1. 1.
    0
    Efsaneler ve söylentiler[değiştir | kaynağı değiştir]
    54 günlük kuşatma çeşitli söylentilere de yol açtı.

    Stavros Sütunu.
    Stavros Sütunu — Bizanslı birçok falcının kehanetine göre kuşatmanın galibi Osmanlılar olacak fakat Osmanlı birlikleri Stavros Sütunu'na geldiklerinde bir melek elinde kutsal bir kılıçla gökten inerek bu kılıcı sıradan bir Bizanslıya verecek ve kılıç sayesinde Osmanlılar iran'a kadar sürülecekti.[35] Bu kehanet sebebiyle birçok insanın Ayasofya'ya sığındığı tahmin edilmektedir çünkü Ayasofya Stavros Sütunu'nun gerisindeydi.
    Ayasofya'daki keşiş — Muharebeden sonra Ayasofya'yı inceleyen II. Mehmed, rivayete göre iniltiler duydu ve bunun kaynağını bulmaları için askerlerini görevlendirdi. Ayasofya'nın mahzeninden çıkartılarak padişahın huzuruna getirilen keşiş imparator Konstantin'in falında yenilgi gördüğü için mahzene atıldığını söyledi.[228]
    Molla Fenari'nin kehaneti — Osmanlı tarafındaki bir diğer rivayete göre II. Murat başkanlığında divan toplantısı yapılırken, Şeyhülislam Molla Fenari[229] dışarıdaki bir çocuğu izlemekteydi. II. Murat'ın uyarısı üzerine cevap veren Molla Fenari istanbul'u fethedecek kişinin bu çocuk olduğunu söyledi. Kuyu başındaki çocuk II. Mehmed idi. Hacı Bayram-ı Veli ve Akşemseddin'in de aynı kehanette bulunduğu belirtilmektedir.[230][231]
    Pişmiş balık söylentisi — Bizans tarafındaki yaygın bir inanışa göre felaket zamanı tavada pişirilmekte olan balıklar denize dönmek için çaba sarf eder ve tavadan atlamaya çalışırdı. Rivayete göre 29 Mayıs günü bir manastırda Rum papazlar balık pişirmekteydi ve surların düştüğü haberi duyulunca balıklar tavadan çıkarak yandaki havuza atladı.[232]
    Cibali efsanesi — Mısır'da şeyhlik yapan Cebe Ali, üç yüz dervişiyle birlikte Anadolu'ya gelir ve Osmanlı ordusuna katılır. Kuşatma sırasında ekmek yapmakla görevlendirilen Cebe Ali, rivayete göre tek fırından yüz binlerce kişiye ekmek çıkartır ve söylentiler ordu içerisinde dolaşır. 29 Mayıs günü üç yüz dervişiyle birlikte Haliç'i geçen Cebe Ali, Haliç surlarının önüne çıkar ve burada öldürülür. Öldüğü yer onun ismiyle anılır; günümüzde Cibali semtinin ismi buradan gelmektedir.[233]
    Ulubatlı Hasan — Birçok kaynakta ismi geçen Ulubatlı Hasan'ın gerçek olup olmadığı kesin değildir. Rivayete göre son hücum yapılırken Kaligaria Kapısı (Eğrikapı) surlarına 30 arkadaşıyla birlikte tırmanan Hasan, burcun tepesine çıkmayı başardı. Burca çıktığında 18 arkadaşı ölmüştü, palasıyla muhafızları deviren Hasan, Osmanlı bayrağını burcun tepesine dikti. Savaşçıların bütün dikkatini üzerinde toplayan Hasan'a 30-40 kadar ok saplandı fakat Hasan bayrağı dimdik tutmaya devam etti. Bu olay Osmanlı ordusunda şevke yol açtı, morali bozuk askerler taarruza geçti ve surlar aşıldı.[1][40][163][167][233]
    Yavedud Sultan — Rivayete göre kuşatma altındaki Konstantinopolis'te Yavedud adında bir aziz şehrin düşmemesi için her gün dua etmekteydi. Şehrin uzun süre dayanmasının sebebi olduğu düşünülen Yavedud Sultan, 29 Mayıs'ta ölmüştür.[234] Cesedini bulan Osmanlılar cesedini yıkayarak tabuta koymuş ve törenle defnetmiştir; defnedilirken mezarından "Yavedud" sesi duyulduğu rivayet olunur.[235]
    Ebu Eyyûb el-Ensarî'nin mezarı — MS 672 yılında Konstantinopolis'i kuşatırken ölen Ebu Eyyûb el-Ensarî'ye ait olduğu düşünülen mezar fetihten sonra Akşemseddin tarafından bulunmuştur. II. Mehmed'in emriyle buraya tekke ve medrese yapıldı; Eyüp Sultan Camii'nin temelleri atıldı. Rivayete göre orada yaşayan bir çoban, hayvanların bu bölgeye girmekten kaçındığını söyledi.[231][236]
    II. Mehmed'in bedduası — Şehirde yaşayan bir kâhine danışan padişah şehrin Osmanlılarda kalıp kalmayacağını sordu. Kâhin şehrin hiçbir zaman savaşla işgal edilmeyeceğini fakat zamanla şehirdeki malların ve mülklerin yabancılara satılacağı, bir zaman sonra şehrin adeta yabancı toprağı olacağını söyler. Bunu duyan padişahın sinirlenerek "Kendi arazisini yabancılara satanlar Allah'ın gazabına uğrasın" dediği rivayet edilir.[237]
    istanbul'un ismi[değiştir | kaynağı değiştir]
    Günümüzde yaygın adıyla bilinen istanbul'un isim kökeni hakkında farklı bilgiler mevcuttur. Niğbolu Muharebesi'nde esir düştükten sonra Osmanlıların hizmetine giren Johannes Schiltberger, anılarında Bizans hakimiyetindeki istanbul'a ve istanbul halkının yaşdıbına yer vermiştir.[238] Schiltberger'in anılarına göre 1453'ten önce Rumlar şehre "istimboli", Türkler ise "Stanpol" demekteydi.[239] Galata, Rumlar ve Türkler arasında ortakça "Kalathan" diye adlandırılmaktaydı.[239] istanbul Boğazı ise Rumlar arasında "Hellespont", Türkler arasında "Boghes" biçiminde bilinmekteydi.[240] Osmanlı hakimiyetindeki istanbul, "Konstantiniyye" (Konstantin'in Şehri), "Stanpolis" (Şehre Doğru), "Dersaadet" (Mutluluk Şehri), "Asitane" (Büyük Dergah), "Makarr-ı Saltanat" (Saltanatın Merkezi) ve "Dar-ül Hilafe" (Hilafet Merkezi) gibi farklı isimlerle anıldı. Genel olarak Osmanlı padişahları istanbul için isim seçimi yapmadı, sadece III. Mustafa islam Şehri anldıbına gelen "islambol"u kullanmaya gayret etti.[241] Fetihten önce de Türkler tarafından yaygınca kullanılan ve "istanbul" isminin kökeni olduğu tahmin edilen "Stanpol", Rumca iki kelimenin birleşiminden oluşmaktadır.[241] Türkiye Cumhuriyeti döneminde resmî isim olarak sadece "istanbul" seçildi.[241] Tarih boyunca farklı dillerde istanbul'a verilen isimler "Çargrad", "Konstantingrad", "Eskomboli", "Megali Polis", "Kalipolis", "Vizantion", "Nova Roma", "Alma Roma", "Bizantiya", "el-Mahsura" idi.[241]
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster