/i/Soruları Alayım

  1. 1.
    +3 -3
    baya uzun oldu biliyorum ama hepsini özet geçtim ona ramen böyle amk.
    yazım hatalarımın kusuruna bakmayın yazmam normalde böyle uzun

    sene 2005-2006 civarı lise 1 yeni bitmiş lise 2 ye gectiğim yaz, annemin kanser olduğunu öğrendim.
    haliyle yaş 16 falan ergenliğin nirvanasındayım. şuan benim için kanser kelimesinin eş anlamı ölümdür(Okursanız anlıcaksınız nedenini)
    ama ozamanlar kanser denildiğinde öyle düşünmedim. kemoterapi süreci insanın anasını giber işte tam bu yüzden
    annem sehir dışına ananem ve teyzemin yaşadığı abiminde üni okuduğu bursaya gitti babam işte ben okulda yeteri kadar ilgilenemezdik.
    kaldık pederle istanbul'da bir başımıza her neyse bir buçuk yıl falan sürdü tedavi.
    detayları anlatıp sıkmak istemiyorum sizi hikaye oldukca uzar baya ne ben yazarım ne siz okursunuz.
    bir buçuk yılın sonunda lise 3 teyim sene 2007 aralık ayı, kurban bayramı arefisinden bir gün önceydi arefe günüde annemi ziyaret
    icin gidicektik bursaya biletler alınmıştı bile. Arefe gününden önceki gün
    cıktım okuldan eve geldim amcam bizdeydi dertli dertli konusuyorlardı babamla,
    sonradan öğrendim abim aramış babamı "yarın çok geç olabilir bugunden gelin demiş"
    kenardaki parayı aldı babam çıktık evden bi taksiye binip çıktık bursa yoluna bursaya varınca direk hastaneye gittik taksiyle
    gittiğimde bilinci kapalıydı annemin tümörler sarmış beynini,biz gittikten 1 saat sonrada öldü zaten.

    işte ilk ozaman adam olmak gerek artık dedim. bunun tramvasını yaşamak 17-18 yaşındaki bi ergen için hiçte kolay değildi.
    babamla istanbulda yaşamaya devam ettik üstüme çok düşmeye başladı oda bariz kız çocuğumuşum gibi sıkıstırıp duruyordu.
    kaçmam lazım artık gitmem gerek diye düşündüm lise bitince balıkesire üni için gittim (kaçtım). babam bu durumu hoş karşılamadı tabi
    ama gittim. üniversitede derslere gitmedim vizelere gitmedim finallere gitmedim tek tük gidiyordum hayatım değil aslında tak gibi olan şey
    ruhumdu her ne kadar kendi ayaklarımın üstünde duruyormuş gibi gözüksemde ruhum yamuk yumuk olmustu resmen. 2 yıllık üniversiteydi.
    ama benim balıkesirdeki 3. yılımın sonlarına doğru babam aradı "acil gelmen lazım istanbula abinide çağırdim sizinle konusmam gerek"dedi.
    bi şeyler olduğunu anlamıştım ama tahmin edemiyordum. abimle gittik biz istanbula 4. derece akciğer kanseri teshisi konmus.
    annem daha 1.derecedeyken teshis konuldu sonu böyle oldu babam 4. dereceydi öğrendiğimizde. (bilmeyenler için kanserde 5. derece ölümün kendisidir)

    okulla zaten akalam yoktu gittim balıkesire esyalarımı topladım tekrardan istanbula yerlestim babamla 2miz kalmaya başladık yine
    bünyesi sağlam adamdı çok sağlamdı hemde, oda tedaviyi bursada olma kararı aldı ne varsa dıbına kodugum sehrinde gidip kemoterapi serumlarını emer gelirdi aynı aksam istanbula
    hiç etki etmezdi ona o amk kemoterapisi sacları dökülmese bizi gibiyor diye düşünücektim nerdeyse. derken evde duramıyordum artık sürekli
    otur otur nereye kadar 3-5 magazaya falan başvurdum internetten lcw aradı gittim işe başadım orda part time
    hem babama zaman ayırabiliyodum hemde çalışıp kafa dağıtıyodum parada kazanıyordum çok iyiydi benim için.
    derken orda bi kızla bile tanıştım (ona papatya demek istiyorum) ki papatya hayatıma girdikten sonra çok seyim değişti hayatımda çok büyük roller oynadı.(oralarada gelicem)

    sonra papatya bizim eve geldi babamla tanıştı bizde kaldı. bi süre sonra babam bu kalma olayını sorun etmeye başladı ama giblemedim
    kim istemez sevdiği kadınla sürekli yan yana olmak. baya zaman gecti babam tedaviye devam ediyor bi yandanda bana laf söyleyip duruyor.
    geçiştirip durdum hep, papatyada istanbulda öğrenciydi ailesi sehir dısındaydı ve tek basına yasadığı bir evi vardı.
    öyle biriydiki sabaha kadar age of empires oynuyoduk. pes de master lig acıp glasgow rangers i dünyanın en iyi takımı yapıyorduk.
    papatya ile tanısalı 10 ay falan olmustu babam hafızasını kaybetmeye başladı kafası gidip geliyordu korkmaya başladım geceyi gündüzden ayıramaz olmuştu artık.
    abimi arayıp durumu anlattım ertesi gün bi araba kiralayıp geldi babamı bursaya zütürdük hastaneye yatırdık ve hayatımın katıksız en kötü zamanlarına adım atmıştım

    babam iyice bilincini kaybetti bizi tanıyamaz oldu zapt etmek çok zor oluyordu artık. babamın yatağının yanındaki deri koltuk artık her şeyim olmuştu
    orda uyuyordum yemegimi orda yiyor orda hayal kuruyordum. sigara içmeye cıktıgımda aklım yukarda oluyordu ki kendime korkarak şunu soruyordum
    "ben sigara içerken bi sey olursa ve ben olmazsam ne olur?" sigara içemiyordum bu yüzden adam akıllı bu yüzden iyice sinirlerim gergin oluyordu.
    her gün abim geliyordu işten çıktıktan sonra çıkıp 1-2 saat hava alıyım rahat rahat sigara içebileyim diye
    bi tek pazar günü izinliydi c.tesi gecesi o kalırdı hastanede bende onun evinde onun odasında kalırdım
    2 ay böyle sürdü bi gün otururken nefesi daralmaya başadı hemen çagürdım hemsirelere geldiler koşa koşa sonra doktor geldi. çıkardılar beni odanın dışına
    tamda o an abim gelmişti ne var ne yok diye bakmaya her zamanki gibi.
    hemsireler beni odadan cıkardıktan sonra babamın kalbi durmuş meğer ama şok verip hayata döndürmüşler
    yoğun bakıma kaldırıldı sonra. ordaki yatağının basında o deri koltuktan yoktu kalamıyordum artık onun yanında yoğun bakımda izin yoktu günde 2 kere girebikliyorduk içeri
    12de ve 5 ta 15er dk lığına oda. yoğun bakıma alındıktan 3 gün sonra hastanenin önünde saatin 5 olmasını bekliyordum 15dk kalmıştı içeri girmeme
    telefonum caldı abimi aramışlar "başınız sağ olsun"...

    sigara içtiğim yer tam morgun kapısını görüyorduki bi baktım sedyede ceset torbasında birisini zütürüyolar morga nasıl koştuğumu bilmiyorum.
    girdim direk morga herkes tanıyordu orta beni artık görevliye baktım başını eğdi aşağıya gözleri doldu. açın dedim yüzünü görmek istiyorum.
    eminmisin diye sordular, evet dedim. açtılar babamın yüzünü, agzı yogun bakım hortumundan yamulmustu öyle artık acı çekmeden yatıyordu orda huzurlu şekilde.
    ertesi gün cenaze işleri falan derken 1-2 güne döndüm istanbul'a ben çok tutmaya çalıştılar beni orda ama durmadım. "koçum dedim teksin bundan sonra"
    artık büyümüştüm bile. gelip kendi düzenimi kurdum ve sonra papatya ya daha çok bağlandım beni hayatta tutan tek şey o olmuştu artık.
    kendi evine bile göndermiyordum onu nerdeyse evli gibiydik sadece imzalar yoktu o kadar. işte ondan sonra 2 yıl daha sürdü bu ilişki.
    3. yılımız dolucaktı 2 ay sonra, ama gel gör daha geçen hafta onunla bitirmek zorunda kaldık karşılıklı duyguların bitmesiyle oldu bu.
    araya soğukluk girdiğini ikimizde hissediyorduk, ne ben ona tahammül edebiliyordum artık ne de o bana.

    normalde hic oturup evde bira falan içmişliğimiz yok dısarda anca bi yerlere gidersek içiyorduk içkiyle aramız bozulmustu takunu cıkarmısız ikimizde zamanında
    oturuyoruz geçen hafta bi akşam saat 11 falan dediki "tekel bira verirmi bu saatte" dedim verir ve hemen geldi aklıma dedim bugun olucak bi şeyler.
    aldım 2şer bira bi yandan müzik çalıyo yabancı saçma sapan bi yandan muhabbet ediyoruz öyle bi yandan bira yudumluyoruz. resmen karşılıklı ortamı gevşetip konuya hazırlıyoruz
    derken ahmet kaya çalmaya başladı "bir veda havası" ahmet baba bir başladı ki söylemeye "vakit tamam seni terk ediyorum, bütün alışkanlıklardan öteye"dedi
    ve benim gözler doldu noldu noldu diyip durdu geçiştirdim sonra hüngür hüngür ağlamaya başladı sarıldım noldu söyle diyorum söylemedi
    sonra ben dedim artık "kötüyüz çok kötüyüz" 3 yıl muhteşem bi ilişki yaşadığım kadına bunu diyebilmek bunu diyecek duruma gelmek içimi öylesine acıtıyodu ki
    dimi dedi sadece ağlıyodu hala artık dedim gücüm kalmadı benim mücadele gücüm hevesim kalmadı dedim. kalmadıda amk yalandan geçen bir ilişkiyi kim ister ki
    boş bakışlarla dolmuş, samimiyetsiz. gece 12 den sabah 5 e kadar ara ara konustuk ne varsa içimizde ara ara sarılıp ağladık bi ara espiri yapıp güldük hatta
    bitmişti artık ama son saatlerimizdi belkide sonra uyuduk son kez yan yana. sabah uyandığımda sarılmıştık birbirimize. lizbon macına bilet almıştım 2mize
    akşamda maça gidicektik gelmek istedi hala tamam dedim 3 senenin hatrı var son maçımızada gidelim ama bi yandanda istemiyordum içten içe
    ayrılmışız sonucta bitmiş amk takunu çıkarıyoruz diye hissediyorum. duşa girdim saat 2-3 gibi, çıktığımda giyinmişti
    "ıkınıp ıkınıp söyleyemediğin şeyleri anlıyabilecek kadar tanıyorum seni, şu şarkı bitsin gidiyorum ben" dedi -teoman&sebnem ferah - en güzel hikayem-
    şarkısını açtı ve şarkı bitti oda gitti.

    şimdi tamamen bir başıma kaldım hayatıma bakıyorum dönüp dönüp ben hata yapmamıştım ki. belkide tek hata yaşıyor olmamızdı
    ben hala güçlü kalmaya çalışıyorum nereye kadar gidebilcem gerçekten bilmiyorum.
    ···
   tümünü göster