/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 26.
    +1
    Ali ile bizim mekana yürüyerek geldik... bizim sokağın aşağısı aq :D 100 metre var yada yoktur. Mekan ın dış kısmı camekanlı, üstü açılıp kapanan bir şekilde dizany edilmişti. Kışın her şey kapanır, dış kısım sıcak tutulur, yazınsa üstü açılırdı. Ama en güzel hali kışın alırdı. Camlar hafif buğlu olur, camekanların üstüne konmuş, mavi mor arası neonlar yanar bir kenarda, diğer kenarda sarı neon yanar, tavandaki fenerbahçe amblemi aydınlanırdı. Mükemmel bir dizayn olduğunu söylemeliyim. içeride havalandırma iyidi, 30 kişi nargileyi aynı anda içse bile sanırım bir tak olmaz. Kapıdan içeri girdiğinizde, camekanlı bölüm karşınızda olur. Her yer masa dolu tabiki. Masalar kapalı kahverengi ahşaptan, sandalyeler ise ona uyumlu stili uygun gibiydi. Sandalyelerin üstüne klagib şekilde ince minderler bağlanmıştı. Klagib ama class duruyorlardı. Kapıdan sonra dümdüz yaklaşık 10 mertre kadar yürüyünce bir kolon vardı, binanın kolonu, onu gizlemek için kasayı oraya koymuşlar. Kolonda 50 cm kalınlığında. Önüne altı kapalı dirsek hizanıza gelecek yükseklikte altı ahşap üstü mermerimsi bir kasa koymuşlar. Yukardan başınızı aşağı doğru sarkıtınca iki metre karelik bir alan görürsünüz. Burda yine mermer tabakanın hemen altında bir masa devam eder birleşk olarak, orda bilgisyar vardı, müzik ve benzeri şeyler burdan seçilip oynatılıyordu, bilgisyar sağda, kasa, fatura kesen makinalar filanda sol tarafta idi. Kasiyer aslında bayağı rahat eder orda. Çünkü sandalyeye oturunca adamın sadece kafası gözüküyordu aq. ne yapsa bir tak göremezsiniz. Ama tepesinde bir kamera vardı gğvenlik amacıyla. Malum, dibinde servet yatıyor. Bu serveti koruyan birde tüfek vardı orda. Bildiğiniz aq iki namlulu bir tüfek. Şu rus filmlerinde çok görürsünüz. O tüfekte pc nin olduğu masanın altında bir tutacağa tutturulmuş, bir şey olursa kasiyer sadece elini uzatsa yeter. Çoğunlukla tüfek dolu değilmiş serkan abinin dediğine göre. Cephane varmış kasanın içindeki küçük bir kutuda ancak doldurup koymak tehlikeli olur diye koymamışlar. Her neyse, kasanın yaslı olduğu koloda kocaman bir neonlu cam bulunuyordu. 50 cm ye 1.5 metre kadar olsa gerek. içinde lazerle kafenin ismi yazılmış diklemesine. Neonda vurunca süper gözüküyordu. Ama bu sefer neon kırmızı. Bu mekan ne gariptir dıştan içeriye doğru loşlaşıyor :D kapalı renkler hakim oluyordu. Kasanın solundan yada sağından devam ederseniz bir yine ön camekanlı kısım büyüklüğünde bir kısıma çıkıyorsunuz. Burda sandalye yok. Burda şu restoranlarda gördüğünüz köşe masaları dolu. Sandalye yok, yumuşak minderli yüksek sırtlıklı, kalın masalı ‘’boot’’ lar var. Köşelerdekiler kıvrımlı, diğerleri düz olmak üzere yaklaşık 10 masa mevcuttu. Masalar büyük olduğu için fazla yoktu. Bir boot a 6 kişi oturursunuz rahat. Köşedekiler 4 kişilik ama. Daha küçük onlar. Kasadan sonra tam o kolonun hizasından yine bir 10 metre daha devam ederseniz, alt kata doğru bir merdiven vardı. Pub zaten giriş kat, bir aşağısı normalde bodrum olur apartmanlarda ama aşağısıda yine camekanlı bölüm genişliğinde bir yerdi. Burası daha farklı bir kısım. Bu bölümün kendi barı, iki bilardo masası, iki karşılık duvarda dart tahtaları, uzun ince belli masalar ve şu otantik uzun ince belli sandalyelerden vardı. Sandalye değilde ne deniyorsa onlara artık aq. hani şu oturmak için önce parmak ucuna kalkmak zorunda kaldıklarınızdan. Bu bölüm mekanın kalanında acayip ayrıydı. Burası değişik bir şey. Buranın tavanı yüksekti ve bir şeyle doldurmak istemişler. Belki japonyada görmüşsünüzdür, sokakların üstünü bazen şemsiyelerle kapatırlar. Sokağın yaklaşık 10 metre üstündeki iplere şemsiye dizerler. Bildiğimiz şemsiye, ama renkli olanlardan. Her biri farklı renk. Tavanı onlarla doldurmuşlar, ama onlar ile tavan arasına ışıklandırma koyulmuş. Renk değiştirebilenlerde. Duvarlar kırmızı siyah desenlere boyanmıştı. Loş bir ışık vardı her zaman. Tuvaletlerde bir köşede olsa gerek. Tam hatırlayamadım şimdi. Biz camekanlı kısım kesmiyordu beyler. Alt taraf fazla coşkun, biz orta kısma geçtik. Serkan abi buraya ‘’rıhtım’’ derdi. Nedenini bilmiyorum aq :D benim masam ise sol köşedeki idi. Sol köşedeki boot un farklı olması masasının rengi yüzünden beyler. Her köşedeki masalar pembe kırmızı arası acayip bir renkteydi. Nerden bulmuşlarsa o rengi.. ama garip bir havası vardı. Bu iki köşedeki bu iki masaları farklı klan üstündeki işlenmiş şey. Her ikisinde farklı iki hikaye bildiğiniz masaların üstüne elle işlenmiş. Üstünede bir cam konuşmuş ki zamanlar aşınmasınlar. iki hikayede birbirinden güzeldi. ikisinide okumuştum. Ama okurken masanın etrafında filan dönmeniz gerekiyor :D masada büyük zaten mk. Okumak bir saat filan sürer her birisi için. Şimdi anlatamıycam hikayeleri, zaten uzunlar. Ama bilidğimiz aşk hikayesi işte aq. klagib... soldaki masayı daha özel yapan şey ise sadece Cansu ile geldiğimizde sol tarafı seçmiş olmamız. Tesadüfen sol işte. Neyse.
    Ali ile girdik mekana. Serkan abi ‘’rıhtım’’a bağlı bir oda var, ofisi, ordaymış, kasiyer abiden sorduk. Gittik içerde iki dakika oturduk, ne yapıyonuz, ne ediyonuz falan filan. Sonra biz masaya geçiyoruz dedik, ‘’tamam koçum, bir ara uğrarım yanınıza, işim var biraz şimdi’’ dedi. Tamamdır abi deyip geçtik masaya. iki dakikaya kalmadan nargileler geldi. Ben coppucinoluya çöktüm hemen. Başka bir şey içmem. Ali de zaten elmalı sever. Bizim viski şişesinide getirdiler, Jack vardı bir tane. Yarısı hala doluydu. Kocaman bir buz topunu bardağa koydu garson, içinde binbir tur attı buz, iki bardağada koydu, viskileri biz hallederiz abi saol dedik. Garson gitti sonra. Ben çeyreğinden biraz daha fazla doldurarak içerim hep. Ali yede aynını koydum. Benim nargile ve viski ile ilgili bir takıntım vardı beyler. ‘’Nargileye üç kadeh sığdırmak’’... Nargile bitene kadar sadece üç kadeh içerim. Son kadehide nargile ile birlikte bitiririm. Ondan sonrada başka viski içmem. Nargilesizde viski içmem. Nargileyide viskisiz. Uzun zamandır bu şekilde devam etmiştir. Halada öyle. Ömürlük bir takıntı sanırım. Ama zevk alıyorum beyler. Nedensiz.. daha fazla içmeyişimde kendimi terbiye etmemdir. Canım çekiyor tabi ama takunu çıkarmak istemeyişimde. Nefsime yenik düşmemek için. Terbiye etmek için. daha fazla içersem eğer taku çıkıcak, sarhoş olucam. Sarhoş olmayıda hiç sevmem. Aq binler sarhoş olmayın lan. Kontrolü kaybetmek nedir aq. mal mısınız. Tadında bırakın. Bende öyle yapıyorum. ‘’Tadında’’ bırakıyorum. Mayhoş olan o kafayı seviyorum. Sarhoş kafadan nefret ederim. Neyse. Ali ile ilk 5 dakika bir şey konuşmadık. Nargileleri açtık iyice. Oooohhhh... tad budur işte... gevşedim anında... seviyorum şu meleti..
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster