/i/Başıma Geldi

Hayatta başınıza gelenlerden ibaret değil midir?
  1. 1.
    +186 -59
    sabahın ilk ışıklarıyla uyanmış gün içinde tanışacağım kızları düşünerek yataktan bir basket topu gibi sekerek çıkmıştım. bin arkadaşım fehmiyle beraber kız tavlamaya çıkacağımız o nadide günlerdendi. artık geçen seferlerden akıllandığım için bugün çok yakışıklı olmamaya and içmiş tipime çok özen göstermemeye karar vermiştim. çünkü her seferinde kızlar yakışıklılığım altında ezileceklerini düşünerek bakışlarını benden öteye çeviriyor ve karizmam karşısında dehşetle benden uzaklaşıyorlardı. modaya uymayı pek sevmediğimden kendi modamı yaratmış ve insanları peşine takan diz altı kapri beyaz çorap ve halı saha kombinini yapmıştım. karnımı doyurmak içinse kireçten hallice iki dilim beyaz peynirinin arasına bi dilim soğan koyarak midemde festival havası estirmiştim. artık hazırdım, gün benim günümdü.

    metrobüse binerek yolculuğuma başlıyor metrobüs ahalisini cool bakışlarımdan mahrum etmiyordum. ancak beni dağıtan olay iki durak sonra eski sevgilimin erkek arkadaşıyla beraber metrobüse sarmaş dolaş binmesi ile başladı. çocuk 190 boylarında kaslı esmer renkli gözlü iyi giyimli bi yürüyen fitness salonuydu. benim yerime nası onu tercih etmişti. eski sevgilimin kokusu anılarının rüzgarıyla burnuma burnuma geliyor güzel günlerimiz gözlerimin önünde akıyordu. kız beni farketmemiş gibiydi. onunla çıktığımızı henüz kıza söylememiştim. öyle bir ilişkimiz vardı bizim. birbirimize dokunarak sarılarak veya konuşarak aşkımızı eskitmiyor ilk günkü heyecanımızı kaybetmiyorduk. kız bu güzel günler bitmesin diye ne zaman 5 metre kadar yaklaşsam koşarak uzaklaşıyor kalbimi bir daha çalıyordu. ancak çok fırlama bir bin olduğum için bu kızı terketmiş yüreğimin zütürdüğü yerlere gitmiştim. beni görmezden gelmesi doğaldı. yıllarca beni unutmak için çabalamış birinin karşısına çıkarak belki de ona kötülük yapıcaktım.

    selam vermek için sokuldum. merhaba fıstık dedim naptın ? beline anca gelebildiğim erkek arkadaşı benim gibi yakışıklı birini ağır tehdit olarak gördüğünden "sen kimsin lan dıbına koyduğumun muallaksi" gibi yakışıksız bir ifade ile tükürükler saçtı. kızsa beni hala unutamadığı belli bir şekilde bana bakmadan "bırak ya konuşma gider birazdan" dediyse de ses tonunda "nolur gitme hayatımın aşkı" dediği belli oluyordu. elimi kızın omzuna koymamla beraber 190 lık ayaklı buzdolabının beni metrobüsün cdıbına yapıştırması bir oldu. salyalarım ve nefesimin buğusuyla cama yannan işareti çıkartmış, sevenlerimi korkutmuştum. "gibtir git yoksa ebeni giberim artık lan" gibi bir küfürü işittiğimi hatırlıyorum. ama çocuk haklıydı. hem karizmamla onu sevgilisinin yanında ezmiş hem de utanmaz gibi onu kaba biri olarak tanıtmıştım metrobüse. bu fırıldaklığım hiç geçmiyordu. hep hem suçlu hem güçlüydüm. özür dilemek için bir adım attığımda çeneme bir yumruk daha yedim. ulan "zütoğlanı öldürcem seni gibtir git" diyerek küfür salvolarına devam etti armut. amcanın biri tuttu bunu dedi" oğlum boşver elinde kalacak çocukla çocuk olma varsın gitsin yoluna". bu sırada 70 yaşında eli bastonlu bir teyze evladım gel otur istersen diyerek oturduğu yeri bana vermeye çalıştı. son olaraksa üstü başı dökük bir amca bana 20 tl uzatarak " yavrum in bi taksiye bin bu parayla git nereye istiyorsan huzursuzluk çıkmasın" diyerek parayı zorla cebime koydu. gururlu bir genç olduğumdan para kabul edemezdim. bu yüzden elimi öbür cebime atıp "amca paranı alamam" diyerek bana verdiği parayı görmemiş gibi yapıp 10 tl uzattım geri. bu sırada hala küfürler eden eski sevdiceğimin yeni belden motorlusu anca sakinleşmişti. bense bir sel felaketinde hayatta kalan o tek papatya gibi gururlu ve yorgun duruyordum bir köşede. gülerek ve bana bıkarak " neyse dövdükçe eline yapışır bu sümük" diyerek nahoş bir ifadeyle buz gibi bir rüzgar estirmişti. neeeeeee ??? sümük mü ??? kimse benim şahsıma hakaret edemezdi. zorla binlik damarlarımı kabartmış, olacaklardan artık sorumlu tutulamayacağım kısma gelmiştim. ona çok büyük bir ders vermeliydim. kaba kuvvet çözüm olmadığı için beynimin kıvrımlarına emri verdim. böbreklerimdeki, dalağımdaki işi az olan hücreler hepsi beynime koşuyor hayatlarının fırsatını kullanmak istiyorlardı. beynimdeki bütün hücreler gruplar halinde odalara kapanmış bir çözüm arıyor anlaşma sağlayınca daha nüfuzlu hücrelere haber verip en can yakıcı hareketi bulmak için çalışıyorlardı. nöronlarım çalışmaktan yorulmuş beynimde işlerini bitiren hücreler gururla görev yerlerine dönüyor baş pankreas hücremden yiyecekleri azarı umursamıyorlardı. yıllarca sevdiği kızı o gece öpmüş, eve dönerken de radyoda en sevdiği şarkı çalan, sokakta tek başına yürüyen yüzüne serin bir rüzgar vuran delikanlı gibi sigaralarından keyifle bir fırt daha çekiyorlardı. çıkan sonuç zekice ve unutulmaz bir dersti. yağmurlu fırtınalı bir günden sonra açan güneş gibi aydınlandı beynim, bütün organlarım. artık vakti gelmişti. ineceğim durağa yaklaşınca inecek var düğmesine basıp bekledim, tam kapı açılırken döndüm arkamı boğazımı temizleyerek herkesin dikkatini çektim. bütün metrobüsün gözü üstümdeyken işte ağzımdan o unutulmaz kelimeler döküldü:
    "hayvan yularından insan sözünden tutulur."
    ···
   tümünü göster