyorum. benim değindiğim şey öztürkçe kelimelerin günlük hayattaki kullanım sıklığı. sen bir yakut türkü ile, bir tuvalıyla, bir kıpçaklıyla kendini karşılaştırabilecek durumda değilsin hocam. tabii ki onların da coğrafi zorunluluklar gereği çeşitli etkileşimleri olmuş tıpkı senin gibi fakat onlar yayın iki gergin ucu arasında bu denli hızlı gidip gelmemişler. türkçe bu coğrafyada yüzlerce yıl arapça-farsça etkisi hatta gölgesi altında kaldı. 1908'den itibaren ise almanca ve özellikle fransızca arasında gidip geldi, bu şekilde yapılandırıldı. cumhuriyet döneminde de arapça-farsça-fransızca biraz da almanca etkiler olduğu gibi kabul edilerek, batıya uyum sağlayabilmek adına dil bir de latin alfabesine göre düzenlendi, arapça kelimelere de farsça kelimelere de latince yazım ve çekim düzeni uygulandı. -sondan çekimli- şimdi bunun tam olarak neresi salakça oluyor. coğrafi konuma göre erozyona en müsait ortam senin coğrafyan. bu durum da gerçekleşmiş. zaten yazının sonunda "öldüyse de canlanır yeaa" da meseleyi açığa vurmandan başka bir anlam ifade etmiyor.

    öztürkçe ölü bir dildir. kasmana da gerek yok zaten. niye gocunuyorsun ki? günümüz türkçesi de kendi kurallarını kendi koyarak özgünleşmeye çalışıyor. tdk bunun için var, cumhuriyette dil üzerine çalışmalar neredeyse hep bunun üzerine kurgulanmış. bunda bu kadar gocunacak ne var anlamadım. öztürkçe ölü bir dildir. nokta. gerçi 90.000 kelimelik listeyi görebilsek daha iyi olacaktı ama... :(

    "bu asırda diller ölmez" meselesi de çok sıkıntılı. dilin bu asırda ölüp ölmeyeceği büyük oranda geçmiş asırlarda kullanılıp kullanılmamasına bağlı. örneğin bu asırda sümerologlar artık sümerce metinler okuyabiliyorlar ancak artık sümerce konuşan bir topluluk olmadığı için bunu diriltebilecek imkanlar yok. türkçe o kadar vahim bir durumda olmasa da en azından anadolu coğrafyası için öztürkçenin günlük konuşma dili olarak kullanılması artık imkansıza yakın. köklü bir eğitim sistemi değişikliği, her türlü bilimsel meselede dile dönük tanımlamalar, toplumun kanıksama süresi falan filan... bunlar oldukça köklü değişimler, imkansız işler.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster