/i/İnanç

İnanç
  1. 1.
    +3 -2
    Rükneddîn Ebü’l-Feth, bir talebesi tarafından toplanan Mecma’ul-Ahbâr adlı eserdeki bir mektubunda buyurdu ki:

    “O azîz, kesin olarak bilmelidir ki, insan iki şeyden ibârettir. Sûret ve sıfat. Hüküm sıfata göredir, sûrete göre değil. Hadîs-i şerîfte; “Allahü teâlâ, sûretlerinize ve amellerinize bakmaz, kalblerinize bakar” buyruldu. Ama sıfatın hükmü, hakîkat üzere, ancak âhirette görünür. Çünkü orada her şeyin hakîkatı zâhir olur. Bu sûret gidicidir ve herkes kendi sıfatına uygun şekilde haşrolunur. Nitekim Bel’am-ı Bâurâ, o kadar tâatiyle birlikte, köpek sûretinde haşrolunacaktır. A’râf sûresi 176. âyet-i kerîmede meâlen; “Onun hâli köpeğe benzer” buyruldu. Bunun gibi zulmeden, başkasının malına, canına tecâvüz eden, kendini kurt sûretinde; kibirli olan, kaplan sûretinde; bahîl ve harîs olan da, kendini domuz şeklinde bulacaktır. Kâf sûresi 22. âyet-i kerîmede meâlen; “Şimdi senin perdeni açtık! Artık bugün gözün keskindir” buyrulması, bunu gösterir. insan, bu kötü sıfatlardan temizlenmedikçe, hayvanlar sırasında yer almaktadır. A’râf sûresi 179. âyet-i kerîmede meâlen; “işte onlar, hayvanlar gibidir; doğrusu daha sapık ve aşağıdırlar” buyruldu. Nefsin tezkiyesi, temizlenmesi ise, ancak Allah’a sığınmak ve O’ndan yardım istemekle mümkündür. Yûsuf sûresi 53. âyet-i kerîmesinde meâlen; “Ben nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefs, gerçekten kötülüğü şiddetle emreder. Ancak Rabbimin koruduğu nefs müstesnâdır. Çünkü Rabbim Gafûrdur, Rahîmdir” buyruldu. Hakk'ın ihsânı ve yardımı olmadıkça, nefs tezkiye olmaz. Nûr sûresi 21. âyet-i kerîmede meâlen; “Eğer üzerinize Allah’ın ihsânı ve rahmeti olmasaydı, içinizden hiçbiri ebediyyen (günah kirinden) temize çıkamazdı. Fakat Allah dilediğini temize çıkarır” buyruldu. Bu ihsân ve rahmetin alâmeti, ayıplarının kendine gösterilmesidir. Bütün kâinâtın yanında yok hükmünde olduğu ilâhî azametin nûrundan bir şuâ onun kalbinde parlasa; bütün dünyâ büyüklükleri, onun nazarında toprak hükmünde olur. Kalbinde dünyâ ehlinin kıymeti kalmaz. Bu hâl kalbini kaplayınca; dünyâ ehlinin tutulduğu hayvânî sıfatlarından nefret eder ve onların yerine, melek ahlâkının sıfâtlarının görünmesini ister. Zulüm, gadap, kibir, bahillik ve hırs yerine; af, hilm, tevâzu, cömertlik ve îsâr hâsıl olur. Bütün bunlar, âhireti isteyenlerin hâlleridir. Hakk'ı isteyenlerin hâlleri ise, bunlardan daha yüksektir. “Allah’ın ahlâkı ile ahlâklanınız” hadîs-i şerîfi, onların hâline uygundur. Herkesin anlayışı buna erişemez.
    ···
   tümünü göster