1. 26.
    +2
    Thomas Hobbes'un bir din ve dünya devletinin nasıl olması gerektiğine dair teorisini paylaştığı kitabıdır. Kitabın ilk bölümünde
    insanların doğal eğilimlerini tanımlayarak;yaşantı, davranış,düşünce ve duygulara açıklık getirmeye çalışmış, eserlerinde tanımlamaya
    yer ayırmayan filozofların kitaplarını ise anlam bütünlüğünden uzaklaştığı ve belirsizliğe yol açtığı gerekçesiyle eleştirmiştir.

    ikinci bölümde bir devlete neden ihtiyaç duyulduğuna dair gerekçelerini sıralar ve uyrukların egemene karşı sorumluluklarını açıklar.
    insanların doğal ortamlarında herşey üzerinde hak iddaa etmesi, çıkarlarının çatışması ve can ve mal güvenlikliklerinin kendi insiyatiflerinde
    olmasından dolayı oluşan savaş ve kargaşa ortamı, beraberinde korkuyu ve güvenliğe olan arzuyu getirir. Devletin varlığına duyulan
    ihtiyaç bu noktada başlar. Varlığını güvence altına almak isteyen toplum, kendilerine egemen olacak bir kişiye bütün yetkilerini
    devrederek bir antlaşma yapar. Halk,geleceklerini güvence altına almış olan monarka koşulsuz bir şekilde itaat etmekle yükümlüdür.
    Bu düzenin devam etmesi, egemenin her buyruğunun, yasasının,öğretisinin ve davranışının uyruklar tarafından benimsenip, uygulanmasıyla
    mümkündür. Böylece kişisel yetkilerini tek bir egemen insan üzerinde toplayan uyruklar, kaos ortdıbının korkusu altında yaşamaktansa,
    kendi elleriyle kurmuş oldukları yapay hukukun kılıcı altında yaşamayı kabul ederler. Hobbes,itaatsizliğe başvuran uyrukların, yapılan
    sözleşmeyi bozması nedeniyle önceki kaos ortdıbına döndüklerini belirtir ve bunu dev bir insanın vücudunda oluşan yaralara benzetir.
    Egemen, sözleşmeyi bozmuş olan veya varlığını tehdit eden her türlü unsura karşı istediği müdahaleyi yapma hakkına sahiptir.

    Üçüncü bölüm ise eski ve yeni ahitten yola çıkarak, peygamberlerin başlarından geçmiş olayları ve mucizeleri açıklığa kavuşturma
    çabasını, kutsal kitabın ve yorumcularının yorumlanmasını, tanrının krallığı ve otoritesini ve kurtuluşa ermenin püf noktalarını içerir.

    Dördüncü bölüm ise kutsal kitabın yanlış yorumlanmasından gelen manevi karanlığı, pagan dinlerinin demonolojisine dair eleştiriyi,
    boş felsefenin saçmalığını ve bunlardan kimlerin kazançlı çıktığını açıklar.

    - Paganların eleştirisinde, dinlerin ortaya çıkışını doğru ve yerinde tespitlerle açıklığa kavuşturan Hobbes,her ne hikmetse aynı hassasiyeti,
    fanatiği olduğu hristiyanlık üzerinde gösteremez ve mucizelere bir kanıt sunamaz. Dinine kör bir bağlılık duyan Hobbes'un doğal-yapay
    hukuk analojisi buradan gelir. Bizim imam Gazalimiz varsa onların da Hobbes'u var. Nitekim görüldüğü üzere Gazali kadar başarılı olamamıştır.

    - Hristiyanlığın temel ilkelerinden sapan ve dünyevi arzulara kapılan ruhban sınıfını;manastır, kilise ve kilise mezarlıklarında yaşayan
    perilere ve hayaletlere benzetmiştir. Kutsal kitapta bahsi geçen tanrının krallığının, Roma imparatorluğu olduğunu ve mesihin yolundan
    gitmek isteyenlerin, imparatorluğa itaat etmeleri gerektiğini vurgulayan buyrukları eleştirmiş, katolik kilisesinin evrensel monarşisine
    ateş püskürmüştür.Bu hastalıklı zihniyetten kurtulup, ülkelerini temizleyen VIII. Henry ve kraliçe Elizabet'ten övgüyle bahseder.

    - Greklerin okullarını faydasız bulmuş, platonu da antik yunanın en büyük filozofu kabul etmiştir. Platonun idealarının, mistik literatüre
    olan katkıları göz önüne alındığında bu'beyhude'hayranlığı anlamak zor olmasa gerek. Aristoteles metafiziği, politikası ve etiği de
    fazlasıyla eleştiri konusudur.

    - Hobbes, Platonun Devletinin hüsranla sonuçlanmasından dolayı, kendi teorilerinin de gerçekleşmesi konusunda duyduğu karamsarlığı,
    birgün bu kitabın her noktasını inceleyip, doğru bir şekilde uygulamaya geçirecek kişilerin eline geçmesi temennisiyle umutlanarak
    gidermiştir.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster