Dün sabah 2 tost yedim öğlen bi nohut dürümü ve bi döner yedim. Akşam da arkadaşlarla burgerdaydım ve sıçasım gelmeden uyudum. Bu sabah kalktım 2 kase mısır gevreği yedim. Öğlen yine yemekhanede bir döner ve bir köfte dürümü yedim. Bu akşamda mantı yedim ve yaklaşık 19 dakika önce bilgisayar başında oturmuş cipsimi içip kolamı yerken aniden kıvrılmaya başladım. Birden tuvalate koştum. O an düşündüğüm tek şey aylar önce beni terkeden sevgilimin neden terkettiğiydi. Birden bir şeyler hissettim. Uzundu. Çok uzun. içimden bir şeyler çıkıyordu ve çıkarken hem rahatlıyor hem de acı duyuyordum. Bir an bitti sandığım anda kafamı aşağıya çevirip baktım. Gördüklerim karşısında şok olmuştum. Dünyanın en uzun takuna bakıyordum. Birden tekrar acı hissettim. Arkadaşlarıydı gelenler. Onlarda ilki kadar olmasada uzun sayılacak tiplerdendi. Toplamda 4 kişiydiler. Uzun bir süre bakıştık. Bir an selfie çekinmeyi bile düşündük fakat telefonumun cebimde olmadığını farkettim. Artık vedalaşma vakti gelmişti. Onlara su döküyordum. Ama gitmemekte ısrarcılardı. En sonunda dayanamadım ve sifonu ardı ardına indirdim. Fokur fokur sular gelip geçmesine rağmen ne bir parçalanma ne bir oynama vardı. Hayatımın en uzun ve aynı zamanda en sağlam takunu sıçmıştım. O an akıl oyunları oynadığımı düşündüm. Belki orta tarafına dökersem kırılıp giderler dedim. Hayır. Bu her şeyi daha da mahvetti. 37 saniyede sıçtığım taku 15 dakika olmasına rağmen yıkayamamıştım. Kardeşim tuvaletin kapısına tırmanıyordu. Hadi artık diyordu. Çık diyordu. Hızlı olmam gerektiğini biliyordum fakat elden ne gelirdi ki. Gitmiyorlardı işte! En sonunda kapıyı açtım kardeşimi salona savurdum koşa koşa banyodan taka batmaya yaraşır bir sopa bulup tekrar tuvalete daldım. Umarsızca taka saldırıyordum. O an her şey durmuştu ve sadece sopa hareket ediyordu. Aynı zamanda ardı ardına sifonlar geldi. Ve BUM! her şey gitmişti. Ve yine geriye sadece ve sadece ben kalmıştım. Yine yalnızdım...