/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 26.
    +19
    Dudaklarımız çarpıştı, donakaldım. Nazikçe öptü beni, sanki kırılgan olan benmişim gibi. Kendime gelince karşılık verdim ona, neredeyse dudaklarımız kızarana kadar öpüştük. “istiyorum seni,” dedi ve ben hem salak olduğum hem de feci tahrik olduğum için kızın pgibolojisinin bozuk olduğunu, hem de sarhoş olduğunu, o lafı da gayri ihtiyari söylediğini unuttum. Beni istiyordu lan. Dünyada daha güzel bir his daha yok. Kucağıma aldım, kuş gibi zaten. Odama taşıdım, yatak tekliydi ama iş görse yeterdi o an. Önce onu soydum, minicik, avucu anca dolduran göğüsleri vardı. Öptüm onu, boynunu, alnını, göğsünü, kirpiklerini. Onu son kez görüyormuşum gibi, son kez dokunuyormuşum gibi.
    Tek seferde içine girdim, çığlık attı birden. Başımı çevirip aşağı baktım, çıkardım, kan olmuş her yer aq.
    “ilk seferin mi bu?” dedim, şaşırmıştım. Sonra Kaan’ın söylediği laf aklıma geldi, hiç beraber olmamıştı onlar. Bu saatten sonra kızı öylece bırakacak halim yoktu, her neyse, o gece beraber olduk beyler. Söz konusu Yağmur olunca ayrıntıya girerken kötü hissettim kendimi, sırf anonim olduğum için rahatım.
    Başı göğsümdeydi, tekli yatağa zar zor sığışmıştık. Kız ufak tefek ama benim boy 1.87 aq, yapılıyım da, kızı ezerim diye korkmadım değil. Yine öküzlüğümü konuşturarak gibik bir soru sordum.
    “Kaan’la neden hiç beraber olmadınız?”
    Sanki ona küfür etmişim gibi şaşkınlıkla baktı, sonra tiksintiyle. Ne tak yediğimi fark edip özür dilemeye çalışırken ittirdi beni, ayağa kalktı, giyinmeye başladı. “Bu saatte seni bırakamam, bu gece burada kal.” Dedim. Hiçbirşey söylemeden yerdeki kıyafetlerini aldı, kapıyı çarpıp çıktı. Hakan’ın boş odasına girdiğini duyup rahatladım. Yatağımda ufak kan lekeleri vardı, dalgın dalgın onlara baktım. Ben ne tak yemiştim aq.

    Her gün defalarca aradım onu, hiç açmadı. Anasını satayım evinin adresini bile sormamıştım ki kıza. Salaklığa bak. Günlerim ruh gibi geçti ondan cevap gelene dek. Tanımadığım bir numaradan iki tane uzunca mesaj geldi. Hatırladığım kadarıyla şöyle bir şeydi.

    “Seni aramak istemedim, hazır hissedemedim kendimi. Söze nasıl gireceğimi bilmiyorum. Halam pgibiyatriste gitmem için ısrar etti, gittim sonunda. Gerçekten deliymişim galiba Burak. Borderline teşhisi koydular, genetikmiş sanırım. Kısa kesmem gerekirse şu an Rize’deyim, orada ne tak yiyorsun dersen ananemle köyde kalıyorum. Doktor, şehir hayatından uzaklaşmak iyi gelir dedi.”
    Vay be, kızı sığdıramamışlardı yanlarına, ne halası ne annesi. ikinci mesajı açtım. Köyün ne kadar rahatlatıcı, güzel olduğundan bahsediyordu, rahatladım biraz. “Hep seni düşünüyorum,” yazıyordu, bunu unutamadım işte. “Hep yanımda olduğunu ve bana dokunduğunu düşünüyorum. Beni ziyarete geleceğine söz ver.”
    Hayat devam ediyordu bir yandan, Hakan’la ipler kopmuştu iyice, kerhaneye çevirmişti evi. iş yerindekiler sorun çıkarıyordu, öğrenci adamı ezmeye bayılır huur çocukları. Ama gibimde miydi? Hayır çünkü Yağmur köyde huzurluydu. En azından bana öyle anlatıyordu mesajlarında. Mesajları seyrek gelirdi ama uzun olurdu, mektup yazar gibi yazardı. gibtiğimin okulu bir bitse de yanına gitsem diye duramıyordum yerimde. 3 satır kompozisyon yazamayan ben şair olmuştum neredeyse, gece gündüz karalıyordum bir şeyler. Sevdiğin kişinin uzakta olması çok tuhaf, sanki bir hayalete aşıkmışsın gibi. Bazen onu kafamda uydurduğumdan korkuyordum.

    (merak etmeyin, "her şey aslında kafasının içindeymiş" gibi gibko bir son yok)
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1
      herkes böyle sevse arkadaşını , sevgilisini keşke :/
      ···
   tümünü göster