/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
http://sizofrenpgibolog.c...hitlerimizin-anisina.html
  1. 1.
    +10 -3
    -Kalk, tertip kalk!
    -KALKIIIN! KOĞUUUUŞ!

    Gözlerini bu sefer biraz daha erken açmıştı sanki Ali. Ranzanın üstünde yatıyordu, yan taraftan koğuş arkadaşı, yoldaşı, Lazo diye hitap ettiği Erkan sallıyordu omzundan Ali’yi.
    Tüm koğuş ayaklanmıştı, saat sabahın 5’i. Komutan Çerkez’in sesi tüm karakolda yankılanmıştı, bir sağrıltıyla birden doğruldu yatağından Ali.
    -KESKiN NiŞANCI! ALiiiiiii!
    +Emredin komutanım!
    -Kanasınla karakolun üzerinde mevzileneceksin! Şerefsizler geliyor.
    +Baş üstüne komutanım!

    Koğuş 2 dakika içinde silahlanmış, gözler sonuna kadar açılmıştı. Sıraya ip gibi dizilip pür dikkat Çerkez’in emirlerini bekliyorlardı.
    -MEHMET!
    +Emredin komutanım!
    -Yanına Emreyle Serhatı al ve dışarıdaki siperlere mevzilen!
    +Baş üstüne komutanım!
    -LAZO! ERKAN!
    +Emredin komutanım!
    -Ali’ye gözcülük yap, birinden dürbün bul, tetikte olun!
    +Emredin komutanım!
    -GERi KALAN HERKES DIŞARIYA MEVZiLENSiN, GÖZÜNÜZÜ DÖRT AÇIN LAN! BiRiNiZiN KANI AKMAYACAK, ANLAŞILDIMI ULAN!

    Tüm koğuş sessizdi.
    -ANLAŞILDIMI ULAN!

    Sessizlik bir kaç saniye devam etti, Çerkez köpürürcesine bir eda ile tekrar bağıracakken, Ali sessizliği tiz bir ton ile dağıttı.
    +Vatan komutanım, ne kadar aksa azdır.
    -ALi, OĞLUM SANA BiŞEY OLMAYACAK, ULAN KiMSEYE BiŞEY OLMAYACAK! GEÇiN ULAN MEVZiLERiNiZE!

    21 kişinin gözlerinde cesaret ve korku harmanlanmıştı. Herkes emin ve hızlı adımlarla mevkiilerine geçerken Lazo ile Ali karakolun üzerine tırmanıyorlardı.
    Gecenin sessizliği ve karanlığı hakimdi, ay ışığı karakolun önündeki bayrağı aydınlatıyordu. Buz gibi esen rüzgar tüyleri diken diken etmeye yetsede, verilen her nefes ateş gibi çıkıyordu aslanların yüreğinden, buhar olup süzülüyordu ay ışığında.
    Çerkezin sesi bir kez daha duyuldu:
    -MEVKiiLERiNiZDEN KIPIRDAMAK YOK! KORKMAYIN ULAN! KiMSEDE SORU SORMASIN! KÖYDEN HABER ETTiLER, 2 GRUP huur ÇOCUĞU ÖLMEYE GELiYOR, OLAY SADECE BU! ÇIT ÇIKMAYACAK, KORKMAK YOK! ATTIĞINIZ HER KURŞUN ETRAFI KIRMIZIYA BOYASIN ASLANLARIM!

    Aslanlarım.. Yankı bir kaç saniye sürdü dağların arasında, soğuk bekleyişin ilk adımları başladı. Ali kanasını ayarlayıp yavaşça mevkiisine geçerken Lazo sessizce kum torbalarını en iyi siper edecek şekilde diziyordu.
    Gecenin sessizliğinde sadece şarjörün kontrolü için çıkarılıp takılmasının ve kum torbalarının sesi vardı.
    Lazo son kum torbasınıda attı, dürbünü kemerinden çıkarıp yerde pozisyon almış ve pür dikkat karşıdaki dağlara silahının dürbünüyle bakan Alinin yanına kıvrıldı.
    Dürbünü gözlerine doğrultup dağları izlerken bir şeyler demek istedi. Aliyi severdi. Lazo bir şey demeden, Alinin dudaklarından sessizce bir kaç kelime döküldü;
    -inandın mı?
    +Neye?
    -Lazo.. inandın mı lan?
    +Neye tertip?

    Ali duraksadı. Cebindeki sigaradan çıkarıp yakmak istiyordu, yapamazdı. Açık hedef olurlardı, sigaranın ateşi bir kilometre öteden nokta atışı yemelerine sebep olurdu, o karanlıkta ufacık bir ateş böceği bile 10 kilometre öteden dikkat çekerdi.
    Derin bir nefes aldı, Lazo dikkatle Aliye bakıyordu, sessizlik hakimdi, sadece bir kaç böcek çınlaması.. Lazo olabildiğince sessiz olmaya çalışarak söylendi, gözlerini Aliye dikmişti;
    +Ali, oğlum ne diyorsun lan, neye inandım mı?!
    -Sessiz ol.

    -Sence öldürecekmiyiz hepsini?
    +Başka ne yapacağız ya? Zevkle be.
    -Lazo.. Bir şey merak ediyorum lan. Tamda şimdi sormak istedim. Sana biz lazo diyoruz ya..
    Ali, gözlerini dürbünden ayırarak, hafif bir gülümseme ile ellerinde dürbünle uzakları gözleyen Lazoya baktı.
    -Sen karadenizli değilmisin uşağum, neden senin şiven yok? Heh.
    Lazo gözlerini dürbünden ayırdı, Aliye dönüp gülümsedi. Biraz sessizlikten sonra kısık kısık gülmeye başladı, elindeki dürbünü kum torbasının üzerine koydu, gülmesini keserek neşeli bir şekilde Aliye baktı, Alide gülmemek için kendini zor tutuyordu.
    +Tertip, ben karadenizliyim doğrudur. isteduğumde şivemida yaparum, istediğimde böylede konuşurum, ben çift dil biliyorum oğliim.
    ikiside birbirine bakarak gülmeye başladılar, olabildiğince kısık şekilde gülmeye çalışıyorlardı -ki aynı zamanda bu saçma gülüşmeyi kesmek istiyorlardı.
    Neden güldüklerini bilmiyorlardı, ve bu konuyu neden şimdi konuştuklarınıda.. Sadece, gecenin ayazında biraz gülmek iyi gelmişti onlara. Ali tekrar dürbününe döndü, Lazoda onunla beraber.
    Dudaklarındaki gülümseme yavaş yavaş silinmeye başladı Alinin. Dürbünü gözlerinden ayırmayarak konuştu tekrar;
    -Öğrenmek istedim be Lazo. içimde çok kötü bir karanlık var, şu gecenin karanlığından daha karanlık.
    +Tertip, 2 grup itin çaresine ben tek başıma bakarım. Neyin karanlığı bu lan?
    -Sen karadenizlisin uşağum, bakarsııın..
    +La Ali, sen iyimisin oğlum?
    -Tertiip.. ‘dedi Ali, gözlerini yavaşça dürbünden ayırarak Lazoya baktı. Lazo el dürbünü ile uzakları seyrediyordu. Alinin ona baktığını hissetti.
    +Dürbünden ayrılma tertip.
    Ali tekrar dürbüne döndü. Soğuk bir kaç kelime dökülmeyi bekliyordu ağzından, içi titriyordu sadece Alinin..
    -inandın mı demiştim ya, inandın mı Çerkez’e?
    +Neyine inanmayacakmışım?
    -Biz bir çok çatışmaya girdik. Sen Çerkez’i hiç böyle diken vaziyette gördün mü?
    +La Çerkez buu, hep öyledir.
    -Hayır be Lazo. Bize “kanınız akmayacak” diye bağırırken gözlerine bakmadın mı adamın? Tüyleri diken dikendi, endişeliydi, bilmiyorum be..
    +Ne düşünüyosun oğlum sen?
    -Bak Lazo. 2 grup terörist hiç karakol basmaya gelir mi? Bunlar şerefsiz lan, korkak huur çocukları bunlar. 2 grupla gelirler mi lan bize? Hele ki 2 grup it gelse, süne süne gelirler dağların arasından. Bunları köylü nasıl görecekte bize haber edecek? 2 grup gelse görünmeyelim diye yılan gibi süzülür huur çocukları. Köylü bunları görmüş Lazo. Köylü bunları nasıl görmüş?
    +Ne düşünüyosun oğlum sen cidden?!
    Gözlerini dürbününden ayırmıştı Lazo.
    -Dürbünden ayrılma Lazo..
    … Sessizlik, sadece ikisinin endişeli yutkunmalarıyla bozuldu 10 saniye kadar.
    -2 grup değil bunlar be Lazo. Köylü bunları gördüyse eğer, bunlar coşa coşa geliyorlar demektir, coşa coşa geliyorlarsa da 2 grup değiller, Çerkez yalan söyledi be.. 2 grup dedi, cesur olmamızı istedi, Çerkez biliyordu sayılarını.. Bu gece Lazo, sağ kalırmıyız be karadenizli..
    +Tertip, isterse bin kişi ols…
    -ŞŞT! Telsizi ver!
    -900 metre ötede dağların üzerinde hareket gözlüyorum!
    Çerkezin sesi duyuldu telsizden.
    +Tamam Ali, sakin ol koçum. Yaklaşmalarını bekleyin. Tüm birlik, tetikte olun, hedefin tam olarak yönünü belirt Ali.
    -Saat 1 yönünde, hala 900 metre, iki kişi kayaların arasından bi kaç metre inip durdu, yukarda biri dürbünle karakola bakıyor sanırım. Her şeyi göremiyorum.
    +Lazo ne tak yiyor!
    Lazo elinde dürbün, şaşkın ve endişeli gözlerle tüyleri diken diken olmuş Aliye bakıyordu. Çerkezin sesiyle irkildi, yutkunarak dürbünü hemen eline aldı, siper alarak 1 yönüne doğru bakmaya başladı, Alinin elinden telsizi alıp;
    -Komutanım, b-bakıyorum..
    +Karadenizli, senin gözlerine güvendim, hadi be aslanım!
    ..7 saniye kadar geçti aradan.
    -Komutanım, dürbünle kayaların üzerinden buraya bakan bir huur çocuğu var, kayaların altında 2 tane daha, dürbünlünün arkasında 15 den fazla saydım, kayaların arkasında kalıyorlar, 6 kişiye yakın sağ taraftan inmeye hazırlanıyor gibi.
    +Lazo, iyi izle. Ali?
    Telsizi Ali aldı.
    -Komutanım!
    +Aslanım, 600 metreye yaklaştıklarında söyleyin, parmağın tetikte olsun. Lazo, her hangi bir pozisyon değişikliğinde haberdar et, anlaşıldı mı?
    Çift ağızdan, anlaşıldı dedi aslanlar.

    Telsizi 21 kişi dinliyordu, Çerkez’de dahil olursa 22’ye çıkıyordu dinleyici sayısı. Saat 5.15 civarlarıydı, çok hafif bir aydınlanma vardı dağların arkasından. Güneş yavaşça doğuyordu. Gecenin ayazı eksilmemişti karakoldan, 21 aslanın tüyleri diken, nefesleri ateşti hala, eli tetikte olmayan sadece Lazo vardı, keskin nişancısına yaverlik ediyordu karadenizli.
    Ali her hareketini izliyordu dağdakilerin, Lazo etrafa bakıyordu çevre kuşatan, pusu planlayan şerefsiz varmı diye. Solda bir kayalık yığıntısı vardı, oradan gelirlerse işleri zordu. Fakat dağdakilerin bu stratejiyi planlayacak zekaları varmıydı? Alinin dürbüne bakarak gülümsemesine bakılırsa, öyle bir ihtimal bile yoktu.
    Sadece, her saniye o gülümseme biraz daha azalıyordu. Aradan 1 dakika kadar geçtiğinde, o gülümsemeden eser kalmamıştı ve telsize tekrar davrandı;
    -Komutanım, saat 1 yönünden 15 er kişilik 4 grup aşağı iniyor, saat 3 yönünden tahmini olarak 24 kişi sağdan bastırmak için pozisyon almaya çabalıyor, 700 metre..
    +500 metreyi geçtiklerinde, en uygun pozisyonda sıkmaya başla Ali.
    -Komutanım.. 2… 2 grup..?
    +ALi!
    -Anlaşıldı komutanım!
    ···
   tümünü göster